- 1509 Okunma
- 9 Yorum
- 2 Beğeni
GELECEKTE BİR GÜN GELECEK!
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
2020-21
- 5G devreye girecek.
- UHD TV standart olacak, Hologram TV tanıtılacak.
- Sony, Playstation 5’i tanıtacak.
- İlk yapay böbrek üretilecek.
2022-23
- ABD’de elektriğin yüzde 10’u güneş enerjisi ile üretilecek.
- Dubai’de uçan taksiler kullanılacak.
- Beyne yerleştirilen implantlar ‘unutulmuş anıları’ geri getirecek.
- Bitcoin ile ortaya çıkan Blockchain teknolojisi ödemelerde tüm dünyada standart olarak kullanılacak.
2024-25
- İnternetten kıyafet modelleri indirilip 3D yazıcılarda üretilerek giyilecek.
- TV yayınları tamamen internet üzerinden yapılmaya başlanacak.
- 3D yazıcılar laboratuvar ortamında ilk kez organ üretmeye başlayacak.
2026-27
- Tıp’taki teknolojik gelişim artarak Alzheimer’a çare bulunacak.
- Deniz ürünlerinin tamamı kültür balıkçılığı ile üretilecek.
- Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’yı temsil eden BRICS, ilk kez G7 ülkelerini geride bırakacak.
2028-29
- Avrupa’nın en eski medyasına sahip olan İngiltere’de ‘baskı gazete’ tamamen ortadan kalkacak. Varlıklarını internette sürdürecekler.
- Nesli tükenen bazı hayvanların yeniden hayata döndürülmesi projesinde başarıya ulaşılacak.
- İnsansı yapay zekâ gerçek olacak.
- Süpermarketler başta olmak üzere kasiyer ve tezgahtarlar robot olacak.
2030-31
- ABD’nin dünyanın süper gücü olarak statüsü gerilemeye başlayacak.
- Dini ve kültürel değerlerinden uzaklaşan toplumlarda görülen bir numaralı hastalık depresyon olacak
- 2-3 yıl ürün alınabilen tohumlar (Perennial grain) buğday ve mısır tarımında etkin olacak.
2032-33
- S.Arabistan elektrik ihtiyacının 3’te birini güneş enerjisinden karşılayan dünyadaki ilk ülke olacak.
- İnternet 2018’e göre 100 bin kat daha hızlı olacak.‘Terabit’ bağlantılar standart haline gelecek.
- Mars’ın iki uydusundan biri olan Phobos’a ilk insanlı sefer yapılacak.
- Astreoid madenciliği başlayacak. Göktaşlarındaki değerli madenler dünyaya getirilecek.
- Concorde’un ardından ilk kez ses hızında seyahat imkanı sunan havayolu şirketleri hizmete başlayacak.
2034-35
- Dünya dışı yaşamın varlığı konusunda ilk kanıt ortaya çıkacak.
- Avrupa Birliği dağılacak.
- Rusya dünyanın en büyük tarım üreticisi olacak.
- Ay’da ilk insanlı üs kurulacak.
2036-37
- Uzay endüstrisi dünyada 1 trilyon dolarlık bir ekonomi haline gelecek.
- Kompleks organik moleküllerin ışınlanması hayali gerçek olacak.
- Sanal telepatik iletişim insani ilişkilere hükmetmeye başlayacak.
- Tütün ve sigara ürünleri tamamen ortadan kalkacak.
2038-39
- Kalp hastalığından ölümler teknolojik açıdan gelişmiş ülkelerde çok nadir görülür hale gelecek.
- Şu anki süper bilgisayarlardan 50 milyon kat daha hızlı işlem yapabilen ‘yottaflop’ bilgisayar üretilecek.
2040-41
- İnsanlar makinelerle tamamen entegre hale gelecek.
- Evlerde ve iş hayatında robotların varlığı sıradanlaşacak.
2042 ve sonrası…..
- Dünya nüfusu 9 milyarı aşacak.
- ABD’de ilk kez beyazlar azınlık olacak.
- Japonya’daki Fukushima faciasının kalıntıları tamamen temizlenecek.
- İlk elde taşınabilir MR cihazları kullanılmaya başlanacak.
- 1 milyar insan beyni aynı anda bilgisayarda simule edilebilecek.
- Anti-aging tedavileri ile yaşlanma yavaşlatılacak. Dünyada sigortacılık sektöründe kriz yaşanacak. CD okuyucu cihazlar antika olacak.
-Yakıtı anti-madde olan ilk uzay aracı üretilecek.
