kader
imitasyon hayatın düzlem iklimlerime yaşamaya karar kılmışken ben, kurşun askerlerimin gasp mağduru olduğunu bilmek, iklimlerimin normalin üzerinde seyreden konum farklılığı ile ürpermiştim...
belki de keşkelerimin üstüne bu kadar düşünmüş olmasaydım, kurşun askerlerime savaşma şansı verseydim,
bir kaçını geri kazanabilirdim...
ama kendinden bağımsız vücut aparatlarımla, bir ortada kalakalmışlık söz konusu, çaresizlikten kıvranan mideme bir tekmede ben atmıştım, göz çukurlarımda oluşan morluğunu görebilmek adına...
nefes almak için mi yaşıyoruz, yoksa yaşamak için mi nefes alıyoruz paradoksu üzerine kurulu bir metafizik mücadelesinden ibaret tüm benliğimiz.
nihayetinde bir hikayelik ömrüm var benim de,
ne gemiler yapmıştım, üzerine ne zamandır isteyip, düşünüp, tasarlayıp ve hatta yumurta kartonlardan yapıp, sonra yırtıp yada silip o an’a terk ettiğim saklı kelimeler.
ne gemiler yakmıştım ama dişimle, tırnağımla yaptığım, en uzun gecelerimi en kısa zamanlarımı adamıştım onlara,
yüzyıllarca evvelden kalma bir zaman, bir yerde, belki sadece bir kez kullanılacak bir kanaviçe işleme sabrıyla isimler vermiştim, kaderlerine inat.
sasılmaz, yıkılmaz, sonsuzluk, korkusuz...
bir çok kayıba sahne olan bu yeryüzünde benim çevremde olanlar, sizin de yakınlarınızda olanlar, o yüzden olağanüstü şeylerden bahsetmek istemiyorum. herkes gibi belki de hiç kimse kadar,
bu içgüdüsel istemsiz yere beynime sarmaşıklarla dolaşıklanmış anlayış maalesef hayatımda çok büyük bir etki içerisinde. siz hiç sizinle aynı anda ölecek insanları düşündünüz mü, adını bile duymadığınız bir yerde tanımadığınız, yollarınızın kesişmesine an kalmış bir insanla aynı anda ölmekten, yada kaderinize bir çizgi çekecek bir ölümle yüzleşmekten bahsediyorum.
bu hiç mi törpülemedi düşlerinizi yada kadavra olabilmek için yaşadığımız bir hayatı sırf çekici olsun diye ötekiyle kandırdığımız, her şeyin başı oldu bugüne kadar aynı anda binlercesinin aynı şeyleri yapma ihtimali.
bir insanın içinde kendinizi bulduğunuz için sırf o istemsiz hastalıklı ruhlarımız bir an olsun rahata ersin diyeydi tüm olanlar; yalnızlıklar, korkular, aldanışlar, inançları zorlayışlarımız, mutlak olan bir gerçek var mıydı evrende ki, ölümler bile yalnız değildi böyle baktığımızda; istisnaları aklından geçiren insanların uçak kazalarında öleceğini bilmek gibi bir şey aslında benim bu yaptığım.
çıkmazlarımın içerisine çekerek, daha da karartarak beyinleri genişletebilir miyim, düşünceleri bir çıkmazın tamda en derin yerinde kalmak olsa gerek.
insan emekledi, yürüdü, koştu, konuştu, önce düşündü, hep düşündü, okudu, okuyamadı, çalıştı, okudu, yazdı. büyüdü. yaşadı. herkesin istisnasız herkesin yaşadığı kırılma noktaları hangi eğrinin eğiminin tanjantıydı bilemiyorum lakin kırılma noktaları kader dediğimiz olgunun paralel evrene uyarlamasıydı,
kaderle ilk tanışmam yeşilçam filmlerinde oldu hayatın çemberinden geçmiş yaşlı filozof hayat kadınlarının kod adı, kader abla şeklinde karşıma çıkmıştı, o zamanlar küçüktüm gidip bu filozofla tanışma eğilimi doğmuştu içimde, bir iki kere denemem başarısız oldu demir kapıdan çevirmişlerdi beni. felsefeye çalışıp öyle gelmeliydim heral.
