- 973 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BIR GECELIK KADIN
Vakit oldukça geç sayılmasına rağmen bir türlü uyku tutmamıştı. Yatağının içinde doğruldu. Etejere uzanıp gece lambasının düğmesine bastı. Düğmenin çıkardığı çıt sesi odanın sessiz büyüsünü bozarken, los ışık odanın içine dağılıp , duvarları kaplamıştı. Bakışlarını bir süre boş boş odada dolaştırdı. Yataktan kalkıp terliklerini giydi. Duvardaki saate baktı. 00:4 u geçiyordu. Banyoya yönelip ılık bir düş almanın iyi geleceğini düşündü. Çünkü; Bütün geceyi uykusuz geçirmişti.
Banyodan çıkarak yatak odasında giyinip saçlarını kurulamıştı. Kahvaltı yapmak için henüz erkendi.
Salonun penceresinden sokağa baktı. Sokak lambalarının aydınlattığı sokak, sessizlik içinde ve kaldırım taşları up uzun serilip sanki günün yorgunluğundan sıyrılmaya çalışır gibiydiler. Haklıydılar tabi. insanlar uykuya dalana kadar az mı çiğneniyorlardı yazık. Sabır ve sükunet içinde şikayet etmeden kolay mıydı onca yüke dayanmak? Hemde yıllar boyu.
Bir çok İnsan da böyle değil miydi? Sinelerinde sessizlik içinde nice acıları barındırmıyorlar mıydı?
Sabah sabah bu acıtasyon hali hiç de iyi değildi. Zaten şu saate kadar yatağın içinde bin bir düşünceyle dönüp durmuştu. Ne sokağın ezilmişliği ne de insanların çilekeşliğini düşünecek halde değildi şimdi.
Birden düşüncelerinden sıyrılıp gardorobundan ince bir ceket bulup giydi. Çantasını alıp çıktı.
Anahtarını çantasına koyup ayakkabılarını giydi. Sessizce merdiven basamaklarını ınıp sokağa çıktı. Hava biraz aydınlanmıştı. Başını gökyüzüne kaldırıp maviyle beyaz karışımı bulutlara baktı. Yüzüne bir kaç damla yağmur damlası düşünce basını yere eğdi. Yavaş adımlarla yürümeye başladı. İçinde tarifsiz bir mutluluk onu bütün gece uyutmamış henüz sabahın ilk ışıklarında onu sokağa atmıştı. Vakit bugün nasıl geçecekti? Akşamı etmesi bu gidişle zor gözüküyordu.
Adımlarını biraz hızlandırdı. Sanki hızlı yürürse akreple yelkovan onunla birlikte hızlanacakmış intibasına kapılıyordu. Evinin yakınındaki parka geldi. Tarihi çınar ağaçlarından başka koskoca parkta kimsecikler yoktu. Bu saatte kimsenin olmaması normaldi. Bir çok insan hala uykuda, bazıları da mutlaka ise gitmek için hazırlık yapıyor olmalıydılar.
Yürüyüş parkuruna girdi. Hem yürüyor hem de hafif çiseleyen yağmurdan ıslanan uzun siyah saçlarını düzeltiyordu. Bir süre aynı tempoyla yürüdü. Sonra çınar ağaçlarının altında ki banklardan birine oturup biraz etrafa göz gezdirdi. Öğleden sonraları özellikle de hafta sonları burası cıvıl cıvıl oluyordu. Çocuk parkı oynamaya gelen çocuklarla dolup taşıyor neşeli kahkahalar duyuluyordu.
Birden kızı geldi aklına. Kendisinden ayrı bir şehirde büyüyüp sık sık göremediği kızı. Derin bir iç geçirdi. Kızıyla birlikte bir hayat yaşayamadığından dolayı içinde gizli bir özlem ve ince bir sizi vardı yıllar boyu içinin bir köşesinde. Bazı nedenler ve hayat şartları ayrı bir hayat yaşamalarına sebep olmuştu kızıyla. O kadar suçlamalar gelmişti ki kendisine hepsine susmuştu. Çünkü; Herkesin kendine göre mutlaka susması gereken şeyleri oluyordur illaki. Bir tek annesine söylemişti sırrını. Ne denli inandıysa annem diye düşündü. Annesi vefat edince sırrı annesiyle toprağa gitmişti.
Dalıp gitmişti bank üzerinde. Düşünce denizine daha fazla dalmamak için yerinden kalktı.
Hava iyiden iyiye aydınlanmıştı zaten.
Yağmur biraz daha artmış ağacın altındaki bankta oturmasına rağmen biraz ıslanmıştı. Aldırış etmedi. Yağmur umurunda değildi. Geçmiş düşüncelerinden tamamen sıyrılıp yürümeye başladı amaçsızca.
Bir an önce akşam olsa diye geçirdi içinden. Bu güne adapte olmalıydı. Bugün kendisi için çok önemli bir gündü.
Akif le buluşacaklardı. Yine heyecana kapılmıştı. İçi içine siğmiyor karışık duygular içinde ne düşüneceğini bilemiyordu şimdi. Doğrumu yapıyorum acaba diye düşündü. Kafasında ölçüp biçmeden sevinçle teklifi kabul edivermişti. Hem şaşırmış hem sevinmiş ve o gün gelip çatmıştı işte.Bu akşam gideceklerdi Akif le. Farklı şehirlerde oturdukları için fazla görüşme imkanları olmasa bile Akif elinden gelinceye kadar fırsat yaratmaya çalışıyordu. Akif başarılı bir iş adamıydı. Bir çok şirketi vardı.
İşi dolayısıyla hem yoğun hemde uzak mesafeler onların sık sık görüşmelerine engel oluyordu. Kendisi de çalıştığından ancak mesajlarla irtibatta kalıyorlardı.
Oturduğu banktan kalkıp tekrar yürümeye koyuldu. Yağmur saçlarını okşar gibiydi sanki. Bir kez daha gökyüzüne çevirdi basını. Yüzü ıslanıyordu şimdide. Bundan garip bir haz aldı.
