- 1668 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
İSLAM DİNİNDE HELAL VE HARAM YİYECEKLER ÜZERİNE..
Sağlıklı bir yaşam sürdürebilmenin en önemli kuralı,yeyip içtiklerimize dikkat etmektir.Kimi gıdalar mevcut hastalıklarımıza şifa verirken kimi gıdalarda vucudumuza zehir olarak girebilmektedir.Hastalıklara yakalanmadan sağlıklı bir şekilde yaşayabilmek için aşağıda bahsi geçen gıdaları soframızdan uzaklaştırmamız gerekmektedir.
Yemek ve içmek, hayatın gayesi değil, gaye olan hakiki kulluğun vasıtasıdır. Onun için kişi önüne gelen ve eline geçen her şeyi değil, dinin müsaade ettiği şeyleri yiyip içmelidir. Yenilen şeylerin ve alınan gıdaların, insanın maddi vücut yapısında ve teşekkülünde olduğu gibi, manevi terakkisinde de çok büyük tesiri vardır.
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde: Allah güzeldir. Ancak güzel şeyleri kabul eder. Allah peygamberlerine emrettiğini müminlere de emretti. Hak Teala şöyle buyurur:Ey Rasüller! Temiz ve helal olan şeylerden yiyin ve salih amel işleyin. (Müminûn) Yine:Ey iman şerefi ile müşerref olan ehli iman! Size rızk olarak verdiklerimizden en temiz olanlarından yiyin. (Bakara 57)
Bu ayetleri okuduktan sonra Efendimiz: Uzun yolculuğa çıkmış, dağınık, üstü başı perişan ve: Ya Rabbi! Ya Rabbi!, diye dua etmekte olan bir adamı zikrederek, Onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, ve haram ile beslenmiş. Böyle bir kimsenin duası nasıl kabul olunur. buyurmuşlardır. (İmam-ı Şârâni, Levâkıhul-Envâr s.301 Darul-Kalem Halep)
Haram gıda ile beslenen uzuvlar, bir fesat makinesi gibi şerre çalışırlar. Haram yiyenlerin uzuvlarında günah ve kötülükler ortaya çıkar. Bu durum kişinin sulbünden meydana gelecek olan çoluk çocuğuna dahi sirayet eder. Helal ve temiz yiyen insanların azalarında hayırlar, faziletler ve güzellikler tezahür eder. Helal ve temiz yiyenin bünyesi sağlam, karakter ve seciyesi metin, kalbi huzurlu, ibadeti güzel ve duası makbul olur.
Ashabın büyüklerinden Sad bin Ebi Vakkas (ra) Hazretleri Peygamberimize (s.a.v.) gelerek: Ya Rasülallah! Dua buyurunuz da ben duası makbul olanlardan olayım. der. Peygamberimiz de Ona: Ya Sad! Helal ve güzel (olan, haramdan arınmış olanı) ye. Duan kabul olur. buyurdular. (İmam-ı Gazali, İhya, c.2 s.114 Müesseset-ül Halebi 1967- Kahire)
İyilikler daima iyiliği, kötülükler de daima kötülüğü celbeder. Bütün günahlar kalbi karartır, katılaştırır ve ibadet yapma zevkine mani olur. Ancak buna en çok müessir olan da haram lokmadır. Helal lokma ise başka hiçbir şeyin tesir edemeyeceği şekilde kalbe tesir eder. İyiliğe ve ibadet yapma zevkine sebep olur.
Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.): Vera ve takvaya riayet, İslamiyyetin mühim olan şeylerinin en mühimmidir. Zaruriyyatı diniyyenin en önde gelenidir. Bu riayetin husule gelmesi haramlardan kaçınmaya bağlıdır. buyurarak bu hakikatları en güzel ve veciz bir şekilde ifade buyurmuşlardır. (Mektuplar ve Bazı Mesaili Mühimme s.188)
İbrahim bin Ethem Hazretleri: Kemale erenler, ancak midelerine girenlere dikkat etmekle kemale ermişlerdir., der.Yahya bin Muaz Hazretleri: Taat ( kulluk vazifelerini ifa )bir hazinedir. Anahtarı, dua; anahtarın dişleri ise helal lokmadır der. Abdullah bin Abbas (ra): Midesinde haram lokma olan kimsenin ibadetlerini Allah kabul etmez. buyurmuştur.
Benzin ile çalışacak şekilde imal edilmiş bir motora mazot konulunca nasıl çalışması aksarsa, helal lokma ile hayatını devam ettirecek şekilde yaratılmış olan insan vücuduna şüpheli bir lokma girince ilahi füyûzât kesilir ve letâif çalışmaz hale gelir.
Kalbimiz adeta vücudumuzun pusulası gibidir. Füyûzât geldikçe o daima doğru istikameti, rıza-i ilahi, cennet ve cemali ilahi yolunu gösterir. Vücuda haram lokma girince kalbin ibresi yön değiştirir ve yanlış istikameti göstermeye başlar.
Her müslümanın, hususi ile maneviyat erbabının, gıdalarının helal ve temiz olmasına dikkat etmesi lazımdır. İslam büyükleri, çarşıdan, gelişi güzel yerlerden ve alâ meleinnas alıp yeme ve içmenin ilim ve maneviyat ehli kimseler için iyi olmayacağını ifade etmişlerdir.
Haramlardan kaçınmaya îtina göstermek icabettiği gibi, şüpheli şeylerden dahi kaçınmak icabeder. Bilhassa zamanımızda o kadar çok şüpheli gıdalar var ki; Müslümanların kendilerinin yaptığı veya çok iyi bildiği kimselerin yaptığını yemelerinden başka çare yoktur.
Bugün çarşıda pazarda her önümüze geleni satın almak ve ya her lokantada dönercide yemek yemek uygun bir davranış değildir.Etlerin nerede nasıl kesildiği meçhuldür.Besmele çekilerek mi kesildi yoksa besmele çekilmediden ziyade hayvan nasıl beslendi,hangi helal para ile bu işler yapıldıda soframıza geldi.
Ölü mundar bir hayvanın hastalıklı hayvanın etlerinin satıldığı ölü et borsasının olduğu günümüzde kurbanda ya da kendi kestiğimiz hayvanlar dışında et,tavuk yenilemeyeceği gün gibi aşikar değil midir.
***
Yeni restoran açan birisinin acı ve gerçek itirafları :"Yeni restoranın açılması müşterilerden çok toptancıların ilgisini çekmişti.
İlk gelen sezonluk su stoğumu bana satmaya çalışan bayi oldu. Toptan alırsam, büyük su 35 kuruşa, küçük su 15 kuruşa geliyordu…
Onun ardından toptan gıdacı, meşrubatçı ve biracılar da geldi tabii.Buraya kadar her şey normaldi…
Ancak arkası kapalı, üzerinde hiç yazı bulunmayan kamyonet geldiğinde ilk şokumu yaşadım.
Adam kaşar peyniri satıyordu. Kilosu 6,5 liradan… Ben, “Nasıl böyle ucuz satıyorsun?” deyince de adam açık açık
söylemekten çekinmedi, “Abi bu dandik kaşar ama kimse ayırt edemez. Bak al bi parça…”Nutkum tutulmuştu.
“Zararlı değil abi, patates püresine yağ ve kaşar aroması koyuyorlar…” demez mi?
O şokla adamı nasıl gönderdiğimi hatırlamıyorum.Ertesi gün daha beterdi…Kıymacı, köfteciydi gelen… Kilosu 3 buçuk liradan kıyma satıyordu…
Sinirlerime güç bela hakim olup kıyma denilen seyin muhtevasını sordum… Et aroması, tavuk deri ve
kemikleri, soya vs gibi “Zararsız” maddelerden üretiliyormuş...
Adam öğünerek, “Her şey dahil otellerden alan var abi” dediği an kıçına tekmeyi yedi tabii…Adamı kovdum kovmasına da, bu iş fena halde aklıma takıldı.
Kardeşim bu memlekette sahte olmayan bir şey yok mu?Ben bu tip restoranlarda yemek yedim mi acaba? Yediysem kaç kere? Bu işin ucu nereye kadar gidiyor?
Oturdum bilgisayarın başına, başladım araştırmaya…Aman tanrım! Neler neler varmış bu memlekette?Yahu neredeyse gerçek bir şey yok piyasada. Her şeyin aroması var.
Üstelik bunlar internette online olarak satılmakta.Aromalar saymakla bitmiyor.
Acı Biber Aroması, Acıbadem Aroması, Ahududu Aroması, Alabalık Aroması, Ananas Aroması, Anason Aroması, Antep Fıstığı Aroması, Ayran Aroması, Bal Aroması, Bergamot Aroması, Böğürtlen Aroması, Çam Sakızı Aroması,
Çedar Peyniri Aroması, Ceviz Aroması, Çikolata Aroması, Çilek Aroması, Et Aroması, Fındık Aroması, Fıstık Aroması,
Keçi Peyniri Aroması, Keçi Sütü Aroması,Kekik Aroması, Kimyon Aroması, Koyun Peyniri Aroması, Koyun Sütü Aroması,
Parmesan Peyniri Aroması, Tereyağı Aroması, Yoğurt Aroması, ZeytinAroması, Zeytinyağı Aroması, Ekmek Aroması…
Yahu, ekmeğin bile aroması var. Çakma ekmeği nasıl yapıyorsunuz kardeşim? Neden yapıyorsunuz?Araştırdım, ekmekte durum bildiğiniz gibi değil…
Unun beyazlatıcısından tutun da maya besleyicisine (Yahu maya besleyici satıyor adamlar. Ninem ekşi mayadan, nohuttan yapardı ekmeği) hacim arttırıcısına kadar neler neler var. Adam gibi ekmek bile yedirmeyecekler bize.