……………………………./
Dünya genelinde geleceğe dönük değişimi ve gelişimi ön gören bu liste hem çeşitliliği hem de sayısallığı itibariyle özetin de özetidir.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) 2018 raporuna göre Türkiye sahip olduğu avantajlar sayesinde gelecekte dünyanın ulaşacağı gelişmişlik seviyesini yakalayabilecek nadir ülkeler arasında yer alıyor. Hatta, fütüristlere göre! (Sosyoekonomik, sosyokültürel yaşama dönük gelecek tasarımına fütürizm. Bilimsel veriler ve analizler üzerinden gelecekçi değerlendirmeler yapana da fütürist deniyor.) 2040 yılı, yani yirmi bir yıl sonrası ilk basamak olması kaydıyla 2100 yılına kadar. %93 lük doğruluk payı ve/veya başka bir değişle %7 lik sapma payı oranında fütüristlere göre; Türkiye, yaptığı ve yapacağı yatırımlarla ve yeni oluşturacağı sanayi bazında olumlu gelişmelerle birlikte 2040 yılına gelindiğinde bölgesinde en büyük ekonomik güç halini alacak. 2040 yılı ve sonrasında ise kendisinin geliştireceği ve üreteceği teknoloji sayesinde sahip olacağı nükleer silahlarla dünyada da caydırıcı bir güç olacak. Nihayetinde 2040 yılı ve 2100 yılı aralığındaki 60 sene içerisinde dünyadaki en önemli süper güç Türkiye olacak!’’
Bilimsel raporlar ve analizlerden hareketle fütüristlerin Türkiye’ye dönük ön görüsü böyle…. ‘’Peki, sahip olduğu müthiş avantajlara rağmen ve dünyada gelecek yirmi yılda bile bu kadar çok değişim ve gelişim yaşanacakken.Ülkenin yerinde saymasını isteyen kendi milletinden ve tarihinden utanan.İçte ve dışta Türkiye’nin büyümesini ve güçlenmesini istemeyen, ülke deki her gelişime engel olan, değişime ayak direten ısrarla ve her şeye istemezük diyen insanların olduğu bu ülkede, o ön görülenlerin gerçekleşmesi mümkün mü acaba?
Serhat BİNGÖL.10.04.2019
YORUMLAR
İsabetli bir yazı ve güne yakışan.
Tebriklerimi bırakıyorum, Serhat Bey.
Saygılarım sizinledir.
Serhat BİNGÖL
Saygı ve sevgilerimle
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) 2018 raporuna göre ....
Vallahi sevgili Serhat, ne zaman bir yabancı Türkiye lehine bir şeyler söylese benim tüylerim diken diken olur. Mesela geçmişte bunların futbol takımları gelirdi ülkemize. Teknik direktörleri olsun futbolcuları olsun '' En çok Türklerden korkuyoruz. Türk futbolundaki gelişmeler bizi kaygılandırıyor. Türkler oldukça zorlu bir rakip'' Filan gibi övücü laflar söyler, biz de baya bir havaya girerdik. Sonra maçta sekiz tane atar giderlerdi.
O sebeple ben pek inanmam yabancıdan gelen övgü ya da yaptıkları ümit dolu açıklamalara.
Ama gönül elbette senin şu yazdıklarının gelecekte gerçekleşmesini istiyor.
Olur mu?
Bugünkü kafamızla imkansızdan öte zor. Yirmi yıl sonra bu kafa tamamen değişir mi? Allahu alem...Onu bilemem işte.
Ama tabii ki bazı göstergeler var elimizde. Mesela: Mazbatayı İmamzâde Ekrem Efendi hazretlerine takdim buyurursak şıp diye atlarız o çağları. Şuraya bir gülme ikonu koyayım bari )))))))))))))) Yani bu kadar da basittir o raporda yazılanların gerçeğe dönüşmesi.
Selam ve sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL
Saygı ve sevgilerimle.
Emekle özenle hazırlanmış bir yazıydı teşekkürler..
Fakat teknoloji ilerlerken vaat ettikleri yanında insanların kaybedecekleri çok şeyler var.
Mesela iş gücü önceden çalışanların sayısı giderek azaltılmakta.
Sözde büyük market gidiyoruz çıkışta kameralar dolu fakat ödeme paketi alıcı yapıyor..Self service deniyor..
Diğeri de işten çıkartılanlar..
Çoğu yerlere şimdi den robot reklamları konuldu.Evlere servis.doktor ofislerinde ve dişcilerde robotlar var.Fakat servisleri henüz başlatılmadı.
Çalışan güç azalınca ne olacak.
Sonrası da internet üzerinden sipariş istekler gitmeden eve gelecek.
Her yer aynı.
Okullarda internet üzerinden eğitime geçilmesi okulların kapanması düşünülenler arasında
O gencecik körpe beyinler saatlerce bilgisayarda kalacaklar.Sıkıldıkça yeme kötü alışkanlıkları da sürükler.
Bir çok hastalıklara davetiye değil mi.
Ayak uyduramayanlar iş bulamayanlar durmadan artışlarda nasıl yaşama gücü bulacaklar..
Teknoloji imkanlar olsun fakat iş ve insanlığa huzurda gelsin tek temennimizdir..
Önce her mevsim farklıyken şimdi bir günde dört mevsim yaşanır oldu.
Allah her zaman insanların yardımcısı olsun.Eğitim öğretim önemli.
Selam ve dua ile.
Serhat BİNGÖL
Değişim her insanı doğal olarak ürkütür ve korkutur fakat zamanla insanın ürktüğü şeyler onu etkiler ve ilgi duyar. İşte o nokta da gelişim başlar bu bireyi içinde toplumu içinde böyledir.