Uzun zamandan beri her gece mesajlaşıyorlar dı. Hatta Akif gündüzleri bile zaman zaman mesaj atıp halini hatırını soruyordu. İlk günler sıradan ve resmi mesajlaşmaları her geçen gün biraz daha samimi olmaya başlamış hatta şakalaşır hale gelmişlerdi. Gece on ikiden sonra her gece düzenli olarak mesajlaşmaya başlamışlar, adlandıramadığı bir duyguyla ondan gelecek mesajları bekler hale geldiğini fark etmişti. iki sene önce Kasım ayında feysten birbirini eklemişler ve arkadaşlık tohumlarını ekmişlerdi. Akif bazı geceler yazmıyordu çok ender bile olsa. O zaman tuhaf bir üzüntü duyuyordu. Alışkanlık haline mi gelmişti yazışmak? Sabahın yedisine kadar yazısır olmuştular. İnanılmaz mutluydu onunla sohbet ederken. Onun maddi gücünün çok oluşundan ilk zamanlar ki tedirginliğini atmış tamamen samimi, doğal ve açık bir şekilde
sohbet etme isteği oluşmuştu kendinde. Bundan rahatsız olmuyor üstelik Akif i fazla tanımadığı halde ona karşı güven hissediyordu. Yalana dolana olduğundan değişik görünmeye gerek varmıydı?
Çok zeki Çok espriliydi Akif. Sabahlara kadar mesajlaşsalar bile kısa ama öz cümleler kuruyordu kendisinin aksine. Çok da güleryüzlü sempatik ve neşeliydi.
İşten çıkınca koştura koştura eve geliyor saate bakıyor mesaj bekliyordu. Zaten orda burda gezen biri değildi. Oldu bitti ev hayatını seviyordu. Bazı zamanlar kendini sorgulamaya başlar olmuştu. Niye böyle mesajlaşmak onu mutlu ediyor ve mesaj bekler hale gelmişti. Ve niye yazmadığı günler üzülüyordu. Bunun bir adı varmıydı varsa da ne idi. Feysine girip onun günlük ne yaptıklarına bakıyor fotoğraflarını inceliyordu. Uzun uzun bakıyordu fotoğraflarına. Hoş ve karizmatik diye düşünüyordu. Kimbilir kaç kadın bu adamla birlikte olmak için can atıyordur diye düşünüyor sonra da aman bana ne beni ne ilgilendiriyor diye bu düşüncesinden vaz geçiyordu.
Etrafına baktığında farkında olmadan Tophane çay bahçesine geldiğini anladı. Nasıl olmuştu da buraya gelmişti. Üstelik oldukça ıslanmıştı. Hazır buraya kadar gelmişken çay bahçesinde kahvaltı yapabileceği fikriyle Bursa ya tepeden bakan manzara karşısında kahvaltı sipariş ederek şehiri seyretmeye daldı. Yarın akşam kimbilir Akif le hangi şehirde başbaşa kahvaltı ediyor olacaklardı.
Bu düşüncesi bir kez daha onu heyacanlandırmıştı. Gözlerden uzak üç gün Akif le tatil yapma isteğinden duyduğu mutluluğun adını bir türlü koyamıyor ama akşamı da iple çekiyordu.
Ne oluyor bana diye söylendi kendi kendine. Yada kendini sorguladı. Cevap mı yoktu yada cevap mı onu ürkütüyordu. Kendini mi kandırıyor du. İçine ılık ılık akan bir şeylerin adı neydi? Aklına gelen düşünceyi hemen kovdu. Hadi canım dedi. Ben ve aşk! Daha neler. Sanki duygusal dünya ya kapısını tamamen kapatmış olan ben Üstelik feysten ekleyip fazla görmediğim birini sadece mesajlarda yazdığı kadar tanıdığı. Bir kaç kerede yemek yemişlerdi. Akif in Bursa ya işi düşünce. Yök yok ne kadar saçma delirmiş olmalıyım!
Ne zamandan beri gerçek dünya yı unutup hayal aleminde geziniyor, ne zamandan beri bir çok insanların gerçek yüzlerini görmemezlikten gelir olmuştu.
Hayat kendisine bir sürü tecrübe sunmamış mıydı? İnsanların konuşma tarzları bakış açıları ve davranışları onların kişilik ve niyetlerini açığa koymuyor muydu? Toplumda dul olarak yaşamak gerçekten zordu. Ve çalıştığı ortamlarda çok önemliydi. Hayat ona hep insanlarla mesafeli yaşatmayı öğretmişti. Çünkü; toplum maalesef her türlü kesimden aç insanlarla doluydu. Ve kimseye kendini yem ettirmeye kimseninde günü birlik kadını olmaya hiç niyeti yoktu. Bu senelerdir değişmeyen kuralıydı. Zatende hem kimseye güvenmiyor hemde şöyle içini kıpır kıpır ettirecek biriyle karşılaşmamıştı. Etrafındaki insanlara bakınca midesi bulanıyordu.
Kadın demek yalnızca bir kaç saat hoşça vakit geçirebilecek biri miydi? Kadın dediğin birde güzel ve bakımlı, hele birde alımlıysa koluna takip etrafındaki insanlara hava atma aracı mıydı? Neydi ki kadın? Yani dul kadın! Boş vakitlerini değerlendirilebilecek açık bir kapı. Peki bu kadının başka bir meziyeti yok muydu? Yemek, çay, çorba her neyse dustan sonra "Hayatım ben geç kaldım şu isim bu isim var erken kalkmam lazım. Hadi seni eve bırakayım. Ben seni ilk fırsatta ararım. Dur sana harçlık vereyim kendine bir şeyler alırsın". Hep duyduğumuz şeylerdi. İğrençti. Bu neydi böyle? Karşılıklı alışveriş değil miydi? İlk fırsatta! Yani fırsat olursa arayacak olmazsa gene bir şey yoktu. Kadın birlikte olduğu erkeğin bir parçası olması gerekmiyor muydu? Bu karmaşık düşünceler içinde
kahvaltısını yapıp tekrar eve geldi. Üzerini değiştirdi. Saçları kurumuştu. Evde biraz sağı solu toparlayıp vakit geçirmeye çalışıyordu. Çiçeklerini suladı. Her bir çiçeğiyle ayrı ayrı konuşup onlara hepinizi seviyorum. Sizi bir kaç gün yalnız bırakacağım ama aklım sizde kendinize dikkat edin, dönünce görüşürüz dedi. Çiçekleriyle sık sık konuşurdu. Evde bir hayli kendini meşgul edecek şeyler bulmuştu.
