- 1037 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DERİKO
Deriko
Köyden şehre taşınalı çok fazla gün geçmemişti. Yeni yeni alışmaya çalışıyordu Hüseyin şehir hayatına. Babası onu bir sarrafın yanına çalışmaya vermiş kendiside hamallık yapıyordu. Maddi durumları çok iyi değildi ama muhanete demuhtaç değillerdi. Akşam eve dönüp serdiklerinde yer sofrasını şükrederledi hallerine. Annesi çok düşkündü Hüseyine. Tek çocugu olması bunda en büyük etkendi. Bir dediğini iki etmez elinden geleni yapardı. O da annesine çok düşkündü. Her şeyini paylaşırdı anasıyla. Babasından çekinir heder ederdi. İkide nbir babası anasıyla konuşurken kulak misafiri oluyordu Hüseyin . O nu evlendirme çabasındaydı babası. Bir an önce baş göz etmek istiyordu. Yurt yuva kursun istiyordu. Hüseyin ise işine odaklanmış işini iyice öğrenme çabasındaydı. Ustasını çok seviyordu. Ermeni bir sarrafın yanındaydı.
Sabah namazından sonra uyumamıştı bir daha. Tuhaf bir his vardı içinde. Biraz heyecan biraz endişe biraz huzurla karışık neşe. Bir güvercin çevikliğiyle çıktı evden.Taş döşeli sokaklardan hızlıca yürüdü iş yerinin önüne gelmişti. Sokagın öteki başından patronu geliyordu. Patronundan önce gelmeliydi ki göze girsin. Bir haftayı aşgın çalışıyordu bir gün bile geç kalmamıştı. Her sabah tek gelirdi patronu. Ona dair pek bir şey bilmezdi. Nerede oturuyor , ne yiyor ne içiyor bilmezdi. Tek bildiği patronunun Ermeni asıllı olduğuydu. Yaklaştıkça kalbi yerinden çıkacak gibi oldu. Patronunun yanında kendisi yaşlarında güzel bir kız vardı. Sanki o an kendisine yaklaşan bir bahardı. Yada bir melek. Yoktu beynind ekarşılığı bu güzelliğin. Ne dese yetmezdi anlatmaya. Dili tutuldu. Sanki rüyadaydı. O an oraya yığılıp kalabilirdi. Tutmuyordu dizleri vucudunu ayakta. Patronunun ’’ günaydın evlat nasılsın bakalım ? ’’ demesiyle irkildi. Konuşamadı bir an. Sonra kısık bir sesle ’’ Günaydın efendim. İyyim . ’’ diye bildi . Dükkana girdi temizliğe başladı ama eli ayağına dolaşıyor , bulduğu her fırsatta gözlerini alamıyordu kızdan. Ögleye yakın gitti kız. Ama aklı hep orda kaldı. Yine gelirmiydi acaba. İsmi neydi. Ustasının kızı olduğunu biliyordu sadece.
Günler geçiyor Hüseyin iyice durgunlaşıyordu. Annesi sorsada bıçak açmıyordu ağzını. Ustası da hayretle seyrediyordu Hüseyini.O ise bir ümit bekliyordu yeniden görmek için. Bir gün ustası Hüseyini evden verilen siparişleri göndermek için evine gönderdi. Bir ögle sonu hava sıcak Hüseyin elinde fileler kalbi yerinden çıkacakmışcasına yürümeye başladı ustasının tarif ettiği yere doğru. Geniş avlu kapısından daldı içeri. Gözleri o güzel kızı arıyordu. Bir kadın karşıladı kapıda Hüseyini. ’’Hoş geldin evlat’’ dedi elindeki fileleri alırken bir yandanda eve doğru seslendi ;
’’ Deriko! avluya çık.’’
Evin ahşaptan itinayla yapılıp çeşitli süslerle bezenmiş kapısı açıldı. Kapıdan o hayaliyle avunduğu kız çıktı. O kadar yakınındaydı ki belki fileleri verirken ellerine dokunabilecekti. Gözlerine bakabilecekti. Belki de Deriko oş geldin diyecekti Hüseyine. Ama ses çıkarmadı Deriko Fileleri itinayla aldı başını eğdi gözlerini kaçırdı Hüseyinden. Kara kaşlarının altında nede güzel duruyordu Derik’in ela gözleri.Bir gülümseseydi ne olurdu. Bir kez dönüp baksaydı ahşap kapıyı kapatırken dönüpte geriye. Ve aklından geçtiği gibide oldu Hüseyinin . Derik te ona doğru bamıştı kapının aralığından. Göz göze gelmişlerdi. Hüseyin umutlanmış üzerindeki durgunluk gitmiş yerini umuda neşeye heyecana bırakmıştı.
Deriko bir kaç kez daha geldi dükkana. Sonra arada Hüseyin evin ihtiyaçlarını götürdü ustasının emriyle. Nihayet konuşmaya başladılar. İkiside etkilenmişti birbirlerinden. Hüseyin annesine bahsetti bir akşam. Sonra babası girdi devreye. Olmaz dedi babası. Onlar bize kız vermez. Biz müslümanız bunu bahane ederler dediysede Hüseyin ikna etti babasını. Gidp istediler Derko’yu. Ama aynen düşündükleri gibi oldu. Vermediler Deriko’yu. Hüseyin işten ayrılmak zorunda kaldı. Ama gizlice görüşmeye devam ettiler. Bu da duyulunca Deriko yu dışarıya bırakmadılar. Hüseyin ne edip edip bir yolunu buldu. Ustasının dükkana aldığı çırak çocukla mektuplar göndermeye başladı. Bir mektubunda artık umudu kesmesini yazıyordu Deriko. Hüseyin bir mektup daha yazdı kaçmaya ikna ederim çabasıyla.
’’ Deriko;
Seni ne kadar sevdiğimi bliyorsun. Sevginin dili ırkı , dini , renği olmaz. Lakin bunu kimse anlamıyor yada anlamak istemiyor. Maddiyatla ölçmeye kalkıyorlar sevğiyi. Bu topraklar nice sevdalara tanıklık etmiş. Her biri birbirinden değerli efsanelerle sonuçlanmış. Belki bana bir daha yazmayacaksın. Belki yıllarca dillerde bir ezgi olacak sevdamız. Gel kaçalım kıralım bu zalim zinciri. Sevdanın önünde engel olan bu anlamsız düşünceler birer sözcukten ibaret kalsın. Biliyorum ki gelmeyeceksin. Bari saçlarından bir tutam gönder son mektubunla onunla avunsun şu yaralı yüreğim.
Hüseyin .’’
Dediği gibide olur. Deriko kaçmaz. Hüseyin de o hüzün ve acıya daha fazla dayanamaz terkeder o şehri. Kaybolur gider arkasında bu ezgiyi bırakarak;
’’ Deriko saçın örmezler
Seni de bana vermezler.
Deriko kaşları kara
Deriko gözler ela.
Gel seninle kaçalım
Ay karanlık görmezler
Deriko kaşları kara
Deriko gözler ela.
Derik saçın iki kat
Kes birini bana sat
Deriko kaşları kara
Deriko gözler ela.
Kız annenden izin al
bir gecede bizde kal
Deriko kaşları kara
Deriko gözler ela.’’
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.