Kahvelere köpük yapıcı satıyorlar yahu…Köfte kızartılırken hacminin küçülmemesini sağlayan kimyasallar var.
Bilumum E-bilmemkaç maddelerini gördüm. Yeminle bin civarında ‘E’li madde var…Bir o kadar da ‘E’siz katkı maddesi piyasada…
Tam bunları okurken, sahte kolacı, “ucuz” viskici, yaban domuzcu akın akın geldi…Bunca gelen arasında bana da toplu halde geldiler, iyi saatte olsunlar…Bütün bunları yaşayıp öğrendikten sonra tımarhanelik olmadığım için çok şanslı olduğumu düşünüyorum.
İşte bu yüzden pılıyı pırtıyı toplayıp dükkânı kapattım ve bu işe bir daha girmemeye, hatta turistik yerlerde iyi tanımıyorsam, restoranlarda yemek yememeye karar verdim."
Alıntı.
***
Kent meydanlarında , avm’lerde 15-17 liraya iskender yiyenler, 5-7 liraya yaprak döner yiyenler.. Eti nereden tedarik edilmiş yemeden önce sordunuzmu?
Verilen cevaba ikna oldunuzmu?
Gıda mühendisi bir arkadaşım demiştiki ; mesleklerinin adı "GIDA HİLE UZMANLIĞI" olan eli çantalı james bond kıyafetli adamlar lüks araçlarla lokantalara , yemek sanayilerine gelir, patrona sorar eti kaça alıyorsun diye, aldiğı fiyatın yarısına et verebilirim der, numuneside güzel görünür..Söylermisin kaç işletmeci böyle bir teklifi reddedebilir?.. Bir et yarı fiyatına hatta daha aşağısına piyasaya nasıl arz edilebilir
Bu durumda yarışta yorgun düşen beygirlerden yediyseniz domuz yiyenden bi nebze şanslı sayılırsınız..
Bizi yönetenler de kendilerine biat etmedi diye ilim yuvalarına zarar veredursun, başka işleri yok.. Onlara göre bu memlekette siyasilerin fasid icraatlarını sorgulayacak insan lazım değil.. Önce bir şeyler yaftalanmalı , buna rağmen toplumu bilinçlemdirmekte, genç neslin şuurlanmasında ısrar ve gayret ediyorlarsa derhal başları ezilmeli..
Kaç tane gıda hile uzmanı mahkum edildi bu memlekette bu güne kadar siz söyleyin.
"Öfkeli oniki adam" filminde ne demişti birisi ; Sözkonusu milyon dolarlar olduğunda İKNA VE İMHA arasındaki fark kalkar.. Kötüler iyileri kendileriyle beraber olmaya ikna edemezlerse çekinmeden imha ederler..
***
Askerde asteğmendim tabildot yemek çıkartıyordum.Bolulu aşçım haftada iki gün çıkardığımız dönerin etini terbiye etmek için illa da şarap alalım komutanım der bende almaz baharatla sütle terbiye ettirirdim.Bugün piyasada satılan dönerlerin tavuk etlerinin burger ve pizzaların etleri nerede nasıl kesilmektedir.Bilen var mı.Haram olsa bile bize duyururlar mı.Domuzdan yapılmadığını kim iddia edebilir?
Bugün 2006 dan beri domuz hayvanının eti ksaplık et statüsüne girmiş olup kasap bve marketlerde satılmaktadır.Kasaba girdiğinizde domuz eti ile dana eti aynı reyonda satılmaktadır.Bir çok avm.lerin et reyonu içki reyonu ile beraber çalışmaktadır.İstanbulda beslenilen 15 milyon domuzun eti nerede kimlere servis edilmektedir.
Yahudiler İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin Mezbahasında pazartesi günleri hahamları nezaretinde sığır kesimi yaptırmakta hayvanın alt kısımları hariç hahamlarının mührü kaşelenmek suretiyle 15-20 adet olduğu sdöylenen yahudilere ait market ve şarküterilerde yahudilere satılmaktadır.Yahudi şeriatı bu konuda hassastır.İsrailde domuz eti satmak hapis suçuyla cezayı gerektiren bir suçtur.Bizde ise her yerde domuz hayvanı satılmakta lokantalarda diğer etle karıştırılarak müşterilere servis edilmektedir.
Bunu denetleyen bir Devlet kurumu olmayınca ve serbesttte olunca ucuz olan domuzun eti dana etine katılarak pekala servise sunulmaktadır.Bir başka konuda dışarıdan gelen ithal etlerdir.Bosna Hersekten Sırbistan dan gelen etler şoklanmak suretiyle kesilen hayvanların etleridir.
Avrupa da ve Abd de şu andaki kanunlara göre hayvanlar elektrikle veya kurşunla başına şok verilerek kesilmektedir.Bu yüzden hacca giden hacılar uçakta bilmeden avm.lerden et alanlar ne olduğunu bilmeden bu mundar etleri alıp afiyetle tüketmekte ibadetlerinin sevabı bilmeden boşa çıkmaktadır.
Geçenlerde Keskinde dolaşırken bir kasaba uğramıştık.Birisi gelerek bir sığır olduğunu kesip etini satacaklarını söyledi.Ksaba 15 liraya kadar etin fiyatını düşürdü daha da aşağı verebileceğini söyledi.Kasap bizim yanımızda olmaz alamam dedi.Bu ölmüş bir hayvanın etimidir ki bu kadar etin 50 liraya satıldığı bu zamanda bu kadar ucuz fiyarı teklif etti diye şüphelenmekten kendimi alamadım.
Eskiden köyümüzde tavuklara kıran dediğimiz hastalık girer toptan telef oludu bizde alır yol boyundaki lokantaya bir iki liraya satardık diyen müdür arkadaşım haklı değil miydi.Öyle gelişigüzel her yerden yemek et tavuk balık yemekle doyarsınız da namazınız kabul olmaz bunu bilesiniz derim.Benim öyle bir derdim yok diyorsanız güle güle yeyin afiyet olsun diyemem hastalık olur öylesi etlerden bunu da bilelim.
Nitekim Peygamberimiz(sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: Helaller bellidir, haramlar bellidir. İkisinin arasında müştebihat (yani haram olup olmadığı belli olmayanlar) vardır. Bunları insanların çoğu bilmez. Kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, ırzını ve dinini korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere dalarsa, harama düşmüş olur... (İmamı Nevevi, Kırk Hadis, Muhtasarul-Ehadis, hadis no:545)
“Midesinde haram lokma olan kimsenin ibadetlerini Allah kabul
etmez.” (Abdullah bin Abbas)
Midesine haram bir lokma indiren kulun kırk gün hiçbir ameli kabul edilmez.Peygamber Efendimiz (asm) haram yiyen kişinin 40 gün ibadetlerinin kabul olmadığını hadis-i şerifte bildirmiştir:“…Muhammed’i kudret ve iradesiyle yaşatan Allah’a (cc) yemin ederim ki, midesine haram bir lokma indiren kulun kırk gün hiçbir ameli kabul edilmez…” (Taberani)
Kırk gün şüpheli lokma yiyenin kalbi kararır ve lekelenir. (İmâm-ı Gazâlî)
İslam büyükleri, yedikleri ve içtikleri şeylerin helal ve temiz olması hususuna çok hassasiyet göstermişlerdir. Hz. Ebu Bekir (r.a.) Efendimiz, bir gün kölesinin getirdiği sütten içti ve hemen kölesine, Bunu nereden aldın? diye sordu. Köle,Kehanette bulundum, karşılık olarak bunu aldım. dedi.
Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir, içtiği sütü midesinden çıkarmaya çalıştı. Sonra: Allahım! Midemde kalıp damarlarıma karışan kısmından sana sığınırım. dedi. (Gazali, İhya c.2 s.115 Müesseset-ül Halebi 1967- Kahire)
Abdullah bin Ömer (r.a.): Namaz kılmaktan yay gibi, oruç tutmaktan çöp gibi kalsanız da, haram ve şüpheli şeylerden kaçınmazsanız, Allah o ibadetleri kabul etmez. buyurmuştur.
Hulasa olarak; şuur ve idrak sahibi her mümin, letaifinin, nur-u ilahi ile çalıştığına inanarak bu nuru söndürecek amellerden kaçınmalı, yediklerinin helal ve temiz olmasına, besmele ile kesilmiş veya hazırlanmış ve meşru bir şekilde temin edilmiş, helal yollarla kazanılmış olmasına azami derecede itina göstermelidir.
Helal ve temiz gıda almak, haram ve şüpheli şeylerden kaçınmak bütün Müminler için, hususiyle de ehli ilim ve ehli maneviyat için en mühim vecibelerden biridir.