Dolayısıyla gelişim ve değişim kaçınılmazsa ondan korkmak yerine onu nasıl kendimiz ve ülkemiz adına iyi yönde kullanabilir izin planını yapmak ona hazır olmak daha doğru gibi geliyor.
Saygı ve sevgilerimle
Değerli hocam
Yüreğine, emeğine, kalemine, kelamına bereket
Dışarıda bu fütüristler el altından, içeride ise bu fütursuzlar el üstünden bizi bu kadar yıkmaya uğraşırken biz hâlâ ayakta isek bu da az şey değil bence
Teknolojik gelişim konusunda verdiğiniz özet çok şık ve güzel kuşkusuz
Ne ki, bu gelişim trendi beraberinde kıyamet senaryoları da üretmekte
Modern insanın trajedisini katlayabilir hani
Tabi sizin konunuz bu değil şüphesiz, yanlış anlamayın lütfen
Türkiye'nin bir asır içerisinde dünya hakimiyeti, neden olmasın?
Dile kolay bir asır
Bunun için küçüklük psikozunu aşmamız gerektiği de apaçık
Gün başarınızı içten tebrik ederim
Saygı ve selamlarımla değerli hocam...
mirim
Yorumundan ben payıma düşeni aldım.
Lâkin ideal olanla gerçek olan çok farklı.
Bak Deniz aslında durumu özetlemiş.
“DEĞERLİ SERHAT BEY HAYALLER UZAY GERÇEKLER MAZBATA”
Bu ülke uçsun, Amerika’yı, Rusya’yı, Çin’i geçsin istemeyen namussuz şerefsiz ve alçaktır.
Bir konuda haklısın içeride ve dışarıda bizi yıkmaya çalışan o kadar güruh var ki…
Olaya şöyle bakalım. Aslında biz uzay gemisi yaptık, tam Mars’a gönderecekken içerideki hainler bir gece civatalarını söktüler…
Aslında nükleer başlıklı füze yaptık, hainler gece girip formülünü çaldılar.
Bir sürü teknolojik icat yaptık ama içimizdeki Siyonistler İsrail’e sattı.
Milyon tane fabrika açtık dış güçlerin işbirlikçileri satışa çıkardı.
Ekonomi aldı başını gitti, devletin kasası parayla doldu ama hırsızlar bir gece gelip kasayı boşalttı. Hatta bir de papaz kiraladı !
Müthiş eğitim veren üniversiteler kurduk vatan hainleri benzin döküp yaktı.
-Bak işte bizim ilerlememizi istemiyorlar.
Hatta bak birisi hayalini kurdu ama hemen olumsuz yorumlar geldi. Hayalini bile kurdurmuyorlar.
Kanada başbakanı kuantum bilgisayarıyla ilgili ders verirken, sizin, bizi uzaya çıkartacağına inandığınız yönetimin başındaki adamlardan biri “bulut diye bir şey çıkartmışlar, herkes oraya bir şey atıyor, işinize geleni alıyorsunuz ama fazla kafayı takmayın, kafayı üşütürsünüz” diyor. Aynı tarihlerde Obama Üniversite’de bilgisayarın önemine atfen bir konuşma yapıyor…
Dünyanın ilk 500 üniversitesi arasına sadece İstanbul Üniversitesi girebilmiş !
Kimle ve hangi parayla yapacasın bunları ?
Üfürükçü hocalarla mı ?
Cahillerin ferasetini öven profesörlerle mi ?
Hani bir laf vardır “canım cennet istiyor ama günahlarım koymuyor” Sizinki de o hesap…
levent taner
Yerli yerinde bir anlatım
Ancak Serhat beyde güne gelmiş, derli toplu bir yazıyla, olumluluğu kaybetmekte yanlış bence
Sözlerinizi yabana atmıyorum tabi
Ben ne Erdoğan'cıyım ne AKP'li
Partici değilim aslında
Bizdeki iktidar modernizmine de mesafe duyarım
Ancak uzun zaman dilimlerini es geçmiyorum açıkça
Üslup derseniz, Nasrettin Hocalık vardır bende, "hanım sende haklısın" misali
Saygı ve selamlarımla hocam...
mirim
Çok doğru aslında ama Harris bu ülkede yaşasaydı bu sözünü derhal geri alırdı sanırım.
Ben bu ülke geleceği hakkında pozitif düşünmemi gerektirecek nokta kadar bir şey göremiyorum. Deniz'in de vurguladığı gibi daha on gündür bir seçimi bitiremedik. Hem de aklımızla, hukukla, mantıkla alay eder gibi... Bunlar mı bizi uzay çağına taşıyacak ! Bunlar bizi taşısa taşısa bedevilerin arasına, çöle taşır...
Bugün güne gelen bir hece şiiri var. Aslında hece şiiri filan da değil. Ve güne gelmesi çok yanlış. Ben arkadaşın kalbi kırılmasın diye ona hiç yorum dahi yazmadım. Ve bu yazının da güne gelmesiyle ilgili yorum yazmayacağım. Bana bir şey yanlış geliyorsa o bence yanlıştır...
