- 581 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÖĞRETMEN KALEMİ
Ben bir kalemim. Hani sizlerin pilot kalem dediği, dolma kalemin tahtına kurulan kalem.
Birçok kardeşimle, Kore’de bir fabrikada üretildim, paketlendim ve çeşitli yönlerde dağıtıldık. Kaç gün sürdü bilmiyorum. (Zaten günlerin de bizim hayatımızda pek önemi yok sizin gibi. ) gün ışığını çorumda gördüğümde bir bayan tezgahtar bizi kırtasiye raflarına dizmeye çalışıyordu.
Uzun bir zaman, üzerimde kardeşlerimin ağırlığıyla bir müşteri bekledik. Müşterisini bulan kardeşlerim her geçen beni rahatlatırken bana da sıranın geldiğini müjdeliyordu.
Aylardan Eylül’dü sanırım. Havalar yavaş yavaş soğumaya başlamış, titizlikle koruduğum mürekkebim bile akışkanlığını kaybetmeye başlamıştı. Sıcacık bir cebin hayalini kurduğum bir gün kırtasiyenin kapısından bir adam girdi. Kıllığından anladığıma göre o bir memurdu. Diğer insanlardan farklıydı sanki. Babacan bakışlı, seyrelmiş, oldukça da beyazlaşmış saçları vardı. Giyimi titizliğini yansıtırken pek yeni olmadıklarını da anlamamak mümkün değildi.
Emin adımlarla tezgahtar kızın yanına yaklaşırken çıkmak üzere olan bir küçüğün:”Günaydın öğretmenim.” demesiyle onun hakkında daha fazla bilgiye sahip olduk. Gülümseyen yüzü ve insana huzur veren sesiyle çocuğa cevap verdikten sonra, bir pilot kalem verir misiniz, dedi. Siyah olduğunu da ekleyince beni istediğini hemen anladım. Zaten kız da beni buldu ilk elini attığında.
Öğretmen beni eline alınca dikkatle baktı. Göz göze geldiğimizde beni almak istediğini hemen anladım ama biraz tereddütlü davranıyordu. Sonra, kaça , diye sordu. Anladım ki, pahalı bulsa almayacak. Duyduğu fiyatın ona pahalı gelmesi ihtimalinden korktum. Eğer sesimi duyabileceğini bilsem:” Para vermesen de olur.” diyecektim. Korktuğum da oldu. Fiyatımı duyunca neredeyse bırakacaktı beni.ne oldu bilmiyorum, vazgeçti, bırakmadı. Birlikte kasaya yöneldiğimizde bir eli beni tutarken, bir eliyle de pantolonundan para çıkartıyordu.
Artık sıcak bir cepteydim. Meraklıydım da; öğretmenin geriye ne kadar parası kaldığını düşünmeden edemiyordum. Bu ticari ilişki sıcak bir yakınlığa dönüşüverdi kısa zamanda. O benim tek sahibim, ben onun tek kalemiydim artık.
Öğretmen beni o kadar kullandı ki, bu tempoya dayanmam mümkün değil gibi geldi bana. Mürekkebim bitecek ve ayrılacaktık kısa sürede.
Ders defterini imzaladı benimle, nöbet defterini imzaladı, soruları yazdık sonra ve cevapları. Sınav kağıtlarını okuduk gece yarılarına kadar. Ben yoruldum, o yorulmadı. Ben neredeyse bitiyordum, o bitmedi.
Karar verdim; mürekkebimi daha az akıtarak sahibimden hiç olmasa birinci dönemin sonuna kadar ayrılmayacaktım.
Artık onun işlerini ezberlemiş gibiydim. Ona yardım olsun diye sanki ben yazıyordum yazıları.
Bir gün beni çok değişik bir işte kullandı. Önce eline boş bir kağıt aldı, sora üzerine uzun uzun rakamlar yazdı, topladı, çıkardı. Yazdıkça suratı asılıyor, beni tutan elleri bir taraftan titriyor, bir taraftar da terliyordu.
Öğretmen, odaya kızının girip: “ Baba bana ayakkabı alacak mısın ? “ sorusuyla kendine geldi. Soru tam anlamayınca kızı tekrarladı. Öğretmen beni kağıdın üzerine bırakıp: “ Yarın aybaşı kızım. Yarın maaşı çekince alırım. “ dedi. Beni bıraktığı yerden aldı ve kağıdın üzerinde gezinmeye başladı. Satırın birinin yanında durduk ve o satırın “kitap” ve sonrasındaki rakamları karaladık. Başka karalayacak bir şey bulamamıştı. En alta kızıma ayakkabı, yazıp kitap için ayırdığı parayı yazdık. Öğretmen o aydan sonra da böyle hesaplar yaptı. Her hesapta da hevesle ilk başlara yazdığı maddeleri silmek zorunda kalıyordu.
Nihayet dönem sonu da gelmişti. Tüm notları deftere birlikte yazmıştık. Dönemin bitmesiyle ortalamaları vermemiz gerekiyordu. Benim mürekkebim bitmek üzere olduğu için işin sonunu getirip getiremeyeceğimi bilemiyordum.
Ortalamaların verildiği gece geç saatlere kadar birlikte çalıştık. Her not için ayrı ayrı hesap yapıyorduk. Sahibim bazı notları verirken tereddüt ediyor, elleri titriyordu. Zayıfları yazarken kaplumbağa hızı, iyi notları yazarken de tavşan hızlılığı vardı.
Not yazımının bitmeye kadar dayandım, bitmedim. Notla birlikte ben de bittim. Öğretmen beni atmadı. Boş olmama rağmen cebine koydu ve yattı.
Sabah birlikte okula gittik. Ders defterine yazı yazması gerekiyordu. El alışkanlığı beni çıkardı ve yazmaya çalıştı. İlk harfi yazdım, sonrasına gücüm yetmedi. Öğretmen oturduğu yerden kalktı, çöp tenekesinin yanına geldi, kapağımı kapattı ve şöyle bir baktıktan sonra yavaşça çöpe bıraktı beni.
Eyvallah hocam dedim. Kolay gelsin sana bir kalem daha alırsınız inşallah, o kalem hem benden ucuz olur, hem de çok dayanır umarım.
Duymadı beni sanırım. Duyamazdı da zaten. O yeni alacağı kalem için bütçesinden ayıracağı paranın kaygısındaydı.
Kolay gelsin hocam, her şey sana kolay gelsin.
SON
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.