- 1707 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yağmur Gecenin Umudu
Yağmurlu bir geceydi. Tek başına yürüyordu kadın gecenin bir yarısı ıssız sokakta. Umrunda değildi karanlık ve sokağın ıssızlığı. Alışmıştı zaten geceye, korkmuyordu. Yalnızca üzgündü. Dilinde bir şarkı mırıldanıyordu. Gözlerinden sicim sicim akan yaşlar gözlerinden çenesine doğru yol çiziyordu. O sırada sert bir rüzgar esti. Kadının saçındaki tokayı karanlığa doğru savurdu. Dalgalı saçları omuzlarına düştü. Mırıldandığı şarkıya devam etti. Gözlerindeki çaresizliği dilindeki şarkıyla süslüyordu. Bir an için onu kimsenin bu halde görmediğine sevindi. Fakat çok uzun sürmedi bu hissi, çünkü onu kimsenin bu halde görmemesi demek, yalnız olduğu anlamına geliyordu.
Senelerdir yalnızdı kadın. Ailesini kurban vermişti bir kazaya. Çok zor geliyordu artık ona uyanmak. Çok zor geliyordu yeni bir güne gözlerini açmak. Arkadaşı yoktu, akrabası yoktu. Sahip olduğu bir evi vardı yalnızca. Son günlerde de pek gitmiyordu evine. Anılar ağır geliyordu çünkü bitkin düşmüş ruhuna. Daha fazla düşünmek, anılarda kaybolmak istemiyordu. Başının delicesine ağırmasını istemiyordu.
Gözlerini boşluktan çekerek sokağın sonuna doğru dikti. Dükkanlar kapalıydı. Evlerin ışıkları yanmıyordu. Sokak lambasının altında oturan bir adamı farketti o an kadın. Yanına gitmek istedi, gidemedi çekindi olduğu yerde kaldı. Adam kadının varlığının farkına vardı. Ağır ağır çevirdi başını ona doğru. Kadın adamın siyah gözleriyle birebir uyumlu olan siyah saçlarını görünce irkildi. Kirpiklerinin uzunluğu uzaktan bile anlaşılıyordu. Bir kaç saniye ayırmadılar gözlerini birbirlerinden. Kadın adamın gözlerindeki samimi siyaha kandı, oturdu yanına. Dertleşmek için güzel bir mekandı sokak lambasının altı. Hiç tanımadığım birine derdimi anlatmak iyi gelir belki diye düşündü. "Çok yalnızım"dedi kadın "korkuyorum". Adam öğüt verircesine cevap verdi kadına. "Eğer güçlü biriysen yalnızlıktan korkmamalısın" dedi adam. Ses etmedi kadın. İçinden ona hak verdi. "Çok çaresiz hissediyorum. Sanki bu acı hiç bitmeyecekmiş gibi" dedi bu kez adam. "Yalnız kalınca anlar insan çaresizliğin ne demek olduğunu." dedi. Kadının haklılığını anladığında içi burkuldu adamın. Yalnız olduğunu kabullendi, fakat korkmuyordu o.
Çaresizlik işlemişti sadece damarlarına. Yağmur hızını arttırırken kimselere anlatamadıkları dertlerini anlattılar birbirlerine. Gece onlara ağlıyordu.
Konuştukları hatalarıyla ve acılarıyla yüzleştikleri sokak lambasının altından ayrıldılar sabaha karşı. O geceden sonra her gün aynı saatte geldi oraya kadın adamı bulabilmek ümidiyle. Fakat bulamadı. Onu orada göremeyeşinin ezinci ile ayrıldı sokak lambasının altından. Boğaza bankan bir banka oturdu. Çok geçmedi yanında bir hareketlilik hissetti. Başını yanına çevirdiğinde adamı gördü. Simsiyah gözleriyle ve yüzündeki buruk gülümsemesiyle bakıyordu kadının gözlerinin içine. "Ben gidiyorum. Bu şehir bana iyi gelmedi. Çok şey yaşadım, çok şey öğrendim burada. Gülüşlerimden çok gözyaşlarıma şahit oldu bu cadde. Şimdi bana yakışanı yapıyorum ve kaçıyorum bu şehirden ama en çokta kendimden." Gözleri yaşla doldu kadının ama gitme diyemedi. Gitmek isteyen birine ne söyleyebilirdi ki zaten ? Kal dese gitmeyecek miydi ? Kabullendi o yüzden. Buruk tebessümünü bahşetti adama ve sımsıkı sarıldı.
O günden sonra kitaplara gömüldü, sokak lambasının altına daha çok gider oldu. On dört saat uyudu. Sonra geçti yavas yavaş. Her şeyi atlattı. Dilinden dualarını hiç eksik etmedi adamın mutluluğunu diledi her gece. Bir başka şehirde de adam aynı duaları ediyordu kadın için. İkisininde duaları kabul oldu. Ama onlar hiç bilmediler. Aynı insanlar, farklı şehirlerde mutlu oldular.
✒A’mak
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.