- 593 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Korkuluk
Yıldırımlar bulutların arasında dolaşmaktaydı. Yağmur hızlanmış esen sert rüzgâr püsküllü mısırları yatırıp kaldırıyordu. Tarlaları ayıran yolun sonunda üç katlı evin ışıkları zar zor seçilmekteydi. Çukurlar su dolmuş, eski bir kamyonet sarsıla sarsıla ilerliyordu. Farlardan süzülen ışık yolu aydınlatmakta kocaman damlalar karanlıktan ışığa düşüp gözden kaybolmaktaydı. Kamyonet evin önüne yanaştı. Adam atlayıp montunun yakasını başının üzerine kaldırdı. Kapıya koşturdu. Düğmeye bastı ama zil çalmadı. Birkaç yumruk atmıştı ki kapı açıldı. Endişe içinde bir kadın belirdi. Adam içeri girerken montunu çıkarıp içeri daldı. Öfkeyle seslendi. “Serappp!” Adam salona eşikten bakıp koridora fırladı. Kadın arkadan elini yakalayıp engellemek istedi. Adam kuvvetle elini çekip kadından kurtuldu. Koridoru dönüp karşısına çıkan kapı önünde durdu. “Serappp!” Kapı açılmayınca kola yapıştı. Aşağı yukarı, aşağı yukarı… Kitli olduğunu anlayınca omuzla yüklendi. Bir, iki… Anahtar tıkırtısı duyuldu. Kolu aşağı indirip içeri girdi. Genç bir kız yatağın ayakucuna sırtı dönük oturmuştu. Adam burnundan soluyordu. Uzanıp kızı kolundan yakaladı. Kaldırdı. Kızın gözleri yere bakıyordu. Adam omuzlarından tutup sıktı. “Hocan aradı, okula gitmemişsin!” Kız ağzını açacak oldu. “Neredeydin!” Adam kızı sarsarken kadın odaya girdi. “Bırak, bırak!” Kızı kurtarmaya çalışınca adam dönüp kadını ittirdi. Kadın yere kapaklandı. Kız hıçkıra hıçkıra koşarak odadan çıktı. Adam eğilip kadını kaldırdı. Bakışları, mahcup olduğunu anlatmaktaydı. Kadının ayakucuna çöktü. Başını kadının yüzüne doğru kaldırdı. “İyi misin?” Sessizlik… Cama vuran yağmur damlaları… Perde arasından sızan ay ışığı, kadının yarı aydınlık yarı karanlık yüzü… Adam boğulduğunu hissedip ayaklandı. Koridorda “Kızım, anlat bakalım,” kireç duvarlar, patlıcan, biber kuruları. Karşılık alamadı. Salona baktı. Eski bir sandık, karşılıklı sedirler. Dış kapı gıcırdayarak koridora doğru rüzgârla açıldı. Adamın içi karardı. Yutkunmasını duydu. Çığlık çığlığa dışarı fırladı. Ayak bileklerine kadar çamura battı. Gömleği, pantolonu vücuduna yapışmış, soluğu ağzında sigara dumanı. Kamyonete yöneldi. Kaygı, endişe… Arka arkaya anahtarı çevirdi. Motor gürültüyle çalıştı. Farlar yanmadı. Dikiz aynasında sallanan cd’de yansıyan pişmanlık dolu gözler. Gazı kökledi. Koltuğunda sıçrarken çevreyi görmeyi çalışıyordu. Dudaklarında dua, yalvarış… Mısırların arasında sırtı kendisine dönük adam siluetini fark etti. Yavaşlayıp durdu. Kamyonetten inip siluete yöneldi. Tarla sınırında yükselen servi ağacına yaklaşırken siluetin önünde kızını seçti. Ağacın arkasına saklandı. Serap okula neden gitmediğini, kendisine neden anlatamadığını, sesini duyuramadığını tek tek haykırıyordu. Adam ağacın arkasından çıkmıştı ki bulutların arasında beliren yıldırımla etraf aydınlandı. Siluetin ayaklarından, ellerinden, boynundan samanlar fışkırmaktaydı.
Serap sırtında çantası kurumuş çamur çukurlarına gire çıka eve ulaşmayı başardı. Kadın gözleme sacının başında kızı eve girerken görünce ateşi kuru dalla besleyip ayaklandı.
Serap odasına adımını atınca şaştı kaldı. Korkuluk karşısında dikilmekteydi. Ufak adımlarla korkuluğa yanaştı. Arkasında beliren karaltıyı fark etmedi. Korkulukla burun buruna gelirken omzuna değen elle irkilip döndü. Annesi gülümsüyordu. Başını geri çevirdiğinde samanların içinden kendisine bakan babasıyla göz göze geldi.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.