- 879 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aşk hiç biter mi?
Selim ellerinde bir buket çiçek, sahile koşarak geldi. Gözleri söyle bir sahilde gezindi, aradığını göremeyince ilk gördüğü banka oturup sevdiğini beklemeye başladı. Ellerinde yine her zamanki çiçeklerden vardı.
Sevgilisinin en sevdiği çiçekler bunlardı. Kırmızı, kıpkırmızı, kan kırmızısı güller. Sanki dalından yeni koparılmış gibi tazeydiler, buram buram kokuyorlardı, sevgi kokuyor, aşk kokuyor en önemlisi de özlem ve hasret kokuyordu güller. Hepsinin üzerinde damlalar vardı. Sanki ağlıyor gibiydiler.
Selim güllere baktı, sanki onlarla konuşuyormuş gibi, neden ağlıyorsunuz, bakin ben ne kadar mutluyum dedi. Az sonra sevdiğini göreceği için kalbi yine deli gibi atmaya başlamıştı. Ne zaman onu düşünse, onunla buluşacağını hayal etse kalbi yine böyle yerinden çıkacakmış gibi oluyordu. Senelerdir birbirlerini sevmelerine rağmen ikisi de sevgisinden hiç bir şey kaybetmemişti.
Onları hiç bir şey ayıramazdı. Ne hasret, ne ayrılık, nede ölüm. Selim telaşla saate baktı. Sevdiği yine geç kalmıştı, 1 saat geç kalmıştı. Üstelik o, sevdiğini bekletmemek için dakikalarca önce koşarak geliyor, onu beklemeyi bile seviyordu. Oysa o her zaman bunu yapıyordu. Devamlı kendisini bekletiyordu. Herkesin bir kusuru olurmuş diye düşündü. Gözlerini önündeki uçsuz bucaksız denize dikti. Denizin sonu yok gibiydi, tıpkı sevdiği kıza olan aşkı gibi denizinde sonu yoktu. Sonsuzluğa uzanıyordu.
Aslında bugün onlar için çok özel bir gündü. Kendi aralarında sözleneceklerdi. Selim önce bunu sevdiğine açmış, sonrada gidip 2 tane yüzük almıştı. Bu kadar önemli bir günde bari, onu bekletmemeliydi.. Ama alışmıştı artık beklemeye, zararı yok biraz daha beklerim diye düşündü. Güllerin yaprakları nedense hala yaşlı idi. Bir türlü anlamıyordu onları. Her şey bu kadar güzelken neden ağlıyorlardı ki? İste az sonra sevdiği gelecek, ona sarılacak, kucaklaşacaklardı. Sonra söz yüzüklerini takip, evliliğe ilk adımlarını atacaklardı. Selim öyle heyecanlıydı ki sevdiğine kavuşmak için can atıyordu.
Martılara baktı, birbirleriyle oynaşıp, uçuşan martılara. Ne kadar güzel dans ediyorlardı Tekrar saatine baktı Selim. Endişelenmeye başlamıştı. Sevgilisi yine geç kalmıştı, hem de çok. Bu kadar geç kalmaması gerekiyordu. İşte her gün burada buluşmak için sözleşmiyorlar mıydı? Her gün sahilde, martılara bakarak, denizin onlara anlattığı masalları dinleyerek birbirlerine sarılıp hasret gidereceklerine söz vermiyorlar mıydı? O zaman neden gelmemişti yine? Aklına kötü düşünceler gelmeye başladı. Hayır, hayır olamazdı. Sevdiğine bir şey olamazdı. Onsuz hayat yaşanmazdı ki.
O ölse bile devamlı benimle yaşar diye düşündü Selim. Bunun düşüncesi bile hoş değildi. Gözlerini yere indirdi. Gözyaşlarını kimsenin görmesini istemiyordu. Zaten nedense etrafındaki insanlar ona sanki kaçık gibi bakıyorlardı. Rahatsız olmaya başladı bakışlardan.
Yine her zamanki gibi aynı yerde bekliyor du Yeter/ini. Neden gelmedi acaba diye düşünmeye başladı. Gözlerini kapattı. kaç sene oldu dedi. Her gün bu sahildeydi, sevdiğini bekliyordu. Daha fazla dayanamadı. Kalbi parçalanacak gibi oluyordu. Gözlerinden bir damla daha yaş güllerin üzerine damladı.
Yine gelmeyecek galiba, en iyisi ben onun evine gidiyim diye mırıldandı.
Hiç olmazsa gülleri her zamanki gibi yanına koyar, ona vermiş olurdu. Selim ayağa kalktı.
Sevdiğiyle buluşmak üzere, yeşil tepenin ardındaki kabristana doğru yürümeye başladı. Nereye gittiğinden o da bir haberdi durmadan ağlıyordu Kaz dağlarına doğru yürüyordu yürüdükçe ağlıyor neden neden diyordu hala ağlıyordu neden sevgilisi Yeter/i bu özel günde gelmemişti gözyaşlarından dökülen yaşları ile hep yürüyor hem de mırıldanıyordu nereye gittiğinin bile haberinde olmayan Selim kaz dağlarının zirvesine kadar çıkmıştı dağın tepesinden aşağıya inmiş hala yürüyordu gidiyordu hala gidiyor gidiyor gidiyor gidiyor.
Gidiyordu hep ağlayarak yemeden içmeden gidiyordu o Yeter/ini çok çok sevmişti Yerer/i de sevmişti. Öyle diyordu ki Yeter/i Selim/e evlenme teklifinde bulunmuş seninle o kadar çok mutlu olacağız ki derdi sen bu hayatımın en ideal erkeği yakışıklımsın diyordu ne olmuştu da Yeter/i hala yoktu gelmemişti.
Bir haber yoktu yıllar yılları kovalamış Semih Kaz dağların tepelerinden hala o buluşacakları sahili gözetliyordu çok yaşlanmış saç sakal birbirine karışmış gözler artık görmez olmuştu.
Bir gün bir kaya ya yaslanmış uzakları seyrediyorken bir ses kulağına ben geldim der gibi, biri omzuna dokunmuş gibi geldi.
Kimdi, kulak verdi kokuyu hissetti o Yeter di evet Yeter mi gelmişti döndü baktı evet oydu ama çok uzaklarda, gidiyordu gittikçe oda gidiyordu gittikçe gidiyordu Serapta görüyordu ve gittikçe gidiyor hep o karşısında Yeter inin yanına giderken oda Yeter i ile kaybolmuştu beklide ruhu onu çağırmış oda onunla gitmişti.
Aşk, sevgi, hasret, özlemler bir kadın bir erkek sevgili aşk oldu mu neler neler olmuyor ki sevgili dostlar..
Sami Arlan..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.