- 942 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KARAMAN' IN KOYUNU
KARAMAN’ IN KOYUNU
Karamanoğulları, Oğuzlar’ın Salur/Avşar boyundan olup uçbeyleri Şirvan Han, Kalhan, Alp Arslan, Kaçar İbrahim Han, Ahmed Sâdeddin Beğ ve oğlu Nûreddin (Nure Sûfî) Beğ’ in önderliğinde tarihte yerini alan bir Türk boyudur. XII. yüzyılda Aral Gölü doğusunda Maveraünnehir bölgesinde yaşayan Karamani aşireti, Moğol baskısı sonucu ana yurtları nı terk ederek batıya doğru göç etmeye başlayınca Azerbaycan üzerinden Anado lu’ya gelip Sivas yöresinde eğleşir. Karamanilerin Anadolu coğrafyasında örgütlenmesin sağla yan lideri Nure Sufi Beğ, Kayseri Eretna Beyinin halası ile evli olup altı oğlundan en bü yüğü Kerimüddin Karaman Beğ’dir. Babai tarikatına mensup olan Nure Sofi, diğer Türk men boylarıyla aşiretleri yönetimi altına alarak iyice güçlenir.
Anadolu Selçuklu Hükümdarı I. Alâ’eddin Keykubad (1220–1237), Çukurova ve Taşeli yöresi Toros Dağla rında yerleşik Ermenilerin, Selçukluları güneyden kuşatıp Akdeniz ile bağlantısın keserek batıya doğru yayıl masını önlemek maksadıyla 1224 tarihinde komu tan Çeşnigar Emir Mübazereddin Çavlı ve Ertokuş tarafından bölgeye bir sefer düzenler ve bu bölgeyi fetih ederek Türkmenlerin iskânına açar. Ayrıca Sultan I. Ala’eddin, ülkesi nin güney sınırından olası saldırıları önlemek ve soruna kesin bir çözüm bulmak amacıy la Sivas yöresinde eğleşen Nure Sofi’yi Konya’ya davet eder. Nure Sofi maiyetiyle Sultan Ala’eddin’e biat edince Karaman oğulları oymağı 1228 y.da Taşeli’nin odağı Ermenek’in Balkusan ve Kamış’lı çevresine yerleştirilir. Nure Sufi Ermenek ve çevresinde soy, din ve sosyal yaşayış bakımından çok farklı ve karmaşık bir etnik yapıya sahip olan halkın birlik beraberliğini sağlar. Subaşı (Kaymakam) olan oğlu Kerimüddin Karaman Beyi sağlığın da Sultan II. Kılıç Aslan’ın kızı ile evlendirip Karamanlı boyuna Bey olarak tayin eder.
Nure Sufi 1257 t. de ölünce yerine en büyük oğlu Kerimüddin Karaman Bey geçer. “Kerimüddin: dini İslam için hiçbir şeyi esirgemeyen, canı ve malıyla cihat edip savaşan diğergam” bir kişiliktir. Babai tarikatının başı Muhlis Baba (Paşa) Karaman Bey’i tarika tın şeyhi yapar. Böylece Kerimüddin Karaman Bey, kabilenin hem dini önderi hem de Karamanilerin siyasi lideri olur. Çok cesur, gözünü budaktan esirgemeyen ve dini için sa vaşan bir mücahit ve çok güçlü, kuvvetli bir Türkmen yiğidi olarak bilinir. Karaman Bey babası döneminde olduğu gibi Taşeli bölgesinde Mut, Gülnar Silifke ve Mara kaleleri üzerine sürekli akınlar düzenleyerek nihayetinde buraları alır.
Selçuklular, 1243 y.da Moğol Baycu’ya karşı Kösedağ savaşın kazanamayınca ülke ge nelinde yönetim erkini kaybederken Kerimüddin Karaman Bey gücünü ve bölge için öne min artırır. Bunun üzerine Selçuklu Sultanı IV.Rukneddin Kılınç Arslan (1249-1266), Kara man Beyin bu başarılarından çekinerek, kendisine karşı bir faaliyette bulunmaması için, Ermenek ve civarında hükümran olduğu bölge ile fethettiği yerlerle birlikte Larende (Ka raman) kalesini kendisine dirlik (tımar) olarak verir. Kardeşi Bonsuz’u da Konya’ya ge tirterek ona da “Candarlık” ünvanı vermiş ve sarayında istihdam etmiştir.
