- 801 Okunma
- 7 Yorum
- 4 Beğeni
MERAK SAHİPLERİ
Beyin ve merak konusunu inceleyen bilim insanları, bu dürtüyü kullananları üç gruba ayırmışlar.
1- Büyük Beyinler: Oluşumları merak eder. (Mucitler, Kaşifler, Filozoflar, Sanatçılar...)
2- Orta Beyinler: Büyük beyinlerin buluşlarını ve tezlerini nerede ve nasıl kullanacaklarını merak eder. (Bilim insanları, Doktorlar, Öğretmenler, Mühendisler, Zanaatkarlar…)
3- Küçük Beyinler: İlk iki beynin yaptıklarını tam anlamadıkları halde, bunları kimlerin neden kullandığını merak eder. (Magazin sevenler…)
Piramidin üst noktasında ‘Büyük Beyinler’ var ve sayıları çok az. İnsanlık, bugün vardığı her noktayı onlara borçlu. Evreni ve yasalarını, insanlığın var oluşunu ve metabolizması ile evrenin uyumunu, doğayı ve kurallarını, canlıların bütün farklılığına rağmen yaşamdaki ortak rollerini onlar sayesinde biliyoruz. Bu çalışmalar için her türlü riski göze aldılar hatta bazıları bunun bedelini ödediler ama yılmadılar.
Ne kadar ‘kutsal’ bir merak onlarınki!
Hâlâ sayıca az olan ve insanlığa çok şey öğreten ‘Orta Beyinler’ piramidin ortasında. Oluşumlardan çıkarımlar yaparak bilim insanının sorumluluğuyla ‘merak’ duygularının peşinden gitmişler. Kimsenin yapmadığı eserleri ortaya koyarak sonuçları geliştirirken güncele uygulamışlar, çağdaşlaştırmışlar ve bunları uygulanabilir hale getirerek yaşamın içine sokmuşlar. Bunu insanlık var oldukça hep de yapacaklar. Her türlü zorluğa rağmen, insanüstü bir gayretle, ‘biraz daha iyiyi’ insanlığa sunmak için.
Ne kadar ‘saygın’ bir merak onlardaki!
Piramidin en alt ve en geniş bölümünde ‘kalınca bir tabaka’ halinde ‘Küçük Beyinler’ bulunuyor. Kendilerinden üst seviyedeki beyinlerin büyük çabalarla gerçekleştirdikleri çalışmaların sonuçlarını değil de bunu kimin, neden kullandığını merak edenler! Sadece ‘nefs’lerini tatmin etmek için kendilerinden başka kimseye faydası dokunmayacak ve muhtemelen çok kişiye de zarar verecek ‘art niyetli’ meraklarının peşinden gidenler.
Ne kadar ‘ürkütücü’ bir merak onlarınki!
Büyük Beyinler ve Orta Beyinler, akıllarına gelen her soruyu önce kendilerine sordular. Bazıları sadece ve hep kendilerine sordular, belki de beyinlerini böyle geliştirdiler. Oysa Küçük Beyinler, soruları en az kendilerine en çok başkalarına sordukları için sonlarını belki de kendileri hazırladılar. Çünkü ‘Evrim Yasası’na göre kullanılmayan her organ zamanla köreliyor, işlevini kaybediyor...
Şöyle bir kendimizi gözden geçirir ve bunu tarafsızca yapabilirsek hangi kategoride yer aldığımıza kendimiz bile karar verebiliriz. Sonuçtan memnun değilsek değişmek ve gelişmek için çaba gösterebiliriz.
Hâlâ çok geç değil!
‘Evrim Yasası’ işlemeye devam ediyor.
Serap IRKÖRÜCÜ
YORUMLAR
“Çünkü ‘Evrim Yasası’na göre kullanılmayan her organ zamanla köreliyor, işlevini kaybediyor...”
Ya; bildiğim bir şeyi bu sayfada okurken ağzı açık baka kalıyorsam sanırım yukardaki yazdığınızdan olsa gerek.
İnsanlığın çoğunun üçüncü kategoride olması bana mantıklı geliyor elbette kötü niyet olmaksızın. Hocam; şöyle düşündüm herkesin ilk grupta olduğunu. Herkesin “bir şey” bulduğu bir dünyada kimse kimsenin ne bulduğunu bilemeyeceği gibi bunun tüketime yansıması da olmayacaktır.
kutsal saygın ürkütücü...