Bu arada İş saati yaklaşmıştı.
Otobüse binip gelebilirmisin dedi. Telefonda hiç beklemediği bu teklif karşısında birden susup kalmıştı. Üstelik bütün günün heyecanı, sitresi, merakı, allak bullak duygular içinde birde otobüse binip gelebilir misin? Sorusu karşısında ne diyeceğini şaşırmış kalakalmıştı.
Akif ordamısın diye soruyordu. Kısık bir sesle
- Burdayım seni dinliyorum, dedi.
- Cevap vermedin sesin gitti de, dedi.
Ne deseydi " Birlikte tatil önerip otobüse bin gel demek ayıp olmuyor mu dese nasıl karşılardı.
- Birden hat gitti sandım sesin gelmeyince, diye devam etti. Konuşmaya devam ediyordu Akif.
- İnanır mışın? Dokuz saattir aralıksız araba kullanıyorum. Şu an Edirne deyim ve yorgunluktan perişan oldum. Eğer mümkünse otobüse bin gel seni karşılarım. Otobüse bineceğin saati söylemen yeterli.
Oldukça morali bozulmuş gerilmişti. Üstelik hayal kırıklığıyla bütün neşesi hevesi de kaçmıştı. Fakat cevap vermesi gerekiyordu.
- Akif ben sanmıştım ki beraber yolda sohbet ede ede nereye gideceksek gideceğiz. Tek başıma yolculuk yapacağımı düşünmemiştim! Onca yolu bir başıma gelmek bana göre hiç hoş değil.
- Peki peki ben seni almaya geliyorum. Gece 12 ye doğru sanırım Bursa da olurum. Sen beni hazır vaziyette bekle. Seni arayacagim.
Oh be diye rahatlamıştı. En azından başka zaman gideriz" dememişti. Çünkü; Kendini gideceğim diye psikolojik olarak o kadar hazırlamıştı ki" yorgunum araba kullanamayacağım" deseydi oldukça kırılacaktı.
Valiziyle iş yerine gelmişti. Gündüz üçte iş başı yapıp gece on ikiye doğru işi bitiyordu. İş yeri eve çok yakın olsa da valizini alıp gelmişti. Aradığında hemen çıkıverecekti. Patronlar yani Hanif beyle eşi İnci hanım dükyanı kapatmadan onunla birlikte bekliyorlardı. İnci hanımın" ikide bir kiminle gideceğini hala söylemeyecek misin? Aşk olsun benden mi saklıyorsun? Hani biz arkadaştık! Bana güvenmiyor musun? Demesine hiç aldırış etmiyor sen tanımazsın deyip geçiştiriyordu. Ama söylemeye hiç niyeti yoktu. Onun ağzına düştünmü bütün gazetelere manşet olunurdu. Bunu da hiç istemezdik, diye susmayı tercih ediyordu.
Saat gece birdi ve hala beklediği telefon gelmemişti. Valizini alıp eve gideceğini söyledi. Onlarda zaten kendisinden fazla sıkılmışlardı beklemekten. Seni eve bırakalım deseler de yok yürüyeceğim diyerek onlarla vedalaştı. Elinde valiz dik yokuşu çıkarken biraz zorlansa da düzlüğe çıkınca yürümek biraz daha kolaylaşmıştı. Elinde valiz birde dördüncü kata çıkmak vardı. Bekletilmenin verdiği sinirle eve geldi. Saat 1:30 a geliyordu. Aramazdı artık herhalde. Üstünü değiştirmeye karar vermiş ümitsiz bir halde valizini tekrar açıp yerleştirmeye başlamıştı ki
telefon çaldı. Akif biraz telaşlı bir sesle özür dilerim seni beklettiğimi biliyorum ama istenmeyen durumlar oldu sana izah ederim .Ben senin evine yaklaşmak üzereyim.
- Nereden alayım seni? dedi.
- Bilmem sana uygun olan bir yer şöyle? Benim için fark etmez.
- Sizin oradaki fırının orası olur mu? Hani daha önce seni aldığım yer hem sana da yakın.
-Olur. Beş dakika sonra oradayım. Valizi yeniden toparlamaya çalışırken
Yine heyecanlanmış eli ayağına dolaşıyordu. Ne oluyordu kendisine böyle, niye heyecanlanıp telaşa kapılıyordu? Acele valizi alıp paldır küldür merdivenlerden geri inip fırına doğru koşturmaya başladı. Nihayet arabanın içindeydi.
- Merhaba efendim hoş geldin.
Hoş bulduk. Baya beklettin 12 dedin iki saattir bekliyorum. Bayır yukarı elimde valizle birde 4 kat merdiven çık. Konuşup duruyordu makinalı tüfek gibi.
Sessizce dinledi Akif. İzah etmeye başladı. Akif durumunu sakin sakin anlatması karşısında birden bencil davranışından ötürü utandı. Adamcagiz ikiletmeden taa Edirne den sırf onu almak için Bursa ya kadar o yorgun haliyle gelmeyi göze almış kendisi bir valizin şikayetini yapıyordu. Yolculuk haliydi. N`olmuştu sanki biraz beklediyse. Hemen kendini toparlayıp neşelendi. Arada bir Akif e bir bahane bulup bakıyor sözde anlatırken yüzüne bakıyor havası yaratıyordu.
Yanında oturup araba kullanan adam oldukça güler yüzlü ve karizmatik biriydi. İçini tarifsiz bir sevinç kaplamıştı. Ordan burdan konu konuyu açıyor hoşça sohbet ede ede Susurluğa yaklaşmışlardı. Daha önce burada tost ve ayran yemiş tadı damağında kalmıştı. Açıktığını söyleyip burada mola verelim dedi.
