- 1356 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
AYASOFYA TEKRAR CAMİ OLAMAZ ÇÜNKÜ...
Efendim, hemen yazımın başında belirteyim: Ayasofya asla tekrar camiye döndürülemez lakin bunun sebebinin karşısındaki Sultanahmet Camiini dolduramamış olmamızla uzak yakın bir ilgisi yok. Yani bizler Müslümanlar olarak İstanbul’un Anadolu yakasındaki camileri tıklılım tıklım dolduruyoruz, camilerde cemaat namaz kılacak yer bulamıyor da o sebeple mi Cumhuriyetin en muazzam, en büyük camii yapıldı Çamlıca’ya? Ya da Çamlıca Camiini tüm namaz vakitlerinde 63.000 Mümin ile doldurabilecek miyiz acaba?
Bunları geçelim... Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılamayışının sebepleri çok daha farklıdır. Ancak bunu anlayabilmemiz için Ayasofya niçin müzeye dönüştürüldü ona bakalım:
Türkiyedeki pek çok cami gibi Ayasofya da Cumhuriyetin ilk yıllarında harabe halindeydi. Bu ata yadigarı anıtın tamiri düşünülüyordu ama 1929 ekonomik bunalımı tüm dünyayı vurduğu gibi Türkiye’yi de vurmuştu dolayısıyla bu onarım ve tadilat lafta kaldı, icraata dökülmedi.Ancak Türklerin Ayasofya’yı onartmak istediği bir kişinin dikkatini çekmişti. ‘’ Bu işi ben yaparım.’’ Dedi. Bu kişi ABD de bulunan Bizans Enstitüsü profesörlerinden Thomas Wittemoore idi.
Thomas Wittemoore, 1931 yılında Ayasofya’da bulunan mozaikleri ortaya çıkarmak, temizlemek ve tamirlerini yapmak üzere izin istedi ve devletçe bu izin kendisine verilince çalışmalara başladı. 1932 yılına gelindiğinde mozaikler büyük ölçüde ortaya çıkmıştı.
1934 Yılında zamanın Maarif Vekili Abidin Özmen, Ayasofya’daki çalışmaları yerinde gördü ve caminin ibadet edilen kısmı dışında bahçesi ve çevresinin de düzenlenmesinin çok iyi olacağına, bu çalışmalar bittikten sonra da caminin müze olarak açılmasının çok güzel olacağına kanaat getirdi.Durumu daha sonra Atatürk’e açtı. Atatürk de bu iş için uzman bir heyet oluşturulmasını istedi ve sonuçta İstanbul Müzeleri Müdürü Aziz Ogan başkanlığında dokuz kişilik bir komisyon kuruldu.Komisyonda Tahsin Öz, Efdalettin Bey, Prof. Osman Ferid, Alman Prof. Erckhard-Ungar gibi isimler bulunmaktaydı.
Komisyon oturdu araştırdı, düşündü, taşındı, kaşındı ve sonunda şöyle bir rapor hazırladı: ( Çok dikkat lütfen )
1- Müze olması için Wittemore’un çalışmaları bitmelidir
2- Bu arada dış kısımlar, kapı ve pencereler tamir edilmeli, son cemaat mahalli teşhir edilecek hale getirilmeli.
3- Binayı ihata etmiş kahve, sundurma, köhne ahşap bina, dükkân, kulübeler yıkılmalıdır.
4- Cami’e bitişik "Kimsesizler Yurdu" yıkılmalıdır.
5- Avlu tanzim edilerek açık müze yapılmalıdır.
6- Camiin ibadet kısmı İBADETE KAPATILMALI buraya BİZANS ESERLERİ konularak BİZANS MÜZESİ yapılmalıdır.
7- Ayasofya’nın asırlarca Osmanlı eseri haline getirilmiş olduğu da göz önüne alınarak, Camiin uygun bir yerinde Türk eserleri de teşhir edilmelidir.
Şimdi çok daha sıkı durun.
