- 594 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇOCUKLUK MANTIĞIM-5
Her yer altın olsa
Öğretmen bir öğrenciye: “Çevremizde taşlar, kumlar v.s. kadar altın olsa ne olurdu?” diye sormuştu…
“Zengin olurduk!” diye yanıtlamıştı öğrenci…
Tabi ki doğru değildi. “Değeri olmazdı” diye cevaplamıştı öğretmen…
Bu beni çocukluğuma götürmüştü tekrar…
Şu makinalar var ya… Dikiş makinası, yazı makinası ve bir de para makinası…
Ah keşke para makinamız olsaydı derdim. İstediğimiz kadar paramız olurdu.
“Olmaz ki!” demişti annem. “Yasak… Hökümet ceza verür!”
“Neden!” diye sormuştum.
“Alışveri yapılamaz ki herkesin para makinası olursa” diye yanıtlamıştı. “Kimse bişey satmaz, ‘benim param var’ der”
Gerçekten mantığım o zaman kavramıştı…
Önceki bir öyküde Ömer’in millete altın saçması ise altının değerini sıfıra indirmese de bir hayli azaltırdı sanırım…
Sihirli balık
O öyküyü hepimiz duymuşuzdur. Yoksul bir adam derede bir balık yakalıyor. Balık dile geliyor ve diyor ki adama:
“Ben bir sihirli balığım. Beni tekrar dereye atarsan her istediğini yaparım.”
“Nasıl olacak bu?” diye sorar adam.
“Bir dileğin olduğu zaman dere kenarına geleceksin: ‘Balık balık, sihirli balık, dileğim var, ortaya çık’ dersin, ben derhal gelirim.”
Öyküyü anlatırken oğlum araya girdi ve bana şunu sordu:
“Baba bu balık her şeyi yapabilecek kadar sihirli ise neden kendisini oltadan kurtarıp da dereye atmıyor?”
Babasının çocuğu!...
Kıble denize sırtını dönmek midir?
Coğrafya dersinde öğretmen haritada Mekke’nin yerini göstermiş ve demişti ki:
“Namaz kılarken kıble olarak buraya dönülüyor.”
Doğup büyüdüğüm yer Giresun’dur ve orada halk arasında bilinen namaz kılarken denize sırtını dönmektir. Haritaya bakarsak tam da öyle görünüyordu.
Yaz aylarında dini bilgilerimizi artırmak için gittiğimiz mektepte hocamız kıble konusuna değinmişti ve yine denize sırtımızı dönme mantığına dayanarak:
“Batlama’nın başka, Uzgur’un başka, Çıtlakkale’nin başkadır kıblesi…”
Yazık ki bilimsellikten yoksun olan bu tanıma göre camiler bile arkası denize dönük şekilde yapılmıştı. Burun şaklinde olan Giresun’un doğusundaki camilerle batısındaki camilerin kıble yönleri paralel değildi.
Oysaki ben bu tanımı o zamanki mantığımla yanlış buluyordum. Bu kadar yakın mesafelerde kıble yönünün değişmemesi gerekiyordu… Daha sonra İstanbul’a taşındığımızda Eyüp’te bir caminin kıblesi Haliç’e dönüktü ve dedem çok şaşırıyordu bu işe.
“Denize doğru namaz kılınır mı?” diye sorup duruyordu…
(devam edecek)
Kadir Tozlu
09.04.2019
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.