- 852 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
OKUMAK VE YAZMAK KÖK SALMAKTIR
İnsanlar, hiçbir bilgiye sahip olmadan doğarlar. Yaşamları boyunca birçok bilgi edinirler. Okulda olduğu kadar okulun dışındaki hayatta da başarının en önde gelen şartlarından biri okumaktır. Uygarlık bizden önceki kuşakların biriktirip bizlere aktarmış oldukları bilgi ve anıların toplamıdır. Biz, uygarlığa o kuşakların kitaplarını okuyarak katılabiliriz. Hiçbir şey okumanın yerini tutamaz. Kültürlü bir insan olmanın tek yolu okumaktır. Okumak bir uzun yolculuk olup beşikle başlar, mezarla biter. Okumak, kararlılık ister, sabır ister. Okuma hakikâti, doğruyu, güzeli arayıştır…
Bugün dünyanın en önemli sorunlarının başında eğitim gelmektedir. Eğitim dünyada yaşayan herkesin sorunudur, bu sorunu çözmek için de bütün fertlerin gayret göstermesi gerekir. Eğitimin temeli ise okumaktan geçer. Bilginin, öğrenmenin, okumanın kaynağı ise kitaptır. En güzel, en sağlıklı ve en kalıcı bilgi kitap okuyarak öğrenilir.
İslam, okumaya büyük önem vermiştir. Okumak Allah’ın emridir. Çünkü yüce Allah (cc), Kur’ân-ı Kerim’de: “Oku, yaratan Rabbinin adıyla oku! (Resûlüm) sana vahyedilen kitabı oku.” buyurur. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), hadisi şeriflerinde: “Bilen, bildiklerini uygulayan ve başkalarına öğreten kimse melekler arasında büyük diye anılır.”, “Okumak, kadın ve erkek her Müslümana farzdır.”, “İlim Çin’de de olsa alınız.”, “Faydalı olan ilim, müminin yitik malıdır. Onu nerede bulursa alsın.” Hz. Ali ise: “İlim maldan hayırlıdır. Çünkü mal harcamakla azalır, ilim harcamakla çoğalır.” , “ Bana bir harf öğretenin kölesi olurum.” Bütün bunlar İslam’ın ilme okumaya verdiği önemi göstermektedir. O halde, eğitim, kültür, teknik, medeniyet alanında ilerlemek için beşikten mezara kadar kitap okumalı ve çocuklarımıza da okutmalıyız.
Kur’an-ı Kerim’in ilk ayetinin ve ilk emrinin “Oku” olması, Hz. Peygamberin ümmi iken her türlü ilmin zirvesine ulaşmış olması, Bedir Savaşı’nda alınan esirlerin on kişiye okuma-yazma öğretmesi karşılığında serbest bırakılması, bu konudaki Hz. Peygamber’in hadisleri ve eğitim faaliyetleri okuma ve yazmaya ne kadar verdiğine delildir. Biliyoruz ki okumanın ve yazmanın yaşı yoktur. İnsan istekli olursa hayatta her şeyi başarır. Okumak bir ibadettir. İnsan okudukça bilgi edinir, bilgisi arttıkça da ilminin azlığını hisseder. Bu, onda okuma zevkini geliştirir ve okuma alışkanlığı kazandırır. Okuma alışkanlığı kazanan insanın da kendine güveni, bilgisi ve becerisi artar. İyi ve faydalı kitaplar okuyan kişi; önce yaratanını, vatanını, milletini bayrağını ve daha sonra da kendini tanıyan ve geleceğe güvenle bakabilen nesillerin yetişmesine yardımcı olur.