Bir toplumun uyuşturulmasının yolu da bogaz ve mideden geçer. Neden son zamanlarda hiperaktiflik çogaldı?
Neden toplumda sakat doğumlar çoğaldı?Ve neden çocuklarda spastik otistik doğumlar artmaya başladıNeden müslümanım diyenlerde kıskançlık duygusu kalktı?Neden toplumda ahlakî bozulmalar hızla arttı ?
daha çok sorabiliriz.
Islam alimleri mideye inen her şeye dikkat etmişler kılı kırk yarmışlar. Imamı Azam’ın babası bir elmayı ısırmasından dolayı helalleşmek için elma sahibine yedi sene hizmet etmiş. ,Abdulkadir Geylani’nin,Imamı Rabbani hz.nin Efendi hz’nin anneleri abdestsiz emzirmemişler.
Evlatlarının yeme ve içmesine böyle dikkat etmişler.ve böyle dünya’yı manen aydınlatan birer manevi kandiller olmuşlar .Bunun farkında olan sömürgeci zihniyet önce tattırdılar.bozdular ve kendilerine bagımlı kıldılar.Kuran-ı Kerimde Allah buyuruyor ki."Onlarki ekinleri degiştirirler nesilleri bozarlar"GDO ile yiyecekleri bozuyorlar moda ilede nesilleri bozdular.
Yıllarca bu milleti gıda maddeleriyle zehirlediler,uyuttular farkında olmadan eğriyi doğru diye gösterdiler.
Et diye domuz etini salam sosis,sucuk yaparak yedirmediler mi?
Helali araştır. Bulduğunda şükret. Helale şükretmek bereketi artırır.Nereden çıktığını, nereden geldiğini bilmediğim hiçbir gıdayı ağzıma almadım". Sa’d ibni Ebi Vakkas.
"Kemale erenler, ancak midelerine girenlere dikkat etmekle kemale ermişlerdir". İbrahim bin Ethem Hazretleri.
İmam-ı Rabbani ks.Hz.leri buyuruyor ki:Lokmaya dikkat etmek gerekmektedir.Bir insanın helal veya haram olduğunu düşünmeden nereden ve ne bulursa yemesi doğru olmaz.Zira insan başıboş bırakılmamıştır.c.2 Mektup 382
’Size, ölü (usûlünce kesilmeden veya avlanmadan ölen hayvanın eti), (akan) kan, domuz eti, kendisi Allah’dan başkası adına kesilen (hayvan) bir de (canı çıkmadan yetişip) kestiğiniz hâriç; boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş (boynuzlanmış), yırtıcı hayvanın yediği (hayvanlar) kezâ, dikili taşlar (putlar) üzerine kesilen (hayvan)lar ve fal oklarıyla kısmet aramanız haram kılındı. Bunlar (birer) isyandır!
İnkâr edenler, bugün sizin dîninizden (onu yok etmekten) ümidlerini kesti(ler); artık onlardan korkmayın, ancak benden korkun! Bugün, size dîninizi kemâle erdirdim üzerinize olan ni’metimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’a râzı oldum!
O hâlde kim günâha (ölmeyecek kadar olan zarûret mikdârından fazlasına)meyletmeksizin açlık içinde (bunlardan yemeye) mecbur kalırsa, artık şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.’Maide suresi 3.ayet-i kerime meali.
(Ey Muhammed!)sav. Sana, kendilerine nelerin helâl kılındığını soruyorlar. De ki: “Size temiz ve hoş olan şeyler, bir de Allah’ın size verdiği yeteneklerle eğitip alıştırdığınız avcı hayvanların tuttuğu (avlar) helâl kılındı. Onların sizin için tuttuklarından yiyin. Onu (av için) salarken üzerine Allah’ın adını anın (besmele çekin). Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.Maide suresi 4. Ayet-i Kerime meali
HELAL KESİM-HARAM KESİM ZEBH-ZEBİHA..
Zebh, hayvanın boğazına bıçak vurup boğazlamak ve damarlarını kesmek demektir. Boğazlanmış veya boğazlanacak hayvana da “Zebiha” denir.
Tezkiye de, boğazlamak anlamında olup dinimizde iki türlüdür:
Birisi hakîki ve ihtiyarî tezkiyedir. Bu da bir hayvanı usulü üzere keskin bir aletle boğazlamaktır. Diğeri de, hükmî ıztırarî tezkiyedir. Bu da, bir avın aldığı yaradan ibarettir. Bir av, şartlarına uygun olarak bu yaradan ölürse, boğazlanmış sayılır.
Bir hayvanın göğsü üstünden bıçak vurup damarlarını kesmeye “Nahr” denir. Deveyi, zebh etmek (çenesinin altından kesmek) mekruhtur.
Zebh (Boğazlama) İşlemi
Din kurallarına uygun olarak boğazlama, nefes borusu ile yemek borusunun ve bunların yanlarında bulunan iki damarı kesmekle yapılır. Bu dördünden üçünün kesilmesi, İmamı Azam’a göre yeterlidir. İmam Ebû Yusuf’a göre, nefes borusu ile yemek borusunu ve iki damardan da birini kesmek şarttır. İmam Muhammed’e göre de, bu dört organdan çoğunu kesmiş olmalıdır.
Hayvanları boğazlamak hususunda damarlarını kesip kanlarını akıtacak kesici bir alet yeterlidir. Bıçak kafi olduğu gibi, keskin kamış kabuğu ve cam parçası da yeterli olur. Ancak bu alet, hayvana eziyet vermeyecek şekilde keskin olmalıdır. Hayvanı yere yatırdıktan sonra bu aleti bileylemeye çalışmak mekruhtur. Hayvanı ayağından tutarak kesim yerine çekmek ve sürüklemek de mekruhtur. Hayvanı boynunun altından (boğazından) değil de üstünden kesmek ve daha hayvanı soymadan kafasını kesip atmak da mekruhtur.
Hayvanı boğazlarken Besmele çekmek şarttır. Boğazlamada Yüce Allah’ın mübarek isimlerinden herhangi birini söylemek yeterlidir. Allahü Ekber, Allahü Azam, Allah denilmesi gibi…
Fakat Allahü Teala’nın ismini dua maksadı ile söylemek yeterli olmaz. “Allahümmeğfirlî” denilmesi gibi…
Hayvanı keserken: “Bismillahi Allahü Ekber” denilmesi müstahabdır. Hayvanı kıble tarafına çevirerek kesmek sünnet olduğundan bunu yapmamak mekruhtur.
Besmele kasden terk edilirse, hayvanın eti yenmez, haram olur. Fakat unutarak terk edilirse, böyle kesilen hayvanın eti yenir. Çünkü unutarak yapılan kusurlar bağışlanmıştır.
(İmam Şafiîye göre, hayvanı sadece boğazlamak yeterlidir. Besmele okunması bir müekked sünnettir. “Bismillah” denmese de, kesilen hayvanın eti yenir, haram olmaz. Bu görüş, Ebû Hüreyre ile İbnî Abbas’dan (radıyallahü anhüm) rivayet edilmiştir. Ancak bu görüş diğer müctehidler tarafından kabul edilmemiştir. Bununla beraber Şafiîlerce de, besmeleyi terk etmek mekruhtur.Büyük İslma ilmihali-Ö.N.B
Bir etin helal oluşunda şüphe varsa, o etin helal olduğu kanıtlanana kadar onu yemek helal olmaz. Buna göre gerek kadın ve gerek erkek bütün Müslüman bireyleri et tüketiminde güvenirlilik ve helallik konusunda araştırma yapmakta sorumlu tutulmuşlardır. Bir kimse araştırma yapmaya imkânı olduğu halde araştırma yapmadan haram olan eti yemişse, bilmeden bir günah işlemiş olur.
Ancak yediği haramın tesiri kendisinde kalacaktır. Nitekim Müslim’in rivayet etmiş olduğu “onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böylesinin duası nasıl kabul edilsin” hadisi şerifi bunu açıkça ortaya koymaktadır. Asrımızın hastalığı olan ibadetlerden zevk alamamamız, dualarımızın kabul olunmaması bu tesirin en bariz neticesidir.
ETLERİ YENEN VE YENMEYEN HAYVANLAR.
Yaratılışında vahşet ve bayağılık olmayan, iğrenç görülmeyen hayvanların etleri din ölçüleri içinde helaldir, yenebilir. Tavuk kaz, ördek, zürafa, deve kuşu, bağırtlan kuşu, güvercin, bıldırcın, koyun keçi, deve, sığır, manda, ekin kargası, tavus, kırlangıç, baykuş, tavşan ve turna gibi hayvanlar bu kısım eti yenen hayvanlardandır. Serçe ve sığırcık kuşlarını yemekte de bir sakınca yoktur.
Yarasa kuşunun yenip yenmemesinde, haram veya mekruh olup olmamasında ihtilaf vardır. Hüdhüd kuşunu yemek mekruhtur.
Saksağan, kumru, bülbül, keklik kuşlarının eti aslen helaldir. Ancak bunların etlerini yiyenlerin bir belaya tutulacakları halk arasında söylenti haline geldiği için yenmeleri iyi değildir.
(Şafiîlere göre, kırlangıç, tavus, hüdhüd ve papağan kuşlarının etleri haramdır. Martı ve balıkçıl kuşları ise helaldir.)
