- 919 Okunma
- 1 Yorum
- 3 Beğeni
TATILDE KABUS
Ağustos ayının ortalarıydı. Nevin ve yeni nişanlandığı Serdar’ın daveti üzerine, üç kadın tatile gelmiştik Antalya Beldibi’ne. Bizi terminalde karşılamışlar, Beldibi’nde, “Baraka” diye adlandırılan; ama “Baraka” ismiyle hiç bağdaşmayan, oldukça lüks bir yere yerleştirmişlerdi. İlk gün oldukça güzeldi. Çevreyi gezmiştik bol bol. Sonra tanıdıkları bir lokantaya gitmiştik hep birlikte. Yetkililere, burada konakladığımız sürede ne istersek yiyebileceğimizi de söylemişlerdi.
Nevin ile Serdar son derece misafirperver, iyi niyetli insanlardı. Serdar’ın Antalya’da şirketi vardı. Nevin ise bu şirkette hem hissedar hem de genel müdürdü. Oldukça güzel, zeki ve çalışkan bir kızdı.
Yaklaşık bir hafta olmuştu geleli. Çok hoş zaman geçiriyorduk. Nevin, akşamları iş çıkışında yanımıza geliyor, geç saatlere kadar bizimle kalıyordu. “Uykusuz kalıyorsun” dediğimizde, anında lafı ağzımıza tıkıyor, “Her zaman mı geliyorsunuz? Kırk yılın başında bir gelmişsiniz. Ben size gelsem böyle mi yapacaksınız? İş çıkışı hemen eve mi gideyim?” diyordu. “Tamam tamam, nasıl biliyorsan öyle yap” deyip gülüşüyorduk biz de…
Kaldığımız yer çok güzeldi. Bir adım ötemizde denize girebiliyorduk. Çevre düzeni harika idi. Palmiyeler, begonviller, rengarenk çiçekler insana huzur veriyordu. Kıyı alabildiğine uzundu. Akşam olunca; yerli, yabancı turistler sahil kenarına gelir, gruplar halinde ateş yakıp etrafında toplanırlardı. Gitar eşliğinde şarkı söyleyenler, el ele dolaşan sevgililer, denize girenler, neşe içinde koşturan çocuklar oldukça neşeli zaman geçirtiyordu bize burada.
Her şey çok güzeldi; ama öğle sıcağı bunalttıkça bunaltıyor, nefes almayı bile zorlaştırıyordu. Aşırı nem, incecik kıyafetleri üzerimize yapıştırıyordu sürekli. Bu nedenle, sık sık değiştirmek zorunda kalıyorduk giysilerimizi. Akşamın olmasını iple çekiyorduk hep. Barakamızda çalışan klimamıza rağmen; Melahat, Yeşim ve ben sıcaktan bunalıyorduk.
Melahat’ın kızı Yeşim, sıcak nedeniyle yere sere serpe uzanmıştı. Annesine döndü birden.
-Anne, biz buraya tatile mi geldik yoksa cehenneme mi? Sıcaktan öleceğim şimdi.
Melahat konuşmaktan acizdi sanki. Zorla konuştu kızına…
-Kalk istersen denize gir. İyi gelir.
-Ne denizi? Pişmeye niyetim yok. Hamam suyuna benziyor bu saatlerde deniz. Belki ikindiden sonra…
-Eee! Ne diyeyim sana? Kalk soğuk duşa gir.
-Yeni girdim; ama bir kez daha gireyim.
Yeşim, hepimizin sıkıntısını dile getirmişti aslında. Öğle sonları olunca; hepimizde bir mayışma, daha doğrusu rahatsızlık oluşuyordu.
İkindi oldu sonunda. Biraz olsun kendimize gelmiştik. “Hadi denize girelim” dedim Yeşim’e. O da bunaldığı için dünden razıymış zaten; hemen havlularımızı alıp sahilde kumlara yerleştik. Bir hayli yüzdükten sonra, gelip havlularımıza uzandık. Bir yandan da, kumlanan üstümüzü temizlemeye çalışıyorduk. Yeşim yorulmuş gibiydi. O hali beni güldürmüştü doğrusu…
-Kız! Daha ön dördüne yeni girdin. Bu yaşta yorulma olur mu? Ben gibi olsan ne yapacaksın? Yirmi altı yaşıma geldim bile ben.
-Ay Gamze Ablaaaa! Sanki çok yaşlısın…
Melahat denizi pek sevmezdi. Arada bir ayaklarını suya sokmakla yetinirdi. Yeşim ve bana da “Kurbağa mısınız nesiniz? Bir türlü doymuyorsunuz suya” diye laf atardı.
