- 460 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YANGIN ÇIKTI
YANGIN ÇIKTI
Zilin çalmasıyla kalemi bıraktı. Daha zil susmadan koridorda bir uğultudur başladı. Gittikçe artan uğultu teneffüs boyunca da sürecekti.
Genellikle öğrencilerle işi olmazdı onun. Arada sırada nöbetçi öğrencilere bir iş buyurur : “ Şu evrakı müdüre götür.” veya “ Kantinden iki çay getir.” derdi. Okulun büyüklüğü, personelin çokluğu yüzünden çoğu kez öğrenciler onu da idaredeki öğretmenlerden sanırlar: “ Olur hocam, tamam hocam.” derlerdi. Öğrencilerin bu tarz hitabı hoşuna gittiğinden ses çıkarmazdı. Aslında odanın kapısında “MUTEMET” yazsa da, kaç öğrenci mutemedin ne anama geldiğini bilir, bilse de öğretmen olmadığını anlardı ki ?
Bugün işler yoğun sayılmazdı. Maaşlar yeni verilmiş, ek ders ücretlerine de daha zaman vardı.
Biraz sonra kapıda mavi önlüğü, kel kafası ve paytak paytak yürüyüşüyle Hasan Kalfa göründü. Bugün de adetini yerine getirecek, havadan sudan birkaç söz edecek sonra çekip gidecekti işinin başına. Masadaki mahalli gazeteyi aldı, evirdi çevirdi, okuyacak bir yer bulamadı. Sıkıntılı bir hali vardı.
- Mahmut ağabey, şu bizim maaşlar ne zaman bir adama benzeyecek ?
- Ben başbakan olursam.
Hizmetli biraz duraksadıktan sonra gülümsedi. Kapıda okulun yeni öğretmenlerinden Zeynep Hanım görününce söyleyeceklerini yuttu.
- Mahmut Bey, bana maaşımı gösterir bir belge gerekiyor.
Hizmetli daha fazla oyalanmadan odadan çıktı.
- Hayırdır Hocahanım, neye kullanacaksınız ?
- Bankadan kredi çekeceğim.
Mahmut bıyık altından gülerek:
- Hayırlı bir iş mi vardı ?
Zeynep Hanım hemen anladı.
- Ne gezer, nerede o günler ?
Birlikte gülüştüler. Mahmut bilgisayarın başına geçmişti ki, kapıda nöbetçi öğrencilerden biri gözüktü:
- Hocam, sizi müdür Bey çağırıyor.
Çocuğun mutemetle konuştuğu kesinse de, “ Hocam” diye hitap etmesi Zeynep Hanımı şaşırttı, odada tek öğretmen kendisiydi çünkü. Şaşkınlığını dillendirmedi, olanları seyre koyuldu.
Mutemet Mahmut, bir taraftan bilgisayarla ilgilenirken, kafasıyla “tamam” anlamında bir işaret yaptı. Öğrenci bu hareketi görse de yerinden kıpırdamadı. Mutemet:
- Tamam oğlum, geliyorum.
Ç ocuk yine kıpırdamadı. Mutemet Zeynep Hanıma:
- Hocahanım, bir dahaki teneffüse alsanız, dedi.
Zeynep Hanım itiraz etmedi. Zaten teneffüs de bitmişti.
Mutemet Mahmut işini yarıda bırakarak öğrencini yanına geldi.
- Oğlum, senden iyi jandarma olur.
Çocuğa doğru ellerini birleştirerek uzattı.
- Haydi kelepçelerini tak da gidelim.
Nöbetçi öğrenci latifeyi anlamadı, garip bakışlarla mutemedi süzdü sadece. Bu çocukta bir gariplik var, dedi içinden ve yürüdü mutemet.
Birkaç adım atmamıştı ki, “ Müdür Bey, neden telefonla çağırmadı da bunu yolladı ?” diye düşündü. Duraksadı, geri dündü. Bu ani hareket sonucunda ardından gelen nöbetçi öğrenciyle burun buruna geldi.
- Müdür nerede ?
- Çatı katında bekliyor, hocam.
- Şunu baştan söylesene oğlum, hem çatıda ne işi varmış Müdürün ?
- .....
Daha birkaç soru vardı kafasında, cevabını alamayacağı, sormadı. İki kat birlikte çıkıldı. Çatıya çıkan sabit, dar, metal merdivenin önüne gelindiğinde mutemet çocuktan kurtulamayacağını anlamıştı artık. Çocuk önde mutemet arkada son merdivenler de çıkıldı. Çatı arasının karanlığına gözleri alışana kadar hareketsiz durdular. Mutemet:
- Müdürüüüüm, dedi. Ses yoktu. Çocuğa döndü:
- Müdür nerede ?
- Bilmem.
- Nasıl bilmezsin ?
- Bana, mutemedi çatıya getir, dedi, o kadar.