Azı dişleri ile kapıp avlayan ve parçalayan, kendisini koruyan hayvanların etleri haramdır, yenilemez. Kurt, ayı, aslan, kaplan, pars, sincap, samur, sansar, maymun, sırtlan, fil, köpek, kedi, keler, tilki, gelincik gibi hayvanlar etleri haram hayvanlardır. Azı dişleri olduğu halde bunlarla başkasına saldırmayan bir hayvanın eti de yenebilir; deve gibi…
Tırnakları ile kapıp avlanan, tırmalayan ve yaratılışında bayağı olan kuşların etleri de haram veya tahrimen mekruhtur. Kerkenez, çaylak, kartal, kuzgun, akbaba, alaca, karga, yarasa, atmaca, şahin gibi… Bunlar leş yemekten çekinmezler. Tırnaklı olduğu halde bununla hayvanları avlamayan bir kuşun eti yenilebilir, güvercin gibi…
Yaratılışı bakımından iğrenç olan birtakım hayvanların etleri de haramdır, yenmez: Fare, yaban faresi, akrep, yılan, kene, kurbağa, kara ve deniz kaplumbağası, arı, kara sinek, sivrisinek, köstebek, kirpi, bit, pire gibi böcekler.
Görülüyor ki, bu haram olan hayvanlardan bir kısmı yırtıcı bir yaratılışa sahibdir, yaratılışında zararlıdır ve bayağılık vardır. Bir kısmı ise iğrençtir ve nefret edilir haldedir. İnsan ise temizdir, mükerrem bir yaratıktır. Bunun için insanlar, bu gibi bayağı ve zararlı hayvanların etlerinden korunmuşlardır. Besinlerin insanlar üzerinde iyi ve kötü tesir bıraktığı inkar edilemez. İnsanlar kendisi için yararlı olanı ararsa, İslam dininin müsaade ettiği şeylerden yararlanmalı, yasakladığı şeylerden de kaçınmalıdır. Bundan başka selamet yolu yoktur.
Pislik gibi temiz olmayan şeyleri yemiş olan tavuk, koyun, sığır ve deve gibi hayvanların etleri, bu hayvanlar bir müddet hapsedilmeden kesildikleri takdirde, mekruhtur. Çünkü bu halde etleri fena bir kokudan kurtulmuş olamaz. Bunların hapsedilme müddeti tavuklar için üç gün, koyunlar için dört gün, sığır ve develer için de on gündür. Böyle pislik yiyen bir hayvana Celâle denir.
Bu hayvanlar, etleri, kokmayacak şekilde pis şeylerden yiyecek olsalar, hapsedilmeleri gerekmez, etleri kerahetsiz olarak yenebilir.
Domuz sütü ile beslenmiş kuzuların yenmesi helaldir; çünkü süt, tüketilerek eseri kalmaz.
Eti yenilir bir hayvan şarap içip de arkasından kesilecek olsa, bunun eti kerahetle helal olur.
Yalnız süt emip de başka bir şey yiyemeyen küçük kuzuların öldükten sonra karınlarından çıkarılan peynir mayaları temizdir. Aynı şekilde koyun ve deve gibi ölmüş hayvanların memelerinden çıkacak sütler de temizdir. Bedenlerin temiz olmaması, sütlerini etkilemez.
Atlar, savaşa yarayan kıymetli hayvanlardır. Bu bakımdan bunların etlerini yemek İmam Azam’a göre, tahrimen mekruhtur. İki İmama göre ise, tenzihen mekruhtur.
Yabanî olmayan (ehli) merkeblerin ve anaları merkeb olan katırların etleri haram veya tahrimen mekruhtur. Yabanî merkeblerin ve anaları sığır olan katırların etleri ise haram değildir. Hayvanlar yenme bakımından anaya bağlıdırlar.
(İmam Malik’den rivayete göre, ehli merkeblerin etleri mekruh, bir rivayete göre de haramdır. Meşhur olan görüşe göre, atların etleri de haramdır. İmam Şafiî ile İmam Ahmed’e göre, atların etleri mekruh değildir.)
Devamlı olarak suda yaşayıp barınan hayvanlardan her nevi balık etleri yenebilir, helaldir. Kalkan balığı, sazan balığı, yunus balığı, yılan balığı bunlardandır. Fakat diğer su hayvanları çirkin şeylerden sayılır, yenmeleri caiz olmaz. Yengeç, midye, istiridye, istakoz gibi olanlar helal değildir, etleri yenmez.
Yine, deniz insanı, deniz aygırı, deniz hınzırı gibi balık şeklinde bulunmayan deniz hayvanlarının yenmeleri helal olmadığı gibi, avlanmaları da helal görülmemektedir.
Dıştan bir etki olmaksızın kendi kendine suda ölüp su yüzüne çıkan balıklar yenmez. Fakat suyun açılıp kurumasından, fazla sıcak veya soğuktan ölen veya kuşlar tarafından öldürülen, su içinde bağlı tutulmakla ve buz içinde sıkışmakla ölen balıklar yenir. Balıklarda boğazlamaya gerek yoktur.
Göle veya denize atılan balık otunu yemekle göl veya deniz içinde ölen veya avlanıp da sudan çıkarılmadan başlarına tokmakla vurulup öldürülen ve ağ içinde kurtulamayıp ölen balıkların yenmeleri de helaldir.
Balıklar temiz olmayan suların içinde bulunmuş olsalar da etleri yenebilir.
Avlanan bir balığın içinden çıkan bir balık sağlam ise, o da yenebilir, sağlam değilse yenmez.
Boğazlanan bir hayvanın karnından çıkan yavrusu, İmam Azam’a göre yenmez. Anasının boğazlanmış olması, yavrusu için yeterli olmaz. Bir canlının boğazlanması ile iki canlı boğazlanmış olamaz. Çıkan yavru canlı ise boğazlanmak suretiyle yenilebilir.
(Üç imamın (Şafiî, Malik ve İmam Ahmed) görüşleri de böyledir.)
Canlı olup olmadığı bilinemeyen bir hayvan boğazlanırken hareket ederse veya boğazlanan diri hayvanlardan çıkan kan gibi bir kan çıkarsa, eti yenebilir. Çünkü bunlar hayat alametleridir. Ancak, sadece gözünü veya ağzını açması veya ayağını uzatması bir hareket sayılmaz. Böyle bir hayvanın kesilirken gözünü yumması, hayatın varlığına delalet eder.
Hayvanların “Demi mesfuh = Akar kan” denilen kanları temiz değildir. Burada Besmele ile kesilmiş olup olmamaları eşittir.Eti yenen hayvanlardan Besmele ile kesilenlerin içlerinde kalıp akmayan kanları temizdir. Bunların karaciğer ve dalakları da temizdir. Bunlardaki kanlar paktır.
Kesilen bir koyunun ödü, bezesi, idrar torbası, cinsel organları, yumurtaları mekruhtur, bunlar yenmemelidir.
Domuzun bütün cüzleri pistir, bunlar temiz olmazlar, hiç bir şeyi helal değildir. Yalnız kıllarından yararlanıp yararlanılamayacağı konusunda ihtilaf vardır. İki imam ile İmam Şafiîye göre domuzun kıllarından badana fırçası yapılması ve bunlarla ayakkabı dikilmesi caizdir.
Öyle ki, bu kıllardan bir mikdar az su içine düşecek olsa, o su İmam Muhammed’e göre pislenmiş olmaz. Çünkü bu kıllarla yararlanmaya izin verilmesi, temizliğine delildir. Fakat İmam Ebû Yusuf’a göre, bu yararlanma için olan izin, bir zaruretten dolayıdır, suya düşme halini kapsamaz. Onun için, içine düştüğü az bir suyu temizlikten çıkarır, bozar. Domuzların İslam ülkesi olmayan yerlere götürülüp orada müslüman olmayanlara satılması caizdir.
Bir misafire ikram olmak üzere Besmele ile kesilen herhangi bir eti yenen hayvanın eti yenebilir; ikram niyeti olunca Allah rızası için boğazlanmış olur. Fakat herhangi bir adamın gelişine hürmet olsun diye sadece o şahıs için kesilirse, besmele olsa bile, yenmez. Çünkü bu Allah için misafire ikram değil, o büyük görülen zata tazim için kesilmiş sayılır. Onun için misafirliği gözeterek insana ikramda bulunmalı ve yedirmeli, niyet bu olmalıdır.
Yine, herhangi bir ölüye tazim için kabir üzerinde kesilen kurbanın eti de helal olmaz. Kurban Allah rızası için kesilir ve onun sevabı istenilen bir müslümana bağışlanabilir.Büyük İslam İlmihali Ö.N.B
MEYTE (ÖLÜ HAYVAN)-LAŞE VE İSLAMİ OLMAYAN HAYVAN KESİMLERİ..
Müslümanların ve kitab ehli olan Yahudî ve Hıristiyanların, kadın dahi olsalar, Besmele ile (Allah’ın adını anarak) boğazlayacak oldukları hayvanların, eti yenen hayvanlar olmak şartıyle etleri yenir. Besmele tam kesim anında olacaktır, bu şarttır. Kesim anında bir şey yemek suretiyle veya başkası ile konuşmakla önceki besmeleye ara verilerek meclis değişirse, bu yeterli olmaz. Yeniden Besmele getirmek gerekir.
