- 474 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BAĞBOZUMU
Bağbozumu
-Kasabanın uzun ve tek olan çarşısına at veyahut katır sırtına yüklenen sandıklarla gelen üzümleri görünce çocuk yüreğimizin heyecanı bir kat daha artardı.
-Uzun yaz tatilinin vermiş olduğu bıkkınlık ve can sıkıntısı artık olmayacaktı, yakında köyümüzden amcalar veyahut dayılar gelir bizi alıp bağ bozumuna götürürlerdi.
Üzüm bağları sararmış üzümler olgunlaşmış olmalı. Nihayet evde de bağ bozumuna hazırlık yapılmaya başlanırdı. Büyük zahire sandığından pestil çarşafları çıkartılır evin görünen bir yerine istif edilirdi.
Kocaman tahta kepçeler çömlekler taHta kürek ve tahta malada hazır edilir ve akrabaların gelmesi beklenirdi.
Köyden geliş bir sürprizden ibarettir, sebebine gelince haberleşme alet ve edevatları olmadığından gelişler ani ve sürpriz olurdu.
Akşamdan köye gidişlerin tüm hazırlıkları yapılır ve sabahın olması beklenirdi.
Sabah ezanı ile birlikte binek hayvanlara yükler yüklenir ve her bir binekte 3-4 çocuk olmak kaydıyla binilir ve köy yoluna gidilirdi
Kasabanın alt tarafındaki nehirden geçmek apayrı bir heyecandı. Az uzakta bulunan köprüye kadar gidip oradan geçmek zaman kaybıydı, nehirden geçmek kestirme ve daha güzeldi. Nehrin en geniş yerinden karşı kıyıya geçilir binek üstündekilerin haricindekiler paçalarını yukarıya çekerek ıslana ıslana nehri geçerdi.
-Yaz kış pantolon altında giyilen çizgili pijamalı erkekler ellerinde ayakkabılar ile şen şakrak nehri geçerdi vay onun haline ki ayağı kayıpta suya düşenin, elbiseler ıslanmıştır paralar ıslanmıştır tütünü tabakası ıslanmıştır, buda kervandaki herkesin gülüşmesine sebepti tabi.
-Nehrin karşı kıyısında kumlara bata çıka, çakıl taşlı köy yoluna varılarak köye doğru revan olunurdu. Yolculukta takatimizin kesilmeye başladığı anda, köyümüzün meşe ve palamut ağaçlı ormanı görünürdü, bu kavuşma dizlerimize derman ve güç olurdu.
-Geniş bir alana sahip köyümüzün mahalleleri dağınıktı, mahalleler küme küme evlerden oluşmuş, efsaneye göre yedi kardeşin kurduğu köy yedi mahalle olmuştu. Mahalleleri çevreleyen dönüm dönüm bölünmüş ve sararmış üzüm bağlarını görünce gayri ihtiyari bir gülümseme kaplardı yüzümüzü sararmış üzüm bağları içimizi ısıtırdı. Uzaktan uzağa yakılan ve dumanı gökyüzüne yükselen ateşlerde üzüm pekmezleri kaynatılırdı.
-Köye, mahallemize yaklaştıkça Zincire vurulmuş ve bize hışımla bakan vahşi çoban köpeklerinin sert bakışlarının gölgesinde evlerin arasından hızlıca geçilirdi. Zafiran isimli su kuyusunu geçince dayılarımın evlerine varmış oluyorduk.
-Üzüm şırasının kokusu toprak kokusuna karışıyor akabinde esen rüzgar tezek kokusunu da harmanlayınca bu efsun bizi sarmalıyordu. İçimiz içimize sığmıyordu. Yol yorgunluğunu unutan bizler bağın yolunu tutmuştuk bile. Annemin akrabalarının dayıların bağlarının arasından hızla geçerek annemin tek kardeşi olan Harun dayımın bağına varmış olurduk.
-Bizi gören akrabalar sevinçle güler yüzle bizleri kucaklayarak öpmelerinin ardından, bağı bir baştan diğer başa gezip dolaşmaya başlardık. Önceki senelerde budanan ağaçların ateşinde kaynayan üzüm şıraları kaynatılıyordu, sabahın erken saatlerinde toplanan üzümler patiska bezinden dikilen torbalara doldurulur, bağın ortasında bulunan ve yekpare taştan oyulmuş iki yüzyıllık curunda sıkılarak Şırası kazanlara akıtılır, buradan harlı ateşte kaynamaya konulurdu. Saatlerce kaynatılan şire unla karıştırılarak pestil sucuk kesme yapılar, bazı kazanlarda ise pekmez kaynatılırdı.
-Pestil için hazırlanan şıra, bağın boş alanlarına serilen süt beyazı çarşafların üzerine dökülerek tahta mala ile yayılır ve kendi haline bırakılırdı.
-Bağın içinde yetişen sert kış armutları üzün ağacına tespih taneleri gibi dizilerek ağaç halka haline getirilir sonra kazana daldırılır bu beş on kez tekrar eder üzeri pestil lapasıyla dolup soğuyunca yine kendi dalına asılarak kurutmaya bırakılırdı. Yayla cevizinden çıkartılan ceviz içleri iplere dizilir aynı işlemden geçer ve dallara asılarak sarkıtılırdı.
-Artık köyün her tarafı bu manzaralarla doludur, her taraf pestil tarlasına dönmüştür. Bağbozumu işi köylümüzce büyük bir ciddiyet ve törensel tarzda yapılır. Çünkü köylünün ekmek parası idi. 15.11.2008
Atila Yalçınkaya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.