Caminin ibadet kısmının kapatılması ve buraya Bizans eserleri konması fikrine kim karşı çıkıyor biliyor musunuz? Heyetteki bir Türk değil, Alman Profesör Erckhard Ungar.
Bundan sonrasında herkes topu birbirine atar. Mesela Maarif Vekili Abidin Özmen komisyon kararını duyunca ‘’ Nasıl olur? Komisyon haddini aşmış. Ne demek caminin ibadete ait bölümünün kapanması’’Der. İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ‘’ Kesinlikle böyle bir şey söz konusu değil’’ Dedikten sonra Atatürk’ün, caminin ibadete açık bölümüne Bizans eserlerinin yerleştirilmesi fikrine oldukça kızdığını söyler.
Herkes topu birbirine atsa da sonuçta 24.11.1934 tarihinde Bakanlar Kurulundan şöyle bir karar çıkar:
‘’Camiin çevresindeki evkafa ait binaların, Evkaf Umum Müdürlüğünce yıktırılarak temizlettirilmesi ve diğer binaların istimlak, yıkma ve binanın tamir ve muhafazası masraflarının da Maarif Vekilliğince verilmek suretiyle, Ayasofya camiinin müzeye çevrilmesi tasvip ve kabul olunmuştur.’’
Ve işin ilginci komisyon raporunda ‘’ Müze olarak açılması için Wittemore’un çalışmalarının bitmesi ‘’ gerektiği belirtildiği halde Atatürk öldüğünde bile Wittemore’un çalışmaları bitmiş değildir.
Bu bir bakanlar kurulu kararıdır ama nasıl bir bakanlar kurulu kararıysa resmi gazetede filan da yayınlanmaz.Günlük gazetelerde yer alır. Daha da ilginç olanı ise kararnamedeki Atatürk’e ait imzadır. Zira Atatürk’ün bu imzası başka hiç bir belgede yoktur. O halde imza sahte midir?
İmza sahte olsa da Atatürk’ün bu durumdan haberinin olmadığını söylemek, hatta düşünmek bile saçmalıktır zira hiç bir yerden duymamış olsa bile zamanın gazeteleri bangır bangır bağırmaktadır Ayasofyanın bakanlar kurulu kararıyla müze olduğunu. Atatürk ‘’ Benim onayım( İmzam ) olmadan nasıl müze yaparsınız?’’ Diye sormaz mıydı haberi olmasa ?
Peki neden? Öyle ya neden Ayasofyayı müze haline getiriyoruz? Cami olarak neremize batıyor da müze olmasına karar veriyoruz? Kaldı ki bir cami cami olarak varlığını devam ettirerek de müze olabilir. Bir örnek mi? Konya Mevlana Müzesi ve Camii. Hem müzedir hem cami. Cami olarak da müze olarak da ateistinden budistine, Müslümanından Hrıstiyanına herkese açıktır.
O halde soruyu doğru soralım. Sorulması gereken ‘’ Neden müzeye çevrildi?’’ Değil, ‘’ Neden ibadete kapatıldı?’’ Olmalıdır.
İşte bu sorunun cevabını bizlere Prof Dr. Ekrem Buğra Ekinci izah etmiş. Ben de onun yaptığı açıklamaları naklediyorum sizlere.
Ayasofyanın Müslümanın ibadetine kapatılmasının en önemli sebebi Yunanistan’a yapılması düşünülen bir jestmiş. Evet evet suyun öteki yüzündeki kadim ve sevgili dostumuz(!) Yunanistan’a bir jest olmak üzere Ayasofya camiden müzeye döndürüldüğü gibi Müslümanın ibadetine de kapatılmış.
1934 Senesinde Mustafa Kemal Atatürk’ün gayretleriyle Yugoslavya, Romanya, Yunanistan ve Türkiye arasında 4 Şubat 1934 de Balkan Antantı imzalandı. Böylece özellikle Türkiye II.Dünya savaşı öncesinde Batı sınırlarını güvence altına almış oldu. Bu pakt imzalanmadan önce Mustafa Kemal Atatürk’ün, Celal Bayar’a ‘’Ayasofya’yı müze yapsak, Yunanistan’a bir jest olur!” Dediği de bilinen bir gerçekmiş. Yani Yunanistan’ı Balkan Paktına sokmanın bir bedeli olmuş Ayasofya’nın müze haline getirilmesi.
