- 1649 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ON'DA 10 SİNEMA VE DİZİ SANATÇIMIZ SAYIN KADİR ÇOLAK İLE RÖPORTAJ
ON’da 10 RÖPORTAJ- 2 –Kadir ÇOLAK (Sinema, dizi film ve tiyatro oyuncusu, şair, yazar, söz yazarı.)
Remzi ÖZKAN :Öncelikle ON’da 10 adlı röportaj köşemize hoş geldiniz kıymetli Hocam. Değerli vaktinizi bizlerle paylaştığınız için çok teşekkür ediyorum. Hocam, “sanat yaşamı dışında Kadir ÇOLAK nasıl bir kişiliğe sahiptir?” diye sormak isterim ilk sorumu.
Kadir ÇOLAK: Öncelikle hoş buldum. Böylesine kaliteli ve özel konukları olan bir röportajda beni de hatırlama nezaketi gösterdiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Kendimi anlatmak biraz zor. Fakat ekmeğini,suyunu, parasını paylaşan, duygusal, sulu gözlü, romantik bir adamım. Gülenle gülen, ağlayanla ağlayan bir yapım var.Genelde gülümserim, gülmeyi ve güldürmeyi çok seviyorum… Palyaço misali. Ayrıca bir oğlum ve bir kızım var. Onlara harika bir babalık örneği sergiliyorum. Kısacası; iyi bir insan, iyi bir baba olabilme çabasındayım. Bu dünyada bırakabileceğiniz en güzel eser yaptığınız iyiliklerdir. Ülkesini, vatanını, çok ama çok seven bir kişiyim. Yaradandan ötürü yaratılan her mahluku seviyorum.
Remzi ÖZKAN: Sanat hayatınıza tiyatro ile “merhaba” dediniz. Nasıl başladınız tiyatroya Hocam? O ilk günlerinizden bahseder misiniz?
Kadir ÇOLAK: Ben yatılı bir okulda okudum. Bu okul Sekiz yıllık temel eğitim konularını kapsıyordu. ilkokul 1.sınıftan başlayıp 8.sınıfın sonuna kadar aynı okulda okudum. Yani ortaokulu bitirip öyle mezun oldum. Bizden önceki kuşaklar bilirler. Önceden köy enstitüleri vardı. Enstitü statüsünde eğitim öğretim veriliyordu bu okullarda. Klasik derslerin yanısıra iş teknik dersleri ve sanat dersleri de veriyordu bu okul. Yani, öğrenciler aynı zamanda meslek öğreniyordu.Tahta oymacılık, mobilyacılık, demir kaynakçılığı gibi. Sanat dersleri bölümünde de tiyatro, resim, heykeltraş atölyemiz vardı. Henüz 1.sınıfta iken okulun tiyatro ekibine aldı öğretmenim. Nedeni ise çok hareketli, muzır, yerinde duramayan bir öğrenci oluşumdu. Asla Ele avuca sığmazdım. 5.sınıfa kadar tiyatroyu oyun sanarak oynadım o okulda.
Ortaokula geçtiğimde tiyatro kolu başkanı oldum. Müsamere devrini kapatıp modern tiyatro anlayışı getirdim. Okul tiyatro ekibini tekrar baştan oluşturdum, okul tiyatrosu gösterilerini halka açtım. Kurduğum ekip ile sadece yıl ortası ve yıl sonu gösterileri değil, belli gün ve haftalar başta olmak üzere sürekli oyunlar hazırlayıp sahneye koydum. Çeşitli yazarların hikayelerini oynamaktan vazgeçerek güncel komedi oyunları yazdım, yönettim ve oynadım. Okul yönetimi çalışmalarımı takdir ederek bana tam destek vermeye başlamışlardı. Öyle birşey ki, İlçe Milli Eğitim Müdürü okulda oyun olduğunu duyduğunda hemen izlemeye gelir, en önde kahkalarla gülerek izlerdi. Okulun sonlarına doğruydu mezun olacaktım. Öğretmenlerim “tiyatroyu bırakma devam et” diye öğütler verip beni sürekli teşvik etmişlerdi.
