- 643 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Oy Karar Söyleşim
Oy Karar Söyleşim
Genel başkanlar o kadar sıcak ki bir gölge arıyorum. Gölgelerde soğuk, ıslak geliyor çoğu zaman bana. Dünyam büyüdü benim, siyasiler güneş ay benim için yer gezegen misal partiler gezegen olsa gerek. Kim güneş seçilecek, yer katmanlarını aşıp atmosfer katmanlarına çıkacak. Beni taşıyacak bir lider tanımıyorum, inancım yetmiyor. İletişim bilişim çağındayız idrak gerekli. Ben kaçırdım o treni, çoğu şeyin idraki içindeyim. Ama yerde karınca atmosferde toz misaliyim aklıselim olanın pek yok yandaşı zamanımızda. Safları sıklaştıralım ve kapı kapı dolaşalım şimdi herkese mesaj gönderelim yandaşlık artı değer sağlamada. Artı değeri nereden sağlayacaksın milletten, milleti dolandırarak.
Bende liderim herkes gibi irademe sahibim. Yetiyorum kendime evren sahibiyim. Ama eşittir ev sahibi değilim, bacam tütmüyor param yetmiyor. Oysa ben şairim şiirim yetiyor. Şairin evlilik cüzdanı edebiyatıdır. Ama ben sadece okuryazarım, araba kullanırım ama ehliyetim yok. Kaçak yazıyorum, kaçak şairim ben. Kendine lider herkese sosyalistim de kaçak şairliğimle. Zamanında çok faşist dalaştığım oldu. Şimdi arada sırada dayanamadığım bazı zırtolara karşı oluyor. Çünkü siyasetimiz hala faşizan bir üslupta, genel başkanların konuşmaları örnek. Ve hala bilmiyorum ve hala okurlar için bir şey yazmıyorum, okurluğumdan başka okurluk bilmiyorum. Ben o treni kaçırdım. 12 Eylül oldu. Ve ABD’de 11 Eylül. Artık ideolojik okumam. Hak ketten ne okurum ben. Başka okurlar başka ne okur. Okurların okudukları ne yazsalar da okusam deyip okuyorum. İnternette edebiyat sitelerinde. Haber ve ideolojik sanat ve edebiyat itelerinde çıkış yok kapalı. Her kes kendi geçim derdine düşmüş. Tarafını sıklaştırdıkça ancak artı değerini koruyacak ve karnını doyuracak. Belki volesini vuracak. Cennetini bir ören yerinde cehenneme dönüştürmek adına olsa da yaşayacak. Evet, ben kendime ne faşist ne kapitalist değilim kendime faydam yok. Ben herkese sosyalist düşüncede komünist anlayıştayım ama kendime düşündüğüm için başkasına da faydam yok. Çünkü insanlar tarafını alkışlıyor. İçeriğin hiçbir şeyi değiştirmesine izin yok. Kendilerini geliştirip değiştirme tutkusu ideolojilere güvesizlikle beraber yok olmuş, sanki. Ama hakkımı yemeyeyim ben yankımı hissediyorum ama sadece hissetmek, artı para elde edemediğim için kanıtım yok. Allah varlığına yokluğum. İyilik yap denize at misali. Yazıyorum sanal boşluğa atıyorum. Ağaçlar gibi bir nefes oksijen misalli üretsem yeter. Diyorum.