Ancak Sultan IV.R. Kılıç Arslan’ın Antalya, Alâiye (Alanya) ve Denizli bölgesindeki Türk men beylerinin üzerine Müinüddin Pervane komutasında Selçuklu ve Moğal askerlerin den teşekkül ordu gönderip Türkmen Beylerinden bazılarını cezalandırması ve Mehmed ve İlyas beyleri öldürtmesi üzerine Karaman Bey bu hadiseleri tasvip etmeyerek işkille nir. Hatta gelecekte bir gün sıranın kendisine de geleceğini düşünür. Devrik Sultan İzzed din Keykavus’u yeniden tahta geçirmek amacıyla ivedi harekete geçer. 1260 yılında Keri müddin Karaman Bey, kardeşleri Zeynel-Hac ve Bonsuz’la birlikte yirmi bin kişilik bir kuvvet ile Konya üzerine yürür. Muineddin Pervane emrindeki Selçuklu kuvvetleri ile Ka ramani ordusu Gavele kalesi önünde karşılaşır. Kerimüddin Karaman Bey, savaşı kaybe dince Ermenek yöresine çekilir. Kardeşleri Zeynel Hac ile Bonsuz ise, yakalanarak Kon ya’da asılır. Gavele savaşından sonra Sultan IV. R. Kılıç Arslan, Lârende’nin yönetimini kendine bağlı beğlerden Hacı Beğ’e verir.
Bu durumu kabullenemeyen Ermenek Beyi Kerimüddin Karaman Bey, Ermenek’ten av bahanesi ile Larende’ye doğru yola çıkar. Larende’ye varınca ani bir baskınla kaleyi e le geçirir(1260) ve Selçuklu komutanı Hacı Beğ’i öldürür. Antik Çağlarda Laranta ve Ro ma-Bizans döneminde Laranda olarak bilinen kentin ismi, bu fetihten sonra kaleyi fetih eden komutanın adı ve bu komutanın beyi olduğu Karamani Türkmen oymağının ismi ne izafeten “Karaman” olarak benimsenip söylenmiştir. Böylece Kerimüddin Karaman Bey, Larende’yi Yahudilerden temizlemek suretiyle Karamanoğullarını bir boy olmaktan çıkarıp “Beylik” haline getirir ve kendisi de Karaman oğullarının ilk Beyi olur.
Kerimeddin Karaman Bey’in en büyük başarılarından birisi de Ermenek (Firan) Kalesi ni fetih etmesidir. Zira Ermenek Kalesi, yer ve gökle bağlantısı olmayan korunma, barın ma için doğal emniyetli oluşundan ötürü antik çağlardan beri insanlara yerleşim yeri o lan muhkem bir yerdir. Kalenin, Maraspoli (Maraspulla) mağarası ile iç içe olmasının ya nı sıra düşman saldırılarına karşı doğal korunaklı konumuyla bölgesi için stratejik önem dedir. Bu bağlamda Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad 1224 y.da kalenin çevresini topraklarına kattığı halde kaleyi alamamıştır. Zira Ermenek Kalesi, tarih öncesinde ve Karamanoğulları döneminde de Beyler ile komutanların savaşı kaybettikten sonra ve ya zor durumla karşılaştıklarında sığındıkları emniyetli bir üst konumundadır.
