- 761 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aşk değiştirir İnsanı
İlişkileri yeni bitmişti, dost ve arkadaş kalabilmenin yollarını arıyordu iki eski sevgili. Yaşanmışlıkların hatırına son defa güzel bir akşam yemeğinde ona çok sevdiği küçük kristal bir bibloyu hediye etmiş ve onu güzel uğurlamak istemişti Haldun üstelik bundan sonra ki yaşamında farklı bir yolda yeni ufuklara yol alacak olan eski sevgilisi Aylin için bir ayrılık konuşması bile hazırlamıştı. Bu az rastlanan bir durumdu. Genelde her iki tarafında çıkarlarına ters düşmeden, kavga ve hakaret etmeden ayrılmak başarılı bir davranış biçimiydi lakin ayrılıkların ardından çiftlerin üzülmesi birbirini özlemesi ve alışkanlıkların sona ermesi iki taraftan birini mutlaka yaralayacaktı. Bazı ayrılıklarda sebep aramak anlamsız bir bahane olabilirdi. İlgiye ve sevgiye muhtaç bir kadındı Aylin. Haldun’un ona olan ilgisi hiçbir zaman azalmamasına rağmen ayrılma isteğini benimsemiş ve bunu anlayışla kabul etmişti. Yemekte ne kadar üçlü görünse de eve döndüğünde hüngür hüngür ağlamıştı. Kendisini en yakın bir meyhaneye atan Haldun bir yandan arkadaşlarıyla içiyor Aylin’i unutmaya çalışıyordu. Artık mevsim değişmiş göç vakti gelmişti. İkisi de yaşam biçimini ve bakış açısını değiştirmenin sadece göçmen kuşlara ait bir şey olmadığının farkındaydı. Göç sırası sancılıydı, yeni mevsimde çiftlerin yaşamında birçok şey değişecek ama aslında hayatın kendisi hiçbir zaman değişmeyecekti. Değişim doğasında vardı insanın. Bakış açısını sevgilisine göre ayarlamak, nabza göre şerbet vermek aslında fedakârlığın diğer bir adıydı bu her ne kadar yalakalık gibi görünse de artık birbirine veda etmişti iki sevgili.
Aradan fazla bir zaman geçmeden boşlukları doldurmaya başlamıştı hayat. Yakın arkadaşı Cevahir ile pastanede kahve içip dertleşirken kahve getiren güzel garson kızın Haldun’a samimi bakışları arkadaşının gözünden kaçmamıştı.
’ Kız seni yedi bitirdi Haldun’
’ hiç farkında değilim Cevahir’ dedikten sonra garson kızı gözünün ucuyla bir müddet süzmüştü Haldun sonra arkadaşını doğrularcasına ‘evet doğru söylüyorsun, çok güzel bir kadın ’ pek istekli görünmese de uzun boylu esmer güzeli bu garson kızla tanışmayı ertelememişti Haldun. Kısa bir zaman içinde kafenin sağlam bir müşterisi olmuştu. Her gün bu güzel garson kızı görmek için mutlaka kafeye uğruyordu. Haldun bu güzel garson kızı kendine sevgili yapmak için acele etmeyecekti çünkü bu bir iş değildi üstelik aceleye de gelmezdi. Neptün’ün dünyasına girmek yerine, önce ona yeni bir dünya sunmak istiyordu, onu anlamak için çaba harcıyor ve onu önemsiyordu.
Arkadaş olmanın ve onu değerli hissettirmenin ilk kuralıydı bu. Haldun ilişkileri kendi yorumuna göre yaşayan ve bundan keyif alan biriydi onun için her kadın keşfedilmeyi bekleyen farklı bir dünyaydı.
Bir kadını keşfetmek için sıradanlıktan uzaklaşmak farklı ve uzun soluklu bir ilişkiyi yaşamak demekti. Tüketmek ve tükenmek insanın en iyi bildiği bir eylemdi. Haldun’un istediği bu değildi.
Neptün toplumun kırık bir yansımasıydı, ne aile baskısı ne de toplum baskısı onu yıldıramamıştı, geleneklere boyun eğmemişti çünkü o herkes gibi değildi. Sadece kafede çalışan esmer güzeli bir kadında değildi. O güzel sanatlarda heykeltıraş bölümünde taşlarla konuşan onların ruhuna hitap eden bir kadındı. Heykeltıraşla uğraşmak sadece kendi hayatını değiştirmemişti. Taşların ruhuna şekil vermesiyle Haldun’un da dikkatini çekmişti ve böylece Haldun’da hayatına dokunacaktı. Haldun Neptün’e daha fazla zaman ayırmaya başlamıştı. Neptün kendi ruhundan taşlara sadece şekil vermiyordu onların hareket etmesini de sağlıyordu. Haldun ilk kez bir taşın şekli ve ruhu hakkında düşünmeyi, yorum yapmayı Neptün sayesinde öğrenmişti.
İlk çıktıklarında bir kır gezisiyle doğaya daha çok saygı duymuştu Neptün. Renkli kır çiçeklerin adını, özelliklerini, çiçeklerin doğaya katkısını coşkuyla anlatmıştı Haldun ’ Bak canım bunlar renkli kır çiçekleri nasıl da bize gülümsüyorlar. Bu gelincik, bu mimoza, bu küpe çiçeği bak papatya bize hoş geldin diyor. Bu güzel çiçeklerin hepsi bizim için buradalar ve çok şanslılar’ diyerek topladığı bir demet karışık kır çiçeklerini Neptün’ün eline çoktan tutuşturmuştu bile. ‘Bu kır çiçekleri senin elinde başka bir güzel şimdi onlar o kadar mutlu ki gözlerini kapat ve onlara nasılsınız diye sor’. Neptün Haldun’un söylediklerini yaptığında sanki bir büyüye kapılmış gibi rahatlamıştı, kendisini birden daha iyi hissetmeye başlamıştı. Bir yandan kır çiçeklerini okşuyor bir yandan da onlarla konuşuyordu. Sonradan Haldun;- hadi gel onları bir vazoya koyalım, hayat suyunu birlikte verelim dedikten sonra kırlardan ayrılmışlardı, kır ortamının havası, çiçekler inanılmaz keyifli ve zevkli gelmişti Neptün’e. Haldun onu sabırla dinlemiş ve ona farklı bir dünya sunmayı başarmıştı. Dünyasını değiştirmişti Neptün’ün, onu insan olarak kazanmış üstelik sevgili bile olmuşlardı. Taşların ruhuna şekil veren Neptün artık kırlara daha sık gitmeye başlamıştı. Başını Haldun’un omzuna yaslayıp kırlarda uzun uzun yürüyüşler yaparken sadece eline kır çiçeğini tutuşturmak zamanla yetmez olmuştu Neptün’e Küpe çiçeğinin bir kadının kulağında bu kadar güzel durması da. Öpüşmeler sadece sevgilileri değil kır çiçeklerini de mutlu etmişti, onlar da şahitti aşklarına. Ancak dışarıda hayat gürül gürül akıyor her şey çok çabuk değişiyordu. Haldun değişimin farkındaydı çünkü aşk onun başını döndürüyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.