- 2677 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ugur böcegi mavi kelebek ve papatya
UĞUR BÖCEĞİ , MAVİ KELEBEK VE PAPATYA
Yazın en alımlı yaprakları yere dökülmüş devasa yığıntılar oluşturmuştu. O yığıntılar arasında iyi bir yer bulmalıydı kendine uğur böceği. Zira kış yakın. Dayanamazdı ayaza , o beyaz örtünün can alıcı soğuğuna. Aradı durdu günlerce. Açtı sarı rengine siyah beneklerin konduğu kanatlarını uçtu oradan oraya. Farklıydı diğerlerinden . Herkes renginden sanırdı bu farklılığı lakin düşüncesi farklıydı, yüreği farklı , yaşantısı farklı. Herkes gibi bakmıyordu hayata. Bu yüzden yalnız hissediyordu kendisini.
İki arkadaşı vardı sadece. Birisi en çok vakit geçirdiği papatya birisi minik mavi kelebek. İkisininde uğrak noktası Papatya’ydı. Ondan arınır onda durulurlardı. Huzur oradaydı. Muhabbet orada. Gizliden gizliye aşk orada. Papatyanın taçlarına dökülen çiğ damlacıkları sulardı minik yüreklerini. Kıskanırlardı belkide birbirlerinden papatyayı. Ama dostluklarını da bozmazdı bu içten içe hissettikleri kıskançlık. Son baharın son günleri. Herkes bir köşede. Ayrılmak istemeseler de mecburi bir gidiş ayrı yönlere. Kelebek açtı önce mavi kanatlarını puslu gök yüzüne. Uçtu gitti sıcak yerlere. Zira dayanamazdı buraların zemheri soğuğuna. Sonra kendisi vedalaştı papatyayla gözleri yaşlı. Kuytu bir köşede bir yer buldu kendisine. Kış burada geçerdi. Varsa şayet kendisine Yaradanın vereceği nefes bahara ulaşırdı buradan. Daldı yaprak yığıntılarının arasına. Uyumaya hazırlanırken papatyayı düşünür. Ne yapar şimdi. Kışı nasıl geçirir. Şayet ulaşırsa bahara yine görebilir mi. Mavi kelebek döner mi geri yine. Derken dalar uykuya ...
Aylar sonra kar erimiş deli menevşeler açmıştır yamaçlarda. Arılar vızıldamaya başlamış güneşin sıcaklığında. Bahar gelmiştir artık. Çıkar yavaşca sığındığı yapraklar arasından. Ve çıkarken şükreder Yaradana yeniden onu bahara ulaştırdığı için. Ona sığınabileceği bir yuva bahşettiği için. Aklına hemen papatya gelir. Açar kanatlarını deli menevşeler , Çuha çiçekleri , kardelenler , sarı çiğdemleri geçerek uçar çok sevdiği papatyaya. Heyecanla coşkuyla aşkla , sevdayla çırpar minik kanatlarını. Ulaşır papatyanın bulunduğu yere. Lakin papatyanın yerinde yeller eser. Son baharın fırtınasına dayanamayan koca gövdeli pelit ağacı devrilmiş papatyanın üzerine ezivermiştir papatyayı. Artık yoktur yoldaşı. İçi sızlar. Yüreği kanar. Kıvranır durur orada. Mavi kelebek gelir aklına. Oda yok ortalıkta. Acaba gelmiş midir kendisinden önce oraya , haberi var mıdır papatyanın ezilip yok olduğundan. Belkide hiç dönmemiştir dönmeyecektir belki bir daha. Ya o’da aff düşünemez ötesini. Kıskansa da mavi kelebeği başına bir şey gelmesini istemez.
Bekler günlerce orada. Ama artık papatya yoktur. Mavi kelebekte dönmemiştir bir daha. Bahar geldi diye sevinerek çıkarken sığındığı kuytudan böylesini düşünmemiştir. Yine yalnız kalmıştır. Yürek yaralıdır artık.Ne baharı düşünür ne yazı artık. Canı yanar içten içe. Ama Yaradanın takdiridir bu. Bilir ki ; geliş O’ndandır dönüşte ancak O ’nadır. Artık tek beklentisi budur. Bir an önce Papatya’ya kavuşmak. Yürek yanğınına minik bedeni dayanmaz yanıp kül olan yüreği oracıkta can verir. Serer benekli bedenini toprağın bağrına...
Abdullah KARTAL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.