- 815 Okunma
- 3 Yorum
- 4 Beğeni
ŞİKAYET ETMEDEN SEVİP YAŞAYALIM...
Bütüncül bir rehavet
Aşkın dokusuna âşık teninde
Ölümlü mizacın her aczi
Zaman yüklü terane
Gözlerinde yeis
Bir redif sessizliğinde şiirin dolarken vakti.
Dolunayın hüznüne vakıf bir edimde saklı bilinmez, derli toplu güncesine teslim ettiği hakkına sahip çıkan İlahi Adaletin zuhur ettiği o devasa rahle.
Göğün müebbet yediği bir terennüm, ıslıklarken maziyi, tüm zulmü de yerin kaç bin fersah dibine kazdığı.
Her cellât kendi darağacından sorumlu belki de bir kaside sunuyor doğasına ölümün: mütereddit iklimin bel kemiği iken Nisan’ın suretinde insan doğuyor ve insan ölüyor tabir-i caizse verilen hükmün her hecesi yine beşerde gizli.
Manivelası karamel tadında ölümün beylik güzergâhı: hiç olmanın bir edim olduğunu fark eden o müsebbip sadece haykırıyor varlığın tedrisatı aslında hiçliğin kıvılcımına tanık seyrüseferinde şanlı bir nükte konduruyor şafağa.
Atağa kalkan yıldız alayı.
Dolunayın buklelerinde şehir koruyor gizemini.
Kayıpların tescillendiği yine dirlik karşıtı bir manivelada gözlerini süzen bir tanrıça adeta adına asalet denen duruşu imleyen bir göğün de neferi iken içimizin tanıklığına tüm evren de şahit tutulmanın özlemi ile bir dokunup bir ah işitmenin sancısına binaen kenetlenmişliği ölüme hayat denen iksirin de her zerresine talip bir mizaçla teyelli yüreğin manifestosu.
Günün ağarmış saçları.
Perçemi göğün ve kanatları ruhun.
Şahikaların sonlandığı tek tecelli iken varlık katsayısında hükmeden yoksunluğun şahlandığı soytarı bir sitem.
Adların kazılı olduğu mezar taşı belki de kayıp künyenin asılı kaldığı ısrarcı ölüm tefrikaları.
Bir masala eşlik eden sihrin doğasında katıksız elemin sunumu ile debdebeli bir sevince eşlik eden yalancı gülüşler ve asılı buseler yine evrenin katlarını çıkan bir mersiye ve kenetli yürekler, titreyen beşikler belli ki efkarın ayyuka çıktığı cenaze marşı yine tüneyen akbabaların zulmüne eşlik eden üç beş münafık gözyaşı.
Sihri solmadan.
Zevki de sonlanmadan aşkın huşu içerisinde salındığı bir martaval mı da titrek sesli hüznün her saniyesine bandığımız umut teknesinde su alan bir kayık misali sığındığımız limanda hep de esrikli bir şarkı eşlik ederken…
Zifirine gecenin.
İsine şehrin.
Ant içtiğimiz ne ise ve ar bildiğimiz seyrelen bir günce ise işte solan neşenin de afakanlar basan hurafelere verdiği cevap.
Görmeden.
Duymadan.
Bakmadan gözlerinin içine.
Yine de aşkı kondurduğumuz bir aymazlık mı kıyıya vuran cesedine ölü balıkların da merasimine eşlik ettiği ölü âşıkların her sözü bir hutbe değerinde vedanın da adresi iken.
Onulmaz bir kıtada asılı tüm devran.
Devranda saklı kayıp nizam.
Seğiren yüreğin gül bahçesine düşmüşken yolu hadi, beyaza boyayalım yası ve yaşı.
Sıfırdan başlayıp yüzümüz sonsuzluğa çakılı kalmışken bir de soralım bakalım: durduk yere sevmekten gayri ne gelir elden?
Aşkın hulasası.
Sevginin de yasası iken umudun baş şehri o özlemde savrulan bir nidaya eşlik ederken kâinatın bekçisi melek yüzlü korunaklı dünyalarımıza sığınıp ansızın yok olmaya karar verdiğimiz her sapakta örttüğümüz kadar yalanların, doğrunun da tek adresi iken Allah katı yeter ki şikâyet etmeden sevip yaşayalım gerekirse yasayalım hele ki gecenin kıblesi mihraba bir serzenişi fısıldarken yaşam sevincimize de karşılık bulalım: her katreyi ve her saniyeyi sahiplenip boşa geçirmediğimiz bu katıksız rüyayı da sunalım ruhuna evrenin ve sonlanmadan sonsuzluğa çalım atalım aşkın hitabesi iken dokunaklı şarkılar fısıldayalım gök gözlü sevdamızı.
YORUMLAR
Sevgi kadar ne güzel olabilir? Yanına bir de saygıyı, vicdanı ekleyince işte o zaman insan insandır!