Ve direniyorum hala kendime de oy vermiyorum. Aptal direnişimde var. Başkalarını da çok düşünüyorum. Oysa kendi başıma oyum bir başıma, herkes kendine oy versin. Başkasına değil. Ama kendini kandıran milletini kandırır ve milletini dolandırmak isteyene oy verir. Kendini kim iyi tanır. Bir vatandaş olarak kendimizi iyi tanıyor muyuz? Adamlığına bir adamlık örnek alan iyi adam olur? Adamlık, yerin göğün oluşumu gibi insanın kendi karakter oluşumudur. Bir nevi yaratılma idrakidir ve tabiatını, çevresini evrimsel gelişim içinde mukayese edebilmelidir. Darvin kendini maymuna eğrilterek ulaşmaya çalışmış idrakine. Ben kendimi kargayla mukayese ederken tilkiye mukayese oldum. Nasıl mı? Şimdi tilki ağzında peynir olan kargaya sesin ne güzelmiş bir konuşan diyor ya kargada gak değince ağzından peynir düşüyor ve kurnaz tilkide peyniri kapıyor ya. Benimkisi karga saflığının tilkide tecelli etmesidir. Tilkinin kargaya sual sormasıdır. Ya karga her defasında bana niye aldanıyorsun? Ağzındaki peyniri bana kaptırıyorsun diye. Karga tilkiye ne cevap versin, “insan olmaya kalkmayasın diye sana kanıyorum, insan olursan beni ağzımdaki peynirle kaparsın” demez mi? Tilkide kargaya bir kere dedin, artık insan olur avlarım seni. Evrim başladı bir kere ilk ben dile getirdim ilk ben insan olurum. Seni avlar senin kürkünü giyerim. Sen insan olsan bir kere beni avlayıp etimi yemezsin. Çok çok taşlarsın. Havaya ateş edip topumuzu birden ürkütürsün. O da çiftçi olursan, karıncalara şarki söyleyen ağustos böcekleri, insan evrimleşirse çiftçi olur. Sen bana sual sorarak olsan olsan bir şair bir ozan olur, sazını çalar dertlenir, söylersin. Demez mi? Dedi. Ben bir kargaya sual sordum o zengin bir insan oldu kürkümle, ben onun saf aklıyla aşık bir inan oldum çalar söylerim, şimdi dersin. Yani insanın kendini geliştirip karakterini oluşturması çevresini tanıyıp tabiatını kavramasıyla alakalıdır. Çünkü bitki çok türlüdür tabiatı boşlukta bitmesini gerektirir. Hayvanda cinsinde çok türlüdür, boşluğunda biten bitkinin çevresinde barınırken kendi çevresinde barınan tür cinsiyetinde var olur. Bitki alemi bizi düşündürürken hayvan alemi bize bin bir türlü fikir verir. Bitki alemi düşüncemizi belirlerken bir nevi hayvan alemi karakterimizi belirler. Çünkü insan şeklen bedenen bir tanedir. Kaşı rengi boyu posu coğrafya farklılığında bitkilerinki gibi coğrafya farklılığında ama karakteri hayvan farklığındadır. Ve ben insanlar yoktur dur, insanlık vardır diyorum. İnanlığı temsil ederken birlikte ama birimizin ifadesiyle tektir. İnsan dektir. İnsanlar bir arada çok olduklarında gürültü olur, yeri gelir olay yaratır. Kaos doğurur. İnanı tek kabul edip izleyip dinlediğimiz iyi bir lider, iyi bir anaçtı v. Kabul ederiz. Liderlerin çokluğunda ise bir seçmen önem arz ederiz. Sanatçıların karşısında da bir hayran misaldir. Eğer ben bir insan olarak bir seçmensem neyden rahatsız oluyorum. Çevre ve mesaj kirliğinden bunun çözümsüzlüğü işsizlik ve bilinçsiz üretim ve biçimsiz tüketim kültürüyse beni bunlardan korumaya çalışana değil birlikte çalışana oy veririm. Benim çevremi temiz tutmaya çalışmama yardımcı olanla çevreyi birlikte temiz sağlayana. Oy veririm.