Akif açıkmadığını söylese de arabadan inip siparişi vermişlerdi. Yarım saat sonra yine yola devam ediyorlardı. İnanılmaz çok keyifli bir yolculuk yapıyordu. Sürekli konuşuyor fıkralar anlatıyor Akif i güldürüyordu. Şarkı bile söylemeye başlamıştı. Aslında beraber söyliye söyliye Efes harabelerine gelmişlerdi.
Çadırlarda durup mola verdiler. Burası yirmi dört saat açık bir yerdi. Burası çok güzel yerli ve yabancı turistlerin bolca ziyaret ettiği bir yerdi.
Yiyecek olarak çadırlarda kadınların kendi elleriyle yaptığı çeşitli tur gözlemelerle el yapımı mantı gerçekden tok karına bile yenirdi. Yer minderleri ve yer sofrası, kıl çadır ve eşsiz güler yüzlü bir hizmet eşliğinde karınları doymuştu. Buraya kadar gelmişken etrafı gezmenin bir sakıncası yoktu. Hediyelik eşya satan yerlerde ne ararsan vardı. Eski tip takılar oldukça göz alıcıydı. Akif bıçak tüfek o tür şeyleri inceliyordu.
Akif e sürekli bir şeyler gösrerip bak bu da güzelmiş aa bunu gördün mü? Ne kadarda hoş dedikçe Akif ne istersen alabilirsin deme nezaketini gösterdiyse de hiç bir şey almamayı tercih etmişti. Utanmıştı açıkçası. Sırf hatıra olsun diye çok cüzi komik bir rakamla bir şey seçmişti.
Ordan burdan anlata anlata yollarına devam ediyorlardı. Bazı yerler oldukça virajlı olduğundan araba yana yatar gibi oluyor bir kaç kere neredeyse Akif in üzerine doğru düşecek duruma geliyordu. Özür dileye dileye bir hal olmuştu. Kaç kere adamın koluna doğru kaymış tam toparlanırken bir viraja daha girince Akif in koluna doğru abanıp kalmıştı. Elini Akif in göğsüne bastırıp güç alıp geri kalkmıştı.
- Hay Allah bu virajlarda deyip utancını gizlemeye çalışsa da Akif sanki normal bir şey gibi oralı olmuyordu. Kapının üstündeki kola daha sıkı tutundu.
Akif az konuşuyordu. Kendisi papağan gibi sürekli konuşuyor gelmişten geçmişten bir şeyler anlatıyordu. Birden sustu Akif e dönerek
- Ama hep ben konuşuyorum. Sense hep susuyorsun.
- Olur mu? Bende konuşuyorum. Üstelik sen çok güzel anlatıyorsun. Seni dinlemek çok keyifli.
- Birazda sen konuşursan bende seni dinleme zevkini yaşayayım. Bunun üzerine
Fincanın etrafı yeşil diye türkü söylemeye başlamıştı ki Akif. Dönüp hadi birlikte söyleyelim dedi. Beraberce türkü söyleye söyleye yola devam ediyordular. Türkünün ikinci kıtasında Akif in telefonu çalınca
- Efendim diye telefona cevap verdi. Bir süre karşı telefondaki konuşanı dinledikten sonra
- Biz dedi şu anda dört yol kavşağındayız. Şehre girdik. Sen neredesin? Tamam gördüm diye bir süre karşı tarafı dinleyip telefonu kapattı.
- Görüyor musun? İnsanlar ne kadar saygılı su önden giden arabayı görüyor musun?
-Evet dedi Akif e bakarak.
- Bak yarım saattir bizi bekliyorlarmış, diyerek arabayı takip etmeye başladı Akif.
- İyi işte bak bizde onları fazla bekletmemiş olduk değil mi?
- Evet neredeyse kararlaştırmış olduğumuz saatte buluşmuş olduk dedi Akif.
- Kim o?
- Benim arkadaşım emekli millet vekili Uğur. Burada onun misafiri olacağız. Kendisinin oteli var. Bizi ağırlamakta ısrar etti. Gerçi ben sana gideceğimiz yer hakkında bilgi vermemiştim ama bende ilk kez gidiyorum. Belkide sen daha farklı bir yere mi gitmek isterdin.
-Hayır hayır benim için şehir ve yerin hiç bir önemi yok. Üstelik ben çok yer gezdim benim için fark etmez. Sen uygun gördüysen mesele değil.
- Tamam o zaman sorun yok derken Akif önlerinde son sürat hızlı giden arabaya yetişmeye çalışıyordu.
Oldukça bakımsız bir yolda epey yol kat etmiştiler. Önlerindeki araba bozuk yolda uçan karınca misali sürat le ilerliyor sanki yarışıyordular. Yol çalışması vardı.
İçinden nereye gidiyoruz diye meraklanmıştı. Akif de
meraklanmıştı aslında. Toz duman içinde arabanın arkasından hala gidiyordular. Araba birden sola sinyal verip geniş bir alanda durup park etti. Arabanın bir tarafına da Akif yanaştı. Kendilerini karşılamaya gelen kişinin otel sahibi emekli millet vekili Uğur Tezel olduğunu öğrenmişti.
Arabalardan inip tokalaşıp hoş geldin faslından sonra "buyurun" diyerek yol gösterildi. Otele doğru ilerlenirken Uğur bey Akif i görmekten duyduğu memnuniyeti belirtiyordu.
Ayak üstü biraz hal hatır derken
- Yorgun olmalısınız
önce odalarınıza yerleşip arzu ederseniz biraz dinlenin. Nasıl olsa bir kaç gün buradasınız görüşürüz diyerek Uğur bey komi eşliğinde odalar gösterilmişti. Resepsiyonda ise tek mi çift mi oda istersiniz sorusundan oldukça utanmış Akif in yüzüne bakmış bunu hiç düşünmediği için afallamıştı. Çift oda dedi kararlı birazda sert bir tavırla. Akif in in yüzüne baktı tepkisini ölçmek için. Akif gayet normaldi.
Komi valizleri almış önden yürüyor arkasından takip ediyorlardı. Otel sakındı. Ve güzel bir yerdi.
