- 1107 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
542 - ŞEHRAZAT
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Onur BİLGE
"Şehrazat,
Ey Fars diyarının güzelliği ve zekâsı dillere destan kraliçesi! Gönül ülkemin tek melikesi! Ben de bir Şehriyar’ım, kendi çapımda. Belki Hindistan’dan Çin’e kadar uzanan uçsuz bucaksız toprakların kralı değilim, onca güç ve kudrete sahip değilim ama sana âşık olmanın verdiği kuvvetle fakirhanemde kendimi büyük bir imparator gibi hissediyorum. Sevgime ve ilgime layık olamayan kadınlara olan hıncım ve düşmanlığımla bilenirken çıkıverdin karşıma. Yaşanan bütün acı tecrübelerin ardından masalımsı bir mutluluk bağışladın bana. Tam bütün kadınların nankör ve sevimsiz olduğuna inanmaya başlamış, verdiğim sevginin karşılığını alamadığım için deliye dönmüş haldeyken ümit oldun bana tek sözünle. “Sen varsın!” dedin. O bana yetti.
Önce hayatımın en önemli kadını sırtını döndü bana. Sonra ona inat aldığım sümsük kardeşi… Bana ilk hüsranı yaşatan ilk âşık olduğum kızdan itibaren kime el uzattıysam elimde kaldı. Hepsini de birer birer öldürmek zorunda kaldım içimde. Bir kadın düşmanı olup çıkıverdim sayelerinde.
Çok kişi geldi geçti hayatımdan. İşim gereği pek çok insanla tanıştım, konuştum. Küçük büyük, yaşlı genç, kadın erkek… Yalnız çocuklarda buldum safiyeti ve sevgiyi. Bir onlar verebildi bana verdiklerimi, bire bir.
Halen insanlarla sıkı fıkıyım, hâlâ iç içeyim ama kimseye güvenim kalmadı. Çoktandır içedönük yaşamaktaydım. Halka başka görünmek zorunda hissediyordum kendimi. Kimse için önemli olmadığıma inanmıştım ve herkese önem verme mecburiyetindeymişim gibi… Zaman zaman soruyordum kendime nedenini. Müşteri tutmak için mi? Yardım almak için mi? İnsan olmanın gereğinden mi? Sonunda, olmam gereken insan olmaya çalıştığıma karar veriyor, aynı tarzda devam ediyordum. Açıkçası, hayattan hiçbir şey beklemiyordum. Hele öyle muhteşem bir sürprizi, asla!
İçimde küskün bir adam vardı. Adı Şehriyar. Birer birer kızları kadınları öldürmekte olan sadist, gaddar bir hükümdar… Ancak onun gibi vezirime emredip her gün için yeni bir gelin getirmesini isteyen biri değildim ve hiçbirinin maddi varlığıyla alakam yoktu. Beden istemiyordum ben, ruh istiyordum. Ruh istiyordum ve içinde dolu dolu sevgi… Ne yazık ki olmadı.
Oldu sandım bir ara… Seni tanıdığımda… O şair bozuntusu ortaya çıkıncaya kadar… Senin aklın, gönlün ona kayıncaya kadar hayal âleminde gezdim, mecnun gibi. Onda karar kılınca, ayaklarım suya erdi.
Her aşk geçip gittikten sonra, her aşkın tan vaktinde yüreğimin orta yerinde vahşice katlettim müstakbel gelinleri. Çünkü artık kalbime aldığım hiçbir kadının gün yüzü görmesini istemiyordum.