Serhat BİNGÖL
Benim en çok içimi acıtan kendi insanıma bu ülkenin muazzam işler başarabilecek potansiyelinin olduğunu anlatmak zorunda kalmam ve üstelik bunları anlatırken de iktidar yanlısı olmadığımı vurgulamak zorun da olmam. Ama yine de şuna inancım tam bir gün iktidar partisiyle boy ölçüşe bilecek yatırım ve projelerle ülkenin kalkınmasına büyük hizmeti olacak ve en önemlisi iktidar olmaya kararlı yeni bir muhalefet partisi kurulacak. Mevcut muhalefet partileri mi? Onların durumu ne olacak bende bilmiyorum…:))
Muhtemelen kendi kedilerini fes edecekler.
Saygı ve sevgilerimle.
DEĞERLİ SERHAT BEY HAYALLER UZAY GERÇEKLER MAZBATA
SEVGİLERİMLE...
Bu işin sosyo psikolojik maliyeti
Abdurrahman Dilipak
Toplum çok gerildi. Aileler kendi içlerinde tartışmaya başladılar. Sen ben tartışması ülkeye zarar vermeye başladı.
Yolsuzluk olmuş mudur? Olmuştur.. Her zaman, her yerde, her seçimde olur böyle şeyler. Şeytanın karışmadığı bir iş olmaz. Gider, Kâbe imamını bile yanına çeker.
Tamam da, bu haltları hep ötekiler mi yer! Yo, her kesimden birileri bu işi yapabilirler. Kim hile yapıyorsa onun üzerine gidilsin.
Biri çok, biri az yapmıştır da olabilir, ama bu az yolsuzluk yapanın daha namuslu olduğunu göstermez her zaman, oradaki namuslu, akıllı, zeki, ya da kurnaz birileri birilerinin bu haltı yemesine izin vermez, onun için de çok fazla hile yapılmamış olur.
Bazı sandıklarda daha fazla hile yapıldı ise, bakmak gerek, orada daha çok kimin oyları çalınmış. O oylar çalınır, kaydırılır, eksik kayda geçerken, şimdi şikayetçi olanlar neredeymiş, ne yapıyorlarmış, neden bu işin farkına varmamışlar.
Öyle anlaşılıyor ki, bu işin içinde bir tezgah var. Tezgahı kuranlar da sadece CHP’liler değildir, olamaz. Onlar da vardır, ama HDP ya da İyi Partililer sütten çıkmış ak kaşık mı? Bazı MHP’liler fırsat bulsalar yapmazlar mı idi! Peki ya AK Partililer! AK Parti içindeki kripto FETÖ’cülerin, parti içindeki AKP’lilerin, bu tezgahta, karşı takımla işbirliği yapmadığından emin misiniz!
Bana “bu işte böyle biri yok” demeyin! Adaylarınız da vardı. Peki şimdi ne diyeceksiniz. Bu kirli oyunu sonuna kadar gidip, deşifre edecekseniz, içinizde hâlâ muteber konumda olan, hatta seçilmişler arasındaki birileri de olacaktır, onları ne yapacaksınız. Onlar orada durdukça da başınızdan bu belalar eksik olmayacak.
Bu uyarıları dün de yaptım. Bugün de yapıyorum.
Eskiden bu işler bir “dava” şuuru ile yapılırdı. Şimdi parti içindeki klikler, paralı elemanları üzerinden örgütlenmeye çalışılıyor. Sonunda parayı veren düdüğü çalıyor. Para babaları da belli. Kaz gelecek yerden tavuk esirgemiyorlar. Onlar da muteber adam oluyor. Kağıt üzerinde her şey mükemmel. İtiraz eleştiri asla kabul edilmiyor. O zaman da sonuç böyle oluyor.
Bakalım bu işin sonu nereye varacak. İnşallah bizimkiler “Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olmazlar”!!!
İnşallah bu işin sosyo psikolojik maliyetini de hesaba katıyorlardır. İnşallah aşk ve öfke girdabına dalmamış bir psikoloğa akıl danışırlar; bu gidişatın önlerine koyacağı faturayı da, ona göre bir dil kullanırlar.
Bu sonuçtan oy hırsızlarının suçu var da, sandıklarına sahip çıkamayanların sorumluluğu yok mu?
AK Parti cephesindeki dağınıklık bana göre hâlâ devam ediyor. Açıklamalar konusunda, ne söyledikleri kadar, söylediklerinin toplumda nasıl anlaşıldığının ve yorumlandığının da hesabını yapsalar keşke. Belki daha az ve daha net konuşurlar.
Sosyal mediada trollerin yazıp çizdikleri halkta itibar görmüyor, aksine öfke topluyor. O mediadaki “sahibinin sesi” kalemlerin yazdıklarının da toplumda bir karşılığı yok. Media diplerde sürünüyor, hatta dibi eşelemeye devam ediyor. O kesimden bile yükselen bazı eleştiriler var. “Sonuçlar neden böyle oldu?”, “Nerede yanlış yaptık” diye yazılan yazılarda bu kaybın sebebleri üzerinde üretilen sorulara verilen bir cevap var mı?