Kitap okumak, insanoğlunun kişisel gelişimini elde eden mühim etkenlerden biridir. İnsanın fikir yapısını, hayal dünyasını geliştirir, sözcük dağarcığını arttırır. İnsan için en kolay ve en etkili öğrenme yolu kitap okumaktır. Ülkemizde kitap okuma oranının % 4,5 civarında olduğu gerçeğinden hareket edersek okumanın, okuma alışkanlığının çok gerilerde kaldığını ve geliştirilmesi gerektiği söyleyebiliriz. Gelişmiş ülke toplumları, haiz oldukları bilgilerin % 55’ini kitap okumakla kazanmıştır. Gelişmemiş ülkelerin çoğunun karşılaştıkları sorunların temelinde ise eğitimsizlik ve kitap okumamak yatar. Ülkemizde nedense ya çok az okuyoruz ya da okumuyoruz. Yapılan araştırmalar bu gerçeği açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bir Japon yılda 25 kitap, bir İsveçli yılda 10 kitap, bir Fransız yılda 7 kitap okuyor, Türkiye’de 6 Türk, yılda 1 kitap okuyor. Kitap okumanın önemini bilmemize rağmen, neden az kitap okuyoruz? Bunu kesinlikle sorgulamamız gerekir…
Kitap okumanın önemini ve ciddiyetini iyi kavramak gerekir. Tüm başarılı insanların çok iyi bir okuyucu ve dinleyici olduklarının farkına varmak, okumanın verdiği hazla eş değerdir. Bu hazza erişebilmek için iyi bir okuma alışkanlığı kazanmak gerekir. Bilgiye ulaşmak okumayla sağlanır. Okuma alışkanlığı ve sevgisi olan insan; kendisine ve herkese, her şeye karşı meraklıdır. İçindeki yeteneği çıkarmayı bilir, düşünce gücünü geliştirir, bilgileri süzgeçten geçirerek kendisi için yararlı hale getirir ve mutlu olur. Toplumumuzda kitap okuyan insanlar çoğaldıkça, kültürel gelişme gerçekleşir, eğitim seviyesi yükselir. Eğitim seviyesi yükseldikçe bilinçli, doyumlu, mutlu yaşayan insanların sayısı artar.
Eğitimin temel aracı ise kitaptır. Kitap okumayı sevmek, okuma alışkanlığı kazanmak, bu anlamda toplumun geleceği için çok önemlidir. Bilgi çağında; bilgiye ulaşabilmenin çok kolay olduğu bu dönemde, bilgiye kitap ve internet yoluyla ancak okuyarak ulaşırız. Bu nedenle okuma alışkanlığımız ne kadar gelişmişse, o kadar çok bilgiye ulaşabiliriz. Okumanın ve yazmanın önemini bilip kavrayan ve hayatlarıyla da bunu gösteren ilim adamları bu konuda öğüt verici güzel sözler söylemişlerdir. İşte bu güzel sözlerden bazıları şunlardır:
“Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir kere tutuşunca artık sönmez.” (Victor Hugo)
“Okumak bir deva, anlamak bir şifadır.” (R Necdet Evrimer)
“Okuyabilirseniz, her insan bir kitaptır.” (W Ellery Caninin)
“Bir kitap, içimizdeki donmuş denize indirilmiş bir baltadır.” (Franz Kafka)
“Okumadan edindiğim biricik fayda, bilgisizliğimi gittikçe daha iyi görmek olmuştur. (Descartes)
“Yetişen zekâları kitaplarla beslemeyen uluslar, yıkılmaya mahkûmdur.” (Ovidius)
“Az bilmek için çok okumak gereklidir.” (Montesquieu)
“İnsanlığa başlıca borcumuz; bıkmaksızın okumak, üşenmeksizin okumaktır.” (Şemsettin Sami)
“Kitaplarım, bana yetecek kadar büyük bir krallıktır.” (Shakespeare)
“Okuma hevesimi, dünyanın bütün hazinelerine değişmem.” (Gibbon)
“Mümkün olsaydı, her karış toprağa, buğday eker gibi kitap ekerdim.” (Horace Mann)
“Ölünce unutulmak istemezseniz ya okumaya değer eser yazın veya yazılmaya değer işler başarın.’ (Benjamin Franklin)
