Bencil kimse devamlı kendi çıkarını düşündüğü için başkalarını düşünmeye ayıracak vakti yoktur.
M.Talat Uzunyaylalı
M.Talat Uzunyaylalı
@m-talatuzunyaylali

İNSAN ALDATIR, ALLAH ALDATMAZ!

22 Mart 2019 Cuma
Yorum

İNSAN ALDATIR, ALLAH ALDATMAZ!

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1095

Okunma

İNSAN ALDATIR, ALLAH ALDATMAZ!


“…Allah Teâlâ’nın açıklaması Kur’an-ı Kerim, şüphe içermez…” (Bakara 2)

Bakara Suresi’nin başındaki ‘elif, lam, mim’den sonraki bu ilk âyette, Allah Teâlâ insanlığa Kur’an-ı Kerim yoluyla varlık problemini, dünya ve ahiret gerçekliğini, şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıkladığını bildiriyor.

Şüphe, insanın söz ve davranışlarıyla ilgilidir; Allah Teâlâ, aldatmaz. Allah konusunda insanları şüpheye düşürenler, kapitalizm, sosyalizm, komünizm, faşizm, liberalizm vb. ideoloji bağlılarıdır. Açıkça veya dolaylı bir ifade ile Allah Teâlâ’ya değil, ürettikleri ideolojilere, kurdukları siyasi ve sosyal sistemlere inanılmasını isteyenler, insanlığa, derin hüsranlar yaşattılar. Son beş yüz yılın dünya tarihi bu gerçeği açıkça gösterir. İnsanlık, bu sürede, âdeta kobay fareleri gibi kullanıldı; üzerlerinde çeşitli siyasi, sosyal ve kültürel yapılar denendi. Sonuçta insanlığa ağır faturalar ödetildi; kitleler, gerçek anlamda aldatıldı.

Yalan rüzgârlarının bilim ve felsefe ıslıkları çalarak estiği bir çağdayız. Tarih, iddialar, ütopyalar, ideolojiler, yani yalancılar mezarlığıdır aynı zamanda. İnsanlığı çeşitli sorunlarından kurtaracaklarını ileri sürdükleri nice görüş, öneri ve uygulama, tarih mezarlığında, toza toprağa bulanmış, hüsran içinde yatmaktadır. Güvenilir oldukları varsayılan ideolojiler, bilimsel gerçeklik denilen iddialar, tezler, antitezler, şunca felsefi görüş, siyaset ve ekonomi modeli ve uygulaması, iddialı nice kültür ve sosyal devrim, üst üste alt alta yuvarlandıkları bu çukurda, ürkütücü bir yekûn olarak durmakta, bu korkunç heyula, insaniyete, artık kimden şüphe etmesi, kime güvenmesi gerektiğini apaçık göstermektedir. Görüyoruz ki, Allah Teâlâ aldatmaz; fakat insan aldatır. Tarih, bunun kanıtıdır. Uzak geçmiş yerinde dursun, yakın geçmişe kısaca bakalım. İnsanları kimin aldattığını görelim.

Kapitalizm 16. Yüzyılda başlayan Batı dünyasında bugünde geçerli olan sermaye ve sömürü üzerine kurulu egemen sistem. Kapitalizm insanlar arasında eşitlik vaat etti. Sermayeyi, özel mülkiyeti, üretim araçlarını, üretimi ve verimliliği yüceltti. Ancak, yüz yıllardır devam eden kapitalizmin tarihine baktığımızda, kendi dışındaki dünyayı sömürge hâline getirdiğini görüyoruz. Kapitalizm tarihsel olarak maddi gücünü zayıf milletlere karşı baskı ve sömürü amaçlı kullandı. Sonunda adalet duygusundan yoksun kaldı. Afrika halklarını köleleştirdi. Artçıları günümüzde de devam eden korkunç savaşlara neden oldu. Kapitalizme başta Marksistler olmak üzere, çeşitli çevreler eleştiriler yönelttiler. Eleştirilerin ortak noktası kapitalizmin insanlar arasında sosyal ve ekonomik eşitsizliğe yol açtığıydı. Kurtuluş sosyalizm ve komünizmdeydi.

