- 1217 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YAGMUR KADİN VE SON BAHAR
YAĞMUR KADIN VE SONBAHAR (1)
Kadın ince belli bardağına doldurduğu çayını alarak yavaş adımlarla ahşap pencerenin dibine koyduğu yılların yorgunluğunu üzerinde taşıyan sandalyesine yavaşça oturdu.Ahşap pencereyi kapatan beyazı sigara dumanından bir kısmı sararmış tül perdeyi hafif aralayarak geceden beri hiç durmayan yağmuru seyretmeye koyuldu.Baktıkça derinlere daldı.Hüzünlendi.Sigarasını tutuşturdu seyrederken yağmur damlalarını.Çayının buharına karıştı sigarasının dumanı. Bir yudum çay bir nefes sigara çekti içine.Başını kaldırıp yasladı pencereye.Bahçede daha birkaç gün evveline kadar rengarenk duran kasımpatılar’a takıldı gözü.Nasılda kurumuşlardı birkaç günde.Solmuştu güzellikleri.Ya pencerenin önünde itina ile yetiştirdiği sardunyalar.Renk renk saçılırdı aşağıya doğru.Hepsi solmuşlar ,yaprakları sararmış diye iç geçirdi.Sonra bahçede ki ağaçlardan sararıp düşen yapraklara baktı uzun uzun.Yem yeşildi oysa bunlar.Dans ediyorlardı bahar rüzgarlarının fısıltılarıyla.Baktıkça hüzünlendi.Oysa ağlamayacaktı.Söz vermişti daha dün sabah gençlik yıllarının vaz geçilmezi yaldızlı aynanın karşısında kendi kendine.Ne olursa olsun akmayacaktı göz yaşları. Kaldırdı gözlerini sararmış yapraklar üzerinden.Yedi verenlere doğru baktı.Daha geriye uzandı bakışları.Sarı ve kahve rengi tonlara bürünmüş kayın ormanlarına dokundurdu bakışlarını.Kimisi dökmüştü yapraklarını,kimisi sararmış dökülmeye hazır hale gelmişti.
Uzun uzun baktı.Baktıkça hüzünlendi çocukluğu geldi aklına.Sonra gençlik yılları.Nasılda şen şakraktı.Güzeldi.Hele saçları,dağıttı mı örgülerini saçılırdı tüm vücuduna.Niceleri koşmuştu peşinden.Ne aşıkları olmuştu.Ama yalnızca birine yanmıştı yüreği.Zor ikna etmişti annesini evlilik için. Babasından da aldığı destekle olmuştu bu evlilik.Bir müddet süren mutluluk eşinin rahatsızlığıyla son bulmuştu.Bir bahar vaktiydi öğrendiklerinde hastalığı.Ve daha fazla dayanamamış Eylülün sonlarına doğru veda etmişti eşi kadına.Yıkılmıştı kadın.Sonra annesini kaybetti ardından babasını.Solmuştu işte güzelliği.Aynaya bile bakmıyordu artık.Muhtemel beyaza dönmüştü o güzelim saçlar.Dökülmüştü zaten bir çoğu.Son baharı yaşıyordu. Gözleri doldu iyice.Yavaşça geriye doğru çekti gözlerini uzaklardan.Sigarası söndü sönecek çayı soğumuştu.Kafasını kaldırdı pencereden pencereyi açtı.Yağmur artırmıştı şiddetini.Eliyle yavaşça kurumaya yüz tutmuş sardunyalara dokundu.Ve daha fazla tutamadı kendini.Bıraktı gözlerinden yaşları…
Göz yaşları sel oldu aktı adeta. Derin ağrılar girdi başına. Sigarasını bıraktı pencerenin kenarında duran küllüğe. Çay bardağı düştü elinden. Bir ara kalkıp elini yüzünü yıkamayı düşündü. Eliyle pencerenin kenarına tutunarak destek alıp kalkmaya çalıştı. Hafif doğruldu zoraki. Birden başı döndü, eli kurtuldu pencerenin kenarından. Sanki parmak uçları yapışıp kalmıştı orada. Öylesine bir acı hissetti ki .Yeniden tutunmaya çalıştı. Ama başaramadı. Gözleri bulanıklaştı. Göremiyordu artık hiç bir yeri. Yığıldı kaldı sandalyenin üstüne. Az önce üzerinde oturduğu sandalyede taşımadı onu. Sandalyeyle beraber yere düştü. Sızdı kaldı oraya. ..
Odada derin bir sessizlik. Duvar dibinde duran annesinden yadigar tavuklu saatinden başka ses yok. Oda son demlerinde . Zoraki ilerliyor. Zembereği boşaldı boşalacak. Kim bilir belkide kimse kurmayacak bir daha. Bir daha yarışmayacak doğan güneşle. Belkide kaybolup gidecek bir antikacı dükkanında.