“Yasalar ölür, kitaplar ölmez.” (Bulwer Lytton)
"İyi kitaplar, babalarını ebedîleştiren çocuklardır.” (Eflatun)
“İyi bir kitap, insana can veren kandır.” (John Milton)
“Dünyayı yöneten, kalem, mürekkep ve kâğıttır. (Jonathan Swift)
“Bir kitap yazmak; korkunç, yorucu bir mücadeledir, tıpkı bazı acı dolu hastalıklarla uzun süre mücadele etmek gibidir. (George Orwell)
“Okumak istediğiniz ama henüz yazılmamış bir kitap varsa; onu siz yazın.” (Toni Morrison)
“Eğer bir yazar olmak istiyorsan, her şeyden çok şu iki şeyi yapman gerekiyor: Çok okumak ve çok yazmak.” (Stephen King)
“Oku, oku, oku. Her şeyi oku; çöpleri, klasikleri, iyi ve kötü her şeyi oku ve onların nasıl yazıldığını anla. Tıpkı ustasını izleyen bir çırak gibi. Oku! Onu özümse. Sonra yaz. Eğer iyi olursa, öğrenmişsin demektir. Kötü olursa, pencereden at gitsin!” (William Faulkner)
“Nicelik, nitelik üretir. Eğer sadece birkaç şey yazdıysan, kaybetmeye mahkûmsundur.” (Ray Bradbury)
“İyi bir yazar sadece kendi ruhunu değil, arkadaşlarının ruhlarını da ele geçirir.” (Friedrich Nietzsche)
“Yazarın amacı; medeniyetin kendi kendisini yıkmasını önlemektir.” (Albert Camus)
“İlhamı bekleyemezsin. Onu sopayla kovalaman gerekir.” (Jack London)
Kitaplar solmayan çiçeklerdir. Büyük bir kitabı, büyük bir adamı dinler gibi kuvvetli bir düşünce ile okumalıyız. Satırlar üzerinde düşünmeliyiz. Aradan belirli bir zaman geçtikten sonra tekrar okumalıyız. Ancak bundan sonradır ki kitap bizim kişiliğimize girer, bir parça olur bizden... Hayatımızı, düşüncelerimizi etkiler.
Okuyarak olayların ve gelişmelerin iç yüzünü öğrenen bir kişi, öncelikle kendine olan güvenini artırır. Bu ise aynı zamanda düşünce ufkunu geliştirip, geniş bir görüş açısı sağlayarak, olayları inceleme yeteneği kazandırır. Ayrıca okuyan kişiler çok okumanın beraberinde getirdiği zengin kelime dağarcığına sahip oldukları için, hikmetli ve etkileyici konuşarak hitap ettikleri kişilerde etki de uyandırırlar. Bu etki ise insanlarla ilişkileri güçlendirmekte, kişiye daha sosyal bir karakter kazandırmaktadır. Dahası, geniş kelime dağarcığı, insanın daha fazla kavramla düşünebilmesini de sağlar. Yani düşünce kapasitesini ve kültür düzeyini artırır. Boş zamanlarını kitap okuyarak değerlendiren kişiler, edindikleri bilgi ve kültür sonucunda toplum içinde etkin bir kişiliğe sahip olurlar. Tüm bu özellikler, kişilerin öncelikle kendileri için okumaları gerektiğinin çok önemli bir göstergesidir. Okuyarak kendini geliştiren kişiler, çevrelerinde gelişen olaylara hâkim olacak ve toplum içindeki eğitim seviyesinin ilerlemesine zamanla katkı sağlayacaklardır.
Okumak; gelecekte iyi bir konuşmacı ve yazar olmamıza yardımcı olur. Sözün rengini görmemizi, yeşil ve beyazın sesini duymamızı, zamanı yakalamamızı ve çağa ayak uydurmamızı, uygar bir topluma kavuşmamızı, kimsenin yardımı olmadan kendi ayaklarımızın üzerinde durabilmemizi sağlar. Akıl ve fikir dünyamızı genişletmemizi, bilimin bize sunduğu imkânlardan en iyi şekilde faydalanmamızı sağlar. Yaratılış nedenimizi bilmemizi, dinimizi ve hayat kurallarını öğrenmemizi sağlar.
