- 981 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ATATÜRK'ÜN LEBLEBİLERİNİ AŞIRAN ÇOCUK
Atatürkçü değil Atatürk olun.
Henri Benazus
----------------------------------------------------------
Yıl 1937
Aylardan Ekim... Ekim ayının 9. Günü...
Mustafa Kemal Atatürk, Nazilli Basma Fabrikasının açılışını yaptıktan sonra Ege askeri manevralarını izlemek üzere tren ile yola çıkmış ve Aydın ilimizin o zamanlar kırk haneli bir köyü olan Ortaklar’a gelmiş. Atatürk’ü karşılamak üzere bir heyet oluşturulmuş. Bu heyette istasyon müdürü, muhtar ve o sıralarda İncir Tarım Kooperatifi katibi olan bir vatandaş var.
Henüz yedi yaşlarında olan kıvırcık saçlı bir çocuk,İncir Tarım Kooperatifi katibi olan babası İshak’ın yanından birden fırlıyor ve koşarak Atatürk’ün eline yapışıyor.
Atatürk bir taraftan eline yapışmış olan bu afacanın başını diğer eliyle okşarken bir taraftan da halka hitaben bir konuşma yapıyor. Konuşmasının bir yerinde de ‘’Ellerinizi birbirine değil gökyüzüne tutun, başınıza vurun. Çünkü ufukta Cihan savaşı var…’’ Diyor
Daha sonra küçük çocuğun elinden tutarak trendeki kendisine ait kompartmana götürüyor. Bir tas beyaz leblebi getiriyorlar Atatürk’e ve rakı...
Atatürk, rakısını yudumlarken çocuğa soruyor ‘’ Adın nedir senin?’’
Çocuk ‘’ Henri Benazus efendim !’’ Diyor.
Atatürk ‘’ Hımmm Yahudisin demek’’ Demiyor. ‘’Neden Ahmet, ya da Mehmet değil de Henri’’ Diye de sormuyor. Gülümsüyor çocuğun gözlerinin içine bakarak...
Küçük Henri daha önce anlatılanlardan dolayı üç metre boyunda bir dev zannettiği Atatürk’ün, cüsse olarak diğer insanlardan hiç de farkı olmadığını anlıyor o anda ama daha da önemlisi dev olmanın cüsseyle alakalı bir şey olmadığını da o anda anlıyor.
Çok çok daha önemli bir şeyin de farkına varıyor Henri Benazus: Türklüğün bir ırk ve kan meselesi değil, ruh meselesi olduğunu anlıyor. Çünkü o buluşmadan sonra ‘’ Ben neyim?’’ Sorusunun cevabını buluyor. ‘’ Ben bir Türk’üm’’ Diyor ve bugün itibariyle seksen dokuz yaşında olan bu insan hep Türk kalıyor.
Mustafa Kemal rakısını yudumlarken Hanri Benazus tas içindeki beyaz lablebileri yemeye başlıyor.
Tastaki leblebiler bitince bir tas daha getiriyorlar. Henri Benazus bu sefer gelen beyaz leblebileri ceplerine dolduruyor kardeşlerine vermek için.
İşte bu anısı sebebiyle de bugün hâlâ ‘’ Atatürk’ün leblebilerini aşıran çocuk’’ veya ‘’ Atatürk’e rakısını leblebisiz içirten çocuk ‘’ Diye anılıyor.
Peki kim bu Henri Benazus?
1492 Yılında İspanya’da Ferdinand adlı kral ile İzabella adındaki kraliçe bir Müslüman ve Yahudi soykırımına başlamışlardı ya. Osmanlı Padişahı II. Bayezıt da Kemal ve Burak Reisleri İspanya’ya gönderip oradaki Yahudileri gemilere doldurarak Osmanlı topraklarına getirmesini emretmişti ya...İşte Henri Benazus’un ataları o Yahudilerdenmiş. 1492 de İzmir’e gelmişler ve O tarihten sonra da İzmir ve havalisinde yaşamışlar asırlar boyu.