Sosyalizm-Komünizm: Kapitalizme kızanlar, kurtuluş için Sosyalizme ve Komünizme sarıldı. Komünistler, insanlar arasında asıl gerçek eşitliği kendilerinin sağlayacağı teziyle toplumları etkilediler. Tanrı inancını kapitalist sistemin sömürü araçlarından ve ayakta tutucularından biri saydılar. Dini inkâr ettiler. Yoksul sınıflar, özellikle Batı Avrupa’daki işçi kesimi ve işçilerin üretimden gelen emeklerini ise yüceltiler. Mülkiyetin, üretim araçlarının, kapitalist sınıfa değil, işçilere, işçilerin iktidarı olan devlete ait olması gerektiğini ileri sürdüler. Komünist ideoloji, doğup büyüdüğü Batı Avrupa ülkeleri yerine, ihtilal yoluyla Rusya’da iktidara geldi. Rusya’da insanların ellerindeki her şeye el konuldu. Kiliseleri kapatıldı. Devrimin yerleşmesi için görülmemiş zorbalıklar yapıldı. Komünizm aleyhtarı sayılarak 25 milyon insan öldürüldü. Sonunda Rusya komünistleri komünizmin insan doğasına aykırı bir sistem olduğuna ikna olarak rejime 1980’li yıllarda son verdiler. Kapitalizme ve kiliseye döndüler!

Faşizm ve Nasyonal Sosyalizm: Avrupa’da ortaya çıkan şovenizm ve ırkçılığı yücelten yönetim anlayışlarıdır. İtalya’da Benito Mussolini, Almanya’da Adolf Hitler gibi yöneticiler iktidara gelerek faşist ve Nasyonal Sosyalist yönetimler kurdular. Toplumu tek tipleştirerek diktatörlükle hükmettiler. Savaşlara neden oldular. Ötekileştirdikleri insanlara karşı, soy kırım dâhil, her türlü insan hakkı ihlalini çekinmeden yaptılar.

Liberalizm: Kapitalizmin vahşi yanlarını törpülemeye çalışan ekonomik olmaktan çok ideolojik özellikleri olduğu ileri sürülen bir sistemdir. Liberalizm, bireylerin özgürlüklerini ve hukuki eşitliğini, devlet yönetiminde ise güçler ayrılığı prensibini, savunmaktadır. ‘Hukuki eşitlik var, fakat sosyal eşitlik yok!’, ‘Zenginin daha zengin olduğu bir sistem’ diyen komünistler ve sosyalistler, liberalizme karşı çıkıyorlar.

Bu ideolojilerin hepsi insanlığa bir dünya cenneti vaadiyle ortaya çıktı. Hepsi de özünde Allah’a ve ahirete karşı bir tavır takındı. Bunu, kimi komünizmde olduğu gibi, açıkça, kimi de liberalizmde olduğu gibi, dünyayı ve onun imkânlarını yüceltip ‘dünya şehvetiyle’ sarhoş ederek yaptı. Sonuç şudur: Batan ve devam eden beşeri sistemler, ütopyalar, gerçekleştirilen siyasi ve ekonomik modeller, en nihayetinde insanlığa hayal kırıklığı yaşattılar. Bugün bu ideolojilerin şüphe içermeyen hiçbir tezinin ve görüşünün olmadığı savunucuları tarafından ifade edilmektedir.

Sonuç: İnsanlık bunca yaşadığından sonra durup artık Allah Teâlâ’nın konuşması olan Kur’an-ı Kerim’i dinlemek ve anlamak zorundadır. Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de, kendini bize tanıtıyor; sıfatlarını ve fiillerini anlatıyor. Bu evreni yarattığını, bir amaç için ayakta tuttuğunu, insanlara ve diğer canlılara hayatı kendisinin verdiğini bildiriyor. Ölümlerinden sonra insanları tekrar dirilteceğini ve ebedi kalacakları cennet veya cehenneme yerleştireceğini, söylüyor. Kimse bugüne kadar ortaya çıkıp Allah Teâlâ’nın bu açıklamalarını yalanlayabildi mi? Bu evren Allah Teâlâ’nın değil, benim! diyen biri var mı? İddia sahiplerinin kurdukları düzenlerin akıbetini yukarıda ifade ettik. Hepsi de çöp sepetindedir. Tarihsel olarak biliyoruz ki, Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de ne buyuruyor ise, sadece o ‘mutlak gerçektir’ ve Onun dediği olmaktadır. İleride de sadece Onun dediği olacaktır. Çünkü Allah Teâlâ, aldatmaz, insan insana inanır ve aldanır.

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
İnsan aldatır, allah aldatmaz! Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz İnsan aldatır, allah aldatmaz! yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
İNSAN ALDATIR, ALLAH ALDATMAZ! yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.