- 758 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BU BENİM HİKAYEM.
BU BENİM HİKAYEM. ( Bir bölüm.)
.
.Kurtalan Ekspresinin ikinci mevki vagonlarının birin de açtım gözümü. Sonradan öğrendiğime göre Sivasın Çetin kaya istasyonuna yakın bir yerde kaza yapmıştı Tren. Uyuduğum tahta sıradan uyandığım da hiç kimse yoktu vagon da Amcamı aradı gözlerim ve ağlayarak kalktım yerimden ve trenin kapısını açarak basamaklardan dışarı baktığım da tren durmuş ileride insanlar toplanmıştı. Merakla ve göz yaşlarıyla Amca diye seslenerek basamaklardan aşağıya rayların kenarındaki çakılların üzerine can havliyle bıraktım kendimi.Ağlama sesimi duyan bir kaç yolcu bana doğru gelerek korkma evlat tren kaza yaptı ama fazla bir zayiat yok az zaman sonra hareket ederiz diye teselli etmelerine karşın ben Amca diye ağlamaya devam ediyordum. Babam bizi yolcularken Haydarpaşa garından Mustafa Amcamın ona Nevzat bir süre Malatya da biz de kalsın sen de buradaki işlerini hallet sonra bakarız bir çaresine demişti.Yani aslın da Malatya ya gidiyorduk amcamla beraber.. Adamlar beni koltuk altımdan tutarak trenin merdivenlerine kaldırdı ve basamaklardan tutarak trene tekrar binerken amcam da geliyorum nevzat diye sesleniyordu. Göz yaşlarımı silerek amcamı gördüğüm de çok sevinmiştim. Malatya ya akşam üzeri varmıştı tren istasyon da bir faytona binerek şehir merkezine doğru giderken ben şaşkın biraz da tedirgin yolu izliyor cadde üzerindeki ışıkları ve yol boyu sıralanan ağaçları seyrediyordum. Sonradan öğrendiğime göre Dörtyol mevkinde bahçesinde havuz olan bir kahvenin önün de faytonu durduran amcam bir arkadaşa bakıp geleceğim diyerek faytondan indi ve az zaman sonra da gelerek devam edelim dedi. Hükümet konağının arkasın da şimdiki Fuzuli caddesin de yani her tarafı Kaysı ve Kiraz ağaçları ile dolu toprak yolu olan ve hemen yanında bir çeşme bulunan bir sokağın için de konak misali bir evin önünde durduk yolun kenarın dan akan suyun sesini hala hatırlarım. Tahtadan yapılmış büyükçe bir kapının önündeydik amcam kapıya vurunca Başın da dolağı (tülbent) ile nur yüzlü bir kadın olan Lütfiye yengem açtı kapıyı ve Hoş geldiniz..
Nevzat bu mu ne kadarda büyümüş gel çağam (çocuğum) diyerek beni kucaklayınca içimi bir sıcaklığın kapladığını hissetmiştim ne de olsa artık annem yoktu ve benim omuzlarım yanlarıma düşmüştü.Söylenenlere göre Annemiz ölmüştü ve daha On bir aylık bir bebek olan kardeşim Ümit de geçirdiği Menenjit hastalığı nedeni ile önce hastaneye oradan da bakacak babamdan başka kimsesi olmadığı için Devletimizin şefkatli kollarına geçici bir süreliğine de olsa Ok meydanın da ki Darülacezeye verilmişti Yengemin o içten ve sıcacık sarılışı o duygu nasıl anlatılır bilemem ama aniden bir anne sıcaklığı kapladı ruhumu ve bedenimi.
........Yıl 1958.
-
a.nevzat uçar.
-
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.