Daha önce açık ara kazanılan seçimlerde neden şimdi küsuratlar üzerinden hesaplar yapılmaya başladı. Sadece sonuç değil, sonuca giden yolda yapılan yanlışlar ve kaybedilen oylar neden gündem olmuyor!?
Neden adaylar üzerinde durmuyorsunuz! “Oldu bir kere” demek yeterli mi! Bir kere değil, kaç kere.
Dün eleştirenlerin eleştirilerine kulak verilmeliydi. Aksine öfkeli tepkiler verildi. Bugün de aynı çevreler, sesleri çıkmasa da öfkeli bir şekilde sonucun sebebini başka yerde arıyorlar.
Bakın söylüyorum. Bunun faturasını CHP’ye yıktıktan sonra yarın öbür gün, kendi aralarında bu sonucun faturasını içeriden birine çıkarmak için bir “günah keçisi” arayacaklar. Bu işler hep böyledir. Asıl bu sonuçtan sorumlu olanlar bir şekilde kendilerini aklamaya çalışacaklar. CHP’yi suçlamak yetmez. Kesmez! Bu işlerde sorumluluğu olan zayıf birini bulup, bütün sorumluluğu ona yıkacaklardır. Bu işler böyle olur. Ama bu kadar uzun süre tartışa tartışa cılkı çıkarılan bir konuda bir tane “günah keçisi” yetmez.
Bu sonucun faturasını sadece CHP’ye çıkarmak, bu saatten sonra, gerçek olsa bile inandırıcı olmayacaktır. Kaldı ki, tek gerçek de bu olamaz. CHP’yi bir kibrit çöpü gibi gözünüze iyiye yaklaştırarak, karşıdaki orman gibi duran, bu sonuçta kusuru bulunan sorumlular kalabalığını görmezden gelemezsiniz.
Böyle yaparsanız sadece kendinizi kandırırsınız. Bu işler bu hale 31 Mart’ta başlayıp, 1 Nisan’da gelmedi. Öncesine ve sonrasına da bakmak gerek.
Bugün toplumdaki kaygıyı oluşturan şuuraltını, biriken rahatsızlıkları da hesaba katmak gerek. Olayları tek bir sebebe bağlamak çok ucuz bir kolaycılık olur. Bugün bu sorunu bir şekilde çözmek, eğer buzdağının su altındaki kısmını görmezden gelmeye sebeb olacaksa; bu durum, krizi erteler ve beraberinde daha büyük bir yıkım getirir.
Sorun çözülüyormuş gibi yapılırken, bunun sosyo politik, psiko sosyal maliyetini de hesaba katmak gerek. Gerçeklerin üstünü örterek çözüm üretemezsiniz. Kol kırılır yen içinde kalırsa, o kol ya kangren olur ya da çolak kalırsınız! Yöneticiler halka bu süreçteki söz ve hareketleri ile kötü bir örnek oldular. Bunun ahlaki ve sosyal bir maliyeti olacak. Hatta olmaya başladı bile.
Bu sonucun önümüze koyduğu gündem sadece sandıktaki oy hırsızlığından ibaret değil. Ve mevcut kazananlar da dahil, bundan sonra mazbatasını alacak olanları da çok zor bir süreç bekliyor.
Ne AK Parti, ne MHP, ne CHP, ne HDP, ne de İyi Parti boş durmayacak. FETÖ, PKK, BÇG’liler boş durmayacaklar. Böyle giderse, siyaset “dua ile istenen bir bela”ya dönüşecek.
Daha ilk günden, dürüst bir şekilde, hak ederek kazananlar için şöyle demiştim: Kazanırsanız Allah’ın millete hizmet için size verdiği bu fırsat sebebi ile şükür secdesi yapın. Eğer kaybederseniz, iki kere şükür secdesine kapanın, böyle bir zamanda, böyle ağır bir vebalden, “İçimizdeki beyinsizlerin” tasallutundan kurtardığı için!
Biz hayırlısını isteyelim. İstişare ve şûra yapalım. Sabredenlerden, şükredenlerden, haksızlıklara karşı direnenlerden olalım inşallah. Selâm ve dua ile
Serhat BİNGÖL
Bu yazıyı Türkiye’nin gelişmesini istemeyen teknoloji düşmanı gerici yobazlar ve sözde ilerici aslında gericiden de gericiler için yazdım. Ama madem yazı yorumlarınızla siyasi bir boyut aldı o zaman bu yazıyı niye yazdığımı anlatayım.