Müslüman veya kitab ehlinden olan ve Bismillah demeye gücü yeten bir çocuğun veya delinin, dilsizin, sünnetsizin ve sarhoşun Besmeleyle kesecekleri bu tür hayvanların etleri de yenebilir.
Besmelenin unutularak terk edilmiş olması zarar vermez. Hatta kitab ehlinin Besmele deyip demedikleri bilinmediği takdirde de kestikleri eti yenen hayvanlar helal olur. Çoğunluğun görüşü budur.
Mecûsîlerin, putlara tapanların, hak dinden çıkanların (mürtedlerin), Besmeleyi kasden terk eden müslümanların veya kitab ehlinin kestikleri yenemez. Bu hayvanların etleri haram olur.
Kendi başına ölmüş olan herhangi bir hayvana Meyte (Leş) denir. Böyle bir hayvan temiz değildir, yenmez. Boğazlanmayıp da boğulmuş olan, başı koparılan, başına tokmak vurulan veya kulak tozuna şiş saplanan ve böylece öldürülen hayvanlar da meyte hükmündedir; çünkü meşru şekilde boğazlanmamışlardır.
Yüksek bir yerden düşüp ölen, başka bir hayvanın tepmesi veya toslamasıyla veya bir taş ve ağaç parçasının çarpmasıyle ölen, bir yırtıcı hayvan tarafından parçalanarak ölen herhangi bir hayvan da meytedir. Onun için eti yenmez.
Fakat aslen eti helal olan ve üzerinde hayat eseri bulunan böyle bir hayvan Besmele ile boğazlanırsa eti yenebilir. Bu İmam Azam’a göredir. İmam Ebû Yusuf’a göre, eğer onun benzeri bir hayvan yaşamayacak bir halde ise, boğazlanmakla onun eti helal olmaz. İmam Muhammed’e göre de, eğer henüz boğazlanan hayvanın yaşayabileceği pek az bir mikdardan biraz daha ziyade yaşayabilecek bir halde ise, boğazlanınca eti helal olur; değilse olmaz.
Eti yenen bir hayvanın boğazlanmadan önce, ondan kopan ve kesilen herhangi bir parçası yenilemez, bu meyte hükmündedir. Bundan yalnız balık ile çekirge müstesnadır. Çünkü bunlarda boğazlamaya gerek yoktur. Bir de, bir hayvanın kesildikten sonra kendisinde hayattan henüz eser varken kopan parçası, meyte hükmünde değildir. Ancak bu parçayı yemek mekruhtur.
AV NASIL CAİZ OLUR-NELERLE YAPILIR..
Adiyy İbn-i Hatim (Allah ondan razı olsun)’dan rivayete göre Resulullah (sallallahu aleyhi ve selem) şöyle buyurdu: Köpeğin senin için tuttuğu avı ye! Çünkü köpeğin avı yakalayıp tutması şer’i kesimdir. Eğer köpeğin avı yakalayıp öldürmüş ise kendi köpeğinin veya köpeklerinin yanında başka bir köpek de bulunsa ve bu cihetle yabancı köpeğin kendi köpeğin ile birlikte avı yakalayıp öldürmüş olmasından endişelenirsen bu halde bu avı yeme!
Çünkü sen ava salıverirken çektiğin Besmele kendi köpeğine aittir, başka köpek için değildir.
Sayd (av), yaratılışında vahşi olup insandan kaçınan, eti yensin yenmesin, herhangi bir hayvandır ki, ele geçirilmesi ancak bir hile ile mümkün olabilir. Böyle bir av hayvanını kaçamaz bir hale getirip elde etmeye İstiyad (Avlamak) denir.
Bir av hayvanına karşı bir köpeğini salıvermeye “İrsal”, kışkırtıp sıçratmaya da “İğra” denir. İğra irsalden sonra olur.Ava kendiliğinden varan öğretilmiş köpek gibi bir hayvanın arkasından yapılacak “İğra”, irsal hükmündedir.
Vahşi hayvanları avlamak caizdir. Bu mubah olan bir kazanç yoludur. Fakat diğer kazanç yolları bundan daha faziletlidir. Zevk ve eğlence için av avlamak uygun değildir. Kalbe katılık ve gaflet getirir. Yaratıklara karşı şefkat duygularını azaltır.
Bununla beraber Yüce Allah bu hayvanları insanlar için yaratmıştır. İnsanlar ya bir ihtiyaç veya kendi cesaretlerini denemek veya bir genişlik bulmak için bazı hayvanları avlayabilirler. Çok kez yenecek hayvanları yenmek için, yenmeyecek hayvanlar da derileri, dişleri veya zararlarını kaldırmak için avlanır.
Ancak bunları avlamak için başkalarının ekinlerini yok etmek, onları evlerinde rahatsız etmek caiz değildir.
Av, ya öğretilmiş köpek, doğan, pars, atmaca ve şahin gibi bir hayvanla yahut yaralayan ve öldüren bir silahla veya tuzak kurmakla, çukur kazmak, bıçak, kılıç ve kamış gibi keskin bir şeyi yere dikmekle yapılır. Bir hayvanın av için öğretilmiş hale geldiği, ya anlayış üstünlüğü ile veya bilen kimselere başvurarak sabit olur. Çünkü bu gibi hayvanların öğretim süreleri onların durumlarına göre değişir. Bunun için belirli bir süre yoktur. Bu, İmam Azam’a göredir. İki İmama ve İmam Azam’dan diğer rivayete göre de, azı dişleri olan hayvanların öğretilmiş hale gelmeleri de, salıverildikten sonra çağrıldıkları zaman hemen koşup gelmeleri ile bilinir.
Pars gibi hayvanların öğretilmiş bir hale gelmiş olmaları da, hem yemeyi terk, hem de çağrılınca dönüp gelmeleriyle belli olur. Çünkü bunların yaratılışlarında hem yırtıcılık, hem de ürküp kaçmak vardır.
Av için öğretilmeye elverişli olmayan aslan, kaplan ve ayı gibi hayvanlarla ve tamamen necis (pis) olan domuzla av yapmak caiz değildir.
Bir av hayvanının öğretilmiş olmadığı sonradan anlaşılsa, meselâ: Öğretilmiş olduğuna hükmedilen azı dişli bir hayvan, avladığı hayvanın etinden yese veya tırnaklı bir avcı hayvan çağrıldığı halde geri dönüp gelmese önceden ve sonradan avladığı hayvanın eti haram olur. Çünkü bu durumda hayvanın henüz öğretilmiş bir hale gelmedikçe, avlayacağı hayvanlar yenilmez..
Avcı köpeğini gönderirlken besmele çekerse,o avın eti yenilir.Eğer köpek kendiliğinden gider de ölü hayvanı getirirse o et yenmez.Suda dinamitle balık avlamak caiz değildir.İsraf ve telefe sebep olduğundan hadisatın zuhuruna medar olur.Dürer 273/1 Silistrevi ksa.
YENİLİP İÇİLMESİ HELAL OLAN VE OLMAYAN ŞEYLER..
Eşyada yenip içilme bakımından asıl olan mubah olmaktır. Bütün eşya, aslında insanların yararlanmaları için yaratılmıştır. Onun için aslında temiz olan, akla ve sağlığa zararlı olmayan bir kısım hayvan elleri ve buğday, arpa, pirinç gibi ürünler, sebzeler, meyveler ve sıvılar helaldir. Bunlar yenip içilebilir.
Fakat bazı şeyleri yeyip içmek, insanlara zararlı, hikmet ve ihtiyaca aykırı olduğu için İslam dininde haramdır.
Hayvanlardan yaratılış gereği iğrenç olanların, dişleri veya tırnakları ile kendilerini savunup başkalarına saldıranların etleri haramdır. (Eti Yenen ve Yenmeyen Hayvanlar bölümüne bakılsın.)
Bitkilerden insanı öldüren veya aklını gideren, vücudu zehirleyen veya herhangi bir şekilde sağlığa zararlı olan şeyleri yemek haramdır.
Misal: Afyon, haşhaş, penç gibi sarhoşluk veren ve aklı bozan şeyleri yemek caiz değildir. Bunlardan sarhoş olanlar için, İslam ahkamına göre, tazir cezası gerekir. Tazir ise, yetkili hakim tarafından uygulanacak hapis, döğme, azarlama ve uyarı gibi cezalardır.
Sıvılardan bedene zararlı olan, insana sarhoşluk veren şeyleri içmek haramdır. Çünkü sarhoşluk veren bir sıvının azı da, çoğu da müctehidlerin çoğunluğuna göre haramdır. Bir hadis-i şerifde buyurulmuşlur.“Çoğu sarhoşluk veren şeyin azı da haramdır.”
Bu gibi sıvıların içilmesindeki zararlar, herkes tarafından bilinmektedir. Bu içkilerin cemiyet bünyesinde açtığı yaralar çok acıdır. Bunların ahiretteki sorumlulukları ise çok daha büyüktür. Hele hamr (şarab) denilen içkinin bir damlasını bile içmek ittifakla haram olup dinde had denilen cezayı gerektirir.