Bir ara dışarıda bir sızlanma oluyor. Belli ki hissetti arada bir karnını doyurduğu , karabaş diye sevip yalnızlığına ortak ettiği sokak köpeği kadının halini. Kapıya vurup duruyor sızlanarak kuyruğunu. Ama çaresiz, sırılsıklam yağmurdan ve titriyor gecenin ayazında. Üstelik karnı da aç. Bir parça yiyecek umuduyla geldiği kapıda kalıyor. Kapı açılmayınca oda oraya uzanıp sızıyor yağmurun altında. Belki gidebilecek sığınabilecek karnını doyurabilecek bir yer bulabilirdi beklemeseydi. Lakin vefa , elinden yemek yediği dostunu bırakmıyor. Belki açar kapıyı kendine umuduyla. Ölürse de oracıkta dostu uğrana olsun ölüm. Gece boyu devam etti yağmur. Sabaha bembeyazdı her yan. Yağmur yerini kara bırakmıştı.Kasımpatılar kar altında kalmış karabaş sabaha çıkamamıştı. Can vermişti oracıkta.
...........................................................
Gün ağırmış aydınlanmıştı her yan. Ama halen bir sessizlik hakimdi evde. Tavuklu saate çıkamamıştı sabaha. Zembereği boşalmış durmuştu gecenin dördünde.. . Bu sessizliği telefon sesi bozdu. Bir kez çaldı .Açan olmadı. Sonra bir daha bir daha. Bir müddet sonra yeniden çaldı. Arayan kadının çocukluk arkadaşıydı.Telefon defalarca çalmasına rağmen açmamıştı. Her halde arkadaşı dışarıdaydı. Gerçi bu saatte dışarı çıkmazdı .Ama beklemeliydi bir müddet. Saat ilerledikçe içi içini yiyordu. Arkadaşına ulaşmalıydı.yeniden eli gitti telefona. Tekrar aradı. Defalarca çalmasına rağmen yine açan olmadı. Artık bekleyemezdi. Bir şey vardı kesin. Hemen çıktı evden soğukta üşüyen ellerini nefesiyle ısıtmaya çalışarak yürüdü aceleyle. Arkadaşının evine geldi. Kapıda karabaş yatıyordu. Kaskatı donmuştu soğuktan. Karabaşı o halde görünce içi cız etti. Bi an duraksadı.Artık emindi kesin bi şey vardı. Hemen kapıyı yumruklamaya başladı. Vurdu Vurdu vurdu bir daha ardı ardına. Ama ses yoktu. Hemen polisi aradı . Bilgi verdi durumu. Beklerken içi içini yiyordu. Stresten tırnaklarını sökercesine kemirdi. Nihayet polisler gelmişti. Kapı açıldı. Korktuğu başına gelmişti. Arkadaşı iki büklüm nefessiz yatıyordu yerde. Dayanamadı gözlerinden yaşlar aktı. O ara polislerden biri ;
’’ - Yaşıyor nabız var .hemen ambulans çağırın .’’ dedi. Ambulans geldi. Aceleyle insanın içini sökercesine çıkan siren sesleri eşliğinde hastaneye götürüldü. Doktorlar hemen müdahale ettiler . Yoğun bakıma konuldu.
Günler günleri kovaladı.Kış gitti. Yerini bahara bıraktı. Kimse yoktu arayıp soracak arkadaşından başka. Ama arkadaşı umutla bekledi uyanacağı günü. Umutluydu. Umudu yok sayamazdı. Zira umudu yok saymak zul’dü yüreğe. Dediği gibi de oldu. Bir sabah bir haberle uçtu sevinçten. Arkadaşın uyandı dediler. Hemen hastaneye koştu. Uyanmıştı ve uyanır uyanmaz adını sayıklamıştı . Kısa da olsa yakından görmeliydi. Zoraki izin aldı. Odaya girdi. Arkadaşının elini tuttu. Gözlerini güç bela araladı kadın. Neden bırakmadın.
’’ Neden bırakmadın ellerimi. Neden izin vermedin gitmeme. Oysa vakti geçmişti bile gitmenin . ’’ dedi sitem edercesine. Ağladı o an iki çift göz. Gün geçtikçe iyiye gitti kadının durumu. Önce normal odaya aldılar yoğun bakımdan. Bir müddet sonra taburcu oldu.
Arttık iyiden iyiye bahardı. Aylar sonra evindeydi nihayet. Kışın badiresini atlatan sardunyalar yeşillenmeye başlamış tomurcuğa durmuştu. Okşadı çok sevdiği sardunyaları.Oda atlatabilmiş miydi o badireyi. Ona da bahar gelir miydi. Hüzün yerini huzura bırakır mıydı yüreğinde yeniden. Saate baktı dörtte durmuş kalmıştı zaman. Tekrar çevirdi zembereği doldurdu başlattı zamanı. Artık mutluluk olsun istiyordu. Huzur istiyordu. Belkide huzura kurmuştu zamanı. Mutluluğa çevirmişti zembereği.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.