- 705 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Sevdalı Oğlan
SEVDALI OĞLAN
Köyün ileri gelenlerinden olan ateşli oğlan Kemal, köyün en güzel kızına aşık olur. Uzun boylu, buğday tenli, gözleri yumuk açılan fakat gerçekte gözleri gören bu adama, Kör Kemal’de derler. Daha doğrusu; Japon gözlü gibidir, Kemal. Sevdiği kızın; gözleri aksine çok güzeldir. Ona ’’Eşek gözlüde’’ derler. Eşeğin gözleri, iri iri sürmelidir, işte ondan dolayı bu ismi vermişlerdi. Ayşe esmer güzeli, kara yağız teni, sürmeli-sürmeli, zümrüt karası gözleri baygın baygındır bakışları, boy pos endam da yerindedir üstelik melez gibi…
Ayşe’yi köyün genci yaşlısı, evlisi bekarı, çorlusu çocuklusu, yediden yetmişe isteyeni vardı. Bu da yetmez gibi uzaktan yakından, akrabalarından, köye uzun süreli misafirliğe gelenlerden, bir anda görenler bile bu kıza sevdalanıp dünür gönderiyorlardı. Artık ailesi bıkmış usanmıştı gelip gidenlerde. Bu yüzden kızı okutmuşlardı da. Konu komşuya misafirliğe dahi gönderemez olmuşlardı.
Bizim garip; Ateşli oğlan Kemal, yüreğine söz geçiremiyor; Ayşe’den vazgeçemiyordu. Bu duruma da çok üzülür olmuştu.
Ayşe aile baskısı ve gelip gidenlerden çok sıkılınca evli olan ablasına gezmeye gönderilmişti. Ablası başka bir köyde oturuyordu. Ablasının eşi; büyük küçük baş hayvan yetiştirip satıyordur.
Ayşe’nin; misafirliğe gittiği ablasının evine günlerden bir gün eniştesi bir tüccar getirdi. Hayvanların bir kısmını satmak istiyordu. Eve gelen bu tüccar; hayvanların otlanmadan gelim zamanı evin bahçesinde, ahırın yanına yakın bir gölgelikte oturmaya koyuldu. Etraf çok sessizdi, ortalıkta kimse görünmüyordu. Nihayet sürü yukardan geliyor ve gittikçe yaklaşıyordu. Bir kısmı da havluya yani bahçeye doluşmaya başlamışlardı.
Satın alacağı koyunların, keçilerin meleşerek eve toplanıp, yavrularıyla haşır neşir olurken Ayşe de bu güzellikleri seyretmek için dışarı çıkmıştı. Kendisi de bu manzarayı çok seviyordu. Güzelliğiyle hayvanların, bu pür neşesini seyre dalmıştı. Tüccarda malı melali unutmuş, Ayşe’nin güzelliğini seyre başlamıştı. Tüccarda bu güzele sevdalanmıştır.
Ayşe koyunun kuzusu, keçinin yavrusu ile buluşmasını seyrederken; tüccarda Ayşe’nin güzelliğini seyretmişti. Ayşe’nin güzelliği tüccarın gözlerinde kalmıştı. Ayşe’nin eniştesinin hiddetli konuşmasıyla irkilerek kendine gelmişti, tüccar. Evli olduğunu da düşünerek hayalleri yarım kalmıştı. Alış veriş devam ederken sık sık enişte ile buluşan tüccar enişteye açılarak baldızı Ayşe’nin güzelliğinden bahsetmişti. Herkesler hayvanların seyrederken bende Ayşe’yi seyrettim; diyerek kendini ele vermişti.
Ayşe güzelliğinin başına bela olacağını hiç düşünmüyordu. Sevdalıları o kadar çoktu ki!