Şimdi kendini kim iyi tanır meleğinde başarılı olmuş birimi yoksa mesleğinde kendini geliştirip yaşadığı yöredeki sorunların çözümde kendini iyi ifade biri mi? Çünkü tek başına meleğinde başarılı olmak yaşanan yeri kaosa da çevirebilir. Çok iyi bir avukat her davayı kazanır, çok iyi bir savcı kimseye kök söktürmez ve çok iyi bir siyasetçi her ne olursa olsun kazanır. Bu çok doğru mu? Bence değil ve çevremizdeki mafya vari ilişkilerin doğmasının temelinde yatan olmasa da çözümünde vuku olan gerçektir. Okuyup bir melek sahibi olmak geçimizi ağlarken kendimizi geliştirip topluma da ifade edebilmektir. Çünkü örenciğimizle ancak bir meslek edinmede kendimizi iyi ifade ediyoruz. Asıl peygamber yaşına gelince ne ifade edebildiğimizdir. Toplumun doğru yönde var oluşuna yönelik. Mesleğinde kendini toplum adına milletini insanlığına kavuşturmak adına geliştiren ve gelişimini ifade edebileni belediye başkanı seçmeliyiz. Muhtarları bile bu yönde değerlendirmeliyiz. Siyasetinde özü bu olması gerekirken siyasette bir meslek dalı gibi mükemmelleşebildiğinden ideal düşüncesini yitirebilmektedir. Şöyle bir tarihi sosyal gelişim içine bir bakarsak her bir yeni meslek tüm melekler içinden dışarıdan bir bakışla tüm gelişmeyi yani insanlığın bir ifadesini vurgulayarak kendini kanıtlayıp geçim derdine istihdam oluşturmuştur. İşte bu meslek gönümüzde mesleğinde kendini farklı geliştiren bir meslek erbabıdır. Belediye seçimlerinde sadece kişiler değil o kişileri partilerinden çok meslekleri yarıştırmalıdır. Meslek odalarının inisiyatifi burada çok önemlidir. Ve günümüzde gerçek anlamda seçimleri kazandıranda bu düşünceme yönelik yeni mesleki gelişmenin inisiyatifinde kullanılarak olmaktadır. Yani iletişim ve bilişimdeki gelişmelerini lehine çeviren meslek adayını belirleme bile avantasını alıp inisiyatifini bir başka meslek erbabının kazancına heba ediyor. Bu yüzden ki çoğu adaylar sadece görüntü ve sesten ibaretler. Asıl şeffaflık bunu gerektirir. Adayları iletişim ve bilişimle allayıp pullayarak ne adam dedirterek seçim kazanmak olmamalıdır. Sanal alemin her sanal mecralarında da bu hile var. Kendini en ideal geliştiren değil de kendini en iyi reklam eden ön sıralarda beliriyor. Bu adalet mi. Bu bize birlikte bir geçim sağlar mı? Sağlamaz sağlamıyor da. Reklam ve çevre kirliliği ancak sağlamakta.
Yeni iletişim bilişimle eski siyasetin kampanyası milleti kandırmaya yönelik olduğunda da siyasete güven kaybolmaktadır. İletişim bilişimle ancak lale devri gibi bir gözümüze hitap eden çevre ve parklar bahçeleri geliştiren belediyelerin başkanları başarılı bulunmuştur. Genel olarak çevre yok olmakta. Görünmeyen kıyılar köşelerde hayvan barınmaz halde. Yeni iletişim bilimle yeni siyasetimizi bulsak tüm çevreyi korumaya değil yeniden var etmeye yönelik belediyeciliği kazanmış oluruz. Bir taraftan dünya liderimizi alkışlarken diğer taraftan olduğu yere çöpünü bırakan halimizi hiç düşünmüyoruz. Çobanlık yapan bilir büyük ve küçükbaş mallar oldukları yere kakasını ederler. Şimdi bizim farkımız ne sıçarken delik sakınıyoruz ama çöpümüzü atarken hiç delik, bir çöp yeri sakınmıyoruz. Her yerde çöp tenekesi konamaz ama her yere gittiğinde nevaleni taşıdığın torbayla çöpünün de dönüşümünü sağlayabilirsin. Şimdi kimlerin adayı kazanır çöpünü bir mal gibi orta yere eden mi yoksa yanında geri getirip dönüşüm yerine bırakan mı? İşte bunun bir anketi yapılsa liderlerimiz dünya liderimi yoksa yerel mi? Görürüz. Bir dünya lideri olan Atatürk yeni alfabe kampanyasında tebeşiri alıp seferber olmuştu. Şimdi ki liderlerden de çevre duyarlılığı görelim. Ve sadece parkların bahçelerin değil tüm doğayı baştan var edelim. Derelerimizi çaylarımızı kıyılarımızı yeniden baştan var edelim. Biz Allah’ın sevgili kuluysak ibadetimizin özüne varalım yine. Yeni baştan.