- Oda kapısına gelince komi kapıyı açıp uzaklaştı.
Odaya girdiklerinde çift kişilik yatak odasıydı ilk göze çarpan. Yanda bir mutfak bir oda daha vardı. Bu tek kişilik çift yataklıydı.
- Akif hangi odayı istiyorsun diye sordu.
- Tek kişilik yataklı oda bana uygun.
- Peki dedi.
Odalara geçip valizleri açmaya koyuldular.
Az sonra kapı çaldı. Komi bir şey isteyip istemediklerini öğrenmek için gönderilmişti. Şu an dinleneceklerini söyledi Akif. ikinci kez bahşiş vermesi de komiyi memnun etmişti.
Valiz yerleştirme işi bitmişti.
- Feride diye seslendi Akif. Feride odasından çıkıp Akif in oda kapısına gelip durdu. Kapı sonuna kadar açıktı. Akif
- Bittimi yerleşme işin?
- Evet dedi Feride.
-Şimdi ne yapmak istersin?
- Bilmem hiç bir fikrim yok dedi Feride. Senin bir fikrin var mı?
-Akif bence biraz uyumak ikimizede iyi gelir. Yol insanı yoruyor üstelik ben çok yorgunum. Bir kaç saat uyku sanırım kendimi toparlamama yardımcı olur. Ama çıkıp dolaşmak istersen de çıkarız diyerek Feride nin vereceği cevabı bekliyordu.
- İyi düşünmüşsün dedi Feride. Bende uykusuz ve yorgunum. Haklısın biraz uyumak en iyisi o zaman iyi uykular dileyip odasına girip kapısını kapattı.
Uyandığında önce birden nerde olduğunu hatırlayamamıştı. Odaya göz atınca aklına hemen Akif geldi. Uyanmış mıydı acaba. Aceleyle yataktan kalkıp aynada saçlarını düzeltti. Üzerinde askılı tsort ve sortu vardı. Bu şekilde Akif in yanına gidip gitmemekte biran tereddüt etse bile tatil yeri ne sakıncası olacak diye yinede biraz çekimser bir halde Akif in oda kapısının önüne gelip kafasını içeri doğru uzattı. Akif elinde tabletinden sanırım mesajlaşıyordu. Feride yi görünce tableti bırakarak
- Günaydın hanımefendi Umarım dinlenip kendine gelmişindir.
- Günaydın sen niye uyumadın? dedi Feride.
- Uyudum ve dinlendim. Ben fazla uyku sevmem. Bir kaç saat yetiyor bana dedi.
- Ben bir düş alıp kendime geleyim.
- Tamam dedi Akif.
Dustan çıkıp saçlarını kuruttu. Siyah askılı elbisesi ve yüksek topuklu ayakkabılarıyla aynada kendini inceledi. Hafif makyajıyla yemeğe hazır bir halde Akif in oda kapısında durdu. Akif onu baştan aşağı suzmuş yataktan kalkıp
- Bu ne güzellik hanımefendi diyerek iltifat etmişti.
Feride teşekkür ederim. Ben çok açıktım ve aşağı ineriz diye düşünüp hazırlandım.
- Haklısın bende çok açıktım. Bir kaç dakika izin verirsen hemen üzerimi değişeyim.
Feride odasına gidip beklemeye başladı. Bir kaç dakika sonra Akif
- Hadi bende hazırım diyip odadan çıktılar.
Aşağı indiklerinde garsonlar hemen etrafını sarmışlar Akif e sevgi ve saygıyla tekrardan hoş geldiniz faslına geçtiler. Yol gösterip yemek için ayırdıkları masayı gösterdiler. Koskoca bir bahçeydi burası ve her yere çeşit çeşit çiçekler ekilmişti. Kendilerine ayrılan masaya gelip oturdular.Garson efendim eğer burayı beyenmediyseniz hemen başka bir masaya servis açalım. Akif Feridenin yüzüne bakınca Feride
- Yoo burası gayet güzel dedi.
Garson büyük bir nezaket içinde siparişleri alıp uzaklaştı.
Baş başa kalmışlardı yemek masasında.
kisi de etrafa göz atıyordu.
Ne kadar sakin bir yerdi. İlerde iki masa daha vardı. Kendi hallerinde yemek yiyen çiftler sessizce sohbete dalmışlardı.
Yemyeşil çimenlik bir alanda etrafı çiçeklerle bezenmiş ve los renkli lambalarla dekore edilmiş bir yerdi. Hafif bir müzik ortama ayrı bir atmosfer katıyordu. Değişik renkte bodur cam ağaçları gözden kaçmıyordu.
Çok güzel dedi Feride çok beyendim burayı. Böyle sakin yerlere bayılırım kalabalık ve gürültülü yerlerlerden oldu bitti hoşlanmam zaten.
- İyi akşamlar efendim kusura bakmayın ancak gelebildim.
Akif ayağa kalkıp Uğur beyle tokalaştı. Uğur bey çok nazik bir şekilde Feride ye dönüp
- Otelimizde böyle güzel bir hanımefendiyi ağırlamaktan onur duyacağımı söylemekten geri durmayacağım. Tekrar hoş geldiniz güzel bayan.
- Teşekkür ederim diyerek hafif tebessüm etti Feride.
Akif Uğur beye oturması için yer gösterdiyse de Uğur bey ayakta biraz sohbet ettikten sonra
- Teşekkür ederim eğer bir emriniz yoksa bakalım yemekler hazırmı onlarla ilgileneyim. Daha sonra yine görüşürüz. Aslında Uğur bey Akif le Feride nin baş başa kalmaları için yanlarında fazla kalmadığını ikisi de biliyordu.
İyi birine benziyordu Uğur bey. Akif e tatlı bir tebessümle bakarak ne iyi arkadaşların varmış ve beni ne güzel bir yere getirdin çok teşekkür ederim. İnan ki beni çok mutlu ettin dedi. Akif gözlerinin içi gülerek
- Begenmene çok sevindim evet burası gerçekten güzel ve tam kafa dinlemelik bir yermiş. Bende ilk kez geliyorum. Daha önce söylemiştim ya.