Amasya’lı seyyah coğrafyacı Strabon (M.Ö: 64-M.S:24 yılları); Ermenek kalesinde mevcut mağaraları, “Zağfiran mağaraları” olarak nitelendirdiği için bu kale bazı zaman larda “Firan” adıyla da anılmıştır. Prof. Salim Cöhce Hocamız; “Ermenek kalesinin hangi tarihte inşa edildiği kesin olmamakla birlikte kale içinde yer alan kaya mezarlarının inşa tarihini M.Ö. 1180 yıllarından itibaren bölgede etkin olan Frigler (Firikyalılar) dönemine kadar gittiğini” belirtmektedir”
Osmanlı Seyyah Evliya Çelebi (1670-1671 y.da Ermenek ziyareti) ise Ermenek kalesi için: “Göklere ser çekmiş (çok yüksek) bir dağın ortasında Allah kudreti ile yapılmış ibre te şayan, seyredilmesi vacip bir kaledir. Asla der-ü-divardan (kapı duvarlarından) ve bur cu barudan (kale burçlarındaki) nöbet kulelerden alâmet (işaret) yoktur. Dört veyahut beş köşeli diyemeyeceğimiz bir tarzdadır. Hendeği ve kuleleri yoktur. Zaten bunlara da ihtiyaç yoktur. Kale (Bir benzeri yok) eşsizdir. Yalnız şarka (doğuya) bakan küçük bir ka pısı vardır. Bu kapıya dahi yüz kırk kademe ( basamak) ağaç merdivenle çıkılır. Bir yanı a ğaç korkuluktur. Allah’a sığınıp insan aşağıya baksa aklı başından gider. Dil ile, kalem ile tasvir edilemeyecek bir mağaradır. Gökyüzlerine baş dayamış bir yalçın kırmızı ve mü cella (parlatılmış) duvar gibi bir Uzunluğu beş yüz adımdır. Gök kubbesi gibi direksiz ve içerisinin derinliği bin adım olan mekanda minaresiz camisi mevcuttur. Kapısı doğuya kayadır. Adam tırnağını iliştiremez, kuşların konacağı ve yuva yapacağı yeri yoktur. Kale zeminden iki minare boyu yüksek cilalı ve parlak bir kayaya Allah’ın emri ile oyulmuş, içi aydınlıktır.” diye seyahatnamesinde açıklamaktadır.
Eğitimci yazar Hasan Şimşek hoca; “Ermenek yerleşkesi kuzeyinde bulunan çok dik ve yüksek kaya bloğunun güney cephesine balkon şeklinde kazılan kalenin zeminden yüksekliği 6,20 mt, derinliği 5,20 metredir. Kalenin içi tabii mağara olup Güneye bakan şehir tarafı kesme taşla, harçla mazgallı duvar halinde yapılmış ve kaleye birisi doğudan kayalar yontularak yapılmış çok dar, diğeri ise dik kayalığın en alt bölümünden yine ka yalar oyularak yapılmış 72 basamaklı merdivenle çıkılan iki giriş bulunduğunu” belirtir.
Evliya Çelebi; “Karamanoğullarının bu kaleyi almak için yedi yıl muhasara ettiği hal de alınamadığını” açıklar. Fakat Ermenek kalesinin çevresi Taşeli bölgesi Türkmen oba larının kontrolunda olduğu halde merkezi konumdaki kalenin fetih edilememesi beylik te huzursuzluk yarattığı için Karaman Bey bin bir çeşit çözüm yöntemleri düşünür.
Şikari Karamanname tarihinde; “Kale sakinlerinin çoğunluğu panayırda oldukları yağmurlu bir günde kaleyi almak için üç yerden bin adam pusuda kodular. Komutan Menteşe’yi üç yüz er ile kal’aya gönderdiler. Menteşe seherde kal’aya geldi. Kaledeki kafir asker anı görüp safi demire gark olup bin atlı yüz taşra çıkıp Menteşe sinup kaçtı gibi gösterdi. Kafir kovarak kal’adan ayrıldı. Turgut ve Bayburt Beğler bir yandan yürü dü. Eşref, Mirza ve Hacu Bahadır pusudan çıkıp kal’a canibinden (güneyinden) aldılar. Kosun ve İmameddin dahi bir yönden yürüdüler. Kafir onları görüp durdu. Gördü ki, dört yanını bağlamışlar. Kafiri öyle kırdılar ki bir tane kaçıp kurtulmağa mecal olmadı. El hasıl kal’ayı zar zor hileyle, oyunla fetih eylediler” şeklinde anlatır.
