- 924 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Antik Uzaylılar
Antik Uzaylılar
Eskisi olanın yenisi de olur. Eski dönemlerde antik uzaylılar var idiyse şimdi de olmalıdır.
Günümüzde kesin ispatlı bir uzaylı teması olmaması, eski antik dönemlerde de kesin bir temasın olmadığı fikrini tetikliyor.
Günümüzdeki “UFO” yani tanımlanamayan obje, nesneler uzaylıların varlığını kesin olarak kanıtlamıyor. Geçmişte de dev yapı, piramit, heykel ve tapınak benzeri nesnelerin olması antik uzaylıların varlığını tam olarak kanıtlamıyor.
Bu durumda karşımıza cevaplanması gereken iki sorun çıkıyor.
1- Eski zamanlardaki megalitik yapılar, piramitler ve gökten inen tanrılar söylemine dair tatmin edici bir açıklama bulmak.
2- Günümüzdeki “UFO” söylemleri ve benzer etkileşimi izah edecek bir açıklama yapmak!
Birinci sorun, eski zamanda uzaylıların gökten gelip yeryüzünde düzenlemeler yapması ve insanlarla çeşitli etkileşimde bulunmaları ve günümüzde bile yapılması çok zor olan megalitik yapılar.
Gökten inen ilahlar konusunda çok şeyler söylenebilir. Eski zamandaki egemen olan kişilerin, kendi krallıklarını pekiştirmek ve insanların krala bağlanmasını sağlamak için o zamanlar için en büyük gizem olan gökler ve ilahlar üzerinden yapılan telkinler. Antik dönemlerde göklerden gelenler ya krallarla ya da dini önderlerle (rahipler gibi) görüşüyor. Kral ve dini önderin insanların selameti için birlikte hareket etmesi doğal karşılanıyor. Bazı krallar aynı zamanda dini önderlik yapıyor. Gökten gelenlerin bu kişileri seçmesi yadırganmıyor. Bazı gökten inip bu kişileri ziyaret ediyorlar bazı da seçilmiş olan bu egemenleri göğe çıkarıp orada görüşüyorlar. Getirilen veya inen talimatlara da itiraz olmuyor. Antik dönemler için düşünülür ise gayet faydalı bir işleyiş. Eski zamanlarda kara, hava ve deniz ulaşımı yeterince gelişmemiş olduğundan coğrafi uzaklıkların Dünya-Ay uzaklığı ile benzetilmesi abartı olmaz. Güney Amerika ile Antarktika arasındaki buzul altındaki sıradağların 1952 yılında eko-ses cihazlarının keşfinden sonra anca yapılabildiği de unutulmamalı. Antik dönemde, ilkel insanlardan çok daha ileride olan medeniyetler olabilir. Bu medeniyetlerin diğerlerine gökten bir cihaz ile ulaşması da hiç akıldan uzak değil. Afrika’ya helikopter ile ilk inildiğinde yerlilerin yere kapanıp İnenlere ilah yakıştırması yapıldığı eski değil. Antik dönem için çok daha etkili. “Antik dönemlerdeki gelişmiş uygarlıklara ne oldu?” sorusu da araya giriyor elbet! Egemen olan krallar, “Yeni Dünya Düzeni” kurmaya karar verdiklerinde, kendi öğretileri dışındakileri imha ediyor. Efsanelerin görsel delillerle sunulması pek zor sayılmaz! Megalitik yapıları bir emir ile yaptırabilecek y/etkisi olan birinin, bunu yapmayı sağlayacak bilime de sahip olması gayet doğal. Antik “İskenderiye Kütüphanesi” meşhurdur; başına gelenleri (defalarca yakılması) bir fikir verir. Egemen olanlar eliyle insanlık geri adım atmış olabilir. Megalitik yapıların tüm teknik bilgilerinin yakılması, egemenler için bazı üstünlük sağlayanlarının da gizlenmesi akıldan uzak değil. İnsanlık kaybettiği bilgi ve tekniği elbet geri kazanıyor. Bu kaçınılmaz.
İkinci sorun “UFO” söylemleri ve benzeri etkileşim.
Günümüz teknolojisiyle göklerde tanımlanamayan ışık oluşturmak hiç de zor değil. Hatta tanımlanamayan cisimleri gerektiğinde saklamak da zor değil. Bazı gizli deney ve keşifleri bu şekilde tanımlayarak saklamak da akla yakın duruyor. İhtiyaca ve yönlendirmeye göre değişik sunumların yapılması mümkün. Şöyle bir kanı zaten oluşmuş durumda. Uzaylılar gelir ise ya en güçlü devletin yetkilisiyle görüşür ya da en geçerli manevi önder ile görüşür. Her iki durumda da insanlığa verilen mesaj, egemen olan kesimden gelecek! Uzaylıların egemen olanlarla iletişim kuracağı zaten kanıksanmış. Dost olmayan uzaylılarla maddi mücadele yani savaş en güçlü olanın üstlendiği bir görev olacak. Manevi mücadele ise manevi önderlerin yönlendirmesinde olacaktır. Her iki durumda da bu iki egemen sınıfa ihtiyaç duyulacak şeklinde yerleşik bir kabul zaten var.
Son tahlilde; ister antik uzaylılar olsun ister yeni uzaylılar olsun bir şekilde insanlarla ilişki kuracak ise bu gözden kaçmaz! Mutlaka bilinir. Gözden kaçırılan, uzaylılar değil de başka şeyler olabilir. Yaşam olarak bilinen hücre yapısı insan-hayvan türünde var mikro tek hücreliler bile aynı canlılık benzerliğinde. 3. Boyutun maddi hacminde canlılık, böyle. 2. Boyutta data alanındaki, sayılar ve harfler gibi kombinasyon ve olasılıklar alanındaki canlılık bambaşka. 1. Boyuttaki ben tercihi ise insanın tüm konumlarını içeriyor. Yukarıda gökten gelenlerin uzaylı sanılması benzeri boyutlar arası etkileşim de başka bir canlı sanısına yol açabilir. Ayrıntılara şimdilik girmeyim.
Ahmet Bektaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.