Bu arada garsonların biri gelip biri gidiyordu. Komi elinde büyük bir tepsiyle garsonun servis yapmasını beklerken garson masayı çeşitli yiyeceklerle donatmıştı.
Bu kadarına gerek var mıydı? Kim yiyecekti bu kadar şeyi. İkinci masayı ilave etmişlerdi. Oradan buradan sohbet ede ede yemeklerini yemiş çaylarını yudumluyorlardı. Masada arada bir göz göze geliyor fakat bakışlarını birbirlerinden kaçırıyorlardı. Feride çok mutluydu. Akif az konuşsa da epey hoş sohbet biriydi. Esprileriyle Feride`yi güldürüyordu. Feride gülerken kaç kere Akif in " gülmek sana çok yakışıyor "demesiyle yüzünün kızardığını hissetti.
Beni kırmayıp benimle geldiğin için teşekkür ederim dedi Akif.
Asıl ben teşekkür ederim. Gerçekten böyle bir şeye ihtiyacım vardı dedi Feride.
Çayları bitmişti. Şehire ınelim mi? dedi Akif.
- Olur deniz kenarında yürürüz biraz.
Arabaya binip şehire doğru gitmeye başladılar. Kaldıkları otel şehirden biraz disardaydı. Arabayı park edip dolaşmaya başladılar.
Şapka giymişti Akif. Tedirgin ve sürekli sağına soluna baka baka yürüyordu. Feride bundan oldukça rahatsız olmasına rağmen ses çıkarmadan yan yana yürüyorlardı.
Akif tanınmaktan korkuyordu. Bir yere oturalım mı dedi.
- Ne yapacagiz oturup da?
Bir şeyler içeriz çay kahve dedi Akif.
Yeni içtik dedi Feride.
Etrafı biraz dolaşıp otele dönmeye karar verdiler. Feride daha önceleri Kalkan a kaçıncı defa geldiği için cazip gelmiyordu. Otelde Akif le sakince sohbet etmek daha hoştu.
Otelde odalarına girip üzerlerini değiştirdiler.
Feride siyah askılı tsortunun altına oldukça kısa sortunu giyip Akif in oda kapısı önüne gelip kapı açık olmasına rağmen kapıyı tıklattı. Akif üzerini değiştirip yatağına uzanmıştı. Televizyon açıktı. Kucağında ki tabletten yine bir şeylerle meşguldü. Yatağın tam karşısındaki sandalyeye oturup meşgülşen odama gidebilirim dedi.
-Yoo olurmu öylesine paylaşımlara bakıyordum ve senden ses çıksın diye bekliyordum.
Feride neler var dedi. Ben telefonumu kapatmıştım. Zatende beni fazla arayan soran olmuyor. Dur bende telefonumu getireyim diyerek odasından telefonunu getirip açtı.
Akif e bakıp en son yazdığım şiirimi okumuş muydun?
- Hangisini? dedi Akif
- Yeşil ışık blok sayfam var ya
-Henüz okuma fırsatım olmadı dedi Akif.
- Sana okuma mı ister misin?
- Senin gerçekten güzel şiirlerin var.
- Gerçekten güzel mi? Laf olsun diye söylemiyorsun değil mi? Hani gönlümü hoş etmek için.
-Aşk olsun niye böyle düşünüyorsun. Sana hiç yalan söylemedim söylemem de!
- Peki okuyayım o zaman diyerek şiirini okudu Feride.
- Çok güzel çok duygulu dedi Akif.
Peki bir kaç türkü vidyom var onları dinledin mi? dedi Feride.
- Her zaman feyse girme olanağım olmuyor ancak watsaptan mesajlara cevap veriyorum.
- Dinlemek istermisin? dedi Feride. Akif yatağın içinde sırtını yastıklarla besleyip oturur haldeydi. Feride vidyoyu bulup açtı. - Nasıl izleyeceksin. Yanına gelebilirmiyim? dedi çekingen bir tavırla.
- Tabi ne demek gel diyerek ortasında olduğu yatağın kenarına kaydı.
Feride Akif in yanına gelip oturmuş türkü söylediği vidyoyu açmıştı. Ferideyle Akif yan yana aynı yatakta Aşık Veyse,lin Uzun ince bir yoldayım türküsünü dinliyorlardı. Feride farkında olmadan oturur vaziyetteyken uzanmış başıda Akif in omzuna yaslanmıştı. Türkü bittiğinde
- Sesin çok güzel ayrıca çok da güzel yorumlamışsın dedi Akif.
Dur başka açayım dedi ve kolu Akif e dokunduğundan rahat hareket edememişti. Akif kolunu kaldırınca Feride Akif in koltuk altı hizasına basını koydu. İkisi de farkında olmadan birbirlerine sokulmuş halde yatakta uzanmış Feride nin söylediği türküye adapte olmuşlardı güya. Oysa Feride Akif e bu kadar yakın olmanın heyacanı içinde nefesini tutmuş atan kalp atışlarının duyulacağı korkusuyla öylece susuyordu. Başını biraz oynatsa dudakları Akif in çıplak koluna değecekti. Akif in ten kokusunu içinde hissetmiş tuhaf bir heyecan duymuştu. Türkü bitmiş telefonu kapatmıştı. Yutkundu. Sesinin tonunu ayarlamaya çalışarak
- Nasıl begendin mi? dedi.
- Sen harika meziyetleri olan bir kadınsın. Güzel şiirlerin ve güzel sesin var. Kim bilir daha ne tür meziyetlerin vardır benim bilmediğim diyerek Feride ye iltifatlar etti.
- Abartma istersen dedi Feride.
Göz göze bakışıyorlardı. Nefesleri birbirlerinin yüzüne geldikçe Feride nin nefes alıp vermeleri daha bir sıklaşır olmuştu.
Akif birden Feride yi hafifçe kendine çekip Feridenin Dudaklarını dudaklarıyla kapattı.
