- 624 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Allah Teâlâ’ya verdiğin sözü (Ahd) hatırlıyor musun?
“…Ahdinizi (söz) yerine getirin, bende ahdimi yerine getireyim…” (Bakara 40)
Ahd; bir konuda söz vermek, gereğini yapacağına dair taahhütte bulunmaktır. İki kişi veya kesim arasında gerçekleşir. Akit, sözleşme, anlaşma sözcükleri de sonuç itibariyle aynı anlamı ifade eder. Ahdi bozmak, verilen sözün, atılan imzanın gereğini yapmamak, maddi ve manevi sonuçlar doğurur. Âyette ifade edildiği üzere, Allah Teâlâ, dünya hayatını başlatmadan önce insanların ruhlarını yarattı. İnsan ruhlarıyla Allah Teâlâ arasında şu konuşma gerçekleşti:
Allah Teâlâ sordu:
“…Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”
İnsan soyu cevap verdi:
“Evet, Rabbimizsin. Buna şahitlik ediyoruz.”
Bu tasdikten sonra insanlar dünya hayatına gönderilmeye başlandı. Allah Teâlâ, insanların verdiği sözü unutmamaları için peygamberler göndererek bütün zamanlar boyunca emir ve yasaklarını hatırlattı. Sırası gelen ve dünyaya gönderilen insanlar, fıtraten bu söze bağlı oldukları halde, yaşadıkları kültürel ve sosyal ortama uymayı tercih ettiler. Ekserisi verdikleri sözü hatırlamadılar ve kulluk görevini yapmadılar.
Ahdi bozan toplumların ve bireylerin başına nelerin geldiği Kur’an-ı Kerim’de anlatılıyor. Yukarıdaki âyette, ilk sosyal gurup olarak, İsrailoğullarından söz ediliyor. Bu âyetten başlayıp Kur’an-ı Kerim’in diğer pek çok suresinde Yahudi soyuna gönderilen peygamberlerin hitap ettikleri topluluklara Allah Teâlâ’ya verdikleri sözü hatırlattıkları ve gereğini yapmalarını istedikleri anlatılıyor. Fakat halk, genellikle Peygamberlere karşı çıkıyor. Ahdin gereğini yapmak bir yana, bu yönde yapılan telkinlere son vermeyen peygamberleri öldürme cüretini dahi gösterebiliyorlar!
Allah Teâlâ ise, kulları ile arasındaki ‘Ahdi’ çok önemsiyor; cenneti ve cehennemi bu sözün sonuçlarına bağlı olarak insanlarla dolduracağını bildiriyor. Ahde bağlı kalarak dünya hayatını tamamlayanları cennetine koyacağını, aksi inanış ve davranışlar içinde yaşayarak ahirete intikal edenleri ise cehennemine koyacağını kati olarak belirtiyor. Böylece işin ciddiyetini gözler önüne seriyor.
Sonuç: Modern toplum, Allah Teâlâ’ya verdiği sözü unutmuş gözüküyor. Diğer milletler bir yana dursun, İslam milletinin yaşadığı hayat, gittikçe laik bir karakter kazanıyor. Namaz, yaygın olarak kılınmıyor. Camilerde vakit namazlarında bir iki saf cemaat ancak bulunuyor. Öte yandan namaz saatlerinde, eğlence yerleri, çarşı pazar, park bahçe, kahvehane, lokanta, her yan, tıka basa insanla dolup taşıyor. Haramlar açıkça işleniyor. İnternetsiz ve TV’siz 24 saatini kimse geçiremiyor; kitle iletişimine olan bağlılık hastalık derecesine ulaşmış durumdadır.
Hâlbuki hayatın karşılığı fıtrattaki sesi dinleyip Allahı tanımak ve Ona kulluk etmektir. Bu, fıtri bir sözleşme olmasına rağmen, ekseri insan, iradi fiilleriyle bu sözleşmeye aykırı hareket etmekte ve sözünün gereğini yerine getirmemektedir. Doğal olarak Allah Teâlâ’nın hukuku devreye girecek ve insan değersizleştirdiği sözün (Ahd) bedelini ödeyecektir.