Bu yazıyı kaleme almama neden olan olay bir arkadaşımın bana anlattığı, kafayı akp ile bozmuş sabah akşam akp’ye giydiren koyu chp’li yine müşterek bir arkadaşımıza internet ortamından chp’nin kazandığı belediyelere dönük attığı bir kutlama mesajı oldu. Daha doğrusu o üniversite mezunu müşterek arkadaşımızın verdiği cevap oldu. Arkadaşım kutlama mesajının devamında iyi niyetle umarım chp’li belediyeler de çok çalışır milletin gönlüne girer ve gelecek genel seçimlerde chp yi iktidara taşır, türünden iyi niyetli mesajının karşılığın da aldığı cevap çok manidardı. Çok af edersin cevap şöyleymiş ‘’Ne çok çalışması be a… koyayım çalışıp da iktidarın ekmeğine yağ mı sürsünler.’’ Şimdi cevap böyle zihniyette bu olunca gerçekten bu ülkenin uzaya gitmesi falan çok zor. Bırak uzaya gitmesini ayakta durması dahi mucize.
Saygı ve sevgilerimle.
Den(iz)
Den(iz)
:)))
https://www.youtube.com/watch?v=fIAeaX-HJnM
Serhat BİNGÖL
Gönderdiğin link çok hoştu.:))))))))
Serhat BİNGÖL
Kendi sosyal çevrem için söylüyorum tanıdığım chp’lilerin azınlık bir kısmı da olsa sandığa bile gitmedi. Haklı olarak biz akp’yi hdp ile işbirliği yaptığı barış sürecinde eleştirirken şimdi kalkmış genel seçimde chp hdp’ye destek veriyor diyerek tepki verdiler. Birde yerel seçimlerde ittifak kurması bardağı taşıran son damla oldu. Az sayıda da olsa sandığa gitmeyen chp’lilerin gerçek gerekçesi bu muydu tam olarak bilmiyorum tabi ama en azından aynı sitede komşum olan emekli tuğ gen Kemal paşamın gerekçesi buydu. Çokta kişilikli bir tavırdı bence. Zaten bu tavrından dolayı kendisini de kutlamıştım.
Her ne pahasına olursa olsun yanlışa yanlış diyebilen insanları oldum olası çok severim.
Saygı ve sevgilerimle.
Serhat Bingöl artık kızmıyorum sana. Samimi bir şekilde acıyorum.
UNDP diye bir örgüt Türkiye’nin sahip olduğu potansiyel sayesinde gelecekte gelişmiş ülkeler arasında yer alma konusunda avantajlara sahip demiş ve bu sende heyecan yaratmış. Bu potansiyeli de muhtemelen mevcut yönetimin sağladığı düşüncesindesin. Öyle olmasa, bu ülkenin aslında süratle yükseldiğini ama muhaliflerin paçalarından aşağı çektiğini ima eden son paragrafı yazmazdın.
Şimdi gelelim bu avantajlarımıza ve bu avantajları hayata geçirecek olan yönetimin bu yöndeki katkılarına !
Bunu anlayabilmek için de başka başka uluslar arası örgüt yada kuruluşların Türkiye değerlendirmelerine bakalım. Mesela bu teknolojik atılımın temeli olan eğitimde ne durumdayız ? Örneğin bilimin temeli olan matematikte… ?
PISA ne demiş ?: “Ülke eğitim sistemlerinin öğrencileri ne kadar iyi yetiştirdiğini ölçmek için 3 yılda bir yapılan PISA araştırmasına göre Türkiye, matematik, okuma-anlama becerisi ve fen bilgisinde OECD ülkelerinin gerisinde.” “Türkiye’deki öğrencilerin matematik testindeki başarı ortalaması OECD ülkeleri ortalamasının altında. Türkiye’nin başarı seviyesi Birleşik Arap Krallığı, Şili, Moldova, Uruguay, Karadağ, Trinidad ve Tobago, Tayland ve Arnavutluk ile benzerlik gösteriyor.”
Kurcaladıkça daha vahim sonuçlar çıkıyor. Peki bu döngüyü kırmak için ne yapıyoruz ?
Bunun cevabı şu paragrafta gizli. “Geçen yılki planda 2019 için 8.4 milyar lira ödenek verilen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesi yeni planda gelecek yıl için 10.4 milyar liraya çıkarıldı. Diyanet'in bu bütçesi ile Dışişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Sanayi ve Teknoloji bakanlıkları dahil 29 kurumu geride bıraktı.”
Bu ülkede cahillerin ferasetini öven ve yönetim tarafından ödüllendirilen Proflar varken, “iyi ki diploma almamışım, okusaydım ben de sorgulayacaktım” diyen sözde din adamları baş tacı edilirken yukarıda saydığın hayallere ulaşabileceğimizi ummak safdillikten başka bir şey değildir.
Bilim ve teknolojiye kuruş yatırım yapmayan, bunun temeli olan Milli Eğitim’e zerre kadar önem vermeyen yönetim ve vida üretmenin ötesinde hiçbir şey yapamayan teknolojin sayesinde mi ulaşacağız bu ideallere ?
TUBİTAK’ın başına hayvanat bahçesi müdürü atayarak mı yapacağız bunları ? TUBITAK’ın açtığı yarışmada turşuyu birinci yaparak mı başaracağız ?
