- 1384 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
AĞIR MESELELERE BASİT ÇÖZÜMLER- TOPLUMSAL MUTABAKATIN TEMEL KURALLARI
24.09.2012 De yazdığım bir yazı ama güncelliğinden hiç bir şey kaybetmemiş.
************************
Öyle ağır ve bilimsel bir yazı olmamasına gayret göstereceğim iş bu yazının. Kendi üslubumca ve kendi aklımca anlatmaya çalışacağım niçin uzlaşamadığımızın nedenlerini ve tabii ki toplumsal uzlaşı için nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda çözüm önerileri de ortaya koymaya çalışacağım kendimce.
Bendeniz bir öğretmen olarak derslerimde de hep böyleyimdir. Yeter ki bir yerinden yakalayayım konuyu. Hemen bir fıkra sıkıştırırım araya, ya da kıssadan hisse kabilinden bir şeyler. Böylece hem konu daha iyi anlaşılır hem de öğrencilerim dersten çıktıklarında ringden inen boksör gibi değil komedi filmi seyretmiş insan rahatlığı ile çıkar.
Neyse efendim biz konumuza dönelim. Aynı topraklar üzerinde yaşayan insanlar olarak niçin birbirimizi yiyoruz? Bunun önüne geçmek için neler yapabiliriz? Mesele bu işte.
Öncelikle dangalaklığımızdan tabii ki.
Çam yarması gibi adamın biri yolda önüne bakarak yürümekte olan çelimsiz bir adama çarpmış. Çelimsiz adam kafasını kaldırmadan söylenmiş:
-Önüne baksana ulan dangalak…
Çam yarması hemen dönmüş ve adamın yakasını toparlayıvermiş.
-Sen bana dangalak dedin galiba..Şimdi söyle bakalım dangalak ne demek?
Çelimsiz adam bakmış karşısında iki iri ayı cüssesinde bir kütle var; dizlerinin bağı çözülmüş. Hemen kıvırmış.
-Efendim dangalak,sizin gibi güçlü, kuvvetli , arslanlar gibi delikanlılara denir. Maşallah…Maşallah Allah nazarlardan korusun.
Çam yarmasının hoşuna gitmiş bu övgü.
-Ohoooo...Ben neyim ki. Sen asıl benim babamı göreceksin. O benden çok daha dangalaktır.
Demek ki birinci sebep neymiş efendim: Dangalaklık… O halde yazalım. Toplumsal uzlaşı için
MADDE 1- TOPLUMSAL UZLAŞI İÇİN ÖNCELİKLE DANGALAKLIKTAN KURTULMAK LAZIM.
--------------------------------------------------------------------
İstanbul Feth edilmiş…Artık şehirde yeniçeri askerleri dolaşıyor sokaklarda. Lakin yeniçeriler Rumlara gıcık…Özellikle de dükkan sahibi Rumlara…
Bir gün bir yeniçeri bir dükkana girmiş ve dükkan sahibine sormuş:
-Sen hangi millettensin?
Korkusundan neredeyse altına edecek olan dükkan sahibi Rum dayaktan kurtulmak için ‘’ ben Yahudiyim ‘’ demiş…Demesine demiş ama bir Rum’un yiyeceğinden üç dört misli fazla dayak yemiş yeniçeriden. Ağzı burnu darmadağın vaziyette sormuş.
-Yahu ben Yahudiyim dedim daha fazla dayak yedim. Yahudi ile alıp veremediğin nedir senin?
-Siz Hazreti İsayı çarmıha gerip öldürmüşsünüz.
-Yahu o dediğin tam 1453 sene önce olmuş bir olay.
-Olsuuunnn..Ben daha yeni öğrendim.
Görüldüğü gibi bizim memlekette de taa 1071 de sıkılmış olan bir kot var...Bazıları sıkılmış kotun davası peşinde..Neymiş efendim bu topraklar 1071 den önce de bazılarınınmış…Hatta bizler gelmiş mahvetmişiz bu toprakları. O halde yazalım:
MADDE 2- SIKILMIŞ KOTUN DAVASI OLMAZ.
---------------------------------------------------------------------------
Efendim bizim memlekette Namık Kemal fıkraları vardır ve rahmetli Namık Kemal’in kemikleri sızlar o fıkralar anlatıldıkça..İşin aslı Namık Kemal değildir..Namı Kemal’dir. Yani sanırım adı ya da namı Kemal olan biri üretmiştir bu fıkraları…Neyse..İşte onlardan biri.