Tatlı sözler yılanı bile deliğinden çıkarırken, bir acı kahvenin hatırı kırk yıl veya bir ömür olur derken ecdadımız ne güzel özetlemiş seviyi, aşkı.
Ama günümüzde maalesef bir fincan kahvenin bir gün bile hatırı kalmamış. İstisnalar hariç tabi. Mesela; Bugün başıma gelen veya gördüğüm bir durumu bahsetmeden geçemeyeceğim.
İşyerinin bodrumuna duvar çekmek için ustayla bana yardım gelen dükkan kiracımın yanında çalışan çocukların yaşları 16, 18 yal arası. Üç genç. Biraz iç yaptıktan sonra çookkk yorulmuş gibi tavırlarla dinlenmeye verdiler kendilerini. Bir genç cebinden çıkardığı paketten bana ve ustaya sigara ikram etmeden önce kendi paketten dışarı çıkan filitreli sigarayı elle değil dudağı ile ağzına aldı, sonra bize ikram etti. İçmediğimizi söyleyince diğer arkadaşlarına verdi. Diğer arkadaşının yüzünde daha ana sütü tüyleri vardı. Çocuk gibi suratı. Ağzına aldı sigarayı; '' abi çakmayın var mı?'' Söyle bir baktım suratına. Biraz yutkunduktan sonra: '' senin yaşın kaç gencim?'' dedim. ''16 abi'' dedi. Yanımdaki ustaya onun ve arkadaşlarının duyacağı şekilde. '' Bak dedesi yaşındaki kişiden sigarasını yakmaya ateş istiyor. Ne saygı kalmış, ne hürmet büyüğüne!'' dedim.
Hiç iyiye gitmiyoruz!
Durum çok vahim!
Biliyor musun; anam babamın dayısının yanında sesli konuşamazdı ölesiye kadar babamın dayısı. Hiç sesli konuştuğunu duymamıştım dayımızın yanında. Büyüklerimizin yanında ( Bizden 5 yaş büyük) bacak bacağa atıp yanlarına oturamazdık. Bir çay içerken bile sıkılırdık yanlarında...
Velhasılı, ben gelecekten çok endişeliyim.
Yürek sesine selam diyorum değerli kardeşim Gülüm.
Mutlu akşamlar...
Not: Özür dilerim, sayfanı biraz fazla işgal ettim..
Gülüm Çamlısoy
Dediklerinize yürekten katılıyorum. Çocuk yetiştirmek bir sanat aslında insan olmak da ve bürünülen rollerle aslında insanlar kendini kandırıyor.
Değişmemek adına benim tüm mücadelem ve büründüğüm bir rol değil sadece ufkumu geniş tuttuğum ve ne yazık ki; örselenmek de kaçınılmaz.
Verdiğiniz örnek zaten günümüz insanına en büyük örnek.
İçten bir selam; bir tebessüm bile yanlış telaffuz ediliyor.
Çevreme bakıyorum sonra da içime ve bir yanlışım olmadığıma dair geliştirdiğim bilince rağmen kendimi sorgulamaktan da geri durmuyorum.
Özrümüz nedir? Bunu anlamıyorum işte.
Sevgi ve saygı birlikteliği ve ikisi müthiş bir birliktelik lakin yalanlar, maskeler değil mi kendimize duymamız gereken saygıyı sonlandıran?
Asla değişmeyeceğim: yeminim var.
Kendimle çok çelişirim ve sürekli kusur ararım ama kendime duyduğum saygı çerçevesinde mutluyum ben ve ne yazık ki mutlu olmak ve neşeli bir ses tonu bile batıyor insanlara.
Ne demek, değerli ağabeyim?
O kadar o kadar mutlu oldum ki değerli varlığınızla.
Bir görüş ve eşsiz bir yürek sesi...daha ne ister ki insan?
Tüm yüreğimle teşekkür ediyorum duyarlı yüreğinize.
Çok şey var söyleyecek bu anlamda iç sesimiz çok geveze.
Tek doğru var.
Tek güç var bizi bize sunan.
Tek sığındığımız ise maneviyatın ve umudun verdiği haz.
En içten selam ve saygılarımı gönderiyorum değerli ağabeyim.
Çok mutlu oldum.
Var olun siz.
Zaman durdu, sanırım.
Bilinmeyen bir tarihte bilinmeyen bir yola çıktım.
Asaletine evrenin tanık oldum.
Şiirler ç/ağlamış.
Aşk ise hizaya gelmiş.
Evren kutsarken güzellikleri bizler şaibeli yolculuğumuza da son vermişiz sanki.
Mevsimlerden damlayan bir de yürekten taşan.
Sevgi ülkesinde sevgisiz geçen her güne lanet olsun, diyen bir söylem belki de ve insan hayatının her an'ına ekerken dileği ve umudu, sevmekten kime zarar gelir ki?
Tüm sevgimle.