Remzi ÖZKAN:O dönemlerde en büyük desteği hangi öğretmeninizden gördünüz? Hatırlıyor musunuz peki?
Kadir ÇOLAK: En büyük desteği ve teşviği dünyaca ünlü modern mozaik ressamı olan iş teknik dersi ögretmenim sayın Hikmet ÖZ Bey’den gördüm. Başarılı olduğumu, sanat hayatında istikbal vaad ettiğimi ve bu işe ısrarla devam ettirmemi söyledi. Resim dersinde de çok iyiydim hatta bir ara bocaladım “ressam mı olsam tiyatro oyuncusu mu?” diye ama tiyatro ağır bastı ve o günden bugüne kadar geçen süreçte sahnelerdeyim.
Remzi ÖZKAN: Bir TV. programında “tiyatro oyuncusu olmaya karar verdiğimde çok üzüldüğüm, ağladığım olaylar yaşadım” diye bir demeciniz var. Bu konuyu açalım mı biraz?
Kadir ÇOLAK: Okulumun bitmesi ile birlikte sahne hayatımda bitti zannettim. Okul dışında sanatımı nasıl icra edeceğimi, nereye, nasıl başvuracağımı bilemiyordum. Tiyatrocu olmak istediğimi rahmetli babama söyledim. Babam ve ailedeki diğer tüm fertler karşı çıktılar bu kararıma. Mazbut bir Anadolu ailesiydik. “Bu tip işler bize yakışmaz” diye şiddetle itiraz ettiler. Ancak, pes etmek yoktu. Çünkü, tiyatro ile haşır neşir olmak, sanatla iç içe olmak benim yaşam tarzım olmuştu artık. Vazgeçmem imkansız gibi görünüyordu.
Daha sonra mezun olduğum okula giderek faaliyetlerime devam etmek istediğimi söyledim. Ancak babam engel çıkarınca okul yönetimi de izin vermedi tiyatroculuk yapmama. En büyük hayalimi gerçekleştirememenin verdiği derin üzüntüler yaşadım. Boşluktaydım, bunalımdaydım. Her günüm gözyaşları ile dolu geçiyordu. Sahne tozunu bir defa yuttunuz mu vazgeçmek çok çok zordur. Bu yüzden sahnede olamamak beni öldürüyordu. Liseye başladığımda ise okulumuzda tiyatro ile alakalı bir uygulama yoktu okulda. Tiyatro ekibi kurmama dahi izin vermediler. Bayramlarda bana verilen sunuculuk görevini bile severek kabul ettim. Ne de olsa yine sahnede olacaktım. Daha sonra ise “tiyatro yoksa ben de yokum” diyerek okuldan ayrıldım. Ailemin itirazlarına rağmen İstanbul’a geldim. İstanbul’a gelişim ailem tarafından dışlanmam anlamına geliyordu ama tiyatro sevdasından vazgeçemedim.
Henüz reşit değildim. Buna rağmen birçok ünlü, ünsüz ismin tiyatro kapılarını çaldım. Yalvardım, ağladım ama hiç kimse tutmadı elimden. Teselli edenim dahi olmadı. Belki de evden kaçmış, yaşı küçük bir çocuğun sorumluluğunu üstlenmekten çekindiler haklı olarak. Artık param da tükendiğinden bir iş bulup fabrikada çalışmaya başladım. O dönemlerde tiyatronun duayenlerinden Sayın Enis FOSFOROĞLU’nun genç tiyatroculara sahip çıktığını, kol kanat gerdiğini öğrendim. Fabrikadan aldığım ilk harçlığım ile doğru Kadıköy’e gittim. Enis Bey’in genç tiyatroculara kurs verdiği binayı buldum. Kendisi ile görüşerek yaşadıklarımı anlattım. Sağ olsun o günden itibaren tiyatronun mutfağını iyice öğretti bana. Anladım ki, daha önceleri tiyatronun t’sini bile bilmeden rolümü ezberleyip sahneye çıkıyormuşum.