Kendisi 1930 da İzmir’de doğmuş.Babasının adı İshak... İzmir Atatürk Lisesini bitirdikten sonra yüksek tahsile devam edememiş. İş hayatına atılmış. Bir dönem İzmir’in Altay Spor Kulübünün başkanlığını yapmış. 1960 da Yupi Tavukçuluk diye bir şirket kurmuş ama 1988 yılında şirket iflas etmiş.
Henri Benazus iş dünyasını çok fazla sevmemiş olsa gerek. Zira biz onu daha çok yazdığı kitaplarla ve sahip olduğu müthiş bir Atatürk fotoğrafları koleksiyonu ile tanıyoruz.
Evet, On yedi yaşındayken haftalığını vererek Atatürk’e ait daha önce hiç görmediği bir fotoğrafı satın alarak başladığı Atatürk fotoğrafları koleksiyonu oluşturma gayretleri sonucunda şu an itibariye beş bine yakın fotoğrafı içeren bir koleksiyon sahibidir Henri Benazus.
Yurt içinde ve Yurt dışında devamlı Atatürk’ü anlatan Henri Benazus toplamda elli beş kitap yazmış. Yazdığı kitapların büyük çoğunluğu Atatürk üzerine... Onun yazdığı kitaplardan bazıları şunlar: ( Bir tanesini en sona saklayacağım. Zira o kitap hakkında diyeceklerim var. )
1- Atatürk ve Deniz Sevdası
2- Asker Atatürk
3- Atatürk ve Gençlik
4- Atatürk ve Çocuk
5- İnsancıl Gülümseyişi ve Atatürk
6-Atatürk ve Çağdaşlık
7- Atatürk ve Doğa Sevgisi
8- Atatürk ve Tarım
9- Atatürk ve Cumhuriyet
10- Atatürk ve aramızdan ayrılışı
11- Atatürk ve Eğitim
12- Atatürk ve Kadın
13- Çanakkale’den Gelibolu’ya
14- Mustafa Kemal ve Vahdettin
15- Geçmişten Günümüze Kadınlar ve Kadınlarımız
16- En Güçlü Tanık Vicdan
17- İnsanlığın en Temel Değeri Dostluk
18- Ben Kimim Siz Kimsiniz?
19- Son Yolculuk
20- Niçin Atatürk ?
21- Yaşamın İçinden Atatürk Anıları
22- Sevginin Işıltılı Dünyası
23- Büyük Atatürk Albümü
24- İşte Aşk Budur
24- Mutluluk
25- Önce İnsan Olmak
26- Dünya Milletlerinin Gözüyle Atatürk
27-Çağlar ötesini Aydınlatan Işık- Mevlana Felsefesi
28- Yunus Emre
29- Mehmet Akif
30- Sarıkamış Gerçeği- Beyaz Ölüm.
Evet, Hanri Benazus bizlere Atatürk’ü pek çok eseriyle anlattığı gibi Mehmet Akif’i, Yunus Emre’yi, Mevlana Celaleddin Rumi’yi ve Sarıkamış faciasını da anlatmış. Lakin bir eseri var ki bence çok çok önemli.
Hanri Benazus bizlere ‘’ Ulusal Kurtuluş Savaşımızda Din Adamları’’ mızı da anlatmış.
Yok yok yanlış anlaşılmasın. Adam ‘’ Din adamlarımız’’ Derken Yahudi hahamlarından bahsetmiyor. 776 Sayfalık bu eserinde Milli Mücadelemize kanıyla, canıyla, emeği ile omuz vermiş Müslüman-Türk Din adamlarımızı anlatıyor.
Peki neden önemsedim bu kitabı bu kadar?
