- 635 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
-ARABESK BİR DÜNYA-
Futbolumuzun temel problemi paradoksal biçimde spor dendiğinde ağırlıklı olarak futbolu algılayan, diğer sporları çok minimal dokunuşlarla geçen anlayışta yatmakta.
Ata sporumuz güreş bile gerilerde kalmakta. Basketbol estetiğine, voleybol feminen kimliğine, atletizm birçok branşıyla Türki bir tarihe, harp sporlarına karşılık gelmesine ya da andırmasına karşın birincil değere sahip değil.
Futbolu dünyanın ekseriyetiyle birlikte ülkemizde de vazgeçilmez birincil kılan hususları; kara paranın aklandığı bir sektör olması yanında, endüstri ve sanayi tarihiyle koşut gelişen, kitleleri lumpenleştiren, alt sosyo kültürel katmanların gazını alan, sistem içi emniyet supabı kılan yapısında aramak mümkün.
Bu da kaçınılmaz olarak ağırlığın futbola verilmesiyle birlikte kör bir tutkunun spor dünyasında bir kapkaç ekonomisi doğurmasını pompalamakta, besleyip büyütmekte.
Futbolumuzda Fenerbahçe olayının özünde de bu var kanımca. Genelde orta kademe bir iş adamı katmanın öykünmeci anlayışla büyük sanayici zümreye dahil olmak noktasında paravan gördüğü bir kulüptür açıkçası. Koç’un birkaç nesle yayılan konumunu düşündüğümüzde şimdiki başkan Ali Koç’u saymazsak önceki başkanların hemen tamamının sosyo ekonomik yapılanması bundan farklı mıdır acaba? Müteahhit başkanlar gırla gider. Bu da günü kurtarmacı, parsayı toplamacı bir felsefeyi hakim kılmakta kulübün kimyasında. Dikkat edersek Fenerbahçe’nin futbol şablonunda da başarısızlığa tahammülsüz, jenerasyon oluşturmak için kendine zaman tanımayan bir arabesk pragmatizm hakimdir. Bu da ister istemez ayaküstülüğe, günübirlik olana meyleder.
Bu durum taraftar kitlesini ve onun beklentilerini de sabırsız, tahammülsüz, hayalci kılmaktadır. Hamasi duyguları yeşertmektedir. Avrupa’da başarıdan ziyade Galatasaray galibiyetinden tat almak safsatası gibi.
Uzun vadeli başarılara kanat açan Zico’nun başını yiyen ve sonrasında kronikleşen antrenör garabetini doğuran cart curt zihniyette bu değil mi? Bu açmazdan kurtulmak içinse 2011 langerosluğunu işleten anlayışın doğurduğu günah galerisinde volta atıyoruz vesselam.
Tüm bu haller Fenerbahçe’ye karşı olumsuz bir psikoloji de uyandırmakta dersek mübalağa mı ederiz acaba? Günlük hayattan aldığım elektrik diğer kulüplerin taraftarlarının birbirlerine karşı iyi kötü bir sempatisi vardır da, Fenerbahçe kendi taraftarı dışında pekte seveni olmayan bir dünyadır. Neden acaba? Çoğu takımın aksine futbolcu yetiştirmez, "armut piş ağzıma düş" felsefesinin azimli takipçisidir hani. Üretmeden tüketmek şiarıdır ekseri.
Gerçi bu arz ettiğim hususların sosyal psikolojide uyandırdığı reaksiyon Fenerbahçe’nin futbolumuzda rekabeti tayin etmesi sonucunu da vermekte. Gerçektende sevilmemenin hatta antipati uyandırmanın gizil gücü karşımızdadır.
Fenerbahçe-Galatasaray rekabetini düşünün. Mesela Galatasaray ile Beşiktaş arasında rekabetten ziyade dostluk ve kardeşlik havası esmez mi? Halbuki Fenerbahçe Beşiktaş arasında da etkin bir rekabet iklimi hakimdir. Beşiktaş ya da Galatasaray’ın Trabzon’la rekabeti Fenerbahçe Trabzonspor’a yaklaşabilir mi? Sanmıyorum hiç. Zıddiyet rekabeti beslemekte hani.
Buna karşın üstte yer verdiğim zaafların Fenerbahçe’nin gücü olduğuna, hele ki gerçekçi bir başarı göstergesi olduğuna inanmak oldukça zordur.
Nihayet gelinen nokta karşımızda.
Rahmetli spor araştırmacımız Kurthan Fişek’in "Fenerbahçelilik, bir ozlem, bir ımrenme duygusudur. Transferlerinde tek liraymış gıbi mılyonlar dağıtan bir kulüpte ya bu parayı dağıtır, ya da ondan payını alır duruma gelme özlemıdır. Zenginlık ufukları, maaşıyla, ücretıyle, harçlığıyla sınırlı bir seyirci kitlesının, edinemeyeceğı mılyonlara ozenmesi, onunla kendisini özleştirmesi, ondan övunç payı çıkarmasıdır." tanımlaması ne kadar da manidar değil mi?
Bu durum da ister istemez ya çıkarsa diyebileceğimiz milli piyango fetişizmini ya da ya tutarsa misali bir Nasrettin Hoca ironisini gündeme getirmekte...
L.T.
YORUMLAR
Futbol ve politika ilgimi çekmez. Bu yazıda ikisi bir araya gelmiş. "Futbol politikası" hayret ilgiyle okudum. Yazar oldukça başarılı. Bize de kutlamak düşer.
Selamlar.
levent taner
Katılım ve katkınızla şeref verdiniz
Saygı ve selamlarımla...
Kim sorarsa Beşiktaşlıyım ama futbolla pek ilgim yoktur. Yazınızı okudum Levent bey ve yazınızda anlattıklarınıza hak vermemek mümkün değil. Galatasaray için genelde kardeş takım diyoruz ama Fenerbahçe söz konusu olunca uzaktan yakından bir bağlantı kuramıyoruz .
Yazınız bu anlamda bilgilendirici de olmuş.
Emeklerinize sağlık. Bu arada futbol konulu bir yazıya yorum yazarak bir ilk'e de imza atmış bulunmaktayım:) Aslında yazının başlığını okuyunca futbol aklıma bile gelmemişti, itiraf ediyorum:)) Okur umduğunu değil bulduğunu okur oldu benimki biraz.
Yazı güzeldi, ilgiyle okudum.
Saygılarımla
levent taner
Zeki bir hanımın adaptasyon güçlüğü çekmemesi doğal
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...