- 1160 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
PİS ELLERİNİZİ ÇEKİN ÜZERİMDEN...
Uyuyan çiçekler; uyumsuz papatyalar belki uyduruk dikenleri ile gül olmaya değil güfte olmaya meyyal üç beş kırık gül dalı.
Mağdur iklim güneşin mahpushanesinde öykündüğünü dillendiriyor.
Yüksek rütbeli şakayıklar toplanmışlığın tezahüratı ile efsunlu düşler ve geçişler belgelemekle meşgul.
Taban tabana zıt terimlerin kabarık suç dosyası ve bir soykırım iddiası ne zamanki sapsak yolumuzdan, dönsek sözümüzden.
Hünkârı beyitlerin, aşkı azığa alıp da bir minvalde esrikli rüyaların çetelesini tutuyor.
Muhafız alayı mimlerin teyakkuzunda sarı bilyeler hedefi şaşırıp da ihya ediyor tüm boşlukları.
Çeperinde alt yazı geçen ölüm bültenleri ve çocuklara yakın durup dokunmakta mahsur görmeyen o belalı tebaa hayatı ölümden beter bir sunumla lekeleyen.
Göğün katlarında ışıklar çakıyor ve sisin yüreğinde buğusu cümlelerin.
Fıtratın gizeminde final cümleler salınıyor.
Randıman alamadan ömrü diskalifiye eden ruhani dokusu efkârın belki de rubanı serzenişlerin mavi çatılı evlerin mor çatılı hapishaneler döndüğünün ihbarı.
Kayıt dışı bir özleme denk düşen mavi atlası yorgunluğun belki meali olmayı kendine yediremeyen ısrarcı hüzün; yalaka şehrin yaban arıları sokarken elemin ferine dokunan o cüreti en tepeye yerleşik mavi bir pergelle mimleyen öbek öbek düşler.
Karaya çalan hazin makamı pembe bulutların bir batında doğuruyor anlamsızlığın hırkasını giymeden çıkmanın mümkün olmadığı tozlu yolları şafağın bir anlam bulmadan solmayı güncelliyor parmak arası yorgunluk belki dostların, bir elin parmağını geçmediği.
Şahit kuşlar şehit düşlere rahmet okuyor.
Sefertasında ihanetin ızbandut bir öğreti: kadınların d/okuduğu özdeyişler ve çocuk olmanın cinneti ile kendinden geçen gizli hazinesi evrenin bir boyutta takılı kalmışlığın akla zarar ihaneti ile rükûa varıyor elem ve ölüm.
Tapınaklarında tozlu şiirlerin, balyalarca ölü var ve insan demeye bin şahit aşk denklemlerini çözülmez kılan bir manifesto belli ki.
Şimdi rahlenin her zerresine sirayet eden o niyazı sonlandırmadan ve günün eceli gecede ibraz ederken bir çocuk daha yitiyor belki de bir mersiye insanlığa sunum; bir sükût name aşkın isyanı.
Yeşil gözlerinde ölü mevsimlerin…
Şehit cenazelerinde cennet ülkemin.
Şanlı geçmişinde tarihe d/okunan her nidayı bir solukta içiyoruz çoluk çocuk fark etmeden itiyoruz ellerimizdeki mizansen ile sadece kutsuyoruz acıyı.
Varlığın terennümü.
Sevdanın hüznü çöreklenmişken yedi tepeli şehrin isyanına tanık Tanrı ve tebaası duyguların.
Çöreklenmiş iklimlerde seyrelen nazlarına aşkın nidalar sunuyoruz ve ehli beyit güzelliklerin her dokunduğu yürekte acılar geçip yaralar iyileşirken hüsrana yenik düşen bir methiye ise sandukaya özlem tıkıyoruz.
Hibeli aşkların şehri.
Şaşalı özlemlerin iz düşümü.
Bir yastıkta kocayan kaç şiirse ve şairin efkârı şiirlere az gelirken…
Gün batımında hulasası tapınağında şehrin bir kazurat belki de yüreğin düşesi tanrısal bir yetiyle kalp gözüne oku, derken.
Ölmeyi emreden bir komutan edasıyla ölüm emri veriyorum cümlelerime ve bir çocuk daha yitip gitmeden şehri ve şiirleri barıma basıyorum anne şefkatiyle, yitenlerin acısına teamül ekleyip bir tevekkülü daha sırtlanıp asla da tebessüm etmemeye yeminli…
YORUMLAR
Çok Değerli Kalem, Gülüm Çamlısoy!
Asla çekmezler ve çekmeyecekler, o kirli ellerini hem çocuklarımızın hem de kadınlarımızın üzerinden.
Onlar İslamın içindeki Turuva atları. Hedeflerinde Ahlaklı olmak değil, ahlaksızlığı
ilke edinip, toplumu dejenere etmek var. Hatta özel olarak bunun için görevliler.
Onun içindir ki Felsefe yaptım. Belkide sizin bu anlamlı yazınızı benden iyi yorumlar felsefe.
Selam ve saygılarımla.
Felsefe
Yıllar geçti bizim elde güneş batıdan doğalı
Çıplak göz fark etmez evrende yaşananları
Bilmez taş devrini yaşayan doğu ve batıyı
Kıramaz insan beyni yüklenen ön yargıları
Bilgelik sevgi ister cehalet susar ahlaksızlığa
Akıl etmeyi bilmez düşen aşağıların aşağısına
Karşısına geçipte aynanın bakmaz cemaline
Yaratılmasa kadın olmazdı ne dağ ne dere
Düşünse anası bacısı kızı eşi görecek kadın
Kalkarsa el kadına cehennem daha yakın
Eline bir kitap alsa ucundan kıyısından okusa
Karanlıktan kurtulacak yürüyecek aydınlığa
Baksa maziye gitse altı bin yıl daha geriye
Ulaşacak göğün hanımefendi tanrıçası İnanna’ya
Hayal Denizi
26.04.2019 Manisa
Sümer Atasözü
-“Annenin sözünü tanrı sözü gibi dinle”
Gülüm Çamlısoy
Anne sözü, değil mi?
Yüreğiniz dert görmesin.
Çok teşekkür ediyorum.
Her daim saygımlasınız, efendim.
İnsanlarda şairim kalp gözü yok ki okusun
vicdan dan hiç eser kalmadı zaten
çok çok anlam dolu
ve de derinlik dolu yazınızı
günümün yazısı seçiyor
değerli şahsınızı tebrik ediyorum
saygılarımla
Gülüm Çamlısoy
Teşekkürlerim sonsuzdur.
Saygılarımla.
Ön yargılar ve verilen yanlış hükümler, gerçeği asla değiştiremeyecek.
Bilen ve bilinen çok farklı iken.
Özrü bile yok iken yanlış düşüncelerin ve zor olsa da yürünen yol...
Doğru tektir ve O'nun tarafınca bilinen ve yanlış edimlere ve düşüncelere sahip iken insan oğlu şu bir gerçek ki; insan amacından ve yolundan sapmadıkça yaşamaya da değer hani hele ki sunulan o eşsiz armağanı hakkıyla korur ve sahip çıkarken insan.
Telaffuzu yanlış olan söylemler ve hatalı zihinler asla doğruyu ve iyiyi zedeleyemeyecek iken zaten atomun parçalanması da önemsiz hele ki insanın kendini paralaması da.
Güncesi hayatın.
Özlemin çok da önem arz etmediği.
Yeter ki insan kendinden ve tüm doğrulardan ödün vermesin.