Peki o kadar önemli miydi Balkan Antantı? Böylesine bir taviz verilmesi gerekiyor muydu?
Ekrem Buğra Ekinci hocaya göre bir başka şey daha varmış: Yunanlılar Balkan Paktı öncesinde ellerinde Atatürk’ün ailesi ile ilgili fakat Türk kamuoyunun kaldıramayacağı belgeler bulunduğuna dair neşriyata başlamışlar ve eğer Ayasofya kilise haline getirilmezse bu bu belgeleri yayınlayacaklarını söylemişler. Atatürk de ‘’ Kilise olursa bizim ülkede yer yerinden oynar. Müzeye çevirelim, siz de bu neşriyatı durdurun’’ Diye şantaj ve tehdite boyun eğmiş.
Evet...Bu iddia öyle eften püften birinin değil bir profesörün ciddiye aldığı ve üzerine makale yazdığı bir iddia.
Atatürk’ün ölümünden sonraki dönemde Ayasofya ibadete açılabilir miydi?
Komik bir soru. II.Dünya Savaşı yıllarında Sultanahmet Camiini bile dopo olarak kullanan bir hükumet Ayasofyayı ibadete açmazdı elbette. Zaten aklının ucundan bile geçirmedi.
Peki ezanı tekrar Arapçaya çeviren DP iktidarı neden camiye çevirmedi Ayasofyayı? Öyle ya ezanı tekrar Arapçaya çevirmeye gücü yettiğine göre Ayasofyayı ibadete açmaya da gücünün yetmesi gerekirdi ama gelin görün ki yetmedi. Bu da bize gösteriyor ki Ayasofya’nın tekrar cami olarak ibadete açılmasını engelleyen bizim bilmediğimiz çok önemli durumlar vardı. Öyle ya Ezanı tekrar Arapçaya çevirerek oldukça büyük bir sevgi ve saygı kazanan DP Ayasofyayı Camiye dönüştürseydi muazzam bir puan kazanırdı. Ama buna gücü yetmedi.
Daha sonraki iktidarlar içinde ‘’ İçinde resim olan yerde namaz kılınmaz ‘’ ( Bülent Ecevit ) Diyeninden tutun da hünkar mahfili denen daracık bir alanda adeta kaçak köçek ve çok komik bir şekilde sırtları namaz kıldıran imam dönük vaziyette sözde namaz kılınmasını sağlayanına kadar ( Süleyman Demirel) pek çok girişimler olduğu gibi ‘’Ayasofyanın cami olarak açılmasını isteyenlerin kafası ezilmeldir:’’ ( Ahmet Emin Yalman ) diyen, böyle diyene kurşun sıkıp yaralayan gençler ( Hüseyin Üzmez ) vardı ama Ayasofya’yı açabilme cesareti gösterebilen yoktu. Gizli bir el sanki sopa sallayıp duruyordu ‘’Sakın aklınızdan bile geçirmeyin.’’ Diye.
Lozan’da Ayasofyanın müzeye dönüştürülmesi ile ilgili gizli bir maddenin olduğunu iddia edenler de vardır ama tamamen palavra tabii ki. Zira Lozan 1923 de imzalandı Ayasofya ise 1934 de müze olmasına karar verilip 1935 de Müze olarak açıldı. 11-12 sene neyi beklemişler ki? Yani bu iddia saçmadır.
Yavaş yavaş bitirelim:
Ayasofya aslında tam olarak nedir?
Cami, veya Müze dediğinizi duyar gibiyim.
Değil...Ayasofya kilisedir.
Neden mi?