Bilgili kişilerle doya doya sohbet edebilirsiniz. Okuduğumuzu anlama ve yorum yapma yeteneğimiz gelişir. Her şeyden önemlisi kitap okumanın verdiği huzuru içinizde hissedersiniz. Geleceğin öğretmeni, doktoru, mühendisi, avukatı, başkanı vb. olabilmenizi sağlar. Çünkü okuduğumuz sürece özgürüz ve bizler özgür olduğumuz sürece hayatı daha iyi yaşayabiliriz. Kitap okuma, hayatı sevdirir ve düşünceleri olgunlaştırır. Okuma, düşünceyi besleyen, geliştiren ve çabuklaştıran ana kaynaklardan biridir. Kitap okuma stresi azaltır, zihni açar, hantallıktan kurtarır, birçok şeyi güzel görmemizi sağlar, hayal gücümüzü geliştirir. Okumak, karar verme yeteneklerimizi geliştirmeye yarar. İnsanı olgunlaştırır, erdemli kılar.
Kitap okumanın en önemli faydası hiç kuşkusuz insanın kendini tanımasını sağlamasıdır. Okuyan insan hangi alanda başarılı olacağını, hangi alanın onun kişilik yapısına uygun olduğunu tespit edebilir. Dünyanın en zeki insanı olarak kabul edilen ve Nobel Ödülü sahibi olan Einstein, üniversite mezunu değildi. Onu başarılı kılan okuma alışkanlığıydı. Kendimizi tanımanın ve hayatta başarılı olabilmenin en önemli yolu okumaktır. Çok kitap okuyalım, okuduğumuzu da iyi anlayalım. Kitaplar, bizi motive eder, hayata bağlar ve ufkumuzu açar. Düşünme, hedef belirleme, ileride büyüyünce yetenekli kişiler arasında yer alma imkânı verir. Eğer ülkemiz ve dünyamız için başarılı projeler geliştirip kendimizi ispatlamak istiyorsak, bolca kitap okumalıyız. Çünkü önemli projeler üretmek, başarı ister, güç ister, gayret ister, bilgi ister.
İnsan hayatta, önce kendine güven duymalı. Daima başarılı olma tutkusu ile yaşamalıdır. Bir insanın sahip olduğu görüş ve düşünceleri bilgi ve kültür düzeyi kadardır. Bizim ecdadımız daima büyük düşünmüş, büyük projelere imza atmıştır. Bizler de büyüklerimize özenerek, daima kendimizi geliştirmeli ve onların bıraktığı projeleri tamamlamayarak hayata geçirmeliyiz. İnsanın davranışlarındaki olgunlaşma, düşüncelerindeki güzellik kültürel birikimini gösterir. İşte insanı bu seviyeye getiren uygulama yeteneğidir. Bu yeteneğin oluşması ise sürekli ve düzenli okuma alışkanlığıyla mümkün olabilmektedir...
Kitap okuyarak ruhumuzun derinliklerindeki o çocuğu büyütebilir ve görüşlerimizi olgunlaştırabiliriz. Bir günde uyuma ihtiyacı dışında ortalama olarak 10 saat aktif olarak faaliyet gösteriyoruz. Bu 10 Saat içerisinde sadece 45 dakikalık dilimi kitap okumaya neden ayırmıyoruz acaba? Günde sadece 45 dakikamızı okumaya ayırarak kendimizi sorgulayabiliriz ve geliştirebiliriz bunun sonunda da rahatlamış oluruz.
