- 2658 Okunma
- 5 Yorum
- 5 Beğeni
ÇATURANGA
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Kendisi ile biraz geç tanışmakla birlikte,zamanla dostluğumuz öyle arttı ki yatağa uzanıp gözlerimi kapatsam bile zihnimde raks ediyordu.Sonsuz olasılıklar derinliğinde bir kuyuya inecek bir kahraman olmak mı,yoksa dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösteremeyen bir insan olmak mı daha kolaydı? Her ihtimale hazır bulunan ve kimden ne gelebileceğini bilen bir insanın korku duyması mümkün değildi.
Hayatla yüzleşmek gibi olasılıklar.Belki de hayatın zorluklarına alışmış bir bedenin,zihninin zorluklara dayanmasını test etmesi arzusu olabilir.Alışkanlıkları değiştirmek ne kadar zor geliyordu.Zorluklarla kazanmaya alışan birisine ,kolay kazanmak korkusu mutluluk vermiyordu.Derin kuyudan çekilen saflığında bir damla su, önümüze konulan bir kova klorlu sudan daha değerli değil miydi ?
Ya kuyunun etrafında dolanıp,derinliğinde ab-ı hayat umut edeceğiz, ya da önümüze gelen bir sudan içip öylesine susuzluğumuzu gidereceğiz.Çoğu insanın yaptığı belediyenin klorlu sularına razı olmak.Sistemin beynimizi,ruhumuzu klorladığı gibi.Oysa çiçeklerime klorlu su dökünce ,ölmüyor ama ne büyüyor,ne de yeni çiçek açıyor.Güzel bir koku yaymak mı dediniz,sadece odunsu bir gövde…
Hayat oyun ve oynaştan ibaret, kısa bir rüya ,sözünü duyunca,oynadığım oyunlar canlandı zihnimde.Hayat bir oyunsa,benim oynadıklarım oyun içinde bir oyundu galiba.Oyun içinde oyunlar gizli kapaklı olsa da benim kendisine bağlandığım oyunda her şey açıktı.Belki de kendine bağlayan açık yürekli olmasıydı.İşte ben buyum derken,derinliğini çözmek benim zekam kadar olacaktı,hayat gibi,insanlar gibi.Bu yüzden sevdim,bu yüzden bağlandım belki de,çaturanga,çaturanga…
Tutkular,gönülden bağlanmalar değil miydi,hayatımıza yön verenler.İşte çaturanga da bana böyle rehber olmuş farkında olmadan.Hayatıma bir göz atınca baktım ki bir çok izi var.Bazısı siyah bazısı beyaz.Düşünmeden konuşmamak,her sözün her davranışın sonucunu düşünmek gibi.Bazen kural ihlali yaptığım oluyor dalgınlıkla,hemen hayat eror veriyor.Kalp kırmak,para kaybetmek,üzülmek gibi.
Çaturanga hep kazanma üzerine düşündürüyordu.En değerli gücünü bile feda ederken kazanmayı düşünmek, belki de oyunda kalmanın gereğiydi.Yenilmemek için yenmeyi öğrenmek gerekti belki ,hayat mücadelesi gibi.
Ya bir yavru ceylansa ne yapacaktı hayatta.Tecrübesiz,savunmasız,hayatın acımasızlığına yabancı.Yenilmemek için tecrübeli bir ustaya ne kadar ihtiyaç duyardı.Usta ki hayatında ne tuzaklar,ne yemler görmüş,ne uçurumlardan geçmişti.Bir hamle iki hamle ötesini değil,oyunun sonunu düşünen bir usta. Bir yüzün,bir gözün altında gördüğü masumiyet kadar,kelimelerin arkasında saklanan riyakarlığı fark edebilen bir usta. Oysa yavru ceylan,hiçbir insanın gizleyemediği samimiyet duygusunu bile hissedecek durumda değildi.
Çaturanga,oyunda merhamet etmenin, rakipten daha kuvvetli olduğumuzu zannettireceğini,oysa ne kendimiz o bu kadar büyük, ne de rakibimiz bizden daha zavallı değil diyordu tecrübesiyle.
Dostum zaman ile yarışmayı öğretti,İstanbul trafiği gibi.Yavru ceylanın yaşamak için daha hızlı koşması gerekir,yavaşladığı anda kaybeder diyordu.Bir çoğumuzun geç kalışımızdan dolayı kaybettiği gibi.Geç kalmanın verdiği korku,ümitsizliğe düşüren mat olmayı kabullenmeye dönüşmemeliydi.Sonucu zaman değil,pes etmeyen iradenin gücü belirleyecekti.
Oyunun en basit hamlelerini sezerek,sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini izleyerek oynamak; herkesten daha çok, daha kuvvetli oynadığını, bir hamleye bütün bir oyunun sığabileceğini düşünerek oynamak değil miydi çaturanga…
Ne pasif kalarak edilgen hale düşerek savunmada aciz düşmek,ne de aşırı özgüvenin verdiği saldırganlıkla haddinden fazla risk alarak kaybetmek, dostumun sevmediği durumlardı.
