- 1005 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
ANZAKLARIN ÇANAKKALE’DE NE İŞİ VARDI-BROKEN HİLL’DEN, CHRİSTCHURC’A
Bütün tarihleri boyunca sadece Türklerle Çanakkale’de savaşmış olan Avustralyalıların ve Yenizelendalıların Çanakkale’de ne işleri vardı? Hayatlarında daha önce hiç bir Türk görmemiş olan bu insanlar niçin binlerce kilometre yol kat edip 1915 yılında Gelibolu yarımadasında Türklerin karşısına düşman olarak çıkmışlardı? İşte bu sorunun cevabını anlamadan bugün Christchurc kasabasındaki camilere yapılan saldırıları, kırk dokuz Müslümanın katledilmesinin sebeplerini anlamamız mümkün değildir.
1851-1914 yılları arasında İngiltere’nin kraliçesi olan Victoria, döneminin sonlarına doğru o güne kadar resmen sömürdükleri Avustralya ve Yenizelanda’yı yine sömürmeye devam etmek ama kazı bağırtmadan yolmak amacıyla ‘’ Bundan böyle sizlere dominyon statüsü verdim.’’ Dedi. Yani artık iç işlerinde serbest, dış işlerinde İngiltere’ye bağlı devletler oluyordu Avustralya da Yenizelanda da...
1914 yılında malum I. Dünya savaşı patlak verdi. Bu savaş başlayınca İngiltere, dominyonları olan Avustralya ve Yenizelanda’ya ‘’ Haydi bakalım savaşa!’’ Demeye başladı. Ancak İngiltere için çok önemli engeller vardı: Birincisi, gerek Avustralyanın, gerekse Yenizelanda’nın bir ordusu filan yoktu. Memleketin asayişini sağlamak üzere görev yapan bir miktar polis-jandarma gücünden başka silahlı güç yoktu. İkinci engel: Dominyon yasalarına göre bile Avustralya ve Yenizelanda’da zorunlu askerlik diye bir şey yoktu. İnsanlar askere ancak gönüllü olarak alınabilirlerdi.
Peki Avustralya ve Yenizelanda’nın gençleri gönüllüler miydi bilmedikleri diyarlarda, bilmedikleri insanlarla savaşmaya? Hem de silah nedir, nasıl kullanılır bilmeden? Değillerdi elbette. Daha doğrusu büyük bir çoğunluğu değildi. Hükumet ve çok az bir azınlık ise Pasifik’te oldukça tehlikeli sesler çıkaran Almanların eğer İngilizleri yenerlerse kendilerine de saldıracaklarından, İngilizlerin yerini Almanların alacağından endişe ediyorlar, gelenin gidenden beter olacağı korkusuyla artık iyi kötü alıştıkları İngilizlere yardım etmenin daha akıllıca olacağı kanaatini taşıyorlardı.Ama dediğim gibi bu kanaati taşıyanlar oldukça azdı.
Neticede İngilizler, Avustralya ve Yenizelanda insanlarını kendilerinin yanında savaşa katılmaya ikna edebilmek için bir şeyler yapmak zorundaydılar.Aksi takdirde ormanlardan topladıkları üç beş yamyam kabilesi mensubuyla bu iş yürümeyecekti.Özellikle Avustralya ve Yenizelanda Sosyalistleri günümüz tabiriyle ‘’ No War, Make Love ‘’ ( Savaşma seviş ) diyorlar, İngiltere’nin canını sıkıyorlardı.
İngiltere böyle kara kara düşünürken Osmanlı padişahı Mehmet Reşat, Alman İmparatoru Wilhelm ve Avusturya-Macaristan İmparatorunun gazına gelip kutsal cihat ilan edince İngiltere aradığı fırsatı buldu.
Evet, şu andan sonra yazacaklarımı daha da dikkatle okumanızı tavsiye ederim zira Broken Hill olayının aslında ne olduğunu anlatmaya çalışacağım.
İşte bu kutsal cihat çağrısından sonra pek çoğumuzun, hatta bir tarihçi olduğum halde benim bile uzun bir süre sazan gibi oltaya takılıp yuttuğumuz bir şey oldu.(Çünkü aklımız böyle şeytanlıklara ermiyordu.)
Oldukça uzun süre ‘’ Çanakkale Savaşları Sırasında Avustralyalılara Karşı Cihat İlan Etmiş İki Kahraman Afganlı ’’ Olarak anlatılan biri dondurmacı, öteki kasap iki kişi güya padişahın ilan ettiği kutsal cihat’a uyarak Avustralya’nın iç kesimlerinde yer alan Broken Hill adlı bir maden kasabasında, içinde 1200 kişinin bulunduğu bir yolcu trenine White Rocks ( Beyaz Kayalar ) denilen bir mevkide saldırdılar ve dört kişi öldürüldü, yedi kişi de yaralandı.
Söylemeye hacet yok aynen Usame bin Laden gibi, bu saldırıyı gerçekleştiren ve adlarının Gül Muhammet ve Molla Abdullah olduğu iddia edilen bu iki kahraman(!) olay yerinde öldürüldüler.
Bizler senelerce bu Gül Muhammet ve Molla Abdullah’ı hiç sorgulamadan ‘’ Helal olsun aslanlara. Maşallah maşallah sadece iki kişi koskoca Avustralya’ya savaş açmış. İşte din-i İslam sevgisi, işte şehadet aşkı bu’’ Diye yorumladık, öldürülmüş olan dört sivil ve günahsız Avustralya vatandaşını sallamadık da iki Müslüman mücahidin(!) kahramanlıklarına odaklandık hep.