Gelin kitap okumanın ileriki zamanlarda bize getireceği sonsuz yararları düşünelim. Okuma hakikatte uzun bir yolculuktur; bu beşikle başlar, mezara kadar devam eder. Okumak size yaşama umudu verir ve sizi hayatta tutar. Olayların ve gelişmelerin iç yüzünü okuyarak öğrenen bir kişi, öncelikle kendine olan güvenini artırır. Bu güven ise aynı zamanda düşünce ufkunu geliştirip, olaylara geniş görüş açısıyla bakarak, olayları inceleme yeteneği kazandırır.
Sosyal hayata, gündelik işlerimize baktığımızda, zaman çarkının her şeyi öğüttüğü bir dönemde, boş zamanlarımızı çok iyi değerlendirmek gerekir. Çoğu zaman hiçbir yararlı bilgi aktarmayan televizyon, internet ve şans oyunları karşısında zaman geçirmek yerine, zamanımızı kitap okuyarak değerlendirmek gerekmez mi? Tabii ki gerekir, bu tartışılmaz bir gerçektir. Okuyarak edinilen bilgi ve kültür hiçbir bahayla ölçülemez. Çünkü okumanın kıymeti sınırsızdır. Kalıcı olmanın sırrı; ilim, irfan ve bilmekten geçer. Tüm bu özellikler, kişilerin öncelikle kendileri için okumaları gerektiğinin çok önemli bir göstergesidir. Genellikle iş sonrası evde televizyon karşısında boşa geçirilen zamanlar, internette dolaşmalar, kitap okuyarak geçirilebilecek en verimli zamanlardır. Bunun yanı sıra; otobüs, tren, taksi ve uçak gibi ulaşım araçlarında seyahat ederken zorunlu olarak geçen boş zamanlarda kitap okuyarak değerlendirilebilir. Özellikle bekleme yapılan yerlerde kitap okumak, geçirilen zamanı hem zevkli hale getirir hem de kişinin yeni bir şey daha öğrenmesine vesile olur. Öyle ki hayatımıza anlam kazandıracak farklı dünya ve kimlikleri tanımamıza fırsat verir.
Sadece bilgiye ulaşmak ve okumak yetmez. Okuduğumuz, öğrendiğimiz yararlı bilgileri yaşamımızda da kullanmamız gerekir. Bir yazı okunduktan sonra, onu düşünce izlerse bu durum hem zekâmızı geliştirir, hem de hayatı ve insanları daha iyi tanımamızı sağlar. Okuma eylemi sayesinde kendimizi daha iyi tanıyabilir, daha iyi davranışlar kazanabiliriz.
Okuma alışkanlığı kazanan insan; düşünen, fikir üreten, düşündüğünü ifade edebilen, yanlış bilgi ile doğruyu ayırabilen insandır. Kitap okumak beyni ve bedeni genç ve zinde tutar. Kitap okumayı alışkanlık haline getiren bir insan bilgiye ulaşmayı, bilgiyi kalıcı hale getirmeyi, düşünmeyi, fikir üretmeyi sağlar. Öğrendikleri sayesinde akademik başarısı artar, insanlarla iletişimi öğrendiği için hayat başarısı da yükselir.
Bir öğrenci kitap okuma alışkanlığına sahipse, dersini daha çabuk yapabilmeyi öğrenir, sınavlarda başarılı olur. Kitap okuyarak sözcük dağarcığı geliştiği için, insanlarla iletişimi kolaylaşır, kendini daha rahat ifade edebilir ve başkalarını daha kolay anlayabilir. Başarılı insanların en büyük ortak özelliği çok okumaktır. Atatürk’ün kitap sevgisi ve okuma alışkanlığı önemli bir özelliğidir. O, kurtuluş savaşı sırasında Halide Edip Adıvar’ın ‘Ateşten Gömlek’ adlı romanını bir solukta okumuş, değerlendirmiş ve yazara görüşlerini bildirmiştir.