Başı dönüyordu Feride nin. Sıcacık bir ağız ağzını hapsetmiş sanki onu başka bir aleme yolculamaya hazırlanıyordu. Biraz sonra İncecik tsort askısının Akif in elinin altında aşağı kaydığını hissetti. Feride Akif in kaşlı kollarını sıkıyor Akif in hafif dişler gibi öpmeleri karşısında tamamen teslim olmuş bir halde karşılık veriyordu. Kaç saat geçmişti aradan kaç zaman ikisi de bilmiyordu. Feride nin siyah saçları beyaz yastığın üzerine yelpaze gibi dağılmış mutlu bir şekilde Akif in yüzüne bakıyordu. Akif hala onu kollarının arasından sanki bırakmaya niyeti yok gibiydi. Başını Feride nin göğsüne yaşlamış bir süre öylece kaldıktan sonra Feride nin önce alnından sonra burnunun ucundan sonrada dudaklarına hafif öpücükler kondurarak
- Teşekkür ederim. Sen harika bir kadınsın, demişti.
Feride tebessüm ederek Akif e bakmış dudaklarını uzatıp öpücük göndermişti. Akif öpücüğe tam karşılık verecekken
- Düş almak iyi fikir diyerek Akif i frenlemişti..
İkisi de düş alıp tekrar Akif in yatağına uzanmışlardı. Elleri kenetlenmiş huzurlu bir şekilde sessizliğe gömülmüş haldeyken Akif Feride ye dönüp
- Daha önceleri neredeydin benim için ne büyük bir kayıp . Neden daha önce karşıma çıkmadın sanki dedi içini çekerek.
- Ne farkeder ki işte şimdi buradayım ya. Akif bir süre sessizliğini koruyup
- Biliyorsun ben evliyim! dedi.
- Bunu biliyorum neden hatırlatma gereğini duydun ki? Merak etme senden bir beklentim yok. Hiç bir zamanda olmaz!
- Onu demek istemedim seninle bundan sonra da görüşmek istiyorum. Günü birlik kaçamak için buralara getirmedim seni. Ben çapkın bir adam değilim. Üstelik sana karşı boş değildim. Sen bunu anlamadın mı?
- Hayır sen bana en ufak bir açık vermedin. Buraya gelirken böyle bir şey yaşayacağımızı hiç düşünmedim.
- Pişman mısın yoksa bir daha görüşmeyecek miyiz?
Feride Akife dönüp sıkıca sarıldı.
- Sen benimle görüşmek istediğin süre içinde seninle hep görüşeceğim. Ve sana asla zarar gelecek bir şekilde davranmam. Sana çevrene başta evliliğine en ufak bir şekilde zarar vermem. Bana inan güven. Ben kimseyle evlilik peşinde değilim. Merak etme. Ben seni seviyorum. Bunu kendime bile itiraf etmemişim. Ama seni sevdiğimden emin ol. Yoksa şimdi bu yatakta bu şekilde olmazdım.
Nasıl karşılarsın bilmiyorum ama dedi Akif
- Bende seni seviyorum ve gerçekten böyle bir fırsatı yaratmak için çok uğraştım. Biliyorsun bir sürü sorumluluklarım var. Çoluk, çocuk, akrabalar, iş, güç başımı kaşıyacak vaktim yok; ama artık her şeyi bir düzene sokup seninle daha fazla zaman geçirmek istiyorum. Biraz sabret her şeyi bir rayına koyacağım. Bana inan ve güven.
Feride mutlulukla bir kere daha sarıldı Akif e. Kulağına fısıltıyla tamam sevgilim dedi.
Akif küçük buseler konduruyordu Feridenin yüzüne. Feride gözlerini kapatmıştı. Vakit hiç geçmese öylece kalsalardı burada Akif le.
Senelerdir hiç olmadığı kadar mutluydu Feride. Akif i seviyor ve onun yanında kendini son derece güvende huzurlu hissediyordu. Akif te oldukça mutlu görünüyordu. Akif oldukça saygılı ve nazikti. Her şeyde Feride ye öncülük tanıyor onun onayını almadan televizyonu bile açmıyordu. Feride Akif in davranışlarına hayran kalmıştı. Fakat hepten de duygularını belli etmemeyi tercih ediyordu.
Güneş geçince otelin havuzuna indiler. Havuz tertemiz ve kimseler yoktu. Etrafı kompile paravanla kaplıydı havuzun. Sanki bu havuz ikisi için tahsis edilmiş gibiydi. Akif havuza atlamış havuzu boydan boya kulaçlamıştı bile. Feride havuzun kenarında dikilip kalmış Akif e bakmakla yetiniyordu. Akif havuzun başına ulaştığında Feridenin havuza girmediğini görünce şaşırmış bir baştan bir başa seslenerek
- Hadi ne bekliyorsun? Şu çok güzel atla hadi.
Feride biraz mahçup çocuk gibi omuz silkerek
- Girmiycem sen yüz ayaklarımı sokucam dedi.
Akif bir çırpıda Feride nin yanına yüzerek ulaştı.
- Neden girmeyeceksin bak gel çok hoşuna gidecek tertemiz havuz suda çok güzel hadi gel.
- Olmaz giremem.
Akif hayretle Ferideye bakıyordu.
- Hayatım bir sorun mu var?
- Ama ben yüzme bilmiyorum, dedi Feride.
Akif bir kahkaha attı. Gel gel ben sana öğretirim. Bak burası derin değil diyerek havuz merdivenlerine doğru yöneldi.
- Gel hadi bak burda şu anca göğüs hizana gelir.
- Ben korkarım ben daha hiç havuza girmedim. Sadece ayaklarımı sokacağım.
- Sen bana güvenmiyor musun? Ben seni tutacağım kendini bana bırak.
Feride merdiven basamaklarından inerken ilk etepta suyu soğuk bulsa da Akif onu kendine çekip kucaklamıştı bile. Şu boynuna kadar geliyordu. Sıkıca Akif in boynuna sarılmıştı.
Akif ona bak dedi kendini serbest bırak. Ben seni tutacağım. Feride korksa da denileni yapmaya çalışıyordu. Bir kaç deneme başarısızlıkla sonuçlandı.
Akif suyun üzerinde Feride yi göbeğinden tutuyor şimdi ayaklarını suyu geriye doğru itekleyerek aç kapa kurbağa gibi diyordu.