Mesela Avustralya’da o dönemlerde polis ve jandarma bile silah bulmakta zorlanırken( Tüm polis birliğinde sadece yedi tabanca varmış )iki fakir Afganlının, askeri olan o pahalı silahları nereden ve nasıl temin ettiklerini hiç sormadık.
Molla Abdullah ve Gül Mehmet’in saldırının amaçlarını anlattıkları mektupların niçin üzerlerinde değil de üç gün sonra bir taşın altında bulunduğunu sormadık.
Ellerinde sınırlı sayıda mermi bulunup bunu zaten saldırıda kullanmış oldukları için mermileri kalmayan bu iki kişi neden canlı değil de ölü olarak ele geçirildi? Bunu da sormadık sorgulamadık.
İki Afganlının elinde Türk Bayrağının ne işi olduğunu sormak zaten hiç aklımızın ucundan geçmedi çünkü gururumuz okşanmıştı. Ne de olsa bizim bayrağımız altında şehadet şerbetini içmişlerdi (!)
Peki Bu olayın ‘’ Anzakların Çanakkale’de ne işleri vardı?’’ Sorusuyla ilgisi ne?
Oldukça fazla ilgisi var.
1 Ocak 1915 Günü gerçekleşen bu olay her şeyden önce o zamanki Avustralya, sonra da İngiltere ve Avrupa basınında ‘’ Türkler masum insanları katlettiler.’’ Olarak anlatıldı. İslam dini mensuplarının işte böylesine acımasız ve barbar oldukları kanıtlanmış oldu İngilizlere göre. Türklere ve Müslümanlara karşı savaşılmazsa buna benzer olayların her an her Hrıstiyanın başına gelebileceği anlatıldı.
Sonuçta savaşa gitmekte hiç de istekli olmayan Avustralya ve Yenizelandalı gençler ‘’Beni de askere alın. Ben de Türklere karşı savaşmak istiyorum’’ Diye asker alım merkezlerinin önünde kuyruklar oluşturmaya başladılar. Öyle ki bizim padişahımız halifemizin kutsal cihadınının Müslümanlar üzerindeki etkisinden çok çok daha etkili oldu Broken Hill saldırısı. 1Ocak 1915 tarihinden sonra artık her Avustralyalı ve Yenizelandalı genç kutsal bir amaç için (!) canını seve seve vermeye hazırdı. Gidilecek yolun uzunluğu, çarpışılacak düşmanın dünyanın en savaşçı milleti olması ve dahi kendilerinin savaş ve silah hakkında hiç bir bilgilerinin olmamasının önemi yoktu onların gözünde. Tıpkı o katliamı yapanların Türk değil Afgan olmasının bir önemi olmadığı gibi.Onların beyinleri artık ‘’Türk ve Müslümanları ortadan kaldır’’ Komutu veriyordu sürekli.
Sanırım meseleyi anladınız değil mi? Yani Anzakların ne işi vardı Çanakkale’de sorusunun cevabı sanırım verilmiş oldu. Onlar masum insanları hunharca katleden(!) Türkleri yer yüzünden silmek için gelmişlerdi Çanakkale’ye.
Peki bugün Avustralya’nın Chritchurc ( Yani İsa’nın Kilisesi ) kasabasında yaşanan katliam 1915 in intikamı veya rövanşı mı? Vayahut da 1915 deki ‘’Türk ve Müslümanları ortadan kaldır !’’ komutu halen devam mı ediyordu? Christchurc katili böyle bir emre mi uydu?
Katilin tüfeğindeki tarihlere baktığımızda 1915 in filan değil. Çok çok daha eskilerin, Taa I. Kosova’nın rövanşı, İstanbul’un Fethinin rövanşı, iki defa kuşatmamıza ve kapısından yenik, boynu bükük olarak dönmemize rağmen II. Viyana kuşatmasının rövanşı. Ya da bir kez daha bir Brooken Hill olayı ile karşı karşıyayız. Sadece bu sefer roller değişmiş. Molla Abdullah ve Gül Mehmet’in yerini Brenton Tarrant almış.
Molla Abdullah ve Gül Mehmet’in aslında neye hizmet ettiklerini yüz dört sene sonra ancak anlayabilen bizler bakalım Brenton Tarrant’ın amacının aslında ne olduğunu ne zaman anlayacağız? Umarım bir yüz dört sene daha beklemeyiz.
RESİMLER
1- Brooken Hill kasabasında 1915 yılındaki saldırının gerçekleştiği White Rocks mıntıkası
2- Gül Mehmet ve Molla Abdullah’ın ellerinde bulunan tüfekler ve Türk Bayrağı
3-Gül Mehmet ve Molla Abdullah’ın silahları taşıdıkları Gül Mehmet’e ait dondurma arabası
4- 1. Ocak 1915 de saldırıya uğrayan trene ait olduğu iddia edilen bir vagon.
5- 1 Ocak 1915 yılındaki Brooken Hill saldırısında ölen on yedi yaşındaki Alma Cowie
6- Christchurc katili Brenton Tarrant
YORUMLAR
Tarihin kalemi Samî Hocam...
Yine akıcı, dolu dolu bir yazı...
Ve kaç Broken Hill var coğrafyamızda...
Mağdurun dinine, milliyetine baktıkça biz...
Kudurmuşlara bol miktarda azgın lâzım demek ki...
Çok saygımla.