Kitapsız büyüyen çocuk, susuz ağaca benzer. Uygarlık yapısının temeli kitaptır. Kitaplar hiç aldatmayan dostlardır. Bir insanın değeri okuduğu kitaplarla belli olur. Kitap aklın ilacıdır. Kitapsız yaşamak, kör, sağır, dilsiz yaşamak gibidir. Beden eğitimi vücut için ne ise, okumak da beyin için odur. Kitap sevgisi, sevgilerin en güzelidir. Hiçbir şey, iyi bir kitap kadar keyif vermez, heyecanlandırmaz, ilham vermez, teşvik etmez, eğitmez, büyülemez ve eğlendirmez. Kitap akıl öğreten bir dosttur. Okumanın yaşı yoktur. Kitaplar bilgi hazineleridir. Kitaplar, ebedi kalan dostlardır. Hiç bir gemi, bizi bir kitap kadar uzaklara götüremez. Hiçbir eğlence okumak kadar ucuz, hiçbir zevk de okumak kadar kalıcı olamaz…
En eski kitaplar bile, onları okumamış kişiler için yenidir. Bir insanın değeri, kitaplarına eşittir. Kitap okuyan insanın düşünceleri olgunlaşır, ufku açılır, en önemlisi de doğruyu ve yanlışı, iyiyi ve kötüyü öğrenir ve ayırt eder. Öğrendikleriyle de Allah’ın rızasını kazanmaya, cennete kavuşmaya ve cehennemden uzaklaşmaya çalışır. Kitapları sevmeliyiz ve okumalıyız. Evimizin bir köşesinde küçük de olsa bir kütüphane oluşturmalıyız. Kitapları; vitrin süsü olarak değil, en faydalı dost ve arkadaş olarak bilmeliyiz. Okumak en güzel alışkanlıklardandır. Zamanlarımızı bu güzel alışkanlıkla değerlendirmeliyiz. Okuduklarımızı tefekkür edip, ibret almalı, yeni fikirler üretmeli, keşif ve icatlarda bulunmalıyız…
Yozgat’ın Sorgun ilçesinin Çiğdemli kasabasında çobanlık yapan Hasan Ersoy, hayvanlarını otlatırken kitaplarını elinden düşürmüyor, “Kitap kurdu” olarak anlıyor. "Okumadan fikir sahibi olunmuyor. Başkasının verdiği fikir, benim beynime dolmuyor." diyen Çoban Hasan Ersoy’un kitap okuma hassasiyetini ilklerimizde hissedelim ki başarılı olalım…
Yazma konusuna edebî anlamda bakacak olursak, kendine özgü bir disiplin ve düzen gerektirir. Bu düzenin temel gerekliliği ise okumaktan geçer. Tek başına yazmak, aslında kişinin kendini mevcut birikimiyle yürütmesi ve tüketmesi anlamına gelir. Yazmak üzerine düşünmek de bu disiplin dâhilinde yer alır ve en az okumak kadar önemlidir. Çünkü okumak, düşünmek ve yazmak her anlamda bir bütün olarak varlık gösterir. Yazmanın önemi ve faydaları saymakla bitmez. Aslına bakarsanız, okumak ve yazmak et ve tırnak gibidir. Birbirinden ayrı düşünülemez. Okuma olgunluğu ve dinginliğine ulaşamayanlar, yazma konusunda eksik kalırlar. Nasıl ki su yüz derecede kaynarsa, yazan kişinin de belli seviyeye ulaşmaları gerekir.
Toplumda sıkıntı olan şu söz hep göze batar. Okuyan insanlar neden yazmazlar? Onları yazma konusunda bu kadar korkutan nedir acaba? Yanlış yapmaktan mı korkarlar? Yanlış yapa yapa doğrulara ulaşacağız ya da en güzelini yazmaya çalışacağız. Biz özümüzde var olan cevheri nasıl ortaya çıkaracağız? Elbette deneyerek, yazarak ve yazılarımızla ortaya çıkaracağız. Telefonu bulan Alexander Graham Bell, hedefine ulaşmak için bir hayli deneme yapmış ve ümidini hiç yitirmemiştir. Son denemesinde hedefine ulaşarak telefonla konuşmayı başarmıştır. Graham Bell’e sormuşlar:
“O kadar denemede başarısız olduğunuz halde neden tekrar tekrar deneme yaptınız?