Allahın emriyle; Ayşe’yi, istemeye gelen bir pazarcının onu görünce bir basamak merdiven yerine bir kaç basamak birden atladığı bile olmuştu. İşte bizim bu ateşli oğlan Kemal bu kızı çok seviyordu. Kızın babası ben kızımı sana vermem deyince de dayak bile yemişti bu oğlandan. Belli ki bu oğlanda, kızının da gönlü vardı. Durduk yere bu ateşli oğlan neden kızın babasını dövmeye kalkardı ki. Kızın ikide yakışıklı deve dişi gibi ağabeyleri vardı. Onları neden; göz ardı ederdi ki ya da karşısında olmak isterdi. Bu kadar sevmese neden canını ortaya koyup düşmanlığı göze alsındı Kemal, belki de cahillikti...
Bizim ataşlı oğlan Kemal kızı bir gün tenha bir yerde yakalar. Ayşe ile konuşmak için onu sıkıştırır. İlk defa Ayşe ile konuşma fırsatı geçmiştir Kemal’in eline. Kemal aslında Ayşe’nin saçının teline ya da tırnağının ucuna bile zarar vermek istemeyen biriydi. O kadar ki nezaketli kibar gönül güden bir insandı. Önceki yaptıkları bir cahilliktir, hışımlılığı Ayşe’yle konuşamamasındandı. Yüreği Ayşe’nin sevgi dolu duygularıyla dağlanırken, bu dar sokakta Ayşe’sine çok dil döker, dökmesine de anlatamaz derdini. Ya da anlamak istemez Ayşe.
Ayşe inatçı mı inatçı, dediği dedik mi dedik; öyle yaman bir kız ki burnu yere düşse almaz. Öyle güzelliğinin arkasına saklanmış; iyi niyet, alçak gönüllülük, sevgiden anlamayan, hep bu güzellik bende kalır düşüncesi tüm duygularını kör etmiş biriydi...
Ataşlı oğlan Kemal ne dediyse derdini anlatamamıştı, Ayşe’ye. En sonunda Ayşe’sine dönüp demişti ki ulan Ayşe kız dilimde tüy bitti. Kendimi sevdamı sana anlatamadım. Senden bir şey isteyeceğim. Bunu yaparsan, bir daha senin yoluna çıkmayacağım diye söz vermişti.
Ayşe meraklandı ve sordu nedir benden isteğin diye? Ataşlı oğlan Kemal elindeki şekeri çıkardı ve dedi ki! Bu şekeri benim elimden yersen, seni bir daha rahatsız etmeyeceğim diyerek söz verdi ve öylede oldu. Ayşe’sine şekeri eliyle yedirdi bir daha da Ayşe’nin hiç karşısına çıkmadı.
Ayşe; inatçı, dik başlı, sevdadan anlamaz biriydi. Yıllar sonra bunu durumu idrak ettiğinde yine aynı tavır ve çok soğukkanlı bir şekilde bende onu sevdim; diyemedi. Bizim ataşlı oğlan Kemal; bir köy Enstitüsünü bitirip, sağlık memuru oldu bir daha da o köye ayak basmadı. Unuttu sevdasını, baba ocağını.
Bizim kibirli, dik başlı Ayşe kimseleri beğenmediği için evde kalmıştı. Ağabeysi onu kız çocuğu diye de okutmamıştı. Yıllar sonra; belli bir yaşta bir oğlanla evlendi. Evlendiği adamın hayatına ayak uyduramasa da çocukları için katlandı her zorluğa. Aslında yakışıklı diye varmıştı bu oğlana.
Ayşe; elinden emekli, el işçisi, içki içen, kumar oynayan, anası babası olmayan hayata küsmüş birinin eşi olmuştu.
Ayşe sonradan ne kadar cahil olduğunu anlar ama iş işten geçmişti. ‘’Eliyle eden boynuyla çekermiş.’’ Sevildiğinin kıymetini bilmeyen Ayşe ömrünce çekmişti, bu dik başlılığının çilesini. Eşi; vur ekmeğini elinden al, bir adamdı, kötü alışkanlıkları olsa da. İkisi de sırtlamışlardı bu hayatın yükünü. Sonrada paylaşmışlardı birbirlerinin acısını tatlısını.
Ayşe kadın iler ki yaşlarında çok hastalık çekmiş. Kocası da onun yarı yardımcısı olmuş, derken hayatı tamamlamışlardı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.