- 1425 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
AVRUPANIN EN GÜZEL GÖZLERİNE SAHİP OLDUĞU İÇİN ÖĞRETMEN OLAMADI-BİR BAŞKA 14 ŞUBAT ÖYKÜSÜ
Türkiye’de ilk güzellik yarışması ile başlayalım.
1929’da Türkiye Cumhuriyeti Hükumeti Türkiye’nin en güzel kadınını seçmeye karar verir. Kararın Atatürk’ün emriyle verildiği bilinir.
Yarışma için Cumhuriyet gazetesi aracı kurum olarak belirlenir. Gazeteden duyuru yapılır.
Duyuru şöyledir: "Bütün dünyada güzel kadınlar memleketlerinin güzellik kraliçesi seçilirken, bizim böyle bir kraliçemiz niçin olmasın?"
Bunun üzerine yüzlerce yarışmacının gazeteye gönderdikleri fotoğrafları aylarca gazetede yayınlanır.
Fotoğrafların yayınlanışı 21 Haziran 1929 tarihinde tamamlanır. Tüm fotoğrafların yayınlanmasından sonra sıra halk oylamasına gelir.
En fazla oy alan 48 yarışmacının büyük jüri önüne çıkmasına karar verilir. 2 Eylül günü güzeller büyük jüri önüne çıkarlar.
Gazetenin tanımıyla "Orta boylu, kıvırcık lepiska saçlı, altın gözlü, beyaz tenli, zarif endamlı, beyaz krep satenden bir elbise giymiş olan’’ Feriha Tevfik birinci seçilir. ( Feriha Tevfik Negüz )
19 Yaşında aldığı bu birincilik haliyle Feriha Tevfik’in yaşamını değiştirir.Önce filmlerde rol alır, ardından tiyatroya geçer. Bir Kavuk Devrildi, Tosun Paşa, Allah’ın Cenneti, Leblebici Horhor Ağa, Karım Beni Aldatırsa, Bir Millet Uyanıyor, Kaçakçılar gibi filmlerde oynar.Fakat 1939 yılında değerinin bilinmediğini ve kırgın olduğunu söyleyerek bir daha dönmemek üzere, perde ve sahneden uzaklaşır.
22 Nisan 1991 günü, Cerrahpaşa Hastanesinde beyin kanaması sonucu yaşamını yitirir.
*****************************
İkinci güzellik yarışması yine Cumhuriyet Gazetesinin teşviki ile düzenlenir.
1930 da yapılacak olan bu güzellik yarışması bir öncekinden biraz farklı olacaktır zira Türkiye Güzeli, aynı zamanda Dünya Güzellik Kraliçesi olmak için uluslararası yarışmaya da gönderilecektir. Bu bakımdan duyurular ve yarışmanın propagandası daha 1929 yılında başlar.
Cumhuriyet Gazetesi ’’Memleketin şeref ve haysiyetine hizmet etmek üzere’ Paris’e ve ABD’ye gönderilmek üzere kadın adaylar aranıyor’’ diye duyurular yapıyor ve “Güzeller !Milli vazifenizi yapınız!” diyerek kızları bu yarışma için teşvik ediyordu. Ayrıca 1929 Yılı Türkiye Güzeli Feriha Tevfik Hanımın resimlerini yayınlayıp “Feriha Tevfik Hanım’ın resimlerinin Amerika gazetelerinde intişarı bizim lehimizde ne mühim bir propaganda oldu. Türkleri zenci, sarı veya kırmızı ırktan zanneden sürü sürü Amerikalılar kendileri kadar beyaz ve güzel olduğumuzu Feriha Hanım’ın resimlerinden anladılar. Memleketimiz ve milletimiz namına ele geçen böyle masrafsız bir propaganda fırsatını kaçırmamak, ondan azami derece istifade etmek zaruretindeyiz. Bu fırsattan istifade milli bir vazifedir. Azami istifade ise ancak müsabakalara güzel, çok güzel kız göndermekle olur.” Diyordu.
