- 804 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
EVVELİMDEN YAZIYORUM BU MEKTUBU...
Gerçekleri bilerken hayal gücümde
Kasıtsız ve kayıtsız iklimler zorluyor aklımı.
Zamandan ayrı düştüğüm özlemin tutanaklarından
Sarkan bir ayracım bazı bazı.
Devşirdiğim aklın nidalarında coşan bir ahraz
Hâkimiyeti ve yenilgiyi tatmış
Basireti bağlanmış bir fani:
Hayatın ayrık yüzünde debdebeli bir ölüm belki de
Soğuk iklimin telaşı;
Buz kesmiş yüreklerde acımasız bir cellât
Menevişlenen her gölgede
Kutsanan bir rahle yine
Serildiğim serpinti misali
Ektiğim her günde
Dünü tarayan gözlerime rahmet okuduğum bir yenilgi.
Evvelimden yazıyorum sana bu mektubu ve dokunaklı kıblemde satırlar çatlarken soğuktan inadına üşüyorum.
Sonramı tayin edemediğim bir düş’ün tam da ortasındayım.
Annelik içgüdüme yenik düştüğüm Tanrının sunumunda her şey başım gözüm üstüne.
Ölümsüz bir Tanrı olmayı dilemedim ben hiç ya da ölmeyi ve yeniden dirilmeyi asla temenni etmedim sadece içimde ukde kalan bir özlemle dolu olduğum kadar intiharımdan da kimse mesul olmasın.
İklimler seğirtirken bir mevsimden diğerine, akıl rotamda akil yönergeler beyan etti insanlar ve mağduriyetimi sonlandırmak adına kabul ettim.
Beylik bir mizaçla yonttum kalemimi ve üfledim dökülen talaşın tuzunu yoksa tuz ruhu kokan bir âlem miydi de içimin efkarını bandım her heceye…
Şimdimle dünümü topladım mı sen çıkıyor. Sen ile ben’i topladım mı onlar hâsıl olan öyle ya insanlar hep muhalif öncelikle sevgiye ve kabullenmekte zorlanıp bu sefer karşısındakini zora sokuyor.
Bir akıl hocam olmadığı gibi aklımı da pazarlayamadım sadece cümleler ürüyor sonra tünüyorum yazının şaha kalkan her cümlesini dizginleyip yeni bir ben olmayı diliyorum.
Dilendiğim acılar çoktan adresime ulaştı ama dillendiremedim henüz hiç birini.
Tozutan imgeleri çöpe attım ne de olsa net ve tutarlı olmalı ölüm dilekçem.
Tayin ettiğim hangi yönümü kurban vermedim ki? Bazen solan günü yok sayan geceye sığındım bazen senin yüreğine aslında gördüm ki benim tek sığınağım sadece Tanrı.
Firar eden cümleler ruhumu huzursuz ediyor ve uykumdan çalıyor ben ise mutlak bir mutluluk konduruyorum kâh yazdığım kâh konuştuğum kah sustuğum…
Tanrım!
Bu nasıl bir minvaldir böyle?
Öykündüğüm huzurlu ruhlara yolum düştükçe bol bol dua okuyorum belli ki ulaşmıyor adreslerine ve yeniden çağırıyorlar beni. Bir ölü evi sessizliğinde yitik kale’m bir de kalem’imle oynarken şah damarımdan yakın hissettiğim İlahi Güç. Ne ilgisi var, diyeceksin öyle yazmak bir radar sistemi gibi içini delerken insanın benim ne farkım var insan ırkından?
Olan bir şeyler var aslında adlandıramadığım ve ne zamanki konuşsam Yaratan ile hâsıl olan o sessizlikte yolunda gitmeyen ne ise ansızın yeşeren bir umut olup ses oluyor benim ruhumun mezar sessizliğine.
Üstüme düşen ne ise fazlasıyla yapıyorum ama yetmediğim kadar insanlara ben de yetinmeyi bilmiyorum elimdekilerle oysaki böyle olsun istemezdim.
Kulaklarımda ağzım kimseler görmese de.
Yaşlar doluyor derken çok yaşa, demeyenlerin nazarı mıdır ne yoksa ağlamazdım ben böyle eskiden.
Eskiyen bir hayat aslında epriyen hayaller sanırım yalıtılmışlığın mezarında boy veriyor benim hayallerim ve kötümser iklimlerden sarkan o yüzümü görüyorum da bu anlamda yüz göz olmak istemiyorum kimseyle diğer yandan insan sevgim ağır basıyor. Bir ikilem anlayacağın.
Örtüsünü örttükçe yalnızlığın huzursuz güncem infilak ediyor ve satırların gazabına uğrayıp bir bir izah ediyorum içimdeki düş bekçisine.
Sabaha karşı uyandığımda hatırımda kalan rüyanın etkisi yel yazıyorum belki de bu satırları gel gör ki gün bitmeden unutup da gittim rüyamı.
Gözüm açık gördüğüm hangi rüyaysa çakma bir rüya konduruyorum aklımın merhalesine. Evet, akla zararım ama kimseye de zararı dokunmayan.
Okumakla ne ilgisi var, diyeceğini biliyorum ama ne zaman fazlaca kitap karıştırsam zihnimdeki o yatılı cümleler karman çorman oluyor sanırım bana okumak değil de yazmak iyi gelen bu yüzden yazıma noktayı koydum mu arkama bakmadan kaçıyorum odadan.
Benlik bir zafiyet her mevsimi kış ve her gülümsemeyi alay sandığım sanırım yanan devrelerinde aklımın hep bilinçaltı o kalıntı sebebiyle ruh durumumu tahayyül etmeye çalışıyorum.
Hidayete ermekle nihayete ermek arasında gidip geliyorum ve inancın boyutsuzluğunda sadece kendime inanmıyorum belli ki bir düş fırtınasına tutulup da nereye savrulacağımın da garantisi yok iken içine düştüğüm bu gayya kuyusu beni merdaneli makine gibi sıkıp sıkıp suyumu çıkarıyorum.
Ritim bozukluğu var belki de insanların sevgi diye atması gereken kalplerinde ve bunun yerine; git, git diye çarpıyor kalpleri. Gitmekle kalmak arasında kaldığım o Araf aslında beni bozguna uğratan bu anlamda şimdilik gidiyorum ama en kısa zamanda yeniden döneceğim ve bu sefer geleceğimden yazacağım sana mektubumu.
Yeniden görüşene kadar evvelimden selam ve sevgimle.
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Eksik olma dostum.
Selam olsun dost yüreğine.