Osmanlı Devletinin ne yendiği ne de yenildiği savaşlardan biri sonunda barış masasına oturur İngiliz, Fransız ve Rus Devletleri ile birlikte Osmanlı Devleti de. Al takke ver külah pazarlıklar yapılır…Sıra Boğazlar konusuna gelir. İngiliz de , Fransız da Rus da Boğazların kendilerine verilmesini istemektedirler. Bizim elçilik heyetinin başı da kim olsa beğenirsiniz? Elbette Namı Kemal…
Sonunda Rus elçisi dayanamaz ve o ana kadar hep suskun olan Namı Kemal’e sorar:
-
Yahu sen hiç ağzını açmadın. Senin düşüncen ne bu Boğazlar konusunda? Boğazlar Rusya’ya verilmeli değil mi?
Namı Kemal cevabı yapıştırır?
-Alma ağzına sakın Boğazların adını/ Sor anan Katerina’ya Baltacının baltasının tadını.
Gerçi Baltacı ile Katerina arasında balta sapı konulu bir muhabbet olmamıştır ama yine de bu ülkeden toprak ya da başka menfaatler talebinde bulunacak olanların görecekleri tek nasip balta sapı olacaktır. O halde maddemizi yazalım:
MADDE 3- TOPLUMSAL MUTABAKATIN ÖNÜNDEKİ EN ÖNEMLİ ENGELLERDEN BİRİ DE BAZI VATANDAŞLARIN BALTA SAPINA OLAN AŞIRI TEMAYÜLLERİDİR ( DÜŞKÜNLÜKLERİ YANİ ) İŞTE BU TEMAYÜLÜN ACİLEN TEDAVİ EDİLMESİ GEREKİR.
-------------------------------------------------------------------------
Adamın biri bir sürü suç işlemiş.Her zaman arkasında onu kollayıp gözeten babaları olduğu için de hep paçayı sıyırmış. Ama sonunda sular tersine akmaya başlamış ve yakalanıp yargılanmış. Lakin adam o kadar rahat ki..Malum eski alışkanlık.
Mahkeme, sonunda kararını vermiş: İdam…Hakim kalemi kırmış…Adam yine oldukça rahat..Hiiiç istifini bozmuyor. Derken efendim adamı alıp idam sehpasına koymuşlar. Adam gayet laubali bir şekilde ıslık çalıp etrafa bakıyor. Hakim ‘’Son arzun nedir? ‘’ diye sormuş. Adam umursamaz bir şekilde ıslık çalmaya devam ediyor. Hakimin tüm ısrarlarına rağmen adam son arzusunu söyleyeceğine ıslık çalmaya devam etmiş. Derken hakim ‘’ Madem öyle infaz gerçekleşsin ‘’ demiş ve adamın altındaki tabureye tekmeyi yapıştırmış cellat…
Adam başlamış sallanmaya. O anda da heyecanla elini kaldırıp bir şeyler söylemek istediğini belirtmiş. Hakim hemen infazı durdurmuş. Adamın altına tabure yeniden konmuş. İp boynundan çözülmüş. Hakim adamım son arzusunu söyleyeceğini beklerken adam şöylece bir boynunu ovuşturmuş ve:
-Yahu ne yapıyorsunuz siz? Delirdiniz mi? Az kalsın boğuluyordum…
MADDE 4- ÖYLE ÜÇ KURUŞA BEŞ KÖFTE YOK. Ş’AAPMIŞSAN HALİMEYİ ÇEKECEKSİN CEREMEYİ. VELHASILI KELAM HERKES ETTİĞİNİ BULACAK Kİ TOPLUMDA HERKES KENDİ KAFASINA GÖRE PLANLAR YAPIP KENDİ ZEVKİNE GÖRE DÜZENLER KURMAYA KALKMASIN. HİÇ KİMSE FIKRADAKİ ŞAHIS GİBİ KENDİSİNİ DOKUNULAMAZ ZANNETMESİN.
---------------------------------------------------------------------------------
Bir yamyam kabilesinde büyük reisin beyaz bir çocuğu dünyaya gelmiş. Reis bakmış ki o kabiledeki tek beyaz adam misyonerlik için oraya gelmiş olan rahip…Hemen rahibi yakalatmış ve bağlatarak bir kazana atmış. Rahibin altındaki odunlar yanmaya ve kazandaki su ısınmaya başlayınca zavallı rahip başlamış yalvarmaya
-Yahu ben sana ne yaptım? Bu güne kadar kardeş kardeş yaşıyorduk. Bu gün ne oldu ki beni pişirmeye kalkıyorsun.