10 Ocak 1930 da yapılan yarışmaya 42 aday katıldı. Bunlar içinde ilk 22 ye girenler arasında Mübeccel Namık Türkiye güzeli seçildi ve Paris’te yapılan yarışmaya büyük ümitlerle gönderildi. Lakin gavur Avrupa’nın gavur jürisi adeta biz Türklerden intikam alırcasına Yunan güzelini birinci seçtiler. Mübeccel Hanım ise dereceye bile giremedi.
Oysa o zamanların Halit Kıvanç’ı olan Peyami Safa...Evet evet ’’ Sözde Kızlar ’’ Romanının yazarı,muhafazakar Peyami Safa, Mübeccel Namık için “Kraliçemiz cidden güzeldir. Ona alenen biat ediyorum.” demişti. Zamanın Akşam gazetesi ise “Hakem heyetindeki üstatlar kendilerini cennette sanmışlar.” Eee Peyami bey ve üstatlar!. Sizin gibi sübyancılar için 15-18 yaşında bir güzele biat etmemek mümkün mü? Kendini cennette sanmamak mümkün mü?( Bu söz Hüseyin Rahmi Gürpınar’a. Çünkü güzellik yarışmasının jürüsü olan Hüseyin Rahmi yarışmadan sonra ’’ Kendimi Cennette hissettim’’ Demişti. ) Sizi gidi sapıklar sizi. Bir de yeri geldiğinde “ahlak abidesi” kesilirsiniz…’’ diye veryansın etmişti.
Unutmadan: Bu güzellik yarışmalarının değişmez jürisinde şu isimler ön plandaydı hep: Abdülhâk Hamid Tarhan, Cenap Şahabettin,Peyami Sefa, Ressam İbrahim Çallı, Arif Dino, Nazmi Ziya, Ahmet Haşim,Halit Ziya Uşaklıgil,Sabiha Sertel, Hüseyin Rahmi Gürpınar... Daha pek çok ünlünün bulunduğu 27 kişilik bir jüri…
Mübeccel Namık bu yarışmadan bir yıl sonra Abdülkadir Behnesavi ile evlendi. 1975 yılında vefat etti
*********************************
1931 yılında Cumhuriyet gazetesi yine Türkiye Güzellik Kraliçesi yarışması düzenler.
Yarışmacılar o günlerde mayo giymemektedir. Ayrıca 1931 yılında modacılar dizlerde olan etek boylarını topuklara kadar uzattıkları için yarışmaya katılan kızların bacakları hakkında fikir sahibi olmak üzere üstad Peyami Safa’ya büyük bir görev düşer: Elindeki bir cetvelle kızların eteklerini diz kapaklarına kadar kaldırmak ya da kızlara ’’ Eteklerinizi kaldırın ’’ demek...
Derken efendim Naşide Saffet adında 19 yaşlarında bir öğretmen adayının ( Henüz öğretmen okulu öğrencisidir.) eteği diz kapaklarına kadar sıyrılınca jüri ’’ İşte bu ’’ der ve bir öğretmen adayı olan Naşide Saffet Hanım Türkiye güzeli olarak seçilir.( Naşide Saffet Esen )
Seçilmesine seçilir ama zamanın Milli Eğitim Bakanlığı bir öğretmen adayının böyle bir yarışmaya katılmasını öğretmenlik şeref ve haysiyetine uygun bulmaz. Zamanın muhalif gazetesi Karagöz veryansın ederken hükumet yanlısı gazeteler ise "Esaretten kurtulan Türk kadınlığının asil ve kibar güzelliğini bizi henüz tanımayan yabancılara göstermek milli bir vazifedir.." diye savunmaktadırlar Naşide Saffet’i ve bu güzellik yarışmasını.
Derken Efendim Naşide Saffet Türkiye güzeli olarak Türkiye’yi temsilen Fransa’nın Nice şehrine Avrupa Güzellik yarışmasına gönderilir.
Bu yarışmada dördüncü olur Naşide Saffet ama o kadar güzel gözleri vardır ki aynı zamanda Avrupa’nın en güzel gözlü kızı seçilir.
