- 994 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GELİN
Çok seviyordu onu, çok…
İstese hayatını öylece verirdi. Hiçte arkasına bakmazdı. Aslında sevdiği kızda onu seviyordu. Ama töreler buna müsaade etmiyordu. Konuşmak sanki yasaktı.Sadece uzaktan uzağa bakmak serbestti.Onlarda öyle yapıyorlardı.Uzaktan uzağa bakıyor, kaş, göz işaretleriyle anlaşıyorlardı.
Bakmak, görmek yetmiyordu. Deli oluyorlardı birbirlerine.
Zaten onun için herkes ona Deli, sevdiğine ise Gelin diyordu. Asıl isimleri çoktan unutulmuştu. Dillerde söylenen tek söz vardı;
---Deli, Gelini seviyor. Bir gün mutlaka kaçıracak.
Hani derler ya birine kırk gün “ Deli!” dersen deli olurmuş, bu da öyle olmuştu. Gencecik adamın adı Deli’ye çıkmıştı.
Deli, yiğit bir köy delikanlısıydı. Gözünü daldan, budaktan esirgemezdi. Gelin dedikleri de köyün en güzel kızıydı.O da kendine göre birini arıyordu.İşte tam böyle kanlarının kaynadığı bir zamanda karşılaşmışlar, Deli,Geline göz koymuştu.Çeşme başında gelip gittikçe bakıyor, gözleriyle seni ben alacağım, diyor gibiydi.Gelinde buna karşılık veriyordu.
Delikanlı meseleyi annesine açtı.
Gelinle evlenmek istediğini söyledi. Babasına da demesini istedi.
Anne çaresiz eşine söyledi. Mesele aile arasında tartışıldı. Bir akşam istemeye gidildi. Kızın anne ve babası hiç konuşmuyorlardı.”Hoş geldin!” bile demediler. Kızınsa içi içini yiyordu. En son delikanlının babası meseleyi anlattı;
---Allahın emri, peygamberin kavli ile kızlarını istediklerini, söyledi.
Kızın babası hiç konuşmadan kısaca kesip attı;
---Size verecek kızımız yok, dedi. Biz kızımızı amcasının oğlu ile evlendireceğiz.
Onlara kalkıp gitmek kaldı. Onlarda öyle yaptı. İzin isteyip çıktılar.
Kız dişlerini sıktı. Annesine baktı. Sonra diğer odaya çekerek;
--- Bana bak ana, dedi. Ben ölürüm de amcamın oğluna varmam. Biz onunla kardeş gibi büyüdük. Nasıl evlenirim?
Kadıncağız boyun büktü. Elinden gelen bir şey yoktu.
--- Ben ne yapayım kızım, dedi. Büyükler böyle istiyor.
Kız;
--- Onlar istiyor diye, ben amcamın oğluyla evlenmem. Kaçar kurtulurum. Babama söyle hiç boşuna uğraşmasın. Ben Deli’yle evleneceğim. O kadar işte…
Kadıncağız boyun büktü. Bir daha ağzını açmadı.
Birkaç gün sonra amcalarının Gelin’i istemeye gelecekleri söylendi. Kız hemen Deli’ye haber gönderdi;
--- Ya beni kaçır, ya da ben kendim başka biriyle giderim.
Deli;
--- Tamam ,dedi. Yarın sabaha hazır ol. Şafakta geliyorum.
Bir arkadaşından at arabası aldı. Ertesi sabah erkenden kızı da alarak komşu köye doğru at sürdü.
Gün doğmuş, öğle olmak üzereydi. Gelin’in ağzından bir çift söz çıkmıyordu. Delikanlı birkaç kez sordu ama sorularına cevap veren yoktu. Komşu köye az kalmıştı.
Arabayı kenara çekti.
--- Bana bak, dedi… Eğer istemiyorsan geri götürüp bırakayım. Yoksa ne diye susuyorsun?
Gelin, boyun büktü.
--- Biz bugün evleneceğiz ama kulağıma bir küpe bile almadın!
--- Doğru, dedi Delikanlı. Bizim çerçi biraz sonra köyden çıkar. Bizim oralara doğru gider. Şurada biraz soluklanalım da ondan sana bir çift küpe alayım.
Kızın gözlerinin içi güldü. Ela gözlerinden sevgi ışıkları yayıldı. Delikanlı durumu anlamıştı. Arabadan indiler. Atların başına yem torbalarını taktılar. Kendileri de arabanın gölgesine oturdular. Beklemeye başladılar.
Vakit çok geçemeden çerçi gözüktü. Tek atlı arabasıyla yanlarına kadar geldi.
Selam verdi.
Deli;
--- Çerçi Emmi, dedi. Bize şöyle en iyisinden iki küpe ver. Sevdiğimin hediyesi olacak. Bunu kaçırdım. Kulaklarına bir çift küpe olsun takalım.
--- Olur, dedi Çerçi. Tezgahtan iki küpe seçti. Uzattı…Delikanlı cebindeki paralardan bir kaçını çerçiye verdi.
Çerçi;
--- Olmaz, dedi. Bu da bizden düğün hediyemiz olsun. Ben sizin köye de uğrayacağım O zaman annene, babana söylerim. Varın selametle.
İki genç çerçinin ellerini öptü. Atları arabaya koştu, yola çıktılar.
Gelinin dili çözülmüştü. Küpeleri taktı. Delikanlıya sarıldı.
---Ben dedi, öksüz müyüm ki hiç takısız gelin olayım. Artık benim de bir çift küpem var. Şimdi sarıla bilir, seve bilirsin
Deli içinden, güldü.
Sonra;
--- Ben deliyim ya, dedi bu da benden deli !
Gelin muradına ermişti.
Deli de mutluydu.
Komşu köye sevinç içinde arabayı sürdüler!
Kemal DOĞANAY