- Çıkacağım sudan dedi Feride. Olmuyor yapamıyorum.
Akif fazla ısrar etmedi. Feride nin havuzdan çıkmasını sağlayıp ben biraz daha yüzeceğim dedi. Havuzun baş tarafına kadar yüzmüş tekrar geri yüzmek için hamle yapacakken havuz kenarında dikilen Feride kendini havuzun içine atıverdi. İlk etapta ne olduğunu anlamayan Akif şaşkın şaşkın baka kalmış kendine doğru yüzen Feride nin adeta balık gibi yüzüşüne hayretle bakıyordu. Feride Akif in yanına gelince
- Nasılda kandırdım seni dedi.
- Seni gidi kandırıkçı dur ben seni buada diyerek. Feride Akif in konuşmasına fırsat vermeden boynuna sarılmış habire yanaklarına öpücükler konduruyordu.
- Şaka yaptım şaka yaptım.
bir hayli yüzmüşler birbirleriyle şakalaşıp eglenmişlerdi. İkisi de hayatlarından memnun bir şekilde havuzdan çıkıp düş almak için odalarına geldiler.
Akşam
Yemeklerini yemis bahçede çay içerek sohbet son derece ikisi için keyif vericiydi. Garsonlar arada bir istekleri olup olmadığını sorup uzaklaşıyorlardı.
Yatmadan önce odada sohbetlerine devam edip sonra uykuya birbirlerinin kollarında teslim oluyorlardı.
otelden ayrılma vakitleri gelmişti. Feride burukluk içinde valizini toparlarken üç gün içinde tarifsiz mutluluğun çabuk bittiğini Akif ten ayrılışın zor olacağını düşünüyordu. Kim bilir bir daha ne zaman görüşeceklerdi. Akif i çok özleyeceği düşüncesi gözlerinin buğulanmasına neden oldu. Fakat bunu fark ettirip Akif in moralini bozmaması gerektiğini düşünüp hemen kendini toparlayıp yüzüne neşeli bir tavır yerleştirdi. Bu arada Akif anıden odaya girip arkasından kollarını Ferideye dolamış boynuna öpücük kondurup
- Bakalım benim aşkım hazırlanmış mı? demişti.
- Evet canım ben hazırım diyerek yüzünü dönmüş Akif in boynuna sarılmıştı. Bir süre öylece sarmaş dolaş kaldılar. Akif Feride ye sıkıca sarılıp göğsüne bastırmıştı. Feride Akif in göğsünde ha ağladı ha ağlayacak. Akif görmesin diye eğilip valize uzandı. İki damla yaş yere düşmüştü. Akif elinde anahtarlar Feride ye önden gitmesi için yol verirken son kez odada bir şey unutulup unutulmadığını kontürol ederek kapıyı çektiler.
Aşağıda uğur beye misafir perverliklerinden dolayı garsonlara da hizmetleri için teşekkür konuşmasından sonra Bursa ya doğru yola çıkmışlardı.
Bir süre sessiz kaldılar. Sessizliği Akif bozdu. İlk fırsatta tekrar görüşeceklerini sabretmesini kendisini çok özleyeceğini ve sana gönlümü kaptırdığını bunu sakin unutma dedi. Feride Akif in koluna yaslanmakla yetindi. Akif kolunu kaldırıp Ferideyi koltuk altına alıp koluyla sıktı. Artık sevgiliyiz unutma. Bundan sonraki yaşantını ona göre ayarla.
- İyide sana anlattım ya benim nasıl bir hayatım olduğunu. Ben evden ise işten eve.
- Biliyorum dedi Akif
Bursa ya dönüş çok çabuk bitmiş gibi geldi Feride ye. İçinde garip bir sıkıntı vardı. Sanki Akif i bir daha göremeyeği hissine kapılıyorsa da yok ya olur mu diye bu düşünceden vaz geçiyordu. Fırının önüne gelmişlerdi. Arka koltuğa koyduğu küçük valizini eline almış Akif in yüzüne bakıyordu. Akif neşeli bir tavırla en kısa zamanda yine görüşmek üzere derken arabanın torpido gözüne uzanmış ağzı kapalı kabarık bir zarf çıkartıp Feride ye uzattı.
-Bu ne dedi Feride.
- Al dedi.
Feride zarfın içinde para olduğunu anlamış çok utanmıştı.
Eğilip Ferideyi uzun uzun öptü Akif. Hoş çakal aşkım hoş çakal. Kendine iyi bak.
Arabadan inerek kapıyı kapattı.
Akif gözden kaybolana kadar arabanın arkasından uzun uzun baktı. Dişlerini sıkıyordu.
Eve gelip valizini bir köşeye bırakıp üzerini değiştirdi. Üzerine tuhaf bir yorgunluk çökmüştü. Yatağa uzandı. Gözlerini sıkıca kapattı. Akif in koluna yatarcasına yastığa sarıldı. Uyumuştu.
Tam bir hafta geçmesine rağmen Akif den bir tek mesaj bile gelmemişti. Oldukça merak içinde olmasına rağmen sabırla gelecek mesajı bekliyordu. Aklına kötü şeyler getirmemeye çalışsa da içi içini kemirmeye başlamıştı.
Acaba başına bir sey mi gelmişti? Olur ya kaza. Gazeteler televizyonlar mutlaka duyulurdu. Neydi öyleyse? Akif o günün ertesi aktif gözükmemişti mesenjirdan.
Biraz daha sabretmeye karar verdi. mutlaka bir açıklaması vardı böyle Akif in kendisini habersiz bırakmasının.
On beş gün olmuştu bugün. Hala bir haber yoktu.
Artık daha fazla dayanamayacaktı. Akif i aramaya karar verdi.
Telefon rehberinden Akif i bulup derin bir soluk alarak ara tuşuna bastı.
- Aradığınız numara kullanılmamaktadır. Aradığınız numara başı döndü gözleri karardı. Ayakları halinin üzerinde kayıp gidiyordu sanki. Bir külçe misali telefon elinden kayarken olduğu yere yığılıp kalmıştı. Aradığınız numara kullanılmamaktadır.
Fatma Çiçek