Sonuç; Bu pek zararlı olan şeylerden kaçınmalıdır. Bunlardan kaçınmak, gerek ferdler, gerekse cemiyet için selamettir.
Temiz olan içilecek bir sıvı, bedene zarar verecek bir hale gelmedikçe bozulması ile haram olmaz. Fakat etler kokunca yenmesi haram olur. Süt, tereyağı, zeytinyağı kokmakla haram olmaz. Yiyeceklere gelince, bunlar bozulurda keskinleşirse temizliklerini yitirir. Onun için yenmeleri haram olur.
Hamamların ve benzeri yerlerin pis sularını sebze bahçelerine akıtmak mekruhtur. Fakat bu gibi pis sularla sulanan bostanların sebzelerini yemek haram değildir. Birçok alimlere göre, mekruh da değildir.
İnsan pisliğini satmak mekruhtur; fakat başka maddelerle karıştırılmış olan pislikleri ve herhangi bir hayvan gübresini satmak mekruh değildir.Pâk olmayan, kokmuş et gibi şeyleri yiyebilecek olan hayvanlara yedirmek caiz değildir.
İçine temiz olmayan bir şey düşen veya akıtılan belli bir ölçüdeki sıvı temizliğini kaybederek içilmesi haram olur. Belli bir ölçünün üstünde bulunan geniş havuzlarda da, içine düşen pisliğin tad, koku ve renginden biri kendini gösterirse yine temiz olmaktan çıkar. Artık içilmesi haram olur. (İkinci Kitaba bakılsın.)
Yukarda haram oldukları yazılan şeyler zatları bakımından haram (haram liaynihi) dir. Bir de başka bir sebeble haram olan (haram ligayrihi) şeyler vardır ki, onlar da başkalarına ait olan mallardır. Şöyle ki: Başkasının malını rızası olmaksızın haksız yere almak haramdır. Aksi halde mal hürriyeti kalmaz, insanların mülkiyet ve tasarruf haklarına sahib olarak cemiyetle yaşanmaz.
Bir baba, muhtaç olmadıkça, yaratılışta kötü davranışlı olan evladının malını kendi kendine yiyemez. Fakat bir ihtiyaç bulunmasa bile, iyi olan evladının malını alıp yiyebilir.
Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:“Sen de, senin malın da babanındır.”
Tedavi için temiz olan ilaçları yiyip içmek ve kullanmak caizdir. Çünkü Peygamber Efendimiz buyurmuştur:
“Ey Allah’ın kulları! Tedavi olunuz; çünkü Yüce Allah yarattığı her hastalık için bir deva (ilaç) yaratmıştır. Yalnız bir tane müstesnadır ki, o da ihtiyarlıktır.”
Onun için birçok hastalıklar tedavi sebebiyle giderilir. Allah’ın düzeni böyle devam edegelmiştir. Bununla beraber şifayı ilaçtan değil, yüce Allah’dan bilmelidir.
Helal ve temiz olmayan şeylerle tedavide bulunmak esas olarak caiz değildir. Ancak bazı fıkıh alimlerine göre, başka bir ilaç bulunmayınca müslüman ve ehliyet sahibi bir doktorun göstereceği lüzum üzerine caiz olabilir.
Şöyle ki:Bir hastalığın veya bir hastalığa sürükleyecek bir halsizliğin tedavisi için mubah (helal) bir ilaç bulunmazsa böyle bir doktorun “şifa ümidi vardır” diye tavsiyesi üzerine, aslında haram olan bir şeyle zaruret mikdarı tedavi caiz olur.
Fakat yalnız görünüşle yararı olan semizleme gibi bir şey için böyle bir ilacı kullanmak caiz değildir. Bunda tedavi mahiyeti yoktur. Onun için bunun haram olduğunda ittifak vardır.Görülen lüzum üzerine, bir organında ameliyat yapılacak olan bir kimseye, aklını giderecek temiz bir ilaç içirilmesinde bir sakınca görülmemekledir.
YEYİP İÇMEDE ÖLÇÜMÜZ..
Ölmeyecek kadar yiyip içmek farzdır. Çünkü böyle bir yemekle insan oruç tutmaya ve ayakta namaz kılmaya güç kazanabilir. Öyle ki, insan canını helak olmaktan kurtaramayacak kadar helal bir şey bulamazsa, haram olan bir şeyden ölmeyecek kadar yiyebilir. Yine, boğazında kalan bir lokmayı gidermek için başka bir su bulamayınca, yeteri kadar haram bir içkiden içebilir. Fakat fazlasını yiyip içemez. Çünkü zaruretler, kendi mikdarlarına göre değerlendirilir.
Bir insan kuvvetlenmek ve kuvvetini artırmak için doyuncaya kadar yiyip içebilir, bu mubahtır. Bundan daha çok yiyip içmek haramdır. Bunun ölçüsü, mideyi bozacağına üstün kanaat hasıl olacağı mikdardır. Bununla beraber ikram için veya ertesi gün tutacağı oruca kuvvet kazanmak için biraz fazla yiyip içmekle bir sakınca yoktur.
Misafir için veya her birinden bir mikdar yemek suretiyle ihtiyaca yetecek şekilde gıda alabilmek için, sofrada çeşitli yemek bulunmasında bir sakınca yoktur. Bununla beraber gereğinden fazlası israf sayılacağından uygun olmaz.Sofrada çeşitli yemişlerin bulunmasında da bir sakınca yoktur. Fakat yapılmaması daha iyidir. Fazla çeşitli şeyler mideyi bozabilir.
Sonuç: Mubah olan şeyleri bir gerek olmaksızın çoğaltmak da israf sayılır, bundan kaçınılmalıdır. Sofra üzerinde gereğinden fazla ekmek bulundurmak da böyledir.
Ayakta su içilmemesi daha iyidir. Fakat yürürken su içilmesi zararlı olduğundan uygun olmaz. Suyu bir nefeste içmek sağlık bakımından zararlı görülmektedir. Farz olan ibadetleri yapamayacak şekilde yiyip içmeyi azatıp riyazette bulunmak caiz değildir. Fakat orta bir şekilde yapılacak bir riyazet mubahtır.
Yiyip içmenin edeblerine gelince: Yemekten önce ve sonra eller yıkanmalıdır. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur: “Yemekten önce el yıkamak bir hasenedir. Yemekten sonra ise iki hasenedir, iki kat sevabdır.”
Cünüb olan erkekler ve kadınlar için, ellerini ve ağızlarını yıkamadan yiyip içmek mekruhtur. Adet görmekte olan kadınların da yemekten önce ellerini ve ağızlarını yıkamaları iyidir.
Yemeklerin başında “Besmele” okumalı, sonunda da “Elhamdülillah” demelidir. Bu nimeti bize veren, bu nimetten yararlanma kuvvetini bize ihsan eden merhameti geniş ve ikramı bol olan Allah’ımıza bu sebeble hamd ederek şükretmelidir. Yemeğin başında Besmele unululursa, hatırlanınca “Bismillâhi alâ evvelihi ve ahirihi” denilmelidir.
Yemeğe başlarken, Besmeleyi sofra başında bulunanların işitebileceği şekilde okumalıdır. Bu bir uyarma ve hatırlatma olur. Fakat yemek sonunda işililecek bir sesle “Elhamdülillah” denilmesi uygun değildir. Ancak sofradakilerin hepsi yemeklerini tamamlamış ise söylenir.
Yemeklere az bir tuzla başlamak ve tuz ile tamamlamak yararlıdır, sünnettir. Ekmek parçalarına hürmet etmeli, bunların üzerine bir eşya koymamalı, bunlara parmakları, ağzı ve bıçakları silip atmamalıdır. Yemekler pek sıcak olarak yenmemelidir. Yemekler koklanmamalı, yemeklere ve sulara üflenmemelidir. Bunları yapmak edebe aykırıdır.
Yemek yerken konuşulmaması mekruhtur. Yemek yerken iyi kimselerin hallerini anlatmalıdır. Güzel bir şekilde konuşmalıdır. Hele misafirlerin yanında ev sahibinin susması hiç doğru değildir. Ev sahibi misafirlerin yanından ayrılmamalı, bizzat onlara hizmet gayretinde bulunmalı ve hizmetçisini misafirlerin yanında azarlamamalıdır. Yemek arasında ısrar etmeksizin “buyurunuz” demekle yetinmelidir. Böyle davranmak müstahabdır.
Ev sahibi, misafırlerine ağırlık verecek olan kimseleri, misafirlerle beraber bulundurmamalıdır. Misafirlerde, ev sahibinin rızası bilinmedikçe başkalarını beraberlerinde davete getirmemelidirler. Ziyafetten sonra ev sahibinden izin istemeden ve “Allah’a ısmarladık, Allah’a emanet olunuz” gibi sözler söylemeden çıkıp gitmemelidirler
HER HAZIR TAVUK YENİR Mİ ŞARTLARI..
Tavuk konusu maalesef ciddi boyutlara ulaşmış bir kondur. Burada kısaca sorunuzu cevaplayacağız;Öncelikle tavukların beslenmesinden başlamalıyız. Tavukların beslenmesinde kullanılan rasyonlarda belirli oranda protein kullanılmaktadır. Hayvanların artık ürünleri olan tüy, telek, kan, gaga, ayak ve sakatatlar vb. şeyler Rendering sistemlerinde işlenerek yem haline getiriliyor. Böylece, ucuz yoldan ve bol miktarda yem elde edilmiş oluyor. Bir tavuk, kan ile, ya da başka hayvanların artık parçalarıyla beslenmiş oluyor.