Havlunun üzerinde uzanmış, uyku ıle uyanıklık arasında, Yeşim’in anlattıklarını dinlemeye çalışıyordum. “Aslında iyi ki geldik Gamze Abla” dedi. Sesi bir gelip bir gidiyordu sanki. Bazen duyulmayacak kadar kısık hal alıyor, bazen kulakları tırmalarcasına yükseliyordu. Eski kısa dalga radyolar gibiydi ses tonlamaları. Düşünemiyordum, “Neden böyle oluyor?” diye. Bir süre sonra, iyice uzaklaştı sesi.
Gözlerimi kapatmıştım. Çevredeki tüm sesler kesilmişti o an; ya da ben duyamıyordum. Yüzü görünmeyen siyah bir gölge yanaşıyordu bana. “Yaklaşma!” diye haykırmak istedim; ama ağzımı açamıyordum. Artık bana soğuk soğuk dokunuşlarını hissediyordum. Sesim çıkmıyordu; ama tüm iç sesimle avaz avaz bağırıyordum. Kumların üzerindeki havlunun da altımdan kaydığını hissettim. Direk kumların üzerindeydim çünkü.
Çırpınışlarım boşunaydı; gelip bütün ağırlığıyla üzerime boylu boyunca uzanmış, beni hareketsiz bırakmıştı. Nefesi yanaklarımda geziniyordu artık. Kaslarımın çelik gibi kasıldığını hissediyor, bağırıp çığlıkla itekliyordum üzerimden kalksın diye. Uzaklaştıramıyordum. Korkudan ölecek gibiydim. Kalbimin aşırı çalışması kulaklarımdaydı. Sürekli olarak “Yeşim! Yeşim!” diye çığlıklar atıyordum; ama Yeşim’den de hiç ses çıkmıyordu. “Acaba” sözcüğü beynimde oradan oraya geziniyordu. Olanca gücümle iteklemeye çalışıyordum; ama kollarım hiç hareket etmiyordu. Sesim zaten çıkmıyordu. Canımı acıtmaya başlamıştı ve kalkmaya hiç niyeti yok gibiydi.
Aklıma Ayet el Kursi geldi ve başladım okumaya. “Aliyyül azim” diye ayetin sonuna geldiğimde, yavaş yavaş üzerimden kalktı. Korkuyla gözlerimi açtım ve Allah’ima şükürler ettim. Hemen Yeşim’e döndüm sinirle.
-Yeşim, niye bana cevap vermiyorsun?
Yeşim şaşkın bir halde basını kaldırdı.
-Gamze abla ne zaman bağırdin? Misil misil uyuyordun. Niye cevap vermeyeyim ki? Yanındaydım. Hiç ayrılmadım üstelik buradan.
Kendimi toparlamıştım. Yine uyuyup kalmıştım ve o illet de yine gelmişti demek. Birkaç yıldır bununla yaşıyordum ve uykuya dalmakta zorlanıyordum korkudan. Bundan dolayı, uyumadan önce sürekli dualar eder, korka korka uyurdum.
Yeşim, “Yine mi geldi Gamze Abla” dedi. Anlamıştı; anlatmıştım çünkü. Yerimden kalkıp doğruldum. Yeşim de kalkmıştı ve ben üzgün olduğum için o da hüzünlenmişti.
-Yeşim buraya neden geldik biliyor musun?
-Niye geldik Gamze Abla?
-Tatile… O halde ne yapmamız lazım?
-Ne yapmamız lazım Gamze Abla?
-Denize Yeşim denize! Bak şu ne kadar güzel! Küçücük bir dalga bile yok…
Yerimizden kalktık; çocuklar gibi koşarak, kahkahalarla bir ağızdan haykırdık.
-Tatile geldik tatile!
Fatma Çiçek
YORUMLAR
Geçmiş olsun çaresi abdest almak uyku öncesi ve ayetel kürsi okumak genelde uykuda yakalar .Ama en çok yakaladığı yerler su başları nehir deniz göl çeşme başı hamam ...Yanlış zamanda uyuyanlara musallat olurlarmış ilkindiyle akşam arası yattığı yerde ekmek döküntüsü olması ..Diğer ismi uyku felci deniyor kabus haline.Aslında su kıyıları insanları ferahlatan yerler bura da şelale var ormanın içinde harika huzur veren.Yurdumuzda doğal yönüyle harika..
Selam ve dua ile..