Seni de yok etmeye çalıştım bir ara. Hani ara verdiğinde yakınlığına. Hani o seni hiç hak etmeyene yaklaştığında… Sonra bir gün telli duvaklı çekip gittiğinde… Toroslar’a ve Aşkdeniz’e bomboş bakmaya başladığımda… Bomboş duvarlara, tavana bomboş… Ölümüne sarhoş olmaya çalıştığımda… Unutmaya çalışıp da her an eskisinden daha çok sevdiğimi anladığımda…
Antalya’nın kızları benim yüzümden Fars diyarının genç kızları gibi kan ağlamamaktaydı belki ama bir gülüp bir ağlamaktaydılar, birileri yüzünden. Artiz Ağacı’nın dibinde kahrolup, Aşkdeniz’in mavi sularına gövdelerini bırakıverenler bile vardı ve sayıları hiç de az değildi o veya bu şekilde intihar etmeye kalkanların. Asit içenler mi istersin, tentürdiyot mu… Kesici aletlerle kan revan içinde kalanları mı istersin, kendilerini asanları mı…
Kral Şehriyar gibiydim ruhen aslında. Ancak ne kan akıtabilirdim, ne de intihar edebilirdim. Yüreğimin kanını akıtmaya doyamamış insanlardan bizardım. Derken bir gün arkadaşın, güzeller güzelli, akıllılar akıllısı bir kız getirdi bana. Şehrazat koydum adını ve ne kadar gayret etsem de öldüremedim o plancı kadını.
Öyle bir gelişle geldi ve öyle bir yerleşişle yerleşti ki gönlümün sarayına, çıkar çıkarabilirsen! Her gece farklı bir masal başlattı hayatımda, sonunu bilmediğim. Katline kesin karar vermişken her sabah ertelemek zorunda kaldığım…
Bin bir gece masal masal gezdirdin beni. Her gece farklı bir masal anlatmaya başladın, tan vaktine kadar süren. Sihirli anlatımına ve büyülü gözlerine âşık ettin beni.
Bu masalın sonu yok, Şehrazat. Her gece ayrı masal anlatıyorsun bana, her gün merak içinde bırakıyorsun. Telefona bağlı yaşamaya mahkûm ettin beni. Mecburen bir yere gitsem, ayaklarım çıkıyor kapıdan, başım giriyor. Güneş doğmaya başladığında başlıyorum beklemeye, akşama kadar… Biliyorum ki akşamları zalim evdedir, arayamazsın. Caddelere sokaklara yazarsın yeni masalını, kirli duvarlara, isli tavana… Bense hep merak ederim her masalın sonunu. Ertesi gece kaldığın yerden devam edersin masalına ve ben yine çekemem ipini, ertelerim. Ertelerim ister istemez. Hoşuma gider acıklı masallarının kahreden tadı. Karasevdadır o masalların tümünün adı.
Bin bir gece masalları anlatmaktasın, yüreği yaralı bu züğürt krala. Kral da isyan etti genç kızlar gibi o malum karara. Kadınlara karşı duyduğum öfke baki olsa da, seni hiçbir zaman, yaşadığım sürece öldüremeyeceğimi idrak ettiğim için içimde, kurtulmuş oldun sen de senin gibiler de… Bayram et güzelim artık, Fars diyarının kadınları gibi. Yeşiller giy, allar bağla, sevincinden ağla!
Ey, bin yıl öncesinden beri anlatıla gelen masal serisinin müellifi! Ne zaman gerçekleri yazacaksın? Ey, tatlı dilli, güzel yüzlü kadın, ne zaman tekrar görebileceğim seni? Daha ne kadar bekleyeceğim davetini?
Artık dayanacak gücüm kalmadı hasretine! Bir gün, bir saat, bir dakika değil, bir saniye, salise, rabia, hamise, sadise, sabia, samine, tasia, bir aşira kadar daha belemek ölümden beter oldu benim için. Niçin anlamıyorsun halimi? Neden hep kendini ve ailevi dertlerini düşünüyor, hep onlardan bahsediyorsun? Neden bana beni sormuyorsun hiç? Neden bana beni ve bendeki seni…
Bu masalların muhteşem bir sonu olsa! Masallar son bulsa, Şehriyar bahtiyar olsa! Üç çocukları olmasa da olur. Masal bu ya… Gökten üç elma düşse, en kırmızısından, en tatlısından, en iyisinden ve en irisinden mesela… Biri benim, biri senin, biri de okuyanların ve dinleyenlerin başına… Başlara değmeden kapılsa havada ve bizim masalımız hiç bitmese, mutluluğa dönerek yüzünü, yeniden başlasa burada.
Bana iki cihanda da sürecek, sonsuza kadar hiç bitmeyecek meraklı, huzurlu, mutluluk dolu bir masal anlatmaya başlasan Şehrazat!
Artık yüzü gülse, bahtiyar olsa Şehriyar!
Şehriyar"
***
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ – 542
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.