Bir diğer husus, tavukların suni yollarla büyütülmesi… Yumurtalardan civcivler çıktıktan sonra bünyelerinde hızlı et toplaması ve hızlı kemik gelişimi sağlanması için bazı hormon veya enzimler kullanılıyor. Öyle ki, normal yollarla büyüyen bir tavuk bir yıl gibi bir sürede eti yenecek hale gelirken, çiftliklerde hormon ve enzim verilerek yetiştirilen bir civciv, yumurtadan çıkışından itibaren 45 günlük bir süre sonunda şişirilmiş olarak kesime gönderiliyor.
Kesim sırasında hayvanlar ya bayıltılarak, ya da şoklanarak kesiliyor. Nasıl kesilirse kesilsin, hayvanın bilinci yerinde olmuyor. Elektroşok verilen hayvanların bazılarının kesimden önce ölmüş olması mümkün ve böylece, murdar oluyor!!! . Bir de, bayıltılan, ya da şoklanan tavukların kanı çok az akıyor ve kanın büyük bölümü tavuğun içinde kalıyor. Böylece hem tüketici kan yemiş oluyor, hem de üretici tavuğun kilosunu artırmış oluyor.
Kesimden hemen sonra hayvanlar ortalama 60 derecelik tazyikli su kazanlarına alınıyor. Bu şekilde tüylerin daha iyi ve daha güzel yolunması için tüyler yumuşatılıyor. Tabiî ki bu kazanda hayvanlar kan, dışkı, pislik içinde kalıyor ve bu esnada içindeki pislikler etiyle karışabiliyor. Bu işlemden sonra yolunma ünitesine alınıyor. Yolunma ünitesinde elle yolma yok.
Makinayla yolunan tavukların pisliklerinin bu esnada tavuğun etiyle biraz daha karışması riski büyük. Yolunan tüy telekler rendering sistemlerinde yine yem yapılmak üzere işleniyor. Diğer parçaları olan kan, kafa ayaklar da aynı sistemde işleniyor ve diğer tavukların beslenmesinde kullanılmak üzere yem haline getiriliyor.
Bu aşamadan sonra, tavuğun içindeki bağırsak vb.’nin alınması ve tavuğun taşlık, ciğer vb. iç organlarının ayrılması işlemi yapılıyor. Daha sonra, bazı tavuklar yıkama kazanlarına alınıyor, bazıları da “kuru yolma” adıyla paketleme ünitelerine alınıyor. Yani sizin anlayacağınız, “kuru yolma” denilen şey ile “sulu yolma” denilen şey aynı. Fark, en son yıkama kazanına alınıp alınmamasından ibaret. Bu da demek oluyor ki, aslında “kuru yolma” diye bir şey yok. Hepsi sulu yolma. Tabiî bu, entegre tesislerde böyle. Ancak, entegre tesisi olmayıp da piyasada satış yapan firma var mı acaba? Daha sonra ağırlıklarına göre ayrılıp paketleniyor.
Tabiî, bir de tavukların makine ile kesimi var. Bu yöntemde makine tavuğun boynuna bir çizik atıyor ve tavuk, kesimle değil, eğer şoklama esnasında zaten ölmemişse, kan kaybından ölüyor. Murdar olur mu, olmaz mı, siz karar verin!M. Ayhan KENTBUĞA -Gıda Yüksek Mühendisi
Dünyanın birçok ülkesinde pek çok kesim hanede hayvanların makineyle kesildiği bir gerçektir. Bunun sebebi de kitle imalatı için ihtiyaç duyulan hızlandırma ve maliyeti düşürmedir. Böyle bir tesis ortalama saatte 9900 tavuk kesimi yapmaktadır. Bu rakam tesisin büyüklük ve ufaklılığına göre de değişe bilir.
Gittiğim tesislerde ki incelemelerime ve bu konuyu araştıran araştırmacıların gözlemlerine göre bunun şekli şu şekildedir: Kesim tesisine gelen tavuklar kamyonlardan boşaltılarak konveyör sistemi dedikleri baş aşağıya gelecek şeklinde bantta bulunan tutamaklara ayaklarından takılırlar.
Tavuklar baş aşağı uzun bir hatta ilerleyerek kesim yerine taşınırlar. Kesim makinesine bir metre kala elektro şok havuzu dedikleri kendisine elektrik verilmiş su havuzlarına sokulurlar. Bunun sebebi hayvanın kesim esnasında daha az acı çekmesi dense de, bu meslekle ilgilenen kişilere sorduğumuzda asıl sebebin bu olmadığını anlamaktayız.
Tavuk bıçağı boğazına yediği anda çok güçlü bir şekilde kanatlarını çırpmaya başlar. Olması muhtemel olan birincisi, kanadı yerinden çıkabilir. İkincisi kanadı kırılır. Üçüncü olarak da hızlı dönüşler yaparak ayaklarını kırabilir. Kanadı veya ayağı kırılan tavuk tüy yolma makinesine girdiğinde oradaki çok yüksek devirle dönen kamçılarla tüyleri yolunurken kanat veya ayakları paramparça olur.
O kanatlar ve ayaklar kullanılmaz hale geldiğinden malın zayiat oranı artar. Şayet kanat veya ayak kırılmamış yerinden çıkmışsa iç kanama olur. Buda tavuk üzerinde morluklar ve kızarıklıklar olmasına sebebiyet verir ki malın kalitesi düşer.
Şoktan sonra tavuklar döner veya düz bıçakla kesilecek mahalle ulaşarak boğazları kesilir. Bu evreden sonra boğazları kesilen tavuklar, sulu yolma sisteminde haşlama kazanları dedikleri sıcak sulara sokulurlar. Ve orada bir müddet bekledikten sonra tüy yolma makinelerine girerek tüyleri yolunur. Oradan da temizleme, parçalama ve paketleme evrelerine doğru hareket ederler
Tavuk ve benzeri hayvanların tüylerinin daha kolay yolmak için kullanılan tekniklerden biri de yukarıda izah edilen ıslatma usulüdür. Buna sulu yolum, ıslatmadan olana da kuru yolum denilmektedir. Sulu yolumun, kuru yolum üzerine tercih edilmesi, sıcak suda tüyleri yumuşayan tavukların yolumu daha kolay ve hızlı olmasıdır. Bu meslek erbablarının ifadelerine göre 3500 tavuk sulu yolma sistemiyle yolunması 1:30 (bir bucuk) saat sürerken aynı sayıda tavuk kuru yolma sistemiyle yolunması 5:30 (beş bucuk) saat sürmektedir.
Tavuk yemlerine kan karıştırıldığı söyleniyor. Bu yemi yiyen tavukları yemek caiz midir?Dinimizde görmeden kesin hüküm vermek caiz olmaz. Görerek veya adil bir Müslümanın söylemesiyle anlaşılır. Fakat sorup araştırmak gerekmez. Bir kısmına hile yapıldığı görülünce, diğer hepsine de hile yapıldığı kesin olarak söylenemez. Bir tavuğun necaset yediği kesin olarak bilinince, o tavuk üç gün ayrı bir yere konur. Bu üç gün zarfında tavuğun içindeki necaset kimyevi değişikliğe uğrar. Üç gün sonra o tavuğu yemek helal olur.
Şarap da sirke olunca temiz olur. Domuz yağı dâhil, necasetli yağlar, sabun yapılınca temiz olur. Bütün kimyevi değişmeler böyledir. (Redd-ül-muhtar, S. Ebediyye)
Tüylerinin kolay yolunması için kesilen tavuklar sıcak suya bırakılıyor. Böyle tavukları yemek caiz midir?
Yarılmadan, kaynar suya konursa necis olur. Yenmesi haram olur. Eğer, karnı yarılıp içi yıkanıp temizlendikten sonra, kaynar suya konursa, tüylerine necaset bulaşmamışsa, yenmesi helal olur. (Ebüssüud Efendi Fetvası)
Kaynamayan sıcak suda bırakılan içi boşaltılmamış tavuğun, yalnız derisi necis olur, böyle bir tavuğun içini boşalttıktan sonra, üç defa soğuk suyla yıkanınca her yeri temiz olur. İşkembe de böyle 3 defa yıkanınca temiz olur. (Redd-ül-muhtar)
Duyduğuma göre, bazı kesim yerlerinde, bıçaklara besmele yazdırmışlar onlarla kesiyorlarmış. Bazı yerlerde de, makineye besmele yazmışlar. Bazı yerlerde de sabah bir kere besmele çekmek yeter deniyormuş. Böyle kesilen tavuk ve diğer hayvanlar yenir mi.Bütün din kitaplarında her hayvan için ayrı besmele çekilmesinin gerektiği bildiriliyor.Evcil hayvanla yabani hayvanların kesimi farklıdır.
Avcı, tavşana, kekliğe silah atarken, ava tazıyı [av köpeğini] salarken, kekliğe, bıldırcına şahini gönderirken besmele çekmekle o hayvan dine uygun kesilmiş sayılır. Ama bir tavuğa besmeleyle kurşun atılsa o hayvan yenmez; çünkü tavuğu tutup kesme imkânı vardır.