20 yaşıma geldiğimde askerlik görevi nedeni ile İstanbul’dan ayrılmak zorunda kaldım. Şans bu ya, askerlik yapacağım yer yine İstanbul çıktı. Sonrasında Yalova. Çarşı izinlerimde yine sürekli tiyatronun içinde aktif olarak rol alıyordum. Bu konuda karakol komutanım çok destek veriyordu. Askerlik bitince memleketim Adana’ya döndüm. Bazı tiyatrolarda oyunculuk ve oyun yazarlığı yaptım. Sonrasında kendi tiyatromu kurmak nasip oldu ve bu günlere ulaştım çok şükür.
Remzi ÖZKAN:Peki sinemaya geçişiniz nasıl oldu?
Kadir ÇOLAK: 1991 yılıydı Adana’da tiyatro yapıyordum. Birgün Adana’lı olan bir yönetmen asistanı tiyatromuza ziyarete gelmişti. Oyunculuğumu beğenmiş olacak ki, Amasya’nın ilçesi Merzifon’a götürdü. TRT 1 için çekilen Osman Fahir SEDEN’ in yönettiği Serdar GÖKHAN ’ın başrolünü oynadığı ’AHMET HAMDİ BEY AİLESİ’ dizisinde ziraat mühendisi rolü verdiler. Çok heyecanlıydım, bacaklarım tutmuyordu, kalbim sıkışıyordu ama “oğlum sen bunu da başarırsın” dedim ve yönetmeni zorlamadan alnımın akıyla oynadım. Daha sonra Adana, Mersin, Hatay bölgelerinde çekilen dizi ve sinemalarda diyaloglu, diyalogsuz figüran , karakter derken senaryo yazmaya başladım.Yazdıgım bir senaryoyu çektim aynı zamanda yönettim ama film yönetmek zor zaanatmış pek başarılı olduğum söylenemez. Ama onunda üstesinden gelmek için iyi gözlemliyorum, başaracağım, başaracağım.Yazdığım senaryolarda kendime de roller yazdım şu an alt yapısı tamamlanmış çekime hazır üç adet senaryom var.
Remzi ÖZKAN:İcra etmekte olduğunuz başka sanat dalları da var mı?
Kadir ÇOLAK: Benim için varsa yoksa tiyatro az yönlü mü çok yönlü mü bilemem ama diğerlerinden ayrı kalırsam yaşarım da tiyatrodan ayrı kalırsam yaşayamam. Şiir yazıyorum, şarkı sözü yazıyorum. Zaman zaman çeşitli İllere giderek şiir etkinliklerine katılıyorum. Senaristim, güzel dramalar üretiyorum. Bir de vakit bulursam yağlı boya , modern mozaik, sulu boya resimler yapıyorum. Size mizah gibi bir örnek vereyim. Bir defasında 36 tablodan oluşan bir resim sergisi açtım. Serginin açılışı ile kapanışı 15 dakika sürdü. Açılışa gelen mülki amirler resimleri paylaşıverdi ve sergide resim kalmadı.
Remzi ÖZKAN:Tiyatro sahnesinde yaşadığınız ilginç bir durum oldu mu hiç?
