- 362 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bol Acılı Soğanlı Zıkkımın Kökü Var Yersen
Bizim bu dükkan komşusu Lütfullah Ağabeyi severim desem şimdi yalan söylemiş olurum, hiç sevmem, baştan diyeyim... O da benim onu sevmediğimi, hisseder zaman zaman da belli etmez, bana şirin mi şirin görünmeye çalışır yine de... Her türlü hastalık mevcuttur Lütfullah Ağabey de şeker, tansiyon, kalp damar tıkanıklığı, guatr, basur, ülser, sanki zannedersiniz hastalık koleksiyonu yapıyor arkadaş... Eğer ki tıp literatürüne yeni bir hastalık girmiş ise, o hastalığa yakalanmadı mı kahreder kendini, yemeden içmeden kesilir... Millet pul koleksiyonu, kartpostal koleksiyonu, tarihi eser koleksiyonu yapar, Lütfullah Ağabey de hastalık koleksiyonu yapar... Yolda gezerken durup durup, aaahhhh, ooooof! çekmeleri meşhurdur... Ondan bu gün iyiyim kelimesini duymanız, insanlığın Jüpiter Gezegenine gidebilmesi kadar zordur. Lakin çevresi geniştir pek... Arkadaşları arasında çok doktor vardır... Para pul da vermez, cimriliğinden midir nedir? Şeytan tüyü var adamda...
Bizler dar gelirli, bol giderli, çok atarlı güççücük esnaf sınıfına girdiğimizden genellikle yemeklerimizi iş yerlerinde kendimiz yapıyoruz. Kendimi methetmiş gibi olmayayım da bir şeyler beceriyoruz, makarnasından, kuru fasulyesine, pilavına kadar işte kendi yarı çapımızda diyelim... Ha bir de menemen onu unutmayalım... Soğanı, biberi doğra, üstüne de iki yumurta kır, o kadar da basit değil yani. Yumurtaları bile kırarken onun tekniği var estetik bir şekilde kıracaksın ki yumurtanın kabukları menemenin içine düşmesin, maazallah sonra boğazına takılır da telef olur gidersin... Bu konuda size yardımcı olabilecek benim ’’Yumurta Kırma Teknikleri - 2.Cilt’’ kitabımı tavsiye ederim şiddetle...
Bizim bu Lütfullah Ağabey şeker hastası da olduğu için sık sık yemek yer. Ben günde iki öğün, üç öğün yiyorsam o altı yedi kere yemek zorunda azar azar... İşte sorunda burada başlıyor zaten. Ne azar azar yemesi, ne de bir şey... O çoğaltarak yiyor, sonunda da hem şekeri yükseliyor hem de tansiyonu asansör gibi bir iniyor, bir çıkıyor. Benim de her gün yemek yaptığımı bilir, takılır durur kapı önünde durmadan... ’’Bu gün ne yaptın Ahmetçiğim?’’ Ben de her gün sorduğunu, soracağını bildiğim için, daha önceden kurarım kafamda cevaplarını, sırası gelince de yapıştırırım. ’’Sana ne be adam sana ne ne yaptımsa yaptım, hayır yok yoksul bir adam olsan, buyur gel diyeceğim. Mal mülk olarak da beni dörde katlar diyeyim yani.’’
Allah aşkına siz sinir olmaz mısınız, birisi gelip de her gün size ne yaptın bu gün ne yiyorsun, diye sorunca? Ben de kendimce yöntemler buldum onun sorularına karşı... Anlatayım kısaca... Soruyor ’’Bu gün bir kuru fasulye yapsan da yesek Ahmet’im.’’ of ki of kokusunu mu aldı ne? ’’Yaptım ağabey bu gün kuru fasulye yalnız pırasalı ve akide şekerli kuru fasulye, sen sevmezsin pırasayı, bilirim.’’ İşte böyle ben de cevaplar... Yine başka bir gün. ’’Ahmetçiğim bir güveç yapsan da yesek.’’ Yapmam mı? ’’Yapacağım ağabey yapacağım bu gün güveç hem de timsah eti ile maymun beyni karıştırıyorum azıcık da kangurunun arka bacağından koyacağım.’’ Şaşırtmaya devam ’’O nasıl oluyor Ahmet’im ya sen beni işletiyorsun gibi.’’ Hah onu anlayabildi isen ne mutlu sana... Bir gün bulgur pilavı yapmışım, kokusunu mu aldı ne? Hemen damladı bizim iş yerine. ’’Oy oy oy Ahmetçiğim burnuma da güzel güzel bulgur pilavı kokusu geliyor.’’ pişen bulgur pilavı tabi ki de Lütfullah ağabeye düşen cevap da şöyle ’’ Ağabey bulgur pilavı da içine azıcık isot kattım o yetmedi bir de Japonların suşi yaparken kullandıkları isottan daha da acı bir baharat varmış onu da kattık bakalım nasıl olacak, bunu ilk defa deniyoruz da.’’ Acıyı sevmediğini bilirim, dedik ya hastalık hastası basuru da var ağabeyimin. Acıları duyunca hemen çark etti haliyle... Bir saldırıdan daha yara almadan yırtmıştık...
Bazen o kadar bunaltıyor o kadar üstüne üstüne geliyor ki insanın bu Lütfullah Ağabey, insan hem sinirleniyor hem de zıvanadan çıkıyor. Günde beş kere ne yemek yaptın diye de sorulmaz ki be agam? Bir günde sen bir şeyler yap da bizi buyur et. Hep mi alma ağacının altında büyüdün sen? Bir günde alacağım karşıma ne yemek var diye sorduğu zaman ’’Bol acılı bol baharatlı zıkkımın kökü var ağabey yer misin?’’ diyeceğim. Hayır onu istiyor eninde sonunda.
AHMET ZEYTİNCİ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.