her neyse, bir seçim yaparsın kırılma noktalarında ve bir senden bağımsız yaşanan dünyanın kollarına atılırsın,
kim bilir bu şekilde senin hayatında var olan ve geçmişte de aynı hayatları farklı zamanlarda yaşayan insanlarla karşılaşman durumunda harmanlanacak olan zaman kavramıyla birlikte ki aynı anda yaşadığın zaman kavramı da farklı insanlar için farklı sonuçlar yani farklı kırılma noktaları doğuracağından onların hayatlarının seninkiyle buluşma ihtimali falan filan istatistik derken inanılmaz bir matematik denkleminin içerisinde bulursun kendini,
ne kadar gerçek olabilir, gerçekse bile buna neden inanalım, ya da bu gerçek, inanmışsan zamanın ve mekanın önemi yoktur, yaptığın seçim artık kaderindir senin,
inandıklarınla kendini kandırışlarınla, unutmaya çalıştıklarına, kaybettiklerinle ve bir daha asla kazanamayacaklarınla, geride bıraktıklarınla, yürüdüğün bu yol ve hikaye artık senindir,
bazen koştura koştura bindiğin otobüs biraz yol alınca, yanlış otobüse bindiğini farkettiğin an, vardır bunda da bir hayır dur bakalım kader beni nereye götürecek deyip son durağa kadar gitmek yerine ilk durakta ya da müsait bir köşe başında inmek gibi bir şeydir, kaderin ağlarını örmesi.
bile isteye yaptığımız hatalarımızın, cahilliğimizin, sevgisizliğimizin, egolarımızın, çıkar ilişkilerimizin, çürümüşülüğün son perdesinin adıdır kader.
maddi imkanları yetersiz kendine bakamayan insanların üç beş çocuk yapıp üstüne onları cahil bir sefil olarak büyütmesidir, neden böyle oldu dersiniz ’kaderleri boyleymis. allah verdi, rızklarını da verir olur.
akraba evliliği yapar, ilk çocuğu engelli doğar, ikinciyi üçüncüyü zorlar sorarsın ’kaderleri boyleymis’ der.
kader aslen güncel dinlerin türettiği bir kelime de değildir, eski mısırlıların inançlarıyla doğan bir kelimedir. hermetik düşünce, ve bu düşüncenin dinler tarafından kısmen tanınması ile önce hristiyanlıkta, sonra kur’anda karşılık bulmuştur.
kaderin, yazgının gücüdür, daha doğru tanımıyla kendisidir.
roland’ın tanımına göre ka, bir tekerlek gibidir. kişinin gideceği yoldur, varacağı hedeftir belki de...
böyle olunca türkçesi mükemmel bir açılımdır. ka-der ka döner ve sizin yerinize der, rüzgar gibidir, iradenizle karşı koyabileceğiniz bir şey değildir. nereye eserse sizi oraya götürür.
demem o ki;
hayatımızın değişmesi, “iyi ki öyle yapmışım” gururu ile “kaderim böyleymiş” napalım lan pişmanlığı arasındaki ortak noktanın, her ikisinde de sonucun yine bizim aldığınız kararlar neticesinde gerçekleştiğini görebilmenizden ibarettir.
gerisi mi? tamamen boştur.,,
YORUMLAR
Kader Muaviye iktidarında saptıırılıyor.Sıffin Savaşında Allahın takdiri sonucu Ali ile karşılaştık.Allah sizin başınıza gecmemi istedi der.Hilafeti oğlu Yezi'de bırakırken de bu Allahın isteği karşı gelmeyin.Bu islam çerçevesinden bakınca böyle
Ayrıca birçok meal kaynağından baktım.nisa136 bakara284,177,285 iman esasları sayılırken bu kadere iman mevzu yok.
Emeviler başarısızlıklarını Allaha fatura etmek icin uydurmuslar
Kaderden kasıt ölçü düzendir.
Bizim anladığımız kader ise tamamen bizim irademizle hükmumüzun gectigidir.
Bir şiirimde demistim ki
Tanrı degildir ona bedbaht kaderler yazan
Ezelden çalıp iradesini
Ömrüne kilit vurmaz
Ayak izlerimize giydirmez takdirin adımlarını
Sıkıcı olmamıştır umarım.
Selam ile
seth
teşekkürler arkadaşım ben bahsettiğin konuları üstünkörü geçmiştim iyide olmuş
sevgilerimle