Evet, Naşide Saffet Avrupa’nın en güzel gözlü kızı seçilmiştir ama daha sonra kendisi ile ilgili yazılanlara ’’ ‘Ben, güzellik yarışmasına balo kıyafeti ile gittim. Muallimler baloya gidemez mi? Muallimler, deniz hamamında mayo giyemez mi? Ben, hareketimin şeref ve haysiyetimi ihlal etmediğine kâniyim.’’ diye itiraz etse de bir öğretmen adayının toplum huzurunda bacaklarını açmış olması öğretmenlik mesleğinin şeref ve haysiyetine uygun bulunmadığından öğretmen okulundan atılır.
O kadar güzel gözlere sahip olmasaydı belki de o yarışmaya katılmayacak, çok sevdiği öğretmenlik mesleğinden mahrum kalmayacaktı. Velhasılıkelam güzellik başa belaydı.
5 Kasım 1988 de hayata gözlerini yumdu
Eee 14 Şubatla ilgisi ne bu yazının ?
Efendim, Naşide Saffet 14 Şubat 1931 de Avrupa’nın en güzel gözlü kızı seçilmişti.
Evet, bütün bunlar Cumhuriyetimizin ilk yıllarında oluyordu. Sene 1931 di. Cumhurbaşkanlığı koltuğunda Mustafa Kemal Atatürk, Başbakanlık koltuğunda İsmet İnönü , Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunda ise Atatürk’ün ’’Seni üç yüz aday arasından seçtim ’’ dediği Harbiyeden hocası Esat Sagay bulunuyordu.
Esat Sagay kendi düşüncelerine göre -erkek ve kadın- ahlâken zayıf öğretmenleri görevlerinden alması, Beyoğlu’ndaki okullar civarındaki randevu evini kapattırması, Cumhuriyet gazetesinin açtığı güzellik yarışmasına kız öğrencilerin ve kadın öğretmenlerin katılmasını engellemesi, katılanları meslekten uzaklaştırması, okullarda hüküm süren disiplinsizliğe karşı sert önlemlere başvurması gibi sebepler yüzünden çok düşman toplamıştı. Dolayısıyla Atatürk tarafından getirildiği görevinden yine Atatürk’ün emri ile uzaklaştırıldı.
1932 yılında ise Atatürk’ün sonradan ’’Ece’’ soyadını verdiği Keriman Halis, hem Türkiye hem de Dünya güzeli seçilmişti.
YORUMLAR
Saçma sapan yarışmalara bunlar. Çoğu zaman günümüzdeki yarışmalarda da jüri üyeleri hep aynın tip kart horozlar... Hiç gerek Müslüman bir ülke de böyle yarışmalara, bizi bozar böyle şeyler... Tamam batıdan alalım ilim ve tekniği, ama böyle şeyler de hiç lazım değil... Kutlarım ...
sami biberoğulları
Asıl birde benim 14 şubat öykümü oku derim;)))
espri tabi ki de hocam
çok hoş bir yazı
tarihe ışık tutan
bence her insan kendini değiştirmeli
her şeyi de devletten beklememeli
saygılarımla
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler.
Hocam benim gözlerimde güzel ondan mıdır acep,
pişmiş tavuğun başına gelmemiştir başıma gelenler :)
Gözleri güzel seçildi 14 şubatta, etek boyu dizkapağında diye öğretmen olamadı
Ne büyük günah işlemiş güzel yaratıldığı için :)
Yazının ana fikrini bir türlü çözemedim desem umarım kızmazsınız
O günlerden bugüne ne çok şey değişmiş dedim sadece
Hayırlı geceler yine uzun bir yazı okuttunuz bize :)
sami biberoğulları
Yazıların ana fikrini yazar söylerse doğru olmaz. O bakımdan ana fikri sana bırakıyorum.
Oldukça uzun olan bu yazıyı okuduğun ve yorum yazdığın için tekrar teşekkür ediyorum.
Haa unutmadan:
1968-1969 yıllarında okullarda etekleri birazcık diz kapaklarının üzerinde olan kız öğrencilerin hâla cetvelle bacaklarına vururdu öğretmenler. Hem de bayan öğretmenler... Yani evet bir değişim var o günlerden bu günlere ama Atatürk'e rağmen o değişim öyle çok da hızlı olmadı.
Selam ve sevgilerimle.
Not: Gözlerin gerçekten de güzel. Üzerinde nazar boncuğu, nazara karşı dua filan taşı.