Büyük çiftliklerde binlerce tavuk aynı anda kesilecekse, her tavuk kesim yerine konunca besmele çekmek gerekir. Sonra makinenin düğmesine basarken de bir besmele çekilse kifayet eder. Çünkü her biri besmeleyle konulmuştur.
Burada tavukları ağızlarına bıçak sokarak beyinlerini parçalayıp öldürüyorlar. Böyle kesilen tavukları yemek caiz olur mu?Bahsettiğiniz şekilde kesilen tavukları Müslümanların yemesi caiz olmaz. (Tahtavi)
Tavuk kesilip, tüylerini dökmek, yolmak için, karnı yarılmadan, kaynar suya konursa necis olur. Ebüssü’ûd efendi fetvasında buyuruluyor ki:“Bir tavuk boğazlanıp içi ve kursağı çıkarılmadan, kaynar suda haşlasalar, yolsalar, yemesi helal olmaz, haramdır. Kesip içi ve kursağı çıkarılıp, içi yıkandıktan sonra haşlanırsa, tüylerine necaset bulaşmamış ise, yemesi helal olur.”
Redd-ül-muhtârda da deniyor ki:
“Kaynamayan sıcak suda bırakılan, içi boşaltılmamış tavuğun yalnız derisi necis olur, yolunup, içi boşaldıktan sonra, üç kere, soğuk su ile yıkanınca, her yeri temiz olur. İşkembe de, böyle üç kere yıkamakla temiz olur.”
***
Tavuk yemlerinin içeriği:Akdeniz Toros, Türkiye’de ilk ve tek olarak tavuk unu içermeyen kendi özel yem reçetesini oluşturmuştur. Yemlerimizin rengi tavuk unu kullanılmadığı için diğer yemlerden farklıdır. Tavuk yemlerinde kesimhane atığı, hayvansal yağ gibi hayvansal katkı maddeleri kullanılmamakta, gerekli tetkik ve analizler ile sıkı denetimler yapılmaktadır.
Helal üretim süreci ilk olarak tavukların besleme aşamasından başlar. Buradan hareketle bizler tavuklarımızın beslenmesi için tedarik ettiğimiz yemlerde, tavukların kemik, bağırsak, ayak, kafa ve dinimizde de haram olan kanının tekrar işlenmesiyle oluşan "tavuk unu"nu kullanmamaktayız.
Tavukların kesimden önce elektroşok ile bayıltılması:Sektörde tavukların kesim aşamasında çırpınmalarından dolayı kanat-ayak kırıkları, çıkıkları gibi maddi kayıplardan kaçınmak amacıyla düşük gerilimde voltaj ile elektrik akımına maruz bırakılarak bayıltılır. Bu yöntem her bir tavuğun vücut direncinin farklı olması sebebi ile kesim öncesi veya hemen şoklama ünitesinde bazı tavukların ölmesine de sebep olabilmektedir.
Elektroşok ile bayılma yönteminin bazı piliç ölümlerine sebebiyet verebilme ihtimalinden dolayı pilicin murdar olma riskinden kaçınmak için Akdeniz Toros kesimhanelerinde bu yöntem uygulanmaz. Tavuklar kesim öncesi elektroşoka tabii tutulmaz
Tavukların “Tesmiye” yani besmele ile kesilmesi:Dinen her hayvanın besmeleyle kesilmesi şartına uyulması amacıyla Akdeniz Toros kesimhanelerinde her tavuk, tek tek besmeleyle ehil kasaplar tarafından kesilmektedir.
Tüy yolmada sulu, buharlı ve kuru yolum:Akdeniz Toros’ta tavuklar haşlama kazanına girmeden ve buharlı sıcak hava odasına alınmadan sadece kurum yolum yapılarak tüylerinden arındırılır.
Haşlama kazanının kullanılmamasının sebebi; mikrobiyel anlamda aşırı kirli bir ortam olması ve dinimizce içi temizlenmeden haşlama kazanına sokulan tavuk haramdır. (Bir Müslüman tarafından besmele ile boğazlanan, fakat kolay yolmak için bağırsakları çıkarılmadan kaynar suya atılan tavuk asla temiz ve helal olmamaktadır. Tüyleri kolay yolmak için tavuğu sıcak suya atmadan önce içini temizlemek ve tavuk üzerinde olabilecek kan ve pislik var ise temizlenmesi gerekmektedir. (Nimetü’l-İslam s.272 de de bulabilirsiniz.)
Tavuk tüylerini daha kolay yolmak için kullanılan endüstriyel tekniklerden biri olan sulu yolum metodunda tavuklar kesimden sonra 50- 64 °C de sıcak su bulunan tüy ıslatma (scalding) haşlama” kazanına sokulmaktadır. Tavuğun üzerindeki tüyler, tavuk üzerindeki hayvan dışkısı, kan ve diğer necis maddeler temizlenmeden sıcak haşlama kazanında yumuşatılarak tüylerin rahat yolunması sağlanmaktadır.
Su sıcaklığı tavuğun deri sıcaklığının üzerine çıktığında derinin yapısı bozulmakta aynı zamanda deride bulunan yağ molekülleri parçalanmaya başlayarak derinin koruyucu özelliği ortadan kalkmakta ve kazan içerisindeki sıcak necis su tavuğun etine sirayet etmektedir. Ayrıca bu sırada tavuğun derisinde bulunan ve insan sağlığı açısından yüksek risk taşıyan ve patojen olarak adlandırılan çeşitli mikroorganizmalarda tavuk etine daha rahat geçmektedir.
Tavuk tüylerini yolmada diğer yöntem ise buhar olarak adlandırılan sıcak nemli hava kullanılarak tüylerin yumuşatıldığı ancak yine tüy yolma aşamasında yoğun şekilde su kullanılan yöntemdir. Sulu yoluma göre daha güvenli olduğu için batıda ve ülkemizde yüksek yatırım maliyetleriyle tercih edilmeye başlanan bir yöntem olmasına rağmen sulu yolumun risklerini ortaya koymaktadır.
Buharlı yani sıcak nemli hava sisteminin (aeroscalder) kullanılmasının mahsuru şunlardır. Tavukların vücut ısıları 41-42 derecedir. İnsan ve birçok hayvanların derileri milyonlarca por denilen deliklerle kaplıdır. Bu porlar derinin nefes almasını sağlar. Hatta aşırı sıcaklık; deri terlemesini ve daha büyük molekül yapısındaki maddelerin geçişine izin verir. Vücut ısısından yani 41-42 derecenin en üstündeki her sıcaklık derideki porları ve tüy foliküllerini açarak, kesim sonrası piliçlerin üzerinde olabilecek dışkı ve bakterilerin pilicin içine nüfuz etmesine olanak sağlar. Bu yüzden dinen mahsurlu olan buharlı yolum (aeroscalder) sistemi işletmemizde kullanılmamaktadır.
Akdeniz Toros , Helal ve sağlıklı ürünler sunma amacıyla 1997 yılında kurulmuştur. Türkiye’de ve Dünya’da her yönü ile sağlıklı bir neslin yetişmesi için, helal ve sağlıklı gıdalar üretmeyi kendine misyon edinmiştir.
Ayrıca; helal gıda politikası gereği olarak dinen haram ve şüpheli şeyler dahil tüm mahsurlu konulardan uzak ve tüm süreçlerde tam helal ürün üretmeyi ve müşterilerimize sunmayı gaye edinmiştir.
Akdeniz Toros ,Misyonun ve tüketicilere karşı kendini bağlayan helal politikasının gereğini yerine getirmek için var gücü ile çalışarak. Türk Kamuoyunu aşağıdaki hususlarda bilgilendirme zorunluluğu hissetmiştir..
Yararlanılan Kaynaklar:
Büyük İslam İlmihali
El hidaye
Nimetil İslam
15.04.2019//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Her konuda olduğu gibi yemek ve içmek hususunda da güzel dinimiz İslam'ın emrettiği ölçülerde hareket etmek en uygun ve en güzeli... Kursağımızdan ne bizim ne de çocuklarımızın haram lokmalar geçmesin. Bu da aslında rüşvet ve iltimas denen olayı ortadan kaldıracaktır ki haksız yere birinden alınan bir para zaten haram dairesi içinde kabul edilir, eninde sonunda bir yerlerden çıkar hem de acı bir şekilde bazen. Kutluyorum güzel yazınızı...
Allah razı olsun yararlı güzel bir yazı olmuş emekle özenle hazırlanıp yazılmış.Helal helaldır haram olan haram dikkat edilmediğinde bir çok olumsuzluklarıda yanında getiriyor.. Temiz ve helal yiyenler haramlarla beslenenler arasında hal ve davranıilarında farklılıklar çok net görülür..
Haramla beslenenlerden iyilikler olacağına inanmıyorum..Yediği içtiği haram hel hali harap pespaye dualarım kabul olmuyor diye sızlananlar önce neyle besleniyorlar ona dikkat etmeliler..
Allah haram lokmadan beni ve yavrularımı korusun amin.
Allah doğru yoldan güzel amelden Hak yoldan ayırmasın.Selam ve dua ile.