Reis cevap vermiş:
-Sen benim karımla beni aldattın.
-Yahu vallahi öyle bir şey yok. Bunu da nereden çıkarıyorsun?
-Boşuna inkar etme. Bu kabiledeki tek beyaz adam sensin. Benim bir çocuğum oldu o da beyaz…Bu nasıl iş?
-Sayın Reis…Bu , genlerle ilgili bir konudur…
-Ben genden menden anlamam..Sen benim karımla yattın düpedüz…Beni aldattınız..Bu beyaz çocuk da senin çocuğun.
Rahip bakmış ki papuç pahalı..Resmen rahip yahni olacak..O anda gözü ileride otlamakta olan kendisine ait koyun sürüsüne takılmış ve birden haykırmış.
-Yahu dur hele…Bak şu benim sürüde de bir sürü beyaz koyun var ama kuzulardan sadece bir tanesi simsiyah...Demek ki olabiliyor değil mi?
Reis telaşla adamlarına bağırmış.
-Rahibi hemen kazandan çıkarın.
Rahip kazandan çıkarılmış…Daha sonra reis rahibin kulağına eğilmiş:
-Bana bak rahip efendi…Sen bu siyah kuzu meselesini unutursan ben de beyaz evlat konusunu tamamen unutacağım tamam mı?
MADDE 5- TOPLUMSAL MUTABAKAT İÇİN ÇOCUĞUN RENGİNİN NİÇİN BEYAZ OLDUĞU DA KUZUNUN RENGİNİN NİÇİN SİYAH OLDUĞU DA UNUTULACAK. GEÇMİŞ GEÇMİŞTE KALACAK.
--------------------------------------------------------------------
Aksi takdirde ne mi olur? Onu da anlatayım:
Temel ve sülalesi ile Tursun ve sülalesi denizi seyrediyorlarmış. Tam o anda bir martı süzülerek denize yaklaşmış ve tekrar havalanmış.
Temel- Martı ne da cüzel uçti…Kanadini da suya teğdirdi.
Tursun-Ula cüzel uçti da kanadi suya teğmedi.
Temel-Ula çör misun? Teğdi daaa?
Tursun- Asıl sen çörsin..Teğmedi.
Martının kanadı suya değdi mi değmedi mi tartışması sonunda iki sülale de çekmişler bıçakları girmişler birbirlerine. Temel ve Tursun dışında her kes telef olmuş. Her ikisi de mecalsiz kalan Temel ve Tursun ‘’Yeter ‘’ deyip kavgaya son vermişler.
Aradan yirmi sene kadar geçmiş..Bu arada ayrı ayrı şehirlere giden Temel ve Tursun yine karşılaşmışlar yirmi yıl sonra aynı deniz sahilinde. Birbirlerine sarılmışlar.Uzunca bir muhabbetten sonra :
Temel- Ula biz ne hamsi kafaliyuk daa..Martinin kanadi suya değdi mi değmedi mi tiye birbirimizi kırdık.
Tursun-He ula…Çok aptaluz çokkk.
Temel- He ula…Poşu poşuna öldi o kadar insan. Halbuki martinin kanadi suya teğmişti.
Tursun- Yok teğmemişti.
Temel-Ula teğmişti teyrum
Tursun- Teğmemişti ula…
Ve bıçaklar bir kez daha çekilir…
MADDE 6- ÖNEMLİ OLAN MARTININ ÖZGÜRCE UÇABİLMESİDİR. KANADININ SUYA DEĞİP DEĞMEDİĞİ DEĞİL. EĞER DİKKATLERİNİZ MARTININ UÇUP UÇMADIĞINDA DEĞİL DE KANADININ SUYA DEĞİP DEĞMEDİĞİNDEYSE BU KISIR DÖNGÜ SONSUZA KADAR DEVAM EDER. TOPLUMSAL MUTABAKATIN ÖNÜNDEKİ EN ÖNEMLİ ENGEL DE BU KISIR ÇEKİŞMELERDİR.
----------------------------------------------------------------
Biliyor musunuz aslında bazı şeylerin çaresi çok basittir. Ama nedense çok basit olan çözümleri göremeyiz çoğu kez.
Vatandaşın birinin çok şiddetli bir şekilde başı ağrıyormuş. Doktor, hekim, üfürükçü, otçu, bokçu ne varsa denemiş adamcağız ama baş ağrısına bir türlü çare bulamamış. Sonunda Çok çok ünlü , ünü dünyadan taşıp diğer gezegenlere bile ulaşmış bir doktor bulmuş. Doktor adamı muayene ettikten sonra.