Şunun için önemsedim:
Bizim nüfus cüzdanında Türk ve Müslüman yazan yazarlarımız Milli mücadelemizde din adamlarımızı genelde hep milli mücadele karşıtı, ağızları salyalı, gözleri kin ve öfke ile bakan Atatürk ve Milli Mücadele düşmanı tipler olarak anlatırken; mesela Milli Mücadelenin içinde pişmiş, cephelerde omzunda silahla savaşa katılmış olmasına rağmen Halide Edip Adıvar bile din adamlarımızı ‘’ Vurun Kahpeye ‘’ Tipli insanlar olarak bizlere sunarken ( Ki bunun açtığı tahribat bugün halen temizlenememiştir maalesef.) Yahudi asıllı bir vatandaşımızın ‘’ Ulusal Kurtuluş Savaşında Din Adamları ‘’ Başlıklı hem de 776 sayfalık bir eser yazması nasıl izah edilebilir bilemiyorum.
Bu ülkede okullarda da kızlara taciz veya tecavüz olur ama hiç kimse öğretmenlere ve okullara düşman kesilmez.
Bu ülkede Özgecan, bir minibüs şoförü tarafından tecavüze uğrar ve hunharca öldürülür ama hiç kimse ‘’ Artık minibüslere binmeyelim. Kahrolsun minibüsçüler’’ Demez.
Bu ülkede bir kaymakam 12 Yaşında bir kız çocuğa tecavüz eden sapıklar içinde yer alır ama hiç kimse ‘’ Kahrolsun kaymakamlar. Bundan sonra kaymakamlık binalarına adım atmayacağım’’ Demez.
Bu ülkede insanlar sokak ortasında tacize, hatta tecavüze uğrar, kimse ‘’ Artık sokağa çıkmayacağım’’ Demez.
Bu ülkede bazı patronlar kız çocuklara taciz ve tecavüz ederler ama yine de ana-babalar kız çocukları patronlarla iş görüşmesi yapmak üzere evden ayrılırken ‘’ Aman kızım, sakın gitme. Sana tecavüz eder patron’’ Demez.Tam tersine ‘’ Ne yap yap o işi kap’’ Derler.
Ama bu ülkede bir kız çocuğu ( veya erkek çocuk ) soyunu sopu kuruyasıca bir sapık tarafından dini bir kurum ya da kuruluşta tacize, tecavüze uğrar, Türkiyedeki 85.000 Caminin imam ve müezzini, Türkiyedeki 1607 İmam- Hatip Lisesi, ( Öğrencisiyle, öğretmeniyle ) Türkiyedeki 22.758 Kur’an Kursu ( Hocalarıyla öğrencileriyle) Türkiyedeki bütün dini vakıf, dernek, cemaat vs... Topyekun tecavüzcü, tacizci ilan edilir.
İşte bu bakımdan Henri Benazus’un yazdığı ‘’Ulusal Kurtuluş Savaşımızda Din Adamları’’ Adlı kitap benim için oldukça önemlidir.
Neyse, konuyu fazla dağıtmayalım.
Sevgili Henri Benazus !
Sen benim nazarımda genetik olarak Türk olan pek çok soysuzdan çok daha fazla Türksün. Türk olmanın kan ve ırk meselesi olmadığının en somut delilisin.
Şu an 89 Yaşındasın. Rabbim sana daha ne kadar ömür verir bilemiyorum ama yine de dilerim ömrün uzun ve sağlıklı olur. Hürmetle ellerinden öpüyorum.
RESİMLER:
1- Henri Benazus İzmir- Karşıyaka Spor Kulübünde bir konferans veriyor.
2- Henri Benazus Koleksiyonundan bir fotoğraf. Atatürk, Afet İnan ve bir minik çocuk.
3- Atatürk ve manevi kızı Ülkü ( Adatepe )
4- Henri Benazus’un satın almak için günübirlik Amerika’ya gidip aldığı bir Atatürk Portresi.
5- Bu kitabın tanıtım yazısında şöyle deniliyor: ‘’ Ulusal Kurtuluş Mücadelesinde Din Adamları konusunda kitap ve araştırmalar neredeyse yok denecek kadar azdır. Halbuki Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı ve Osmanlı Arşivleri, Din Adamlarımızın vatanseverliklerini, kahramanlıklarını dile getiren belgelerle doludur.