üç sözcük ne kadar çok şey anlatmış insanlığı gruplandırırken...
Sahi; hocam bunları hangi arada bulup harmanlayıp bizlere servis ediyorsunuz kahvesiz...
saygılarımla Serap Hocam
Serap IRKÖRÜCÜ
İlahi Ersin Bey!..
Zaten bilinen bir konunun 'piramit' sıralamasıydı yazılanlar. Hepimiz biliyoruz ki en tepe hacim olarak küçük olduğu için zaten o kadar sığacak! O nedenle 'merak etmeyin'... düşüncenin piramiti asla tersine dönmez. :)))
'Göründüğünden fazlası görünmeyen tarafındadır' sözü, sadece 'buz dağları' için geçerlidir. Biz, 'olduğumuz kadar'ız...
Her yorumunuz, beni gerçekten çok düşündürüyor. Yazımı bir daha gözden geçiriyorum ve yapmam gereken ekleme - çıkarmaları not alıyorum... ( henüz kaydetmesem de... )
Paylaşımlarıma verdiğinz önem, yorumlarınızdaki samimiyet ve özen adına çok teşekkür ederim.
Saygılarımla...
Aklı, ilimi, bilimi, teknolojiyi, edebiyatı, sanatı, estetiği, güzellikleri vs.... öne alan her bir değerin kölesidir beynim
güzel yazınızla yine fark yarattınız değerli öğretmenim teşekkür ederim
saygılarımla
Serap IRKÖRÜCÜ
İlginize ve desteğinize çok teşekkür ederim Müslüm Bey.
Saygılarımla.
Aslında hepimiz nasıl daha güzel ve mutlu yaşayabiliriz diye merak içindeyiz, arayışlardayız ama çoğu insanımız yorulmadan, çaba harcamadan hazıra konmak rahatlığını arıyoruz. bu da üzerinde düşünülecek bir merak... Güzel bilgilerin için teşekkürler öğretmenim.
Serap IRKÖRÜCÜ
Değerlendirmeniz için ben teşekkür ederim.
Saygılarımla.
harikasın hocam bilgilerinle bizleri aydınlattın gönlüne yüreğine sağlık diyorum saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Saygılarımla.
Geçenlerde Nam-ı değer Cübbeli'yi dinliyorum. Ağzını büke büke aşağılayarak İngilizce öğrenmenin gereksizliğini anlatıyordu. Sonra okumanın gereksizliğini... Birisi de cahillerin ferasetini methediyordu.
Bu yazıdan sonra piramidin tabanının ülkemde neden bu kadar uçsuz bucaksız bir yayvanlık teşkil ettiğini, neden büyük beyinlilerin bu yayvanlığın üzerinde ergen sivilcesi gibi minnacık kaldığını anladım.
Biz Piri Reis'i asmış bir imparatorluğun torunlarıyız. Altımızın olabildiğince yayvan olması bize yakışır.
Kutlarve teşekkür ederim değerli öğretmenim. Çok hoş ve değerli bir paylaşımdı.
Serap IRKÖRÜCÜ
Sorgulamadan 'biat et' düşüncesini yerleştirmeye çalıştılar ve galiba ne yazık ki başarmak üzereler.
Dikkat çeken örneklerle yaptığınız yorumunuz ve beğeniniz için teşekkür ederim Ahmet Bey.
Saygılarımla.
ölçülü bir merak ve şüphe muhakkak ki doğruya ve güzele giden yolun anahtarıdır.Ancak her türlü basın yayın organıyla baskı altına alınarak saldırıya tabi tutulan bizim de içinde yeraldığımız hatta dünyanın bazı ülkelerinde özel proje programlarla toplumlar magazinel meraka yönlendirildiler. Genelde gelişmekte olan ülkelerde yapıldı bu ve devam da ediyor.Bence kendini kurtarabilenler televizyonu kapatarak ana akım medyadan uzaklaşarak bunu başardı.
sağlıkla kalın
Serap IRKÖRÜCÜ
Farkındalıklarımızı geliştirerek yapılanları görmek ve kimsenin maşası olmadan kişisel tercihlerimizle yolumuzu bulmaya çalışmak bize düşer. Bunu yapabildiğimiz ölçüde 'aydın' kimliğini hak ederiz.
Siz de sağlıkla kalın Filiz Hanım.
Sevgilerimle.