Umudunu kaybetmiş olanın başka kaybedecek bir şeyi yoktur. -- boise kötümser yalnız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür, gerçekçi tünelle birlikte ışığı ve de gelecek treni görür.-- j. harris
eyüp uysal
eyüp uysal
@eyupuysal

SİN DERİN

1 Mart 2019 Cuma
Yorum

SİN DERİN

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

742

Okunma

SİN DERİN

SİN DERİN
Köy yerinde haber tez duyulur . Hele bu haber kara haber ise daha da çabuk duyulur. Kör Veli’nin hanımı topal Ayşe yıllardır marazlı hasta diye söylenirdi. Her doktordan gelen hastaya geçmiş olsun ziyaretine gitmek komşular için bir gelenektir. Hastaya acil şifa dilemek, bir ihtiyacının olup olmadığını sormak, hastaya moral vermek köyümüzün adetlerindendir. Büyük küçük geçmiş olsun ziyaretine giderler .Fakat bir türlü topal Ayşe’nin hastalığı geçmediği gibi ilerledi.
Eşi ve çocukları her geçmiş olsun ziyaretine gelenlere “şimdi biraz daha iyi. İnşallah iyileşecek.” Demekten geri kalmazlardı.
Havalar ısınmış ilkbahar mevsimi doğayı canlandırmıştı. Ağaçlar kış uykusundan uyanmış, taze sürgünler, yem yeşil yapraklarla ve renk, renk çiçeklerle bezenmişti. Bal arıları, kelebekler o çiçekten o çiçeğe uçuşuyorlardı. Göçmen kuşlar gelmiş leylek yuvasını kurma telaşı içindeydi. Serçeler bir birlerine kur yaparak kuluçkaya yatmak için yuvasını çerden çöpten yapıyorlardı. Evin horozu daha bir güçle ötüyor, çil tavuk yumurtalarını çoğaltıp kuluçkaya yatma hazırlığı içinde idi. Fakat her gün bir yumurtasının eksildiğini görmekten pek memnun olmadığından, kümese yumurtlamayı bırakmış evin önünde ki odunların arasına kendine yeni bir yuva yapmıştı .
Topal Ayşe’nin kızı Selver hasta annesine her sabah bir yumurtayı rafadan pişirip yediriyordu. Koyunlar kuzulamış keçiler ikiz oğlak doğurmuştu. Keçilerden sağdığı sütü annesine içirerek sağlığına kavuşması için çabalıyordu. Kardeşleri dağlardan topladıkları türlü çiçekleri kola şişesinden yaptıkları vazoya yerleştirip ;annelerinin baş ucundaki masaya koyarlardı. Her yeni çiçeklerin gelişinde bir canlanma görülürdü Topal Ayşe’de. Çiçekleri önce koklar sonra masaya bırakırdı.
Topal Ayşe’nin kocası:
“Hanım bu yılda da kışı çıkardık. Şunun şurasında yaza ne kaldı. Sonrasında ver elini güz mevsimi. Bu yılın kuzularına alıcı tez bulunur. Satar seni büyük şehrin hasta hanelerine götürürüm” diye söyleniyordu. Topal Ayşe kocasına ve çocuklarına bakarak gülümsemeye çalışır onların düşüncelerini adeta desteklediğini bakışları ile onaylardı sessizce.
Doktora ve hastahaneye gele gide, gele gide kör Veli ve çocukları, elde avuçta ne varsa harcadılar. Hatta yakın akrabaları ve köylülerde yardımda bulundular. Fakat hastalığı gün geçtikçe ilerlemeye devam etti. Topal Ayşe biraz daha takatten, yemeden içmeden düşüyor ve gittikçe zayıflıyordu. Çıkmadık candan umut kesilmez deyip tüm köy halkı yaşaması için seferber olmuşlardı da o kötü sonu uzaklaştıramamışlardı.

O gün Mahallede herkes birbirine Topal Ayşe hakkın rahmetine kavuşmuş duydun mu? Diye sorar olmuştu. Kimisi inanmak istemiyor ,kimisi ambulansla gidişini üzüntü ile anlatıyordu biri birlerine .Bazıları da” Allah’ın kaderi yazgısı böyleymiş” diye bazen sesli bazen gizli gizli ağıtlar yakıyordu.
Sonunda öğle namazından önce mahalle camisinden imam salasını verince hakikate ermişti köylüler. Cenazenin öğle namazından sonra köy mezarlığında toprağa verileceği duyuruldu.
Köyün genci yaşlısı sabahtan beklemeye koyulmuştu cenazeyi.O gün işe gitmediler. Sadece davar ve koyun çobanları hayvanlarını otlatmak için köyden ayrıldılar. Çünkü koyun keçi gibi hayvanlar için “bu hayvanlar adamın ölüsü kaldırtmaz” denirdi.
Bazı gençlerin elinde kazma, bazılarında kürek cenaze gelmeden mezarı hazırlamak için köy mezarlığına geldiler.
Gençler sırası ile mezarlıkta mezar yerini kazma kürekle kazmaya başladılar . Yorulanın yerini yenisi alıyordu. Bu güne kadar mezar kazma işini köyün gençleri yaparlardı. Bundan sonra değişir mi bilinmez.
Mezar kazamayan yaşlılar da mezarlıkta cenazeyi beklerken çocuklarına atalarının ve yakınlarının mezarlarının yerini gösterip ; düşen mezar taşlarını düzelttiler. Her mezarlığa giren ölmüşler için dua okudular. Bazı kişiler üç beş kişi bir araya gelip ölümden yaşamdaki işlerden, dünyanın faniliğinden söz ettiler.
Emekli imam Süleyman hoca yerinden kalktı. Kazılan mezarın başına doğru yaklaştı. Eğilip mezarı kontrol ederken gözüne gelen güneşe karşı elini siper ederek:
“Çocuklar biliyorsunuz erkekler için mezarın derinliği göbeğimize kadar. Kadınlar için ise göğüs hizası derinlikte olacak. Yani kadınların mezarı erkeklerden derin kazılır unutmayın” diye uyarıda bulundu. Ellerini arkasında kavuşturup uzun paltosunun kanatlarını savurarak az ilerde bulunan topluluğun içinde yerini aldı.
Bir süre sonra mezarı kazanlar Süleyman hocayı davet ederek mezar derinliğini kontrol etmesini istediler.O da yerinden kalkıp mezarın başına geldi. Mezarın içine inerek mezar derinliğinin göğüs hizasına kadar kazılmış olduğuna karar vererek dışardakilerin yardımı ile kazılan mezarın çıktı.
“Elinize sağlık gençler.Tamamdır.” Deyip tekrar eski oturduğu yerde beklemeye başladı.Çok geçmeden cenaze arabasının siren sesiyle kalabalıkta bir hareketlenme başladı. Oturanlar ayağa kalktılar. Cenaze arabasından tabutu omuzlara alıp mezarın başına getirdiler.
Cenaze namazı kılınmış olduğu için hemen cenazenin defin işlemleri göz yaşları arasında tamamlandı. Yapılan duaların ardından Topal Ayşe,nin kocası ve çocukları başta olmak üzere bütün orada bulunanlar birbirlerine baş sağlığı dileklerini ve ölenin de mekanın cennet olması temennisi ile mezarlıktan birer ikişer ayrıldılar.
Mezarlıktan ayrılırken aklımdan şu soruyu uzaklaştıramadım. Erkekte kadında aynı Allah’ın kullarıydı. Neden kadınların mezarının derinliği erkeklerden fazlaydı.01.03.2019

Paylaş
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Sin derin Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Sin derin yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
SİN DERİN yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.