- 557 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ELİF'İN SOL TARAFI
ELİF’İN SOL TARAFI
Küfür etmek geldi içinde, etmedi, yutkundu, sağ tarafındaki kayanın üstüne çıktı, elindeki son taşı da denize fırlattı. Memleketteki gözü yaşlı, kadersiz annesi geldi aklına, onun mavi gözlerini andıran denize derin derin baktı. "Bir gün seni kurtaracağım o çileli hayattan. Son senem, okulum bitiyor, nereye atanırsam atanayım seni ve kardeşlerimi alacağım yanıma." dedi ve oturduğu yerden doğruldu "Hey gidi hayat hey, bir varsın, bir yoksun, oysa ne kadar da kısasın." diye ekledi, kıyıdan uzaklaştı, şehrin insanlarla ve esnaf sesleriyle dolu sokaklarında gözden kayboldu.
Kız başına, tek başına bilmedik tanımadık insanların içinde okul okumak, yaşamak zordu. Zorluyordu Elif’i içinde bulunduğu şartlar. "Adım gibi tek başınayken anlamsızım. Ozan’ın teklifini değerlendirsem mi acaba? Fena çocuk da sayılmaz. Sınıfın, hatta okulun en yakışıklısı o. Ondaki saçlar, ondaki karizma kimde var. Onun gibisini bulmak mümkün değil. Kültür farkı var ama zamanla alışırız birbirimize. Annemden ve kardeşlerimden sonra bana değer veren tek kişi o. Beni karşılıksız seven tek tek insan o. Ya annemle kardeşlerimi kabul etmezse. Ya onların bizimle kalmasına razı olmazsa. Ne yaparım ben? Onlar orada tek göz odada komşuların ve hayırseverlerin verdikleriyle yaşarken ben nasıl mutlu olurum? İstediğim kadar rahat hayatım olsun. Ya onlar? Bunları konuşsam mı Ozan’la? Of , kararsızlık ne kötü. bir anne ve iki kardeş, bir de yüreğinin sesi. yürek o kadar küçük değil ki annemin ve kardeşlerimin yanına Ozan da sığar. Peki onlar bizim yanımıza sığar mı? " diye söylendi, vicdanıyla fikir alışverişinde bulundu. Tekrar önündeki kitaba odaklandı. Yarın önemli bir sınavı vardı.
Sınavı çok güzel geçti. Ozandan yine yüksek not aldı. Zaten en yüksek notu genelde Elif alırdı. Ara sıra Ozan’ın ondan yüksek not aldığı olurdu.
bir gün okul çıkışı Ozan’la Elif sahile doğru yürüdüler. "Evet Elif, ne zaman vereceksin kararını? Ağzından çıkacak bir ’Evet’ kelimesi o kadar önemli ki, hayatımı değiştirecek. Ve duyacağım en önemli ve en anlamlı kelime olacak." dedi. Elif’in ağzını bıçak açmıyordu. Nasıl annem ve kardeşlerimin yanımızda kalmasına razı olursan evet diyebilirdi? bunu nasıl söylerdi? Ama Ozan’ı da çok seviyordu. "Elif, seni sıkıştırmak istemiyorum aslında, daha uzun süre düşün. Lakin yüreğim sabırsız. O benim kadar sabırlı değil." dedi, Elif’in elini aldı ve kalbinin üstüne koydu. "Duyuyorsun değil mi? Sanki fırlayacak yerinden." dedi. Hissetti Elif, Ozan’ın yüreğinin ’Elif! Elif!’ diye çarptığını. "Evet, demek isterim aslında, ama annemle kardeşlerime bakmak zorundayım. Onları o kulübede başkalarına muhtaç halde yaşarken bırakıp, kendime nasıl yuva kurarım? Yüreğinin sesini zaten hep hissediyordum. biliyorum beni ne kadar çok sevdiğini. Onun için çok istemem rağmen ’Evet’ diyemeyeceğim. Bu ’Hayır’ anlamına gelmesin. Ben de sana karşı sevgi besliyorum. Olmaz Ozan olmaz. Onları bırakamam." dedi gözlerinden dökülen yaşları gizlemeye çalışarak. Ozan, Elif’in önüne durdu, ellerini aldı avuçlarının içine "Bak Elif, gözlerimin içine bak. Sen onlarsız yaşayamam diyorsun. Çok dikkatli bak lütfen, ben sensiz yaşayabilir miyim? Senin annen benim annem, kardeşlerin kardeşim. Onlarla yaptığın plana beni de dahil et lütfen." diye karşılık verdi Elif’e. Elif, Ozanın ellerini yanaklarına dokundurdu "Bu kadar mı Ozan? bu kadar büyük mü sevdin beni?" dedi. "Evet elif, evet. Şimdi sıra sende, sen de evet." "Evet" dedi Elif" ilk kez sarıldılar sıkı sıkı. "O zaman bu sevindirici haberi anneme ve kardeşlerime söyleyelim mi? Ne dersin? Hem onlarla da tanışmış olursun." dedi Elif. Seve seve kabul etti Ozan bu teklifi.
Lodoslu bir cuma günü, okul çıkışı otobüse bindiler. "Sabah beş gibi orada oluruz." dedi Elif. Radyodaki haber spikeri belli aralıklarla lodos uyarısı yapıyordu. İlk kez o akşam başını Ozan’ın omzuna koydu Elif. Ve rahatsız olmasın diye uyumadı Ozan sabaha kadar, yerinden bile kıpırdamadı.
Sabah beş gibi terminale girdi otobüs. İndiler, bir minibüsle varoş mahallesine gittiler. sürpriz olacağı için börek falan aldılar. Ve simit. Sokağı dönünce Elif’in heyecanı zirveye ulaştı. Hem özlem giderecek hem de Ozan’la onları tanıştıracaktı. Bir de görsünler Kulübeden ateşler yükseliyor. "Aman Allah’ım!" dedi Elif korkuyla. Ozan elindeki poşeti Elif’e verdi "Üzülme canım. -bu ilk kez canım deyişiydi Elif’ine- Sen burada bekle, ben onları kurtaracağım." dedi ve gözünü kırpmadan daldı alevlerin arasına. Elif hemen itfaiyeyi aradı ve heyecanla beklemeye başladı. Dakikalar geçmesine rağmen kimse çıkmadı alevlerle sarılmış kulübeden. Beş dakika geçmeden itfaiye geldi. İki dakika sürmedi söndürmeleri. Ama kulübeden hepsinin yanmış cesetleri çıktı. Elif bitti, Elif çöktü, günden güne eridi. "Zaten Elif’in kaderi bu kendisine sol taraftan bir harf bağlanamaz. Sol tarafım hep yalnız kalacak." dedi kendi kendine. Uzun sürmedi Elif’in hayatı bu büyük acıdan sonra. amansız bir hastalığa yakalandı ve diploma töreninin yapılacağı gün hayata gözlerini yumdu.
24/02/2019 Pazar İSMAİL MALATYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.