Günçe
Günçe oğlunun yatağını boş görünce adeta yıkıldı. Gökhan’ın yanına giderek, bak oğlum sana bir anne nasihati edeyim dedi ve oğlunun yattığı yatağın kenarına oturdu. Gökhan henüz gözlerini açmamıştı ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu; sabah -sabah, anne ne var gene der gibi..
Bak oğlum, çalış çabala gayret ede ve yarınını bu günden hazırla.Yarınına bu günden yatırım yap ve hazırla ki, sonra da pişmanlık içerisinde olma benim gibi.. Pişman olsan da bir faydası olmuyor, bir bakıyorsun ki birçok şey için çok geç artık. Bir yada iki saat az uyumak, senin yaşındakiler için çok bir kayıp değil, bu günün yorgunluğundan sana hiçbir şey olmaz inan bana. Çok gençsisiniz daha, bu günden çalışırsanız yaşlanınca rahat edersiniz. Bak ağabeyin gibi olma, sen kendine bir hedef çiz ve o hedefe doğru yürü. Aç gözlerini ve beni iyi dinle, bu nasihat sana annenden, bunu sakın unutma Ona göre düşün ve kendini geleceğe hazırla, belki bunları bir daha söylemeye zamanım olmaz..
.. Tabi ki bu durum bir anne için çok üzücüydü, Serkan, yani Gökhan’ın ağabeyi, evin de büyük oğluydu. Serkan birisine model olacak kadar büyük değildi çünkü onun da bir modele ihtiyacı vardı, onunda kendine örnek alacağı bir modeli yoktu. Serkan kardeşine inanılmaz bir şekilde sahip çıkıyor, onun bir kılına zarar gelmesi onu fena halde üzüyordu.
Annesi Gökhan’a Serkan’ın yaptığı o kavgayı anlattı.
Gökhan, ‘’Serkan ne yaptı?’’Diye sordu
Serkan adamı dışarıya çağırarak, adamın suratına bir yumruk vurdu deyince, Gökhan güldü, gururlandı ve kendini çok daha rahat ve de güvende hissetti. Gökhan konuşmuyordu ama bunu bakışlarıyla annesine anlatıyordu.
Herkes aynı şeyleri söylüyor, onlarda birbirlerine aynı şeyleri söylüyordu. Eğer ki söylemekle hallolsaydı her şey, şimdiye kadar bu annenin söylediği sözlerden göğe merdiven olurdu.Herkes, ama herkes hep aynı cümleleri kuruyor tekrarlıyordu, ben sana ne demiştim, sen yapmadın, diye..
Bu cümleleri söyleyen, durmadan, ben sana demiştim diyenler, bir günlerini bu çocuklarla geçirmiyor, onlarla yakından ilgilenmiyorlardı. Ne istiyorsunuz, sizin bir derdiniz var mı? Gerçek anlamda neye ihtiyacınız var diye sormuyorlardı ama şunu yapın, bunu yapın, hemen her karşılaştıklarında bunu konuşuyor, bu şekilde nasihatler ediyorlardı
Herkesin bir geliş nedeni vardı, ya hasta yada cenazeye geldiklerinde onlara da bir uğruyorlardı. Bir kere olsun onlar için kimse gelmemiş, ne yapıyor, nasıl yaşıyorlar diye sormamışlardı.
Bu söylenenler herkes için geçerliyiydi, aile bireylerinin her biri için hem de hiç beklemediği, hiç ummadığı insanlar içinde geçerliydi,..
Evet, bir kumar oynamıştı ve şimdide kaybetmek üzereydi. Olmadı başaramamış, yapamamışlardı, şimdi de zarar ediyorlardı.. Çok da zararları olmuş,, bu gidişle olmaya da devam edecek gibi görünüyordu. Hiç iyi durumda değillerdi ama belki ilerde bu zarar bir tecrübe olacaktı onlar için ama ne zaman? Onu her zaman olduğu gibi zamana yollamıştı Günce
.. Bir gün mutlaka, ama mutlaka o zamana yolladıklarını bir şekilde geri alacaktı bundan emindi de nasıl, ne şekil de olacaktı bu iş, işte orasını bilemiyordu..
..Bütün dileği, bütün bu yaşananlardan, bu olup bitenlerden bir ders almış olmaktı.