-Beyefendi bu baş ağrınızdan kurtulmanız için penisinizi azıcık keseceğiz .
Adam çaresiz..Kestirmiş ucundan azıcık. Baş ağrılarında kısmi bir azalma olsa da tamamen yok olmamış…Tekrar doktora gitmiş. Doktor bu sefer penisinin tamamen kesilmesi gerektiğini söylemiş. Adam bakmış ki bu ağrıyla yaşamak imkansız çaresiz kestirmiş penisinin tamamını. Artık rahatlamış…Baş ağrısı filan yok.
Derken efendim bu adam bir gün bir pantolon diktirmek için terziye gitmiş ve aralarında şöyle bir konuşma olmuş:
-Beyefendi..Ölçülerinizi aldım şimdi de bana söyler misiniz penisinizi pantolon ağının ne tarafında taşıyorsunuz? Yani sağda mı solda mı?
Adam şaşırmış tabii ki…
-Ne alaka? Nerede taşırsam taşırım. Bunun pantolon dikimi ile ne alakası var?
-Çok alakası var efendim. Yanlış tarafta taşırsanız şiddetli baş ağrılarına sebep olur.
Madde-7 BASİT VE ÇOK KOLAY ÇÖZÜMLER VARKEN PENİSİNİZİ KESTİRMEYİN EFENDİM.
YORUMLAR
Değerli hocam, mutabakat çok zormuş, bütün olumluluklara rağmen karşı taraf uzlaşmaya yanaşmıyormuş, haktan hukuktan anlamıyormuş, elindeki her baskı aracını kullanıyormuş söyleminin;
1. İçerideki bir tarafın bu söylemde bütünlüğünü sürdürmeye,
2. Dışarıdaki müttefiklerin müdahil olma pozisyonlarını meşru kılmaya,
3. Devlet ve millet için üretilen politikayı (beka) zorlaştırmaya,
4. İçerideki bir tarafın yıkıcı, uzlaşmaz girişimlerini makul ve meşru göstermeye dönük bir niyeti vardır...
Ne var ki, olaylar ve söylemler o kadar net, o kadar pervasızca ki, mutabakatın önündeki en büyük engelin ne olduğunu, ne olabileceğini yeni yetme/dünkü çocuk değilse, namuslu her Türk vatandaşı kolayca görüp anlar, anlayabiliyor...
Bugün bu memlekette muhalefetin önündeki en büyük engel de budur!...
Yine kitleler meydanlarda toplanıyorsa da, bugünküler 50-60 yıl öncekiler gibi dünyadan habersiz, olup bitenleri muhakeme edemeyen, çiçek-böcek söyleminin gülünç olmaktan öte zehirli bir şerbet olduğunu düşünemeyen kitleler değil...
Bugün insanımız daha karmaşık mekanizmalara akıl erdirebiliyor...
Muhalefetin ve/veya mutabakatın önündeki en büyük engel bu!...
Fıkralar mı?...
İyiydiler...:)))
Selam ve saygılarımla.
Kıymetli hocam farklı bir yazı ve anlatım tekniği kullanmışsınız. O halde aynen devam edelim çorbada tuzumuz olsun misali….:)
Kasabanın birinde çok küfür eden bir adam varmış! öyle ki, kim olduğuna bakmaksızın önüne gelene ana, avrat saydırıyormuş, yahu niye olur olmaz her şeyde küfür ediyorsun? Diye soranlara da elindeki incili göstererek babamın kitabında küfür edebileceğim yazıyor diyerek cevap veriyormuş. Bu konuda pazar ayinlerinde İncil den örnekler vererek küfür etmenin çok günah olduğundan bahseden kasabanın papazına danışmak üzere küfür eden adamla birlikte bir gurup kasabalı kilisenin yolunu tutmuşlar. Adamdan şikayetçi olan insanlar Papazın karşısına geçip papaz efendi sen bize İncil de küfür etmek günahtır yazıyor diyorsun ama bu adam babasına ait olduğunu söylediği İncil de küfür edebileceğinin yazdığını iddia ediyor ne iş?!’’ diye sorduklarında papaz da olmaz öyle şey İncil de küfür etmenin günah olduğu yazar diyerek küfür eden adama dönüp elindeki incili kendisine vermesini ister. Eline aldığı kitabın sayfalarını çevirirken arada 100 doları gören papaz kitabı yavaşça kapatıp şikayetçi guruba dönerek adamın elinde babasının bu kitabı varken sizinde ananızı miker benimde demiş.