Evet, yaşadığım ilçe belediye başkanlığında bir dişçi büyükşehirde de bir profesör, biri dişçi öbürü eğitimci. Dişçi Ahmet Ataç ne yaptı bu güne kadar? Öncelikle bir dişçi olarak vatandaşın diş ağlığın bir doktur nefer olarak içten güzel gülümsedi. Her lider gülümser ama bir dişçi kadar onurlu gülümsemez diye düşündürüyorum. Diğer taraftan eğitimci Büyükerşen’de eğitimciliği ile Eskişehir’in yüzünü güldürdü. Cumhurbaşkanımızda bir imam olarak ülkemizin duasını güzel okudu diyeme ama güzel temsil etti. Ediyor. Çükü ülkemizde siyaset o kadar kirlendi ki Atatürk gibi çıkıp bilimsel değişler ifade eden çıksa bile bir Erdal İnönü’ye dalga geçildiği gibi dalga geçiliyor. Siyasetimizi ancak iletişim bilişimi bir halı gibi siyasetçilerin ayıbını kapatan değil siyasetimiz, şeffaflaştıran ideal mesleğindeki erbabını temsilci çıkartabilmelidir.
Doğada enerji kaybolmadığı gibi bir ülkede de istihdam yok olmaz. Kaynak yok olmaz, para bulunur. İstihdamın temel mantığı zaman tasarrufudur. Özellikle işiz güçsüz zamanını nasıl tasarruf ediyor, zamanını nasıl geçiriyor. Kahvelerde okey ve iskambille ve internete de anal oyunlarla. Potansiyeli bir oyun olan beyinde oyun oynamadan işlevini koruyamaz. Çocuklar gibi şeker ister oyun oynar. Yani insan adam olsa da beyni bir çocuk gibi oyun arar yine. Peki, sabahtan akşama kadar kahvede olsun internette olsun bu işsiz güçsüz parayı nereden buluyor. Kredi kartlarına borçlanarak, malını mülkünü bankalara kaptırarak bulmuş oluyor. Bankalarda önceliğini siyasetçilere kaptırıp batarak aynı zamanda da zamandan tasavvur olamadığımız için fabrikalarımızda bir bir tarihine gömülmüş oluyor. Helvasını kavurup özelleştik diye yiyoruz. Yedik bitirdikte. Bu talihimizden kaçmak içinde yol yapıyoruz havaalanı yapıyoruz bolca üniversite açıp hastane yapıp boyna problem kazanıyoruz. Bir nevi kurtulmak için son enerjimizi harcıyoruz. Enerji kaybolmaz potansiyelimizi yitirirsek bir başka millet sahiplenir. Bir başka gezegenin dünyalısı bile çıkar. Allah büyüktür. Ama biz kaybederiz. Sen yeter ki seçim kaybetmiyorum de başkanım, her türlü başkanlarım. Şimdi işsizin boş vaktinin tasarrufundan kim kazanıyor? Kahveci mi? Oyun yazılım şirketleri mi? Kısaca teknolojiyi elinde tutan bir nebze kazanıyor da insanlığı kazanabiliyor mu? İnsanlığımızı kazanmanın yolu yerel idarede başlar. O da fiziki çevremizi bir bütün olarak bakıp yeni baştan var ederek olur. Oyum kendime çöpümü olduğum yere etmeyen biri olarak. Çöpümü olduğum yere etmeyen biri olarak bakıyorum tek başıma yinede borç batak içinde yapayalnızım. Kendime de oy veresim gelmiyor. Hala düşünüyorum. Ama bu sefer kararlıyım bu sefer ben kazanacağım. Cumhurbaşkanım bile seferber olacak bu işe ve yeri gelip örnek olup çöp toplayacak vatandaşıyla. Hadi bakalım öyle köşk yapıp kurulmak yok. Elini kalbine götürüp gönül işi diye poz vermek yok, ancak kendini kandırır. Millete hizmet değil dolandırmaya kalkarsın ve şaiben hiçbir zaman şerefinden silinmez. Oyum kendime. Altına yapmadığım gibi yaşadığım yere de çöpümü etmeyen biri olarak.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.