- 1114 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Güzel Yurdumuzda Eğitim- Öğretim Manzaraları
“Eskiye rağbet olsaydı bitpazarına nur yağardı.” Atasözünü Ömer Asım Aksoy, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğünde şöyle açıklıyor:
“ Herkes yeni şeyleri sever. Eski şeylerden kimse hoşlanmaz.”
Bu sözü antikacılar ve bir emekli eğitim emekçisi olarak ben hiç sevmiyorum. Antikacıları bırakalım bir tarafa. Yeni şeyler sevilir, eski şeylerden kimse hoşlanmaz. Lakin eski yıllardaki okulculuk faaliyetlerine bir bakalım:
Ya benim, genelde 60’lı yıllarda ki öğrencilik yıllarındaki eğitim-öğretim çalışmaları günümüzdeki gibi miydi(!)
Bir kere okullarımızda üst düzey disiplin vardı. Şimdiki gibi hemen hemen her öğrenciye teşekkür name, takdir name verilmezdi. Ortaokulda sadece sınıfta notları en iyi iki öğrenci iftihar listesine seçilirdi. İlkokul beşinci sınıf bitirmelerinde sene sonunda bir haftalık yazılı ve sözlü sınavlara tabi tutulurduk. Öğretmen okulu son sınıf bitirmelerde ise haziran ayı bitirme sınavları ayıydı.
Gerek ilkokul, gerek orta dereceli okul öğretmenlerimiz büyük çoğunlukla pedagojik bilgileri üst düzeyde saygın kişilerdi. Derslerimiz büyük ciddiyetle işlenir, hak etmeyen bir üst sınıfa geçemezdi. Tüm sınıflarda sınıf tekrarı ( sınıfta kalma) uygulaması vardı. Günümüzde sınıf tekrarı olgusu yok artık.
Köylerde iki öğretmen, daha çok tek öğretmen olarak çalıştım. Birleştirilmiş sınıf okuttum yıllarca. Beş sınıfı bir arada okuttum. Özellikle matematik dersinde 3. Sınıftan 4. sınıfa geçerken, öğrencilerime en az çarpım tablosunu, dört işlemi kavratırdım…
Biz öğretmenler bilgi ve deneyimlerimizi sonuna kadar kullanarak öğrencilerimizin iyi yetişmeleri için yapılacakların en çoğunu yapardık. Teftiş olgusuna da bakalım. Her ne kadar iyi çalışılsa bile öğretmenler müfettişlerden, teftiş yaşamaktan garip bir tedirginlik duyardı. Günümüzde artık öğretmen teftişi yapılmıyor. Sadece müfettişler okullarda idari teftiş yapıyor. Görevleri sınırlandırıldı. Oysa öğrencilerin performanslarının değerlendirilmesinin önemi kadar öğretmenlerin de çalışmaları değerlendirilmeli…
Bugün 9 Şubat 2019. Bir TV. Kanalında “Kim milyoner olmak ister?” adlı genelde kültür ve bilgi ağırlıklı bir yarışma vardı. Böylesi yarışmalara eşim çok meraklı. Ben de baktım birazcık. Canım sıkıldı. İzlemekten vaz geçtim. Zaten uzun süre izlemem böylesi yarışmaları. Canımı sıkan ve beni bu yazıyı yazmaya neden olan bir yarışmacının durumu oldu. Yarışmacımız dört yıllık lisans eğitimini tamamlamış, yüksek lisans yapıyor. Karşısına şöyle bir matematik sorusu çıktı:
Bir özel taksi 1 lira 30 kuruştan kontak açıyor. Aracın taksimetresi bir dakikada 1 lira 25 kuruş yazıyor. Araca binen bir yolcu 8 dakikada ne kadar para öder? Yarışmacımız heyecanlıyım!.. Gibi sözler etti. Seçenekleri ikiye düşürdü joker kullanarak. Geriye kalan iki seçenekte yanıt sırıtıyordu. Doğru cevabı buldu. Sıra 30 000 liralık soruya geldi.
30 000 liralık soru azıcık coğrafya okuyanlar için peynir ekmekti.
Aşağıdaki ülkelerin hangisinin yüz ölçümü diğerlerine göre en büyüktür. Ülkeler:
Kazakistan Moğolistan Hindistan Pakistan
Yarışmacımız eveledi geveledi! Çift cevap hakkını kullandı. Kazakistan ve Moğolistan diye yanlış yanıt verdi. Bir türlü nerdeyse bir kıta büyüklüğünde olan Hindistan diyemedi benim güzel ülkemin yüksek lisans yapan yarışmacım(!) Gerek matematik hele de coğrafya sorusunun yanlış yanıtı beni gerçekten üzdü. Başım ağırdı. Kalktım bu yazıyı yazdım.
Ne diyeyim ülkemizdeki eski diyeceğimiz,30’lu, 40’lı 50, 60, 70, 80’li yılardaki gibi eğitim-öğretim çalışmalarına devam edilseydi okullarımızdan yurdumuzun her bucağına aydınlık ışık yayılırdı. Durum ortada.
YORUMLAR
Hocam haklısınız, bizim lise de okuduğumuz seksenli yıllarda ve öncesinde okuduğumuz yetmişli yıllarda ki ilkokul eğitimi bundan çok daha kaliteli idi... Ben de seyrediyorum o yarışmaları zaman zaman ve hayrete düşüyorum gerçekten. Basit basit soruları ki bunların çoğu ortaokul ve lise bilgisi, arkadaşlar bilemiyorlar. Geçenlerde ki Atatürk ile ilgili çok basit bir soruydu soru şu ''Atatürk cumhuriyet kurulduğundan kaç yaşındaydı?'' Cevap basit hem de o kadar basit. 1881'den 1900 yılına 19 sene, artı 23 ü ekle işte sana Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşı, kız iki tane joker kullandı seçenekleri ikiye indirdi sonra bildi... Nasıl bir eğitim, öğretim yanlışlığı içindeyiz biz toplum olarak. Son ilkokul bitirme sınavlarına biz girdik yetmişli yıllarda, sonra kalktı... Not korkusu, kalma korkusu vardı... Biz de sigara içtik gizli gizli tuvaletlerde ama öğretmenimizin karşısına da geçip içmedik, asla saygısızlık etmedik. Bilgisayar ve cep telefonlarında çocuklar gençler sadece oyun oynamayı biliyorlar, gerisi fasafiso... Saçma sapan televizyon dizileri ile insanların beyinlerini adeta iğfal ediyorlar. Gençlere yönelik eğitici ve kültürel yanı olan programlar neredeyse kalmadı... Okumak zaten hep kulakardı ... Çok vahim toplumumuzun, gençlerimizin geleceği... Bir şeyler yapmak lazım milli eğitimde hem de acilen... Kutluyorum bu anlamlı yazınızı...
İBRAHİM YILMAZ
Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.
Cumhuriyet okulları yaz boz tahtası oldu çok değerli öğretmenim
Bir türlü tarikat ve cemaatlerden kurtulamadı milli dediğimiz milli eğitim sağlıkta öyle
Geçenlerde eski milli eğitim bakanımız ismet yılmaz cennete gitmek istiyorsanız oyunuzu bize verin size pasaport verelim huzur mahşerde size tanıklık yapsın böyle bir ülke olduk çok acı ne diyeyim
Hak edildiğimiz oranda güdülüyoruz,pardon yönetiliyoruz
Yakın gelecekte diplomaların baş ucunda besmele görürsek şaşmayalım nasıl olsa andımız kalktı TC kalktı kala kala Milli eğitimin meşalesi oda kaldırılır yakında dini bir sembol gelebilir pek yakında
Yazınız manidardı
Selam ve saygılarımla
İBRAHİM YILMAZ
Bizler sonuna kadar Atatürk ilkelerinden, cumhuriyetin kuruluş ayarlarının savunulmasından ödün vermeyeceğiz.
İlginize ve olumsuzluklara karşı dik duruşunuzu saygıyla selamlıyorum saygıdeğer kalem dost Ali Bey,
Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.