Demek ki nedir? madde 8 ''YANLIŞ'' HER ŞART VE KOŞULDA YANLIŞTIR. ÖYLE ŞARTLAR DEĞİŞİNCE GÖTÜ BAŞI OYNATIP YANLIŞI GÖRMEZDEN GELMEK YA DA SALAĞA YATMAK DEĞİLDİR. Gerçi itiraf etmem gerekirse gerçeklerin üstünü örtmek için rol yapıp salağa yatıklarını sanıyordum, ama son günlerde yaşanan olaylar ve o olaylara yapılan yorumları görünce meğer yaptıkları rol değilmiş….
Madde 9......
Madde 10..... ve ötesi de varda anlayana sizin özetlediğiniz maddeler yeter de artar bile...
Saygı ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Mutabakat maddelerine bunu da almak lazımmış lakin ben bilmiyordum bu fıkrayı.
Katkıların için teşekküler. Bir gün bunu da bir yerlerde kullanırım mutlaka )))
Selam ve sevgilerimle.
Hocam öneri ve çözümlerinizi okuyunca aklıma Karakuşi kadı adaleti ve hükümleri geldi o oda basitçe çözmüş,
Karakuşi kadı bir gün fırının yanından geçerken burnuna harika kokular gelmiş birde bakmış nar gibi kızarmış ördek
ver demiş fırıncıya fırıncıda efendim sahibi var bana ne yapar demiş sen bana ver demiş,fırıncı ne yapsın karşısında
büyük bir kadı vermiş ördeği kadıya,kadı almış götürmüş az sonra ördeğin sahibi gelmiş ördeğim nerde demiş fırıncıya,fırıncı demiş ki ördek uçtu,sahibi benle dalgamı geçiyorsun demiş bir kavga kopmuş o sırada kargaşa sırasında orda bulunan bir gayri müslümün fırıncı gözünü kazayla çıkarmış,fırıncı başlamış kaçmaya,kaçarken duvarın üzerinden atlarken hamile bir kadının üzerine düşmüş,kadın çocuğunu düşürmüş bunun üzerine hamile kadının kocasıda başlamış fırıncıyı yakalayıp öldürmeye, o esnada fırıncı birde yahudi bir esnafın sırça eşyalarına çarpıp kırmasınmı oda koşmaya başlamış peşinden neyse bu gürültü,patırtıya zaptiyelerde karışmış hepsini tutup
karakuşi kadının karşısına çıkarmışlar karakuşi kadı sormuş fırıncıya anlat demiş,fırıncı efendim bana pişirmem için getirilen ördek uçtu demiş,ördeğin sahibi olurmu efendim demiş pişirmek için verdiğim ördek nasıl uçsun demiş,yalan söylüyor bu fırıncı kendisi yemiştir demiş,Karakuşi kadı kara kaplı kitabı açmış ördek tayyar demektir,yani uçar uçması suç değildir demiş karar verirdi ördek uçmuştur demiş,bir gözü çıkan gayrimüslüm efendim fırıncı gözümü çıkarttı demiş,bunun üzerine kadı kara kaplı kitabı açmış,her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o Müslüman'ın tek gözü çıkarıla...'fırıncı gayrimüslümün diğer gözünüde çıkartsın bizde fırıncını bir gözünü çıkaralım,bunun üzerine gayrimüslüm şikayetten vaz geçmiş,diğer adam demişki fırıncıdan şikayetçiyim karım çocuğunu düşürdü ,karakuşi kadı kara kaplı kitabı açmış hüküm sen karını fırıncıya verecen karına yeni çocuk koyacak demiş,adam aman aman kadı efendi şikayetimden vazgeçtim demiş,yahudiye sormuş yahudide olayları ve kararları görünce efendim şikayetim yok adaletinle bin yaşa demiş,ananı öpen kadı olursa kime davacı olacaksın yani,selamla.
sami biberoğulları
Evet doğrudur, anamızı belleyen kadı ise kimi kime şikayet edeceksin ki? Ama yine de toplumsal mutabakat için bir şeyler yapmak lazım değil mi?
Selam ve saygılar.
bayramınızı kutluyorum.
ve değerli kaleminizi de.
selam ve saygılarımla, değerli hocam.
sami biberoğulları
Sizin de bayramınız kutlu olsun.
Selam ve sevgiler.