- 614 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SARI BİR GÜLÜMSEME
SARI BİR GÜLÜMSEME
Akşamdan tüm ekipmanlarını hazırladı. Bataryalarını doldurdu. Hafıza kartlarını kontrol etti. Yarın ki fotoğraf çekimi için hazırlıklarını yaptı. Yarın hiç bir aksilik yaşamak istemiyordu. Son zamanlarda tek keyif aldığı işti fotoğraf çekmek. Bir tek güzel kare için her türlü meşakkati çekse de muhteşem keyif alıyor , kafasında ki hüzünleri unutuyordu fotoğraf çekerken. Sonrasında çektiği o karelere tek tek saatlerce bakıyor inceliyordu. Her bir kare bir şiir dizesiydi onun için. Yada yazılmamış bir öykünün başlığı. Çayından son bir yudum daha çekti. elefonunu çıkarıp yarın ki hava durumunuda kontrol etti. Tamda istediği havayı gösteriyordu telefon. Güneşli pırıl pırılbir havaydı istediği. Kelebekleri , papatyaları , karıncaları, hatta ordan oraya zıplayan çekirgeleri fotoğraflamak için bulunmaz bir havaydı. Sonrasında uğur böcekleri en güzel nağmelerini seslendiren kuşlar. Farklı renk ve kokudaki meyve çiçekleri ... hepsi ayrı bir huzur. Son zamanlarda sarı çiçekleri çok yakından takip ediyordu. Sarı bir gülümsemeden geriye kalan tek şey sarı çiçeklerdi. İşte durduk yere yine aklına gelmişti. Yüreğini sızlatan bu sarı gülümseme. Kendi kendine hayıflandı. ’’ Sarı bir gülümsemeyi kaybettim ben erişmeden bahara.’’ diye geçirdi içinden. Oysa birlikte ulaşacakalrdı bahara. Birlikte fotoğraflayacaklardı her güzelliği. O sevdirmişti sarı rengi şimdi öyle anlamsızca yok olmak hiçte hoş değildi. Bir bahar bile geçirmeden birlikte . Ama yoktu işte çekip gitmişti ardında sadece sarı bir gülümseme bırakarak.
Ekipmanlarını çantasına yerleştirdi. Onun haricinde yanında taşıdığı küçük bir çanta daha vardı. İçerisinde gezip dolaşırken karşılaştığı kuşlara çeşitli yemler veriyordu. Karıncalara sarı şekerler taşıyordu o çantada. Karıncalar o sarı şekerleri yerken usanmadan onların mücadelesini seyretmek keyif veriyordu. Tabi peşinden küçücük kutularda onlara su vermeyide ihmal etmiyordu. Her şeyi hazırladı ve doğru yatağına uzandı. Her zaman ki gibi kulaklığı kulağıına taktı bir kaç müzik dinledi ardı ardına ve öylece uyudu.
Gün aydınlanmış güneşin huzmeleri perdenin aralardan sızıp aydınlatmıştı odayı. Gözlerini ovuşturarak kalktı yataktan. Perdeyi açtı sonuna kadar. Bütün güneşi doldurmak istiyordu sanki içine. Sonra pencerenin kenarına koyduğu ekmek kırıntıları ve su kabu takılmıştı gözüne. Bitmişti her ikiside. Hemen gitti elini yüzünü yıkadı. Yeni ekmak parçaları getirdi. Su kaplarını yeniden doldurdu. Kuşlar bahçedeki erik ağacında kahvaltılarını bekliyorlardı. Geriye çekildi pencereyi kapattı kuşları sofralarıyla başbaşa bıraktı. Kendiside mutfaga geçip kahvaltısını yaptı. Çantasını aldı bıraktı kendini doğanın içine.
Yol boyu yemyeşil deniz gibidalğalanan buğday tarlalarını geçerken yine aklına geldi. Bir kaç ay sonra sapsarı olacaktı bu tarlalar. Başaklar olğunlaşacak egeceklerdi başlarını aşağıya. Başakları ve sarı rengi düşününce yine içi sızladı. O sarı gülümseme gitmiyordu aklından. Ekinlerin arasından kıyıda duran meşe ağacına doğru koşan sincapları gördü durdu gerilerde. bekledi ağaçtan inmelerini. Makinasını hazırladı bir kaç kare çekmeliydi bu sevimli hayvanları. ..
Yol boyunca bir kaç defa durdu. Gelincikleri fotoğrafladı. Sarı kıskı çiçekleri , düğün çiçeği her biri sarının en güzel tonlarını barındırıyordu. Gözüne topragı kabartıp bir oyana bir bu yana dolanan karıncalar takıldı. Çantasından sarı bir şeker çıkardı kopardığı büyük bir yapragın üzerine bıraktı . Toprağa bulanıp toz olamamlıydı. Yapragın kenarlarına birazda su bıraktı ve yeniden yola koyuldu. Müzik dinlemeden gitmezdi bu gün nedense açmadı müzik. Arabanın motor sesini dinleyerek ilerlemeyi tercih etti.
Ve nihayet istediği yere ulaştı. Yemyeşildi her taraf. Bir kaç yudum su içti. Fotoğraf makinasını aldı , çantasını sırtladı başladı yürümeye. Bir müddet sonra mavi bir kelebek karşıladı onu bir düğün çiçeğiyle muhabbetteydi anlaşılan yada yorulmuş dinlenmek için sarı düğün çiçeğini seçmişti. Kaçmazdı bu fırsat hemen bir kareyle ölümsüzleştirdi bu anı. Bir kaç adım ötede siyah benekli uğur böceği gizlenmişti adeta papatyanın taçları alnına. Zor bir çekim olacaktı ama çekmeden olmazdı bu kareyi. Uzandı yere en doğru açıyı yakalamaya çalıştı ve güzel bir kare çekmenin keyfiyle doğruldu. Hiç dokunmadı bozulmasın istiyordu o büyü.
Renk renk çiçekler , güzel manzaralar , dere yatağının sesini katamasa da o eşsiz manzarası , yaramaz yeşil çekirge , çeşit çeşit kuşlar daha neler girmişti o gün kadrajına. Sayısını bilmediği kadar sarı çiçeklerde fotoğrafladı. Belki o sarı gülümsemenin yerini doldurmuyordu ama bir nebze olsun dindiriyordu yürek sızısını. Getirdiği yiyecekleri çeşitli yerlere bıraktı. Karınca yuvalarına sarı şekerleri paylaştırdı bırabildiği yerlere sular bırakarak arabaya doğru yürüdü. Yine kafasında bahara ulaştıramadığı sarı gülümseme , yine hüzün ve yine gün sonu...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.