- 781 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ANGARA ZİMİDİ
ANGARA ZİMİDİ
Hadi be usta! Donduk be. Saat altı oldu Kamil Baba .
Tamam lan deyyuslar. Siz uykusuz kalıyorsunuz da, biz çok mu uyuyoruz sanki? Bu gece sular kesilmiş, kova ile su taşıdım . Belim kırıldı. Kolay mı bunca hamuru karıp , fırını yakmak, ateşi kontrol ederken, simitleri açıp, bol susamlı pişirip, size yetiştirmek? On iki tablacısınız. Her tablaya yüzer simit, ikişer de size avanta. Akşama yüz simit daha. Haydi göreyim sizi aslanlar , boş gelsin tablalar. Satın hepsini, bereketli olsun bol susamlı ,tereyağlı Kamil Babanın simitleri. Kimse öbürünün bölgesine girmesin ha. Kavga etmek yok. Tamam mı koçlar?
Tablaya muntazam dizilen simitler, ağır gelirdi biraz. Hele Cebeci Yokuşunu , hele hele Kutlugün Bayırını çıkarken. O sene orta son sınıfta, Tabiat Bilgisi dersinden ikmale kalınca girememiştim Kuleli sınavlarına. İnat edip beklemede geçirecektim bütün yılı. Bir de ,bu durumda aileye yük olmak olmazdı. İnci sinemasının kapı önü benim di. Orada boya sandığım ve simit tablam yan yana durur, insanların ben ayakkabı boyarken tabladan simit alıp , yirmi beş kuruşu tablaya atıp atmadıklarını yan gözle izlerdim. Güzel filmlerde karaborsa bilet ve matine aralarında ayva satma işi ,gişede ki Vedat Abimle ortaktı. Günde dört avanta simidi de satıp bir lirayı kumbaraya atmak ayrıca güzel di. Yarış bisikletinin ve Levis kot pantolonun parası böyle birikecekti. Susamları yeme hakkı benimdi. Evden biraz peynir ve zeytinle muhteşem ziyafet çekerdim. Hala susam gördüğümde canım çeker.
Didim sokakta ki, tek gözlü kıza yarım dünya diyorlardı. Ona simit verirken, çocukların ok atarak kazaen çıkarttıkları gözüne değil de ,öbürüne bakardım sadece. Beni görünce gülümserdi . ‘Anne simitçi geldi ‘ O da severdi tabladan avucu ile susam yemeyi. Yerken avuçlarımızdan dökülen susamlar kazaklarımıza ,onun saçlarına yapışınca komik görüntüler çıkardı ortaya. Sonra bir gün mahallenin bütün çocukları, sarıverdi etrafımı. Mahallemizin kızına asılıyorsun diyerek , hem tablayı hem de beni deviriverdiler yere. Sonra bütün simitçiler doluşmuştu sokağa. On bir simitçi tek sokakta simit satıyor ve avazı çıktığı kadar ‘ Simidi gevrekkk’diye bağırıyor. Yeter artık diye camlara çıkanlara , ‘Zararımız karşılanmazsa gitmeyiz’ deniyor. Neyse ki , başta tek gözlü kızın annesi olmak üzere birkaç mahalle büyüğü ödüyor zararımı. Tabi yediğim dayağın tazmini yok.
Geçenlerde bir simitçi çocuk gördüm tabla başında. Karnım tok üstelik. Ama çok severim taze çıtır simidi. Birden o çocuk geldi gülmeye , gülümsemeye özen gösteren. Teşekkür ederken gözleri pırıldayan , afiyetle yiyin derken , yüreğinden mutluluklar fışkıran , maşa ile aldığı simidi küçük bir kağıdın arasına sıkıştırarak uzatan çocuk. Yüz yetmiş beş kuruş olmuş , iki lira verip kalsın üstü dedim usulca. Yarısını da kırıp ,tablaya bırakınca şaşırdı. Paylaşalım istedim diye fısıldadım. Ben zaten simit satıyorum abi. Olsun belki bir fakir geçer, ya da sokak köpeği, ona verirsin . Güzel di simitçi olmak.
Anılar dökülüyordu içimden sıcacık. O koca tablayı kafamın üzerinde dans ettiren anılar. Tablada ki avuç avuç sıcak susamların , mis kokulu anıları.
Siz hiç ,simitçi oldunuz mu?
Bütün susamlar sizindir. Simitlerin mis kokuları da.
E.Yaşar Ovalı 16.02.2019
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.