Alexander Graham Bell:
“Evet denemelerimde başarısız olduğum doğrudur. Eğer denemelerimde ‘Başarısız oldum.’ diye pes etseydim başarmayacaktım.” Cevabını verir. İşte biz okurlar da pes etmeden yazmalıyız. Belki en mükemmel yazamayabiliriz ama mükemmel yazma konusunda bir adım atabiliriz.
Kitap yazarak topluma kültürel katkıda bulunabiliriz. Bunların faydalarını açıklamaya çalıştık. Ayrıca gazete, dergi, mecmua vb. yerlerde yazarak toplumun daha sağlıklı haber almasını sağlayabiliriz. Okuyup yazan insanlar, televizyon, internet gibi yerlerde programlar yaparak toplumun iyi yönde gelişmesine katkı sağlarlar. Haberlerin doğruluğu milletçe ileri gitmemizi sağlarken, yanlış haberler ve bilgilendirmeler de toplumun çöküşüne sebep olabilmektedir. Okuyan ve yazan insan bir arabanın şoförü gibidir. Direksiyon ondadır. Şoför, ehliyetli, liyakat sahibi ise içindeki yolcuları sağ selamet varacağı hedefe ulaştırabilir. Ya da bu şartları taşımazsa arabasını bir uçuruma sürerek felâkete de götürebilir. İşte okumak ve yazmak bu kadar önemlidir…
Ülkemizde okuma oranı ne kadar düşükse, yazma oranı da o kadar düşüktür. Okuma oranımız yazmaya sirayet etmiştir. Birinin azalması, diğerinin azalmasına da neden olmaktadır. Yani okumak ve yazmak doğru orantılıdır. Ülkemizde çok sayıda Edebiyat ve Türkçe öğretmeni mevcuttur. Ayrıca bu iki dalda akademik çalışma yapanlar da bulunmaktadır. Bu şahıslar ömürleri boyunca en az bir eser bırakabilmelidirler. Yarınlara ancak böyle umutla bakabiliriz.
Okuma yazma olayını Edebiyat ve Türkçe öğretmenleri olarak sınırlandırmamak gerekir. Bunlar sahanın içinde olduğu için önemsiyorum. Diyanet mensubu birinin namaz kılmamasını ve oruç tutmamasını nasıl yadırgıyorsak, aynı durum, edebiyatçıların okuma ve yazma konusu için de geçerlidir. Edebiyatçılar ve dil bilimcileri, bizlere bu konuda örnek olmalılar. Okuyan ve yazanlara saygımız sonsuzdur. Atalarımız: “Söz uçar, yazı kalır.” diye boşuna söylememişlerdir.
Kitap, geçmişte olanları günümüze aktaran en önemli kaynakların başında gelir. Kitaplar insanların bilgi hazineleridir. Tarihin derinliklerine baktığımızda, geçmiş dönemlere ait haberleri edebî eserler sayesinde alıp öğrenmiyor muyuz? Mağara resimleri, yazıları, mezar kitâbeleri, ilk yazılı kaynaklar, tarihî eserler vb. ile tarihimize bakıp geleceğimize yol alıyoruz. İşte bütün bunları okuma ve yazma sayesinde elde ediyoruz. Bu yüzden edebî anlamda yazmak ve eser bırakmak o kadar önemlidir. Kimliğimizi, tarihimizi, kültürümüzü kısaca her şeyimizi geleceğe taşır yazılı eserler. Okuyan ve yazan, kartopu gibi yuvarlanır, bütün dünyayı sarar. Arkasından insanlık; kuşlar kadar özgür, çocuklar kadar mutlu olur…
17.01.2019
Yozgat
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.