- 486 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
yeni romanımdan bir prağraf
Nisanın son haftalarına geliniyordu. Sığ da olsa akıp giden aralığı, arkasında kovalanıyor-muşçasına. Sürüp gidiyordu gün batımları. Dur durak bilmeyen nisan yağmurları, toprağa ve yeşil aksamlara hayat vermenin en leziz tadını veriyordu. Hıdrellez şaşaalı şeklinde ‘’merhaba!’’ diyordu. Bahara özgü meltemli rüzgâr esiyordu. Gübbük kuşları ötüyordu artık, o kuşlar baharın doyumsuz güzelliğini yaşıyordu. Serçelerin yüreğe dokunan o cıvıltısı, karatavuğun her ne oynaşta olsa da kükreyerek ses telleri bozuk borazanımsı sesi bülbülü andırıyordu. Yeknesak doğanın alımlı bendin de yer almanın sarhoşluğunu yaşıyordu, cümle âlem etrafta. Etrafta tek soluğu, sesi, hışırtısı duyulmayan kaplumbağalar kipriler ve yılanlardı. Az da olsa da kekliklerin sesi,oylumca göçebe güvercinlerin,bıldırcınların,kıştan kalma sığırcık kuşların.Sessizliği bozan kargaların ve yüksekten uçan kartalların, kerkenezlerin sesi tozu dumana katıyordu.Kerkenezler nerde bir leş var hazıra konmuşluğu ile tabiatın yer tahtasında yer alma kaygıları ağır basıyordu. Kartalların gurur abidesi siyahi beyaza halleri en yüksek rakımlarda nazlı nazlı uçuşlarıyla haşır neşirdi doğa.Hayat kavramlarında ebem kuşağında tutunabilme savaşları vardı.Hayranlık uyandıran kendi gizemlerinde saklı kanat çırpıntısına çokça şahit olmuştu kartallar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.