- 709 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Gelincige veda
GELİNCİĞE VEDA
Bir bahar üstüydü başka şehirlere başka iklimlere başka coğrafyalara yolu düştü adamın. Oldum olası hüzün düğümüydü yüreğinde. Bir kaçış taydı adeta. Ama bilmiyordu ki kaçtığını sandığı o hüznü yüreğinde taşıyordu. Her hücresine dağılmıştı adeta kan gibi can gibi. Nefes gibi takipteydi peşinde. Ne mümkündü kaçmak.
Çabuk alıştı geldiği iklime. Nasılsa hüzünden kurtuluş yoktu. Aşılmalıydı onunla yaşamaya. Başkada alternatifi yoktu. Ya kendinden bir parça sayıp iyi geçinecekti onunla yada yüreğiyle hep savaşta kalırdı. O iyi geçinip alışmayı seçti. Güneş ısıtırken günden güne doğayı o huzur arayışındaydı.
Ve gelincik habersizdi adamın varlığından ta ki dokunana kadar o hüzün dolu yüreğiyle kışın yorgunluğunu amaya çalışan taç yapraklarına. Zorlu bir kıştan geçmişti. İlgiye , sevgiye şefkate ihtiyacı vardı. Adam dokunduğunda yorgun bedenine hüzünden takati kesilmiş elleriyle bir şeyler koptu içinde. İyi gelmişti dokunuş. Kıpırdadı durduğu yerde. Açtı taç yapraklarını güneşin sıcaklığına. Güzel kokularını ihtişamını albenisini sundu adama. Adam sevdi gelinciği. İlgilendi. Neredeyse tüm zamanını ona ayırdı. Can suyu oldu kurumaya yüz tutmuş bedenine. Rengi değişti gelinciğin bu dokunuşla sevgi nede hoştu. İlgi cana can katıyordu. Bahar geldikçe iyiden iyiye adam hüznünü gömdü yüreğin derinliklerine gelinciğin dostluğuyla. Gelincik rengine renk kattı unuttu geçirdiği zorlu kışı. Zarafetine zarafet kattı. Dikleştirdi bükülen boynunu.
Artık adam gelincik olmadan yapamıyordu. Gelincikte onsuz bükülüyordu boynu hemen. Aralarındaki bağ gittikçe güçlendi. Birbirlerine güç oldular. Zaman zaman düşse de yolları ayrı iklimlere dönüp dolanıp yolları aynı noktaya çıkıyordu hep. Gel zaman git zaman dört koca yıl geçirdiler böylece. Gün geldi uçtular mutluluktan gün geldi hüzünlendiler. Gün oldu fırtınaya karşı durdular birlikte , gün oldu kavurucu sıcaktan korundular. Adam gelincikten razıydı Gelincik adamdan. Her şey daha güzel olacaktı atlata bilselerdi fırtınayı. Adam endişeliydi. Korkuyordu gelinciği kaybetmekten. Zarifti , kırılgandı gelincik. Biraz inatçı olmasa dayanamazdı fırtınaya. Tek umudu oydu adamın. Gelinciğin inadına güveniyordu. Ama hep kaybetme korkusu vardı yüreğinde belli etmese de gelinciğe.
O özel coğrafya da yaşayıp gidiyorlardı birlikte. Yine kış kapıdaydı ki adamın korktuğu geldi başına. Kaybetti gelinciği. Hoyrat bir el geldi kopardı adamın yüreğinden onu. Alışık olmadığı bir iklime çekip gitti gelincik. Hiçe saydı onca zamanı birlikte yaşanılan acı tatlı hatıraları. Adam baş başa kaldı yeniden yüreğinin derinliklerine gömdüğü hüznüyle. Artık dokunamayacaktı o nadide çiçeğe. Doyasıya çekemeyecekti kokusunu içine. Eski haline döndü adam. Sustu. Çekti sineye. Ve dilinden döküldü dualar veda ederken gelinciğe.
’’ Allah’ım bana bu güzelliği bahşedip yaşatan da sensin, koparıp yürek ikliminden alanda sen. Takdir senin . Dindir yüreğimin sızısını. ’’
Yüreğine akan göz yaşlarıyla hüzün iklimine dalıverdi adam yeniden...
Abdullah KARTAL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.