Eğer oyun iki kişi tarafından oynanıyorsa,neden iki oyuncuda aynı hamleleri yapsın.Böyle olsaydı ne kadar sıkıcı ve anlamsız olurdu oyun.Aynı masada olmak,herkesin kendisi gibi olmasını istemek olmamalıydı.Karşımdaki insanın ne düşündüğünü bilmek ayrı,benim gibi düşünmesini istemek ayrı bir şey.Kendi hamlelerimize duyduğumuz saygı kadar,karşımızdaki kişinin hamlelerine de saygı duymak zorundayız,oyundan haz alabilmek için.
Çaturanga hakem istemez,eğer oyuncular usta ise.Herkes ne yapacağını,ne yapılmayacağını bilir,oyun akışında ahenkle yürür.Acemilikten,aşırı hırslardan,bencillikten,kurnazlığa başvurmaktan,yenilgiyi kabullenememekten,kendini daha üstün görmekten doğar hakem ihtiyacı.Ustalarda oyuna saygı ile birlikte bitmeyen tutku hissedilir.Acemiler de ise kuru bir ukalalıkla birlikte saman alevi gibi bir sevgi hissedilir.Ustalar yıllarca sabırla tutkularına bağlı iken, acemiler sevgilerinden çabuk vazgeçebilirler.Oysa terk ederek hiçbir oyun kazanılmamıştır.
Bir çok oyuncunun zannettiğimden daha önemsiz, basit olduğunu görüp kendi heyecanımdan utanırım.Bazen hak etmeyen insanlara olduklarından daha değerli bir gözle bakmakta ısrar edişime şaşıyorum.Hak etmeyenlere verdiğim değerin,hak edenlere kalmayışı ne kadar üzücü gelir zamana.Hurdacılarda harcadığım sermayenin boşa gittiğini ,sarraf dükkanın önünde anlıyorum hayıflanarak. Hayalleri düşleyerek ,hakikati görmemek miydi uzaklara bakışım,uzaklarda kalışım…
Kaybedenin her zaman hatalı olduğu oyunda,önemli olanın aynı masada olmak olduğunu ancak ustalar bilir.En zorun kazanılmış oyunu kazanmak olduğunu acemiler bilemez. Rakip şahın kellesi için hiç bir bedeli büyük görmeyen çaturanga,keşke hayat için hangi bedeller ödememiz gerektiğini söyleyebilse…
Oyun bitince kaybedilenler keşkelerle geri gelmeyecektir artık.Kaybetmenin burukluğunu,kazanmanın gururunda aramadığı sürece oyunda kalabilmenin gücünü kendinde bulabilecektir.Umut güçlü iradelerin pes etmeyen mücadelesidir.Umutsuzluk ise zayıf iradelerin teslimiyetidir her oyunda…
Her başlayan oyunun bilinmeyen sonunu gizlediği hamlelerde sürerken yaşam,anın kıymetinde solur her bir nefes.İnsanlar hayatın kendilerine verdikleri işi yapmakla meşgulken,hayatın kendisini merak etmiyor,işi bitinceye kadar.İnsan hayatın hiçliğinde elinde kalanın; istemek, tutkuyla istemek, her şeyiyle istemekten,yanmaktan başka bir şeyin kalmadığını hissediyor. Aşk değil midir bu?
ÇATURANGA(Satrancın eski adı)
(Edebiyatçılara ve edebiyat dostlarına sunduğu hizmetlerle ,Türk edebiyatına katkılarından dolayı
Edebiyat Defteri site yönetici ve çalışanlarına teşekkürü bir borç bilirim.Ayrıca değerli zamanlarını ayırıp yazı ve şiirlerimi okuyan edebiyat dostlarına teşekkür ederim.Saygılar,selamlar.)
YORUMLAR
Ustanın kaleminden dökülen, anlam yoğunluğu ve meteforlarıyla dikkat çeken güzel bir yazı olmuş Hasan Hocam. Tebrik ederim.
Güne gelmeyi fazlasıyla haketmiş
çok güzel, bilgilendirici bir çalışmaydı.
Paylaşım için teşekkür,
emeğe saygı ve tebriklerimle
kutluyorum efendim..
Hasan Türkistan
Hayatla bağlantı kurularak bahsedilen Satranç - çaturanga bana Stefan Zweig'ın ünlü "Satranç " romanını anımsattı nedense. 84 sayfalık bir romandı fakat bir günde bitirmek kısmet oldu bu romanı.Yazınızla romandaki kahraman ve yaşananlar arasında yer yer benzerlikler görmemek imkansızdı... Aynı oyun rakipler tarafından farklı ve sinsice oynanmalıydı ki sonuca ulaşılabilinsin.. Bu oyunun kuralıdır. Ama elbette ki rakibin hamlelerine de aynı şekilde saygı duyulmalıdır. Kendi hamlelerimize duyulan saygı kadar en azından.. Ve doğru bir tespitti "bu oyunu iyi bilenler rakibine saygı duyar ve böyle bir oyunda hakeme ihtiyaç duyulmaz . Kendi hayatımız gibi...
Hayata farklı bir pencereden bakan, özgün, etkileyici bir yazıydı gerçekten.
Kutlarım, saygıyla...
Hasan Türkistan
Güne yakışan güzel bir yazı kutluyorum içtenlikle... 150 kişinin çevrim içi olduğu bir sitede güne gelen yazıya hiç bir yorum gelmemesi çok manidar gerçekten. Demek ki herkes burada bencilliğini sergiliyor, benim şiirim, benim öyküm, benim makalem derdinde... Bunu da belirtmeden geçemeyeceğim kimse kusura bakmasın...