Mutemet bu işten başından beri rahatsızdı zaten. Ama yine de çocuğun sözüne kanmış buralara kadar gelmişti işte.
Birkaç defa daha seslendi müdüre, nafile...
- Oğlum Müdürle nerede konuştun ?
- Odasında.
Bu sefer çocuğu arkasına alarak indiler, çatıdan. Tozla kaplanan üstlerini gelişi güzel silkeledikten müdürün odasına yöneldiler. Mutemet durumu tam anlayamadığı için tepkisini de belirleyemiyordu. Umutla umutsuzluk arasında müdürün kapısını tıklattı, “Gel” sesi içine su serpti. Mutemet önde, çocuk arkada odaya daldılar.
Müdür, önündeki evrakları incelerken gelenleri gözleriyle değil, kulaklarıyla izlemeyi yeğliyordu. Gelenlerden ses çıkmayınca kafasını kaldırdı. Gördükleri onu hayrete düşürdü.
- Ne oldu, bu haliniz ne ?
- Bir şey yok Müdürüm, çatı arasına çıktık da.
- Ne işiniz var çatı arasında ?
- Siz çağırmışsınız.
- Şaka mı ediyorsun sen ? Ben seni neden çatı arasına çağırayım ?
Müdürün hayretiyle birlikte merakı da artıyordu. Mutemedin hemen arkasında duran,
kendisinden emin, yaptığı işten memnun tavırlar sergileyen öğrenciye:
- Oğlum ne oluyor, nereden çıktı bu çatı işi ?
- Hocam, biraz önce beni çağırıp söylediniz ya .
- Ne dedim oğlum ben sana ?
- Şurdan git, mutemedi çatıya getir, dediniz.
Müdür bu sözleri duyunca durakladı. Kafası, okulun işleriyle o kadar doluydu ki, böyle bir söz söyleyip söylemediğini düşündü. Hayır, hayır böyle bir isteği olamazdı. Yoksa çocuk mu yanlış anlamıştı ?
Öğrenciye döndü:
- Bir daha söyle oğlum, ben sana ne dedim ?
- “ Mutemedi çatıya getir.”
Bu sözden sonra uzun denebilecek bir sessizlik oldu.
Çocuk sakin, mutemet meraklı, müdürse düşünceliydi.
Sessizlik, müdürün yavaş başlayan, gittikçe güçlenen kahkahasıyla son buldu. Uzun uzun, nefesi kesilerek, yüzü kıpkırmızı gözlerinde yaşlarla gülüyordu müdür. Bu arada konuşsa da anlaşılmıyordu zaten. İki eliyle karnını tutarak yığıldı koltuğa. Onun gülmesinin bitimine kadar mutemet de, öğrenci de sessizce beklediler. Kendine gelen müdür:
- Oğlum, anlamadan, dinlemeden iş yapıyorsunuz. Ben sana “ Mutfaktan çakı getir.” dedim. Ayakkabımda rahatsızlık veren bir çıkıntıyı kesecektim.
Bu defa da mutemet bastı kahkahayı, uzun sürmese de. Müdür:
- Haydi, işinizin başına dönün. Oğlum sen de bundan sonra lafı iyi dinle.
Tam odayı terk ederlerken müdür:
- Oğlum, nöbetçi müdür yardımcısını bul, benim çağırdığımı söyle.
Hemen ardından:
- Yo yo neyse, vazgeçtim Allah bilir sen simdi ne yaparsın ? Sen diğer nöbetçiyi çağır bana.
Biraz sonra diğer nöbetçi öğrenci girdi içeriye. Bu seferki bir kızdı. Müdür isteğini kıza söyledi. Kız “tamam “ deyip çıktı.
Kısa bir zaman geçmişti ki, kız geri geldi. Müdür:
- Ne oldu kızım, bulabildin mi ?
- Müdürüm, Mili Eğitim Müdürlüğünde yangın çıkmış. Nöbetçi müdür yardımcısı da oraya gitmiş.
- Ne diyorsun sen !?
Telaşlanan müdürün bu hali uzun sürmedi. Kısa bir süre önceki tecrübesi geldi aklına. Hemen telefona sarıldı.
- Alo, ben müdür. Nöbetçi müdür yardımcısı nerede ?
Telefonda müdür yardımcılarından biri vardı. Sesinde hiçbir telaş olmaksızın:
- Milli Eğitim Müdürü çağırmıştı da, onun yanına çıktı. Biraz önce nöbetçi öğrenciye de söylemiştim. Size iletmedi mi ?
- Tamam anlaşıldı.
Telefonu kapattıktan sonra mırıldanmaya devam etti:
- Yanına çıktı ha ? Yanına çıktı, oldu yangın çıktı.
Öğrenciye döndü:
- Tamam kızım, sen işine dön. Yangın sönmüş.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.