Osmanlı tarihçi Mehmet Neşri ile Prof. Salim Cöhce ve Dr. Bilal Gök gibi tarih müellif leri Ermenek Kalesinin fetih edilmesi hadisesini başka bir hileli oyunla ilişkilendirir. Nitekim Salim Cöhce Hoca; “Karamanlılar kendi aralarında toplanarak; (Ne zamana ka dar bu kefere-i kafirlere itaat edip haraç vereceğiz. Hile edip bu kaleyi alalım) diye karar laştırırlar. Ermenek Kalesinin fethi, Osman Gazi’nin 1298 y.da Bilecik Kalesini fethine benzer bir şekilde kale halkının panayıra katıldığı bir zamanda Kerimüddin Karaman Bey ’in Türkmen yiğitleri onların elbiselerini giyerek gece vakti kalenin kapısına gelirler. Kale de bulunanlar gelenleri kendilerinden zannederek içeri alır ve böylece Ermenek Kalesi fethi bir oyunla gerçekleştirilir (1258). Zira Karaman Bey savaş oyunlarında çok mahir bir beydir.
Tarihçi müellifler Ermenek Kalesi fethinde Kerimüddin Karaman Beyin bir oyun deha sında olduğunda hemfikirdir. Evliya Çelebi’nin deyimiyle “Allah kudretiyle yapılmış, ib rete şayan eşsiz bir kalenin” fetih edilmesi Selçuklu Sultanı Rükneddin Kılıçaslan’ı mem nun eder ve kaleyi hileli bir oyunla fetih eden Kerimüddin Karaman Bey’e “Ermenek Beyliği” beratın verip kılıç kuşatır. Bu bağlamda Taşeli bölgesini iskan, tımar eden oy maktan dolayı dillendirilen “Karamanlı” adı bir müddet unutularak ve o devrin en önem li kaynaklarında bu oluşum“Ermenek Beyliği” olarak anılmaya başlanacaktır.
Anadolu coğrafyasında hem Karamanoğulları Beyliğinin hem de Kerimüddin Karaman Bey’in şanı ve savaşçı kişiliği Türkmen beyliklerince hüsnü kabul görürken kefere-i ka firlerce çekinilen bir kişilik olmuştur. Antalya Kalesinin de 1261 y.da ani bir baskınla fe tih edilmesi bu tür ön yargıların pekişmesinde etkin olduğu bir gerçektir. Zira Karaman Bey hak bildiği yolda mücadeleci kişiliği ve kefere-i kafirin elinden alınması mümkün ol mayan kaleleri akıl üstü savaş stratejileri, halk deyimiyle hileli bir oyunla kolay alması dost ve düşmanın yüreğine korku düşürdüğü gibi Selçuklu Sultanlarınca her daim çekin celi bir Bey olarak görülmesini sağlamıştır.
Bu duruma karşılık halk bir yiğide candan sevdiği ve gönlünü verdiği ve candan sevdiği için, Türkmen obalarında kahramanlıkları dilden dile anlatılıp ve zorlukları yen me, üstesinden gelme inançları hep, “Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu” deyimi şek linde gönüllerde yer edip dille terennüm edilir. Hatta Karaman Bey’in bu hileli oyunu, söğüt yöresinde eğleşen Oğuz’un Kayı boyu Beyi Osman Gazi’nin Bilecik Kalesini kırk yıl sonra fethi esnasında ilham olur ve Osmanlı İmparatorluğunun tarih sahnesinde yer almasında önemli bir köşe taşı konumuna bürünür.
Kerimüddin Karaman Bey, Aral Gölü doğusunda Maveraünnehir bölgesinde yaşarken Moğol baskısı sonucu anayurtlarından hicret edip Anadolu coğrafyasına ulaşan Karama ni aşiretine 1257-1263 yılları arasında bey olarak hizmet edip aşiretten Beylik (devlete) kuran büyük bir Türkmen yiğididir.
Kerimüddin Karaman Bey 1263 yılında savaş meydanında şehit olunca yerine her da im yanında bulundurduğu oğlu Mehmet Bey Karamanoğulları Beyliğinin (Devleti) Beyi olur.
Şubat- 2019
Süleyman YILDIZ
(LEMOS 5303)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.