1967 de ülkemize gelen Papa 6. Poul Ayasofya’da ibadet etti mi? Etti. Pek bir Hrıstiyan din adamı hele de papa, bir camide ibadet eder mi? Asla. Dinleri böyle bir şeyi yasaklar. Demek ki Hrıstiyan alemi Ayasofyayı bir kilise olarak görüyor. Bizim müze ya da cami dememiz de umurlarında değil. Belki itiraz edeceksiniz ama zaten adı Ayasofya olan bir cami olmza aslında. Gidin İstanbuldaki Rum kiliselerine bakın hepsinin başında bir ‘’Aya ‘’ vardır. ‘’Aya Meryem, Aya İrini, Aya Efemia Gibi’’ O ismi taaa Fatihten beri niçin değiştirmemişiz onu da anlamıyorum. Siz hiç ‘’ Aya Nikola Kilise-i Şerifi’’ Diye bir kilise gördü ya da duydunuz mu ama ‘’Ayasofya Camii Şerifi’’ Var. İlginç değil mi sizce de?
Son noktayı koyalım:
Dünya Kültürel ve Doğal Mirasın korunması Sözleşmesi diye bir sözleşme duydunuz mu hiç? Mutlaka duymuşsunuzdur.
14.04.1982 tarih ve 2658 sayılı Kanunla katılmamız uygun bulunan bu Sözleşme, 23.05.1982 tarih ve 8/4788 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanarak, 14.02.1983 tarih ve 17959 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanmıştır.
Ayasofya bu sözleşme kapsamında 1983 yılından beri Dünya Kültürel mirasıdır. Ne olarak? Müze olarak. Yani? Yani ne camiye ne de kiliseye dönüştürülemez bu saatten sonra.O bakımdan Ayasofyanın müze olması Hrıstiyan dünyasının, özellikle de Yunanistan’ın da içinde bir uktedir.
Ayasofya’nın müzeye döndürülmesi ile ilgili olarak Atatürk Aleyhinde çok şeyler söylenir, çok şeyler yazılıp çizilir ancak acaba diyorum. Acaba müzeye dönüştürülmeseydi şu anda Ayasofya’dan çan sesleri mi dinliyor olacaktık? ‘’Çan çalınacağına müze olsun’’ Diyerek bu kadarını hiç olmazsa kurtarmış olduğumuza mı şükretmeliyiz yoksa? Ayasofya ile ilgili Demirel’in ifade ettiği ‘’ Toplum bazı şeyleri kaldırmaya henüz hazır değil ‘’ Cümlesi ne anlama geliyor? Bilmediğimiz, henüz hazır olmadığımız şey ne? Daha çok uzun yıllar tam olarak öğrenemeyeceğiz kesinlikle. Bildiğimiz tek şey ise Ayasofyanın bir daha cami olarak ibadete açılamayacak olmasıdır maalesef.
RESİMLER
1- Ayasofya
2- Ayasofyanın tapu kaydı.
3-4- Ayasofyanın müze olması ile ilgili Bakanlar Kurulu Kararnamesi
YORUMLAR
Müslüman Türk tarihinin simgelerinden biri de, kuşkusuz Ayasofya.
Fetih çağlarının gerçekliği içerisinde her fethedilen yörede bir kilisenin camiye çevrilmesi fethin nişanesidir açıkçası. Yoksa Hıristiyanın dinine, ibadetine, hürriyetine halel gelmesi değil.
Peki çağımızda niçin müze halini alır? Fizik vesilelere takılıp kalırsak Cumhuriyet yönetimi böyle istedi deriz. Oysa değil? Mânâ boyutunda değil hani.
Yaygın anlaşıldığı biçimde Atatürk'ün düşünce tasarrufuyla, kişiselliğiyle ilgisi hiç yok bence.
İlahi takdir bu. Son devirlerde müslümanlar islamdan uzaklaştıkça doğan bir netice. Yüce Allah Ayasofya'yı müslümanlardan alıp orta noktaya koyar. Kilise'de kılmadı, asırların emeği, göz nuru var çünkü.