Ülkesinin bilim ve teknolojiden sorumlu kurumları tarafından itibar görmeyip Amerika gibi teknolojinin yatağı olan yerlerde dünya birinciliği almış sayısız proje ve kişi ortadayken, bu yönetimin bizi uzay çağına taşıyacağına ama muhalefetin buna engel olduğuna inanmamızı mı bekliyorsun ? Aaa siyaset mi deme ! Çünkü aklından geçeni hepimiz biliyoruz.
Sen daha soğanı patatesi bile doğru dürüst üretemiyorken, yukarıda saydığın şeyleri ileride biz üretecekmişiz yada o seviyeyi yakalayacak bir çabanın var olduğuna gerçekten inanıyor musun ?
Ahhh Namık Kemal ahhhh… Ne güzel söylemişsin... Anlayana !
Serhat BİNGÖL
Bu yazıyı kaleme almama neden olayı yazı siyasi bir boyut alamasın diye eklemedim. Yine de yazı senin yorumunla siyasi bir boyut aldı. Evet, bu ülkenin çağın gerisinde kalması için çaba sarf eden gelişmesini istemeyen bir kitle var. Bu kitle hem aşırı radikal kesimlerden hem de sözde ilerici kesimlerden oluşuyor. Elbette ki ana muhalefette bu gericilerin başında geliyor. Dolayısıyla yazının sonun da o kitleri kast ederek bende bu öngörüleri gerçekçi bulmadığımı belirtim. Ama bu Türkiye’nin böyle bir potansiyeli olmadığı anlamına gelmez. Bu yazıyı kaleme almama neden olan olayı sevgili Denizin yorumunda paylaşacağım.
Gelelim yorumuna; Sen önce kendine acı ülkendeki potansiyeli ve ülkendeki gelişmeleri göremeyecek kadar körsün.
Mevcut hükumetin eleştirilecek birçok uygulaması olabilir Eyvallah ama kimse bu iktidarın bu ülkeye yaptı devasa yatırımları inkar edemez. Bunun için akp’li olmaya gerek yok. Biraz insaf, biraz vicdan biraz da görme yeteneğine sahip olmak yeterli. Ama inkar sizlerin kanına işlemiş emin ol gökten yıldızları yere indirseler sizler yine nankörlük edip ne yapmışlar ki? Dersiniz.
Neler yaptıklarını tek tek sayacak değilim. Zaten ona bu yorum köşesi yetmez. Hemen birkaç örnekle yorumumu bitireceğim. Mesela biri bana on yedi yıl önce Marmara denizinin altından iki ayrı tüp geçit ile hem tren, hem de otomobiller için tünel inşa edilecek deseydi hadi lan derdim. Ya da rekor bir hızla dünyanın en büyük havaalanını yapacağız deseydi yine hadi ordan benimle kafamı buluyorsun derdim. Vesaire vesaire. Niye derdim biliyor musun sen ve senin zihniyetin yüzünden bu ülke yetmiş sente muhtaç olmuş bırak yüksek hızlı treni, bir rayı bile (o da borçlanarak) ithal eden bir ülke konumuna düşmüştü. Sayeniz de ülke sıran bir spor salonunu bile tam yirmi sekiz yılda anca bitiriyordu. nerden nereye.....
Son yüz yılda, düne kadar adı sanı duyulmamış –Malezya-Singapur- Tayvan- Brezilya-Kore vs gibi ülkeler. İmparatorluk geçmişi olan ülkemin sahip olduğu avantajların yarısına sahip olmalarına rağmen Türkiye'nin üç dört katı büyüklüğünde sanayi kalkınmışlığını başarmış ve ekonomik gelişmişlik seviyesine sahip olmuşlarsa gelecek yüz yılda Türkiye'nin sahip olduğu avantajlarla bölgesinde ve dünyada süper güç olmasından daha doğal ne olabilir bunda şaşılacak ne var? Var tabi sizler varsınız…..
mirim
Sen bana köprü, yol, tünel dışında üretim sağlayan bir sayfa dolusu değil, sadece bir iki tane yatırım say.
Senin o yatırım sandığın şeylerin maliyeti ne tesadüftür ki bugünkü Sözcü gazetesinde var. Diğer gazeteler bunu yazmaz. Bu rakamlar resmi rakamlardır.
Haber şu;
"Gelecek hafta mega projelere 3 milyar 650 milyon lira ‘garanti’ ödemesi yapılacak
Yavuz Sultan Selim ve Osmangazi köprüleri, Avrasya Tüneli, İstanbul-İzmir ve Kuzey Marmara otoyolları için ödenecek “garanti” bedeline ilişkin net tutar belli oldu. Projelere hükümet gelecek hafta 3 milyar 650 milyon TL ödeme yapacak."
O linkte bu ödemelerin nasıl ve ne zaman hesaplanıp, ne zaman ödeneceği de ayrıntılı bir şekilde yazıyor.
https://www.sozcu.com.tr/2019/ekonomi/gelecek-hafta-mega-projelere-3-milyar-650-milyon-lira-garanti-odemesi-yapilacak-4381635/
Bu kadar büyük zararları göze alarak yapılan yatırımlar ne zeka, ne mantık, ne akıl, ne beceri işidir. Milletin parasıyla kabadayılık yapmaktan öte bir şey değildir. Kaldı ki bu yatırım dediğin şeylerin hiçbirisi senin hayallerindeki geleceğe zerre kadar katkı sağlamaz. Onca parayı beton yerine insana, bilime, eğitime ve teknolojiye harcasaydık belki biraz umutlanma şansımız olurdu.