Kadir ÇOLAK:Olmaz mı? Oldu tabii ki. Nevzat HATİPOĞLU ortaokulda okuyordu o dönemler. Bir gün ben sahnede iken sahnenin önüne gelerek ,oyunumu böldü ve “ bende oyuncu olacağım. Beni, ya oynatırsın ya da oynatırsın. Oynatmazsan Sahneye çıkar, oyunu dağıtırım” dedi. Kararlıydı, elinden tuttum sahneye çektim. “Oyna ulan” dedim. Doğaçlama olarak katıldı aramıza. İnanın birçok oyuncudan daha başarılıydı, bir cevherdi adeta. O günden sonra hiç ayrılmadık. 17 sene beraber çalıştık, sonra Nevzat’ı İstanbul’a gönderdim kerata yakışıklıydı, karizmatikti. Biz onunla yanyana gelince, nokta ile virgül gibi oluyorduk. Yanımda olmasını pek istemezdim. O yanımdayken kızlar benden daha çok onunla ilgileniyorlardı .Tabi ki bu işin şakası… Güvendiğim ve çok sevdiğim ortağım o benim. İstanbul’da mankenlik yaptı. Çeşitli dizilerde oynadı. Sonra Adana’ya dönerek yapımcı olarak film işine girdik. Artık başrol oynaması gerekiyordu. Hayal dünyası geniş ve yaratıcı, iyi bir senaryo üreticisi, mükemmel bir oyuncuydu. Halen birlikteyiz ve bu birliktelikte onsekizinci yıla ulaştık. Kader bizi ayırana kadar devam edeceğiz.
Remzi ÖZKAN:Sanat hayatınızın dışında farklı iş kollarında da çalıştınız sanırım?
Kadir ÇOLAK:Babam bakkaldı. Onun yanında çırak olarak çalıştım. Tüpçülük yaptım. Bir mobiletim vardı o zamanlar. Tıpkı “Tüpçü Fikret” karakterinde olduğu gibi muzır bir tüpçüydüm. Beyaz eşya bayiliği yaptım fakat sanatçı insan ticaretten anlamayınca iflas kaçınılmaz oluyor. İflas bayrağını çekince güvenlik görevlisi olarak çalıştım bir süre. Uzaktan eğitim programlarına katılarak Selçuk Üniversitesi’nden “Yaratıcı Drama Uzman Eğitimci” belgesi aldım ve çeşitli okullarda tiyatro dersleri verdim. Başarılı bulduğum öğrencileri kendi tiyatromda oynattım.
Remzi ÖZKAN: Yeni projelerinizden de söz edelim mi biraz?
Kadir ÇOLAK: Şu anda alt yapısı hazırlanmış, mekanları belirlenmiş, çekime başlama tarihini belirlemeye çalıştıgımız bir sinema filmi var. Bu filmin senaristi ve önemli bir oyuncusuyum. Sanırım bu filmden önce Ege sahillerinde bir drama sinema filmi çekilecek. Ben bu filmde önemli bir rolü üstlendim. Ayrıca bir sitkom hazırlığımız var. Kanala sunumu yapıldı cevap bekliyoruz.
Remzi ÖZKAN: Aşk’la aranız nasıl? Bunca yoğun temponun içinde fırsatınız oluyor mu aşkı yaşamaya?
Kadir ÇOLAK: Öncelikle ben çok duygusal bir insanım. Şairim, söz yazarıyım. Sinema ve tiyatro sanatçısıyım. Senaristim. Ürettiklerimi aşk ile üretiyorum. Aşk bizim mesleğin hammaddesidir. İşte bu yüzden sanatıma sırılsıklam aşığım.
Remzi ÖZKAN: Son sorumuzun cevabı biraz politik oldu ve istediğim cevabı alamadım ama canınız sağ olsun değerli Hocam. Anladım ben onu.
Söyleşimize katılıp, güzel yüreğinizin kapılarını bizlere açtınız. Hayatınızda aldığınız tüm kararlar sizi başarıya götürsün. Yolunuz her daim aydınlık ve açık olsun. Bizler, sizi ekranlarda görmekten, sahnelerde izlemekten son derece keyif alıyoruz. Bizlere yaşattığınız güzel dakikalar için çok teşekkür ediyoruz.