Seküler ideolojik yapılar da der ki, hem Hıristiyan hem İslam tarihi var Ayasofya'nın, müze olması doğal. Oysa şeytanla pazarlık yapmakla emsal bu. O zaman şunu fısıldar şeytan. İlk inşa eden Bizans, o halde kilise kılınması adalete uygundur. İçimizde de buna inanan yapılar var hiç şüpheniz olmasın. Osmanlı'ya değil de sanat tarihi perspektifiyle Bizansa hayran olanlar kilise olmasını Hıristiyan dünyasından daha mı az ister sanki?
Yani konunun Atatürk'ün kişiselliği ile hiçbir alakası yok bana göre. Bilakis Ata, Ayasofya'nın müze kılınmasına vesile teşkil eden seküler dünyanın ülkemizdeki temsilcisi olan mason localarını bir sene sonra kapatmadı mı?
Burada arz ettiğim husus Atatürk'ün bu kararı almadığı ya da kimilerince öne sürüldüğü üzere imzasının taklit edildiği değil. Ancak bazı politik kararların arefesinde yapılmış bir manevra olması da imkânsız görünmüyor bana açıkça.
Demem şu ki, hazır olduğumuz gün orada ibadet etmeye de nail oluruz inşallah. İdeolojik/politik bir bakışla değil de, inanç bağlamında hazır olduğumuzda
Nihayet hocam
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla...
sami biberoğulları
Eyvallah değerli üstadım.
Selam ve sevgiler
Kıymetli hocam, Ayasofya Müslümanların ibadetine açılır mı açılmaz mı onu zaman gösterecek. Ancak kesin olan bir şey var ki, dünyadaki tüm sapkınlıkların fikir babaları Siyonist Yahudiler, uygulayıcıları da zavallı Hristiyan’lardır. Sizin de bildiğiniz gibi Osmanlı döneminde Müslümanların ibadet edeceği yer olmadığı ya da padişahlarımız caka satmak için istisnasız her Cuma namazını orada eda etsinler diye Ayasofya camiye çevirmedi. "İNNEDDÎNE INDALLÂHİL İSLAM" ALLAH KATINDA DİN İSLAMDIR... Prensibinden hareketle İslamın aydınlıkçı öğretilerini, gönüllerdeki gücünü ve bir gün mutlaka yeryüzünde hakkın batıla üstün geleceğini göstermek için o kilise camiye çevirdi. Bu nedenle isminin bir önemi yok. Ayasofya İslamın üstünlüğünü sembolize eder ve bir gün mutlaka insanlık içine düştüğü sapkınlık batağından, kronik bunalımından kurtulmak ve gerçek manada huzuru ve mutluluğu bulmak için, ayeti kerimede de buyrulduğu gibi bölük bölük İslam’a dönecektir. İşte o zaman Ayasofya turistlik bir yapı olmaktan çıkacak ve her ne kadar bir gaflet sonucunda müzeye çevrilmiş olsa da gerçek mana da işlevine kavuşacaktır.
Gerçi o gaflet sadece Ayasofya’yla sınırlı değil ya neyse…
Çok önemli bir yazı kaleme almışsınız hocam elinize sağlık.
Saygı ve sevgilerimle.
Ayasofya tekrar cami olur çünkü,
Ayasofya yı biz camiye çevirmezsez, Kiliseye çevirmek isteyenleri sevindirir ve cesaret veririz.. Biz ecdadımız kadar cesur olmazsak, gavur severler ve gavurlar bundan sonra daha çok müslüman kanı akıtmayı isterler. Ayasofyayı camiye çevirmez isek İslambulu isteyecekler. Verelim mi? sorarsınız o zaman.. Fark yok.
Seçimden sonra Ayasofya' yı camiye çevirelim mi seçimi yapalım. madem demokrasi var. Milletimiz karar versin. Sorumluluğu her kes Paylaşsın..
Yorumlar zihniyetlerin aynasıdır.
Secdeye eğilmeyen baş, baş değildir.
Ecdadına sahip çıkmayanın, gelecek diye bir düşüncesi yoktur..
Hayırlara vesile olsun.