simin 02/2019
her şey parmaklarının ucunda gibi gözükürlerdi,fakat hayatın çoğu konforuna sahip görünmelerine karşın hayatı reddeder bir havaları vardı.
havanın sıcaklığı hakkında ağlar, yağan yağmura patlar, zaman hızlı da geçse yavaş da geçse ondan şikayetçi olurlardı.
haklı olarak peki bunlar neyden memnunlar, elbet bir sebepten yaşıyor hayatlarında bir mutluluk buluyor olmalılar diye düşünebilirsiniz. vaktinizi çalmadan söyleyeyim beyler bayanlar, onlar sadece ve sadece başkalarının kendileri hakkındaki algısından memnundular.
ve ortada ben; ne hayatı nasıl yaşaması gerektiği hakkında bir fikri olan ne de başkalarını kendine imrendirme konusunda en ufak ne bir deneyimi ne de bilgisi olan ben.
aslında benim bu güya günlük vari yazıları yazmak için herhangi bir sebebim de yok, ne anlatabileceğim güzel bir hikayem(benim ya da başkasının veya kurgu) var ne de başka bir şey. sadece, son zamanlarda çevremi sarmış olan bu memnuniyetsiz insan kalabalığının ruhlarındaki boşluk olarak adlandırabileceğim karanlığı haddinden fazla hissedip emiyorum gibi bir duyguya kapıldım. işin daha da garibi bir ingiliz hanımefendisi olmama rağmen yazılarımı genelde ingilizce yazıyorum, buraya geçirirken ise size kötü bir çeviriyle sunuyorum.
ben de 2010larda istanbul’da yaşayan herkes gibi kafası karışık, direksiyonsuz ilerliyorum. bu sanki tüm istanbul’u öyle ya da böyle bir şekilde etkilemiş salgın bir hastalık gibi. çevremde ne için ne yaptığını bilen bir tek kimse bile yok(ben dahil), yine de bu birşeyleri yapmanın önemini hiç eksiltmiyormuşcasına bir şeyleri yapmaya devam ediyoruz tüm bir şehir.
bir şeyi yapmanın bir amacı yok ise, hiçbir şey yapmamakla eşit tutulması gerekir gibi görünse de işin asli öyle değildi işte. hiçbir şey yapmamak istanbul’da birinin kendine yapabileceği en kötü şeylerden biriydi kuşkusuz. biri size gününüzü sorduğunda anlatabilecek çok komik, çok hüzünlü, çok eğlenceli bir anınız yoksa kimse sizi dinlemek istemez ve bu saçma davranışınızı çokça tekrar ederseniz kimse sizinle iletişime geçmek istemezdi.
yani denebilir ki hedonizmin kuşattığı bu şehirde kimseye sunacak bir kısım zevkleriniz yok ise, herhangi bir yerde bulunmanızın kime ne faydası olabilirdi ki?
anne frank gibi ben de hiçbir şey anlatmak için yazmıyor, bu ne hüzünlü ne komik ne de eğlenceli olan yazıyı sadece kendimi ve çevremi anlamak, yaşadığım şeyleri ve çevremi daha iyi analiz edebilmek için yazıyorum. fakat çok iyi bir gözlemci olmadığım için şimdilik sadece bu kadarla yetineceğim, bu belki büyük bir keşifte alacağım ilk yol veya bir süre sonra yapmaktan üşeneceğim sayısız şeyden sadece bir tanesi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.