Sözü edilen arşivlerdeki belgeler iyice incelendiğinde ve bu kitap dikkatle okunduğunda onların, yüzlerce tiyatro eserinde, filmlerde ve karikatürlerde hafife alınan uydurma kıyafetli, ürkek bakışlı şahıslar ve kurnaz karakterli tipler olmadıkları açıkça görülecektir.’’
6-7-8- Henri Benazus’un diğer eserlerinden örnekler.
YORUMLAR
Değerli hocam, tanımlar/tanımlamalar değerlendirme konusu olan durumu sınırlandırıyor gibi görünse de, aynı zamanda özneye özgür açılımların, yani mantığı, muhakemeyi devam ettirmenin imkanını da sunarlar...
Bu ve bunun gibi yazılar/değerlendirmeler buna güzel örneklerdir...
Başka bir açıdan ifade edecek olursak, ilerleme ezberlerin bozulmasıyla, yani mantık ve muhakemenin devam ettirilmesiyle gerçekleşir...
Evet, Henri Benazus bazı ezberlere göre Türk değildir; sizin bu ezbere getirdiğiniz mantık ve muhakeme (" Sen benim nazarımda genetik olarak Türk olan pek çok soysuzdan çok daha fazla Türksün. Türk olmanın kan ve ırk meselesi olmadığının en somut delilisin."), çelişki veya paradoks gibi görünen döngülerin çözümüdür...
Ulus devletler bu 'toplumsal mutabakat' temelinde ortaya çıkmışlarsa da, söz konusu mutabakatı akamete uğratmanın bugün de sürüp giden biçimlerinden biri işte yukarıda temellendirdiğim mantık ve muhakemeyi boşa çıkarma söylemidir...
Ha, şu da yanlış anlaşılmamalı: Kişinin kendisi Oğuz soyludur ve bununla iftihar etmektedir...
Yani, bu iftiharın hem gereği hem de bir tarafı/yüzü söz konusu mantık ve muhakemeyi ('toplumsal mutabatı') öncelemektir aynı zamanda...
Anlaşılmıştır ki, mesela Türk-Kürt kardeşliği bu anlayış çerçevesinde çelişki veya paradoks olmaktan çıkar...
Selam ve saygılarımla.
İmam o... cemaaat s.... derler. Mesele din adamlarına karşı bir önyargı oluşturulmuş olması değil, yapılanların din adamlarından beklenmeyen şeyler olmasından kaynaklanıyor. Köpek adamı ısırdı denilmesini kimse garipsemez çünkü köpek köpekliğini yapmıştır. Ama adam köpeği ısırdı dendiğinde büyük ve yadırganan haber olur. Toplumun bazı kesimlerinde olan nahoş olaylar garipsenmez ,ama bir din adamı yada bir mabette dini eğitim yapılan kurumda olan nahoş hareketler infial oluşturur şiddetle kınanır eleştirilir . Böyle olması hiç garipsenecek bir şey değildir. Ahlak öğretenler ve ahlak öğretile yerlerde ahlaksızlık yapılması kabul edilmez. Afet İnan meselesine gelince, o kitabı çoğu kişi okumuştur çoğu kişide filmi izlemiştir. Değil 100 yıl önce bugün bile hem de büyük kentlerde yaşam biçimlerine müdahlale edenler var. Kimi gerici kafalı yazar çizer takımı köşe yazılarında TV konuşmalarında bile yazılarıyla söylemleriyle yaşam biçimlerini taciz etmeye devam ediyorlar. Hem de bunların bazıları Prof. ünvanlı. Bugün bile manşetlerde var. İsim vermemek istemiyorum ama siz iyi okuyucusunuz okumuşsunuzdur. Ankara'nın göbeğinde bunu yapanları gördüm. Normal giyimli hanımefendileri '' cehennemde yanacaksınız kafirler '' diye taciz ediyor adam başı açık diye. Allah bu milleti yobazların insafına koymasın. Ellerine fırsat geçsin yapamayacakları yoktur.
Akmetin tarafından 4/25/2019 3:14:21 PM zamanında düzenlenmiştir.
Akmetin tarafından 4/26/2019 8:52:45 AM zamanında düzenlenmiştir.