- 622 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Dert insanı hayatta tutar
Manipüle edilmeye açık olan insan derdini kendisi seçmiyor demektir. Başkalarının beynine atadığı gündemler üzerine düşünüyor, onların şekillendirdiği bir dünyada yaşıyor ve duygularını kendisi yönetemiyor demektir. Bu nedenle, en iyi niyetlerle bile olsun, manipüle edildiğim ortamlardan kaçarım. Bir aptallık edeceksem dahi bunun seçimim olmasını isterim. Yani ’sahiden seçimim’ olmasını...
Peki birşeyin seçimim olmasını nasıl tanırım? ’Uzun süreli dertlenişler’ ile ’kısa süreli endişeler’ arasındaki farkla bu tayini yapabildiğimi sanıyorum. Örneğin: Günlerce televizyon izlemediğimde, sosyalmedyaya girmediğimde, internette gezinmediğimde hâlâ neler için dertleniyorum? İşte, bencileyin, asıl dertlerim onlardır benim. Diğerleri? Diğerlerinin birer manipülasyon olduğunu düşünürüm. ’Mış gibi’ kurgulardır onlar. ’Yaşamışım gibi hissetmek için’ bir süre dünyama aldığım derdimsilerdir. Sonuçlarını takip etmem. Üzerine söz söyler geçerim. Duygulanır geçerim. Düşünür geçerim. Bazen yalnızca üzerlerinden geçerim.
Hakiki bir dertse rüyaları bırakmaz. Bir ömür üzerine yaşanacak gibidir. Eskimez. Gözden düşmez. Boş zaman bırakmaz. Yerine yenisi konmaz. Bu açıdan baktığımda benim çok az derdim var. Geri kalan herşey başkalarının zihnime dayattığı derdimsiler. Belki derdimsilere şu hayatta ihtiyaç duyanlar da aslında asıl dertlerinin farkında olmayan insanlar. Dert insanı hayatta da tutar çünkü. Yaşadığını hissettirir. "Ne hayat yaşamışım be!" diyen insanların genelde hatırladıkları çektikleri şeylerdir. Zeval-i elemin lezzet olduğu en çok buradan anlaşılır.
Derdimsi bağımlılıları da buradan güç alırlar. Onlar, ya kendilerini veya başkalarını, yaşadıklarına inandırmak zorundadırlar. Bu yönde içlerindeki inanç zayıftır. Belki daha fazlası olduklarını ummaya ihtiyaçları vardır. Çevrelerinin de böyle düşlemesini isterler. O zaman üzerine yaşanacak dert sayısı ikna edici oranlara ulaşmayabilir. Hemen derdimsilere tutunurlar. Bir günde adına üzüldükleri, sevindikleri, racon kestikleri, atar yaptıkları, ayar verdikleri, devlet kurup-dağıttıkları şeylerin sayısı o kadar çoktur ki. Bu çokluğun kendisi onları inanılmaz kılar. Hiçbir insan aynı anda bu kadar çok şeyi dert ediyor olamaz. Evet. Hakiki derdin sayısı az ama çabası uzun olur. Bu devamlılık onu inanılır/ihlaslı kılar.
Bana manipüle edilebilirliğim için ihtiyaç duyan insanlar beni kullanmak isteyen insanlardır. Böyle düşünürüm. Kendi gündemimi kurgulamama izin vermeyen işgalcilerdir onlar. Peki kendi gündemimi nerede bulacağım? İşte burada, bu beyaz sayfada, sizlerin karşısında. Burası benim döküldüğüm yer. Irmağım aslında bu denize akıyor. Hiçbirşey yazmak aklımda yokken yazdığım şeyler benim asıl yatağımı belirliyor. Kendi gündemimi bulmak için sizin karşınızdayım. Ama plansız olarak karşınızdayım. Hesapsızlığım, inşaallah, hasbîliğin kaynağı oluveriyor. En azından bana öyle geliyor. En azından ben böyle olmasını diliyorum. En azından, âmin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.