Kral olsun, köylü olsun, en mutlu insan, evinde huzur bulabilendir. -- goethe
Ali CAN( ezgin dizeler)
Ali CAN( ezgin dizeler)
@alican-ezgindizeler-

"D" Harfi Sendromu

3 Şubat 2019 Pazar
Yorum

"D" Harfi Sendromu

2

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

880

Okunma

Okuduğunuz yazı 3.2.2019 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.

"D" Harfi Sendromu




“Uğursuz harfin ne?” diye sordu falcı abla. Tebessüm ederken içimden de küfürler edip eline beş lira sıkıştırarak yol verdim.
“Nasıl ya!” dedim peşinden de.
O an koşup yakalamak geçti içimden, kimsin sen kadın! Nereden biliyorsun, nasıl öğrendin diyerek yakasına yapışıp, konuşturmak istedim ama hiç de böyle bi kargaşayı kaldıracak bir gün değildi bugün… (Sekiz Mart Dünya Kadınlar Günü) sokak ortasında bir kadını yaka paça etmek, günün anlam ve önemine aykırı bir davranış olur diye düşünürken (sesli düşünmüşüm sanırım),
“Keşke her gün böyle olsa” dedi yan masadaki bir başka kadın. Anlamadım. Çaresizce kendime sataşmaya başladım… Nasıl oluyor da rakam değil harf soruyor lan? Tamam herkes bilir, herkesin de mutlaka vardır uğursuz bir sayısı ama harf nereden çıktı şimdi. Nereden biliyordu? Oysa hiçbir yerde sözünü dahi etmemiş hatta renk bile vermemiştim.

Ekseriyetle sarhoş olduğum geceler… Evinde kaldığım yedek sevgilim Ayla geldi aklıma…
Telefona sarıldım hemen. Yuh be oğlum saçmalama! Karı, o huysuz kedisinin mama saatleri dışında pek fazla bir şey hatırlayacak yaşta değil ki benim zırvalarımı hatırlasın. Ayrıca onda kaldığım gecelerde hiç konuşmaz, sadece sevişirdik. Hem kimseyi de sevmez… ‘Falcılarla da asla işi olmaz’ diyerek kendimi sakinleştirsem de, olayın şokunu uzun zaman atlatamadım.

Sonraları; falcı ablanın uğursuz harf kampanyası modasına, duyarlı bir vatandaş olarak uyum sağlamam gerekliliği içerisinde hayatıma devam etmek zorunluluğunda olduğumu hissettim.
Beni, kafayı sıyırmakla sıyırmamak arası o ince çizgiye kadar sürükleyip saçma sapan işler yapmama neden olan ve onunla beraberken hiçbir şey söylemeden çekip gitmem gerektiğini düşünmeme yol açan şey, isminin orta yerinde kabaca ve bütün ağırlığınca duran, o sikindirik “d” harfiydi.
Her telaffuz edişimde dilim, tonlarca ağırlıktan ötürü işlevini yitirecek ve çok az kullandığım konuşma kabiliyetim tamamen yok olacak sanırdım.

Son zamanlar olayı baya bi abartmış olmalıyım ki tanrı tarafından cezalandırıldığım hissine kapılıp af dilemenin, yani tövbe etmenin, en etkili yolları nedir arayışına girişmiştim.
Neyseki günün belli saatlerinde alınan alkol yardımıyla bu tür saplantılardan kurtulabileceğimi keşfederek günahlarımla yaşamayı öğrendim çok şükür.

Bu ve buna benzer hezeyanlar yaşamamın nedeninin de ilahi bir olgudan kaynaklandığı kanaatindeyim artık. Ve bu yapılanmadaki görevimi ise işlenmiş günah çeşitliliği kapsamında hayatıma girmeye aday insanların, muhtelif cezalarının bir bölümünü kontrolüm altında ifa edip, zamanı geldiğinde de siktir olup gitmelerine yardımcı olmak olduğu bilinci ile seve seve yapmaya devam ediyorum. Evet, devam ediyorum etmesine de bazen aklıma gelmiyor da değil… Bir harf insana bu kadar ağır gelebilir mi? Geliyor işte, hem de öyle bir ağırlık ki bu akıllara zarar.
Zaten delilik böyle türedi demiş ünlü bir filozof;
-Mantık dışına taşarsa us, niyet başka olur dil başka.
-Kendine gel ey âdemus inanma öyle aşka meşke
Demiş. Tam olarak delilik diye özetleseler de ben inanmıyorum.
Çünkü onun ismini her andığımda bir ömür yaşıyordum. Ve iki hecelik kelime, sırf o sinir bozucu “d” harfi yüzünden üçe bölünüyor, bölündükçe de ben ölüyordum. Kim bilir belki o harf olmasa, o denli sevemezdim. Belki de çok seviyordum “d” harfini bilmiyorum ama bir ömrü üç aşamada tamamlamak gibi bir şeydi onu sevmek. Ve mütemadiyen ismini andığımda bir ömür yaşamaktı sevmek.

Sevmek… İşte bu kutsal duygu, insana hayattan alabileceği hazzın ne anlama geldiğini ve bu döngüde insanların birbirlerine muhtaç olduğunu apaçık anlatıyor ve sen sevgili ademus sevi işini fiziksel ihtiyaç olarak görmenin dışına çıkamazken, erişemediğin tatları başkaca meyvelerde arayarak ağzının suyunu akıtıp bütün tohumlarını kirletiyorsun. Ve bu kirlilikten ötürü içimizde yeşeren virüsler etkileşim sağladığımız masum kitleyi çarçabuk kendi bünyesi dahilinde modern çarpı üst modern insan türüne dönüştürme özelliğine sahip. Hal böyle olunca bir harften bile kaos çıkaracak tipleri aramızda görmek kaçınılmaz oluyor.








Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
"d" harfi sendromu Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz "d" harfi sendromu yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
"D" Harfi Sendromu yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Den(iz)
Den(iz), @den-iz
4.2.2019 08:37:45
Ne ''d''ler varmış arkadaş! Ben de kendimi ''d'' sanıyordum.

:))

Sevgilerimle...
Aşık Gülveren
Aşık Gülveren, @asikgulveren
4.2.2019 00:53:42
alkol yardımıyla bu tür saplantılardan kurtulabileceğimi keşfederek günahlarımla yaşamayı öğrendim çok şükür.


Bu söz kelime anlatım şekli bu yazıya hiç yakışmamış tövbe etmek varken...Gözünüzden kaçtığını sanarak söylüyorum, gerçi tercih meselesidir ne diyebilirim...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.