Bu kafayla bu ülkenin değil uzay çağına açılması, Edirne'yi bile geçmesi söz konusu değildir.
Temennim benim yanılmam üzerinedir. İnşallah sen haklı çıkarsın...
Nükleer silah gücü ve Türkiye...
evet İncirlik üssü şuna buna açılıyor, Türkiye şuna buna açacak, çok mu? Evet Türkiye zaten Çin malları şu bu veya şunda bunda tam kullanışlı veya başka ülkelere mali yönden zengin olunamasa da maliyet ve talep sağlanılıyor. Ama malesef arz ve talep yok. Bu arz ve talep sadece ülkemizi ilgilendiren toplum içi alış verişi ilgilendirir. Peki ülke teknolojide ne üretiyor? Ülkemizde çıkan bor'a karşı çıktılar. İstenmedi. Evet ülke hep yerinde sayıyor. Sadece üretemediğimiz veya üretime izin verilmeyen teknolojik fikirler veya bizi ileri mi adım attıracak? Bizi ileri tek adımda ilerletecek tek şey bu teknolojide yurtdışlarından ne olursa olsun satın almamız ve kullanmamız olacaktır? Diğer ülkeler zengin ama biz fakir. Milyar nüfusun artması, teknolojiyle ne alakası var? Teknolojiyle mi üremişiz? ileride wifiyle mi geleceğiz? 510 milyon kilometre kütlede olan dünyada ne zaman kara arttı?
Teknolojik güzel bir yazı örneğiydi
Yazan elinize Yüreğinize sağlık
Saygı selamlarımla
Serhat BİNGÖL
İstesek de istemesek de değişim ve gelişim kaçınılmazdır. Önemli olan değerlerimizden uzaklaşmadan değişime uyum sağlamak
Saygı ve sevgilerimle
Aslında hızlandıkça batıyor insanoğlu bunun tespitini iyi yapmak lazım diye düşünüyorum. Batıyor derken insan ilişkileri, merhamet, sevgi, saygı, hoş görü gibi duygular yok oluyor. Robotlar ile ya da şişme kadınlar ile sevgi ilişkisine girseniz ne olur girmeseniz ne olur... Gelelim yurdumuza biz de dünyadan çok farklı değiliz. Belki gelişmiş ülkeler sınıfına atlarız, güneş enerjisi kullanımını arttırırız, madenlerimizi daha akıllıca değerlendirir ve satarız, ama insan, öznemiz insana değer verme işi azaldığı müddetçe ne dünyada ne de yurdumuzda huzur üst seviyelere çıkmakta zorlanacaktır, bunu da unutmamalı... Düşünün hastaneye gittiniz robot bir hemşire size hizmet verecek, hmmm ne kadar banal ve tek düze... Hiç gerek yok. Ortalama insan ömrünü yetmiş yıldan yüz yıla çıkardınız da bakalım o insanlar o kadar yaşamak isteyecek mi maskara olmadan. Gelecek şimdilik bize muamma görürüz ya da göremeyiz çocuklarımızı torunlarımızı neler bekliyor bakalım, kim bilir? Güzel bir yazıydı kutlarım...
Serhat BİNGÖL
Dolayısıyla değişim ve gelişimden korkmaktansa kültürel değerlerimize sahip çıkarak değişime ve gelişime hazırlıklı olmak en akılıcasıdır diye düşünüyorum.
Saygı ve sevgilerimle
Değerli kardeşim, bütün bu bilimsel gelişmeler insanın doğayla olan çelişkisini ortadan kaldıracak gibi görünse de, belki bir o kadar derinleştirecektir...
Doğayı en başta 5 duyusu ile algılama, onu işleme ve dönüştürme hazzına sahip olan insan bir bakıma 'kendini gerçekleştirme' anlamını kaybedecektir; sabahın serinliğinde domatesi kendi elleriyle dalından koparmanın (Mandıra Filozofu gibi...:))) mutluluğuna varamamanın buna değip değmeyeceğini şimdiden sorgulamaya başladı bile...
İstemezükçülere gelince...
Onlar her zaman var oldular, belki var olmaya devam edecekler...
Onlar başkalarında olsun isterler de, bizde olmasını istemezler...
Bu da bu memleketin çelişkisi...
Selam ve saygılarımla.
Serhat BİNGÖL
Aslında sorun değişim değil. Değişime ne kadar hazırlıklı olduğumuzdur. Geçmişte bir bilim teknik dergisinde okumuştum. Dünyanın hızlı değişim sürecinde kültürel değerlerine sahip çıkmayıp ve gelişime ayak uyduramayan milletler yalnız çağın gerisinde kalmayacak. Aynı zaman da etnik köken olarak yok olma tehlikesi de yaşayacaklarmış!!’’
Saygı ve sevgilerimle