Kendisi, her ne kadar da iş hayatına yabancı değilim, nede olsa baba mesleği, hayatımız boyunca hep iş yerimiz oldu ve hala daha bu düzen böyle devam ediyor, .Nasılsa bir şekilde altından kalkarım, diye düşünse de, yabancıydı işte, hemde bal gibide yabancıydı.., çünkü hiç bilmediği bir işi açmış, her şeyi yüzümüze gözümüze bulaştırmışlardı, neredeyse
İş hayatı öyle göründüğü gibi kolay değildi. Bir sofraya oturmuşlardı ve bu sofra tam bir kurtlar sofrasıydı, bu sofradaki mezelerden biraz da biz yiyebilir miyiz düşüncesiyle oturmuşlardı o sofraya ama maalesef oturdukları sofrada meze olmak üzereydiler... Bu durum Günçe’yi çok üzüyor, resmen acı çekiyordu. Bu hayat kirliliğini ilk kez yaşamıyordu elbette , belki de son olmayacaktı, ama şunu itiraf ediyordu bu iş yerini devralırken hiçte böyle düşünmüyordu açıkçası. Her şeyde bir risk, her işin bir zorluğu vardı bunun bilincindeydi ama böylesini hiç tahmin edememiş, düşünememişti. Başaramadı, bu başarısızlığı kabul edip, sızlanamıyordu ama başarısızlıktanda nefret ediyordu. Bıkmış, usanmış, her şeyden nefret etmeye başlamıştı artık.
.. Günçe, Serkan’ın hemen her gece kafe de kalmasına alışmıştı. O ilk günlerdeki korku vede endişe kalmamıştı Günçede.Yavaş-yavaş alışmaya başlamış, istemeden de olsa bu düzen onları da içine çekmiş, yutmak üzereydi.. Hayatının hiçbir döneminde bu kadar çok para sözünü telaffuz etmemişti Günçe.
İş yerinden biraz erkenden çıkıp eve gelmek istedi. En azından bir süpürge takar, biraz toz alır, yemek yapar bulaşık yıkarım diye düşündü.Sürekli çalıştığı için, unuttuğu ev kadınlığını yeniden hatırlamak istiyordu ..
-Önce gitmek istediği bir yer vardı, o yere gidip şöyle bir uğramak istedi, öylede yaptı..Orada fazla kalmadı çünkü her şeyden bunalıyor sıkılıyordu, bu yüzden her gittiği yerde az biraz kalıp, sonra da koşar adımlarla evine geri dönüyordu,sanki ev bir yere kaçacakmış gibi, bu yüzden bir an evvel kendini eve atmak istiyordu..Herkes ne kadar çok meraklıydı, en çokta merak ettikleri konu ise, nasıl geçiniyor, nasıl para kazanıyorsunuz, konusuydu, En ince ayrıntılarına kadar sorup öğrenmek istiyorlardı her şeyi.Günçe de ona sorulan her soruyu, onların istediği gibi onların anlayacağı bir şekilde yanıt veriyor her sordukları soruyu cevaplandırıyordu, her ne kadarda bu sorulara canı sıkılsa da bunu onlara belli etmemeye çalışıyordu..
Sorularını,öyle inceden inceye, fazla derinlere gitmeden sorsunlar istiyordu çünkü, iş yerinden istediği verimi alamamış, hiçbir şey düşündüğü gibi gitmiyordu, bu yüzden sorular kısa olsun ki,o da kısa yanıtlar versin, hatta mümkünse iş konusu hiç açılmasın istiyordu..
Eve vardığında, her yer her yerdeydi ve çok berbat görünüyordu evin içerisi. Karnı açtı ve hemen bir şeyler yemek yeme ihtiyacı hissediyordu. Dolabı açtığında ise, her şeyden az-az vardı, ısıttı ve karnını doyurdu. Bir çorba koydu ocağın üzerine, bir de bulaşıkları yıkamak için su. Sonra aldı süpürgeyi evin her yerini bir güzel süpürdü. Can sıkıntısından patlamak üzereydi, yapmak için bir şeyler arıyordu ama bir türlü bulamıyordu.Bir yandan işleri iyi değildi. Yıllardır halledemediği maddi sıkıntısı hala daha derinleşerek devam ediyordu.Bu durum tüm benliğini alt üst etmiş, çok yormuştu onu ve kendini çok yorgun ve de çaresiz hissediyordu..
Düşündüğü bütün işleri yapmıştı, düşünmediklerini de. Saat gece bire kadar oturdu ve henüz çocuklardan eve gelen olmamıştı. Serkan neyse de, Gökhan bu saate kadar nasıl kalmıştı hayret etti doğrusu... Kalmış işte, yapacak bir şey yok deyip, yatmak için odasına giderken telefon çaldı, arayan Gökhan’dı, anne bir arkadaşla burada kalacağım, beni merak etme diye aramıştı annesini....Günçe odasına gitti, gelirse oda yatar, yapacak bir şey yok dedi kendi kendine ve yattı ..
. Evde bir kenarda duran artık yünler vardı, onları bir araya getirip bir şeyler yapmak istemişti,sanırım o da yormuş olacak ki, yatar yatmaz hemen uyudu, başka